Scansonic MB-2.5 Bölüm 2

Scansonic MB-2.5’i kurup dinlemeye başladığımda ortaya çıkan ses gerçekten çok garip idi. Her zaman denemeler için kullandığım Exposure güç amplileri ile bir uyumsuzluk mu var acaba diyerek o sıralar denemeler için elimde olan Creek Evolution 50A, PrimaLuna ProLogue Premium gibi amplileri de Scansonic ile eşledim. Ancak bir türlü “iyi” ses elde edemedim. Bunun üzerine markanın Türkiye mümessili Audio AVM firmasının sahibi Sn. Ozan Turan’ı aradım. Bu tarz durumlarda ürünle alakalı bir yazı yayınlamak yerine geriye göndermek Stereo Mecmuası’nın ilk günlerinden beri yaptığımız bir şey. Ozan Bey, hoparlörün yanma sürecinini biraz uzun olduğunu ve zaman ayırmak gerektiğini söyleyince 15 gün sürecek bir yanma sürecine giriştim. Normalde Stereo Mecmuası’nda ürünleri yaklaşık 15 gün konuk ederken Scansonic MB-2.5 neredeyse 1 ay boyunca bende kaldı.

Geçmişten bugüne bir çok hifi forumunda yanma süreci hakkında yazılır çizilir ve genelde sonrasında kavga gürültü kopar. Bir kısım meraklı yanma sürecinin olmadığını savunur. Scansonic MB-2.5 bu görüşleri kırmak için kilit bir hoparlör dersem yanlış olmaz. 15 gün boyunca hemen her gün hatta gün içerisinde saatten saate hoparlörün ses karakterinde değişiklik oldu. Sabah açtığımda boğuk çalan hoparlör bir saat sonra bambaşka çalar hale gelirken iki saat sonra tekrar tatsız bir ses ile karşılaştığım zamanlar oldu. Böyle geçen 20 günün ardından Scansonic MB-2.5 optimal performansına yakın bir ses vermeye başladı ve şenlik işte tam burada başladı.

Scansonic MB-2.5 “uzun” yanma sürecinin ardından boyutundan beklenmeyecek bir performans ile geri döndü. Hoparlörün ortadan kaybolmasını seven okuyucularımız için biçilmiş kaftan olan MB-2.5 tiz, mid ve bas frekansları dengesi, tonalitesi anlamında gerçekten heyecan verici bir hoparlör. Hemen her frekans bandından müthiş bir çözünürlük sunan hoparlör, odanın içerisini müzik ile doldurmak konusunda acayip derecede başarılı. Hemen her tarz müzik ile yazdıklarımı sunabilme potansiyeli var. Örneğin Iron Maiden’ın yeni The Book Of Souls albümünü dinlerken “rocker” karaktere bürünen MB-2.5 hemen arkasından bir caz triosunu ayrı bir tat ile sunmayı başarabiliyor. Iron Maiden albümlerinde önemli bir yer tutan bas ve özellikle ziller duyulması gereken bir tada sahip. Albümün çıkış parçası “Speed of Light”a bir bakış atmanız yeterli örneğin. Daha şarkının başlarındaki perküsyon bölümlerinin ve ayrıca baterist Nicko McBrain’în zillerle yaptığı tüm numaralar odanızın içerisinde havalarda süzülüyor.

Buradan Jeff Lynne’s ELO’nun yeni albümü “Alone In The Universe“e geçtiğinizde klasik rock sound’una dönüş yapabiliyor. “The Sun Will Shine on You” şarkısına geçince örneğin atmosfer bir anda değişiyor ve Jeff Lynne’nin vokalleri tam önünüzde bir yerlerde oluşurken geri vokaller odayı kaplarken buluyorsunuz kendinizi. Hoparlörün ilk günlerinden bugünlere geldiğini birileri anlatsa, inanmazdım. Ancak herşey kulaklarımın birkaç metre ötesinde gerçekleşince yapacak bir şey yok :)

Malum 2015’in son aylarında ve yeni yılın ilk günlerinde müzik dünyası Adele’nin yeni albümü ile çalkalandı. “25″ İngiliz müzisyenin üçüncü albümü. Bu albümde de Adele yeni yaşından beklentilerini, yaşadıklarını ve bolca da korkularını yansıtmaya çalışmış. Tahmin edebileceğiniz üzere nostalji, melