Creek Destiny 2

Mike Creek, ses işine 1970 yılında atıldı ve bir süre sonra Creek firmasını kurdu. 1982 yılında sıra dışı ama başarılı bir amplifikatör olan CAS4040’ı piyasada sadece 99 GB Pound fiyattan satmaya başladı. Üç yıl içerisinde makûl fiyatlı elektronik ürünler sektörünün lider firmalarından biri oldu. 1999 yılında ise hoparlör imalatçısı Epos Acoustics firmasını satın alarak işinde önemli bir sinerji yarattı. İlerleyen yıllarda farklı ürünlerle yelpazesini genişleten Creek’in üst sınıf amplifikatörü Destiny 2 modelini mercek altına alıyoruz.

Destiny amplifikatörü kutusundan çıkartınca sağlamlık hissini yansıtan metal bir şasi ile karşılaşıyorsunuz. Amplifikatör çok yüksek bir önyüze sahip değil aksiine oldukça ince tasarlanmış. Ampliyi kutusundan çıkartırken oldukça ağır olduğunu anlıyorsunuz. Amplinin önyüzüne bakınca artık gelenekselleşmiş Creek tasarımının bu cihaza da uygulanmış olduğunu görüyoruz. Neredeyse tüm Creek ürünlerinde dikkat çeken cihazların sağ tarafındaki çizgi, Creek logosunun yerleşimi ve sol tarafa yerleştirilmiş kontrol tuşlarının dairesel formu serinin diğer üyelerinde de kullanılmış. Tüm bu çizgiler amplifikatöre oldukça özgün bir karakter kazandırıyor.

Creek tasarımcıları Destiny 2 amplifikatörde kendi geliştirdikleri MOS-FET güç katı tasarımlarını kullanmışlar. MOS-FET , “Metal Oxide Semiconductor Field Effect Transistor” yani Metal Oksit Yarıiletkenli Alan Etkili Transistör tanımının kısaltılmasıdır. İlk kez Julius Edgar Lilienfeld tarafından 1925 yılında ortaya atılmıştır. Teknolojinin gelişmesiyle farklı sektörlerde karşımıza çıkan efektif çalışması ile ünlü bir transistör türevidir. 1970’lerde özellikle büyük Japon üreticilerin başarılı MOS-FET tasarımları ile hifi dünyasında yayılmış ve günümüzde de bir çok firma tarafından tercih edilmektedir. MOS-FET transistörler kullanan bir çok amplifikatör dinamik sunumları ile dikkat çekerken bunun karşılığında fazla ısınmaları ile tanınırlar. Creek, Alex Nikitin tarafından tasarlanan bir MOS-FET katını 1993 yılından itibaren üst sınıf amplifikatörlerinde kullanmaya başlamış. Seneler içerisinde geliştirilen güç katları sayesinde daha küçük güç kaynakları ile çalıştırılabilen kararlı çalışan devreler üretmeyi başarmış Creek tasarımcıları. Tabii ki bunlar kağıt üzerindeki teknik bilgiler, biz dinleyiciler için asıl önemli olan amplifikatörün performansı.

Creek Destiny üzerinde toplam 5 adet giriş var. Bu 5 adet girişin birincisi opsiyonel olarak pikap katına dönüştürülebiliyor. Creek tasarımcıları toplam 3 adet kart üretmişler ve iğnenizin yapısına göre bu kartlardan bir tanesini amplifikatörünüze ekleyebiliyorsunuz. Sequel olarak adlandırılan bu kartlar 40, 48 ve 54db kazanç değerlerine sahipler ve 84 ila 116 Sterlin arasında değişen fiyatları var. Creek’in Türkiye temsilcisi Sigma Ses stoklarında da mevcut. 5 adet girişin yanında tape çıkışı da unutulmamış. Kaset veya manyetik bant kaydedici kullananlar için olmaz ise olmaz olan bu çıkışların unutulmaması önemli.

Destiny 2 üzerinde ayrıca AV amplifikatörleri ile kullanabilmek için gerekli giriş çıkışlara da yer verilmiş. Hem stereo sisteme hemde ev sineması sistemine sahip olanların sıklıkla yaşadığı bir sorun olan ön hoparlörleri ortak kullanma konusunda çözümleri bulmak açısından oldukça rahatlatıcı bir yaklaşım. Bunun haricinde ikinci bir Destiny 2 kullanarak bi-ampling ile daha fazla güç elde etmek veya ayrı güç amplileri kullanmak için pre-out çıkışı da bulunuyor Destiny üzerinde. Pre katının gain değerlerini de ayarlayabilmek mümkün. Bu sayede farklı senaryolar ile Destiny’i kullanabilmenin önü açılıyor. Amplifikatörün arkasında iki set hoparlör çıkışı da bulunuyor. Bunun isterseniz diğer bir odanızda ikinci bir çift hoparlör kullanmak için gerekse de hoparlörünüzü bi-wiring (aslında bir nevi bi-ampling) ile sürebilme imkanı da yaratıyor. Amplifikatörün ön yüzünde hoparlörleri aktive etmek için gerekli kontrol tuşu bulunuyor. Amplinin arkasında tabii ki elektrik girişi, topraklama konektörü de mevcut. Amplifikatörün arkasındaki son kontrol ise cihazın gücünü açıp kapatmaya yaratıyor.

Cihazın önyüzünde ise sağ tarafta stand-by yani uykuya geçirme tuşu ve ses kontrolü bulunuyor. Sol bölümde ise tape çıkışını açıp kapatma tuşu, pre-katının gain ayarını aktive eden tuş ve kaynak seçici tuşları yer alıyor. Bunların hemen yanında ise hoparlör seçici (A-B) kontrolü yer alıyor. Amplinin ön yüzündeki son çıkış ise kulaklık çıkışı. Bu çıkışı çok kapsamlı şekilde ele almadım. Elimdeki kulaklıklarla elde edilen sonuç tatmin ediciydi. Ancak elimde orta-üst sınıf bir kulaklık olmadığından ayrıntılı bir test yapmayı uygun bulmadım. Kulaklık olarak Stax SRM-T1 pre-amplifikatör ile SR-Lambda Signature modelini kullanıyorum ve standart bağlantı uçlarına sahip değil bu kombinasyon. Belki yakın gelecekte testlerde kullanmak üzere orta-üst sınıf bir kulaklık satın alabilirim. Okuyucularımızdan bu yönde bir talep gelir ise düşünürüz artık :)

Amplifikatörün yanında oldukça büyük bir kumanda geliyor. Oldukça özenilmiş metal önyüze sahip olan kumadan üzerinde diğer Creek ürünlerini kontrol etmek için gerekli tuşlara da yer verilmiş. Kutu içeriğine dahil edilen hoş bir ayrıntıyı da atlamayalım. Orijinal kullanım kılavuzunun yanında Türkçe kullanım kılavuzunu da yer verilmiş. Tabii bu çalışma Creek tarafından değil, Türkiye temsilcisi tarafından yapılmış. Umarım ilerleyen senelerde her üründe benzer durumu görebiliriz.

Testlerime başlamadan önce geleneksel olduğu üzere Verdier Triode Spirit 2A3 amplifikatörü kaldırarak yerine Destiny 2’yi yerleştiriyorum. Sistem bileşenleri şu şekilde, kablolama SilverFi’nin Phrygian ve Moonshadow ara bağlantı kabloları, Gryphon PSC Ref hoparlör kabloları, Michell Gyrodec SME Series V, Ortofon step-up transformatör, Goldenote Boboli Signature, Denon DL103 kombinasyonu, eski haliyle alakası kalmamış bir Sony SACD çalar ve DIY hoparlörlerimi kullanacağım. Tüm bu incelemelerde tek bir değişken kullanarak diğer her cihazı sabit tutmanın daha iyi sonuçlar ortaya koyduğunu söylemem lazım. Sizlerde testlerinizde mutlaka bu şekilde hareket edin.

Creek Destiny 2’yi sisteme bağladıktan sonra asıl performansını elde etmenin yolu biraz beklemek. Cihaz çalıştıkça performansı hissedilebilir şekilde artıyor. Kritik dinlemelerinizi yarım saatlik çalışmanın arkasından yapmak iyi sonuçlar elde etmemizi sağlıyor.

Deep Purple Made In Japan konserini ele alalım. Made in Japan kısaca bilgi vermek gerekirse 1972 yılında topluluğun ilk Japonya turnesi sırasında kaydedilmiş bir albüm. Çift plaktan oluşan albüm bir çok müzik eleştirmeni tarafından tüm zamanların en iyi konser albümlerinden bir tanesi olarak nitelendirildiği gibi ilginç bir şekilde bir çok Deep Purple albümünün de önüne geçmiştir. Plağın elimde orijinal ilk baskısının yanında EMI tarafından yayınlanan 25. Yıl özel baskısı mevcut. Ben genel olarak ilk baskıyı daha başarılı buluyor olsam da, bulunabilirlik açısından 25. Yıl baskına dair notlarımı sizlerle paylaşacağım. 25. Yıl baskısı ilk baskıda olduğu gibi Highway Star ile başlıyor. Tam anlamı ile enerji patlaması olarak nitelendirilebilecek bu şarkıda sistemin dinamikliği ve bas performansını gözlemleyebiliriz. Ayrıca Ian Paise’in arka planda zillerle bol bol haşır neşir olması kaydın genelinde dikkat edilecek unsurlar. Destiny ile sistemim neredeyse bir hafta boyunca birbirlerine alıştıktan sonra yaptığım dinlemelerde ilk dikkatimi çeken kayıttaki heyecanlı yapının hoparlörler vasıtası ile başarılı şekilde odanın içerisinde süzülüyor olması. Oldukça kuvvetli bir amplifikatör ve kısık ses seviyelerinde bile başarılı bas performansı ile dikkat çekiyor. Sistemi açtıktan sonra bir saat geçmiş olmasının detay seviyesine de oldukça faydası var. Bir konser kaydı olmasına rağmen baktığım bazı detaylar var ve Destiny bu detayları başarı ile aktarabilme gücüne sahip. Amplifikatörü daha yüksek ses seviyelerinde kullanırken MOS-FET’lerde sıklıkla denk geldiğimiz ısınma problemlerine Creek tasarımcılarının çözümleri ile rastlamak çok olası değil. Uzun sürelerde yüksek ses rağmen rahatsız edici bir sıcaklık olmaması gayet önemli.

Şimdi isterseniz yine rock dinleyen bir çok okuyucumuzun sahip olduğunu tahmin ettiğim Pink Floyd’un 1973 yılı albümü “The Dark Side of the Moon”u mercek altına alalım. Dönemin Abbey Road stüdyolarının hemen her türlü teknik imkanını kullanan topluluk tüm zamanların en çok sevilen ve en çok satılan albümlerinden bir tanesine imza atmayı başarmıştır. Albümün bir çok yeniden baskısının yapıldığını biliyorum. Ancak ben ülkemizde de büyük miktarlarda satılan EMI’nin 30. Yıl özel baskını ele almak istiyorum. B yüzünün ilk parçası Waters bestesi Money şarkısına bir bakalım. Meşhur başlangıçta herşey yerli yerinde. Şarkının Gilmour tarafından icra edişlen gitar solosu zaten çok iyi bilinir. Gitar tonları gayet başarı ile odayı dolduruyor. Plağın bu baskısında baslar biraz elden geçirilmiş durumda. Orijinal baskılarda zaman zaman arka planda kaldığını hissine kapıldığımız bölümler 30. Yıl Özel baskısında daha iyi duyuluyor. Intro’daki bas bölümlerini hatırlarsanız telleri söndürmeden ardı ardına çalınan notların belirli bölümlerinin nasıl uzadığına dikkat ediyorum. Sesler boğulmadan tane tane duyuluyor.

Amplifikatörün kuvveti özellikle rock müzik dinleyicileri için önemlidir. İlk başlarda sesi çok açmayacağım diyerek başlayan dinlemeler sonunda oldukça yüksek ses seviyelerine doğru artmaya başlar. Daha genç yaşlarımda bu yüzden başım her zaman derde girmiştir. Ancak insan elinde olmadan sesi arttırma ihtiyacı duyuyor ve Destiny bu imkanı sunuyor. Yüksek ses seviyelerinde bile karmaşa duymamak keyifli. Herşey tane tane duyuluyor ayrıntılar yerli yerinde ve sahne etkisi oldukça etkileyici.

İkinci Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız>

Tags: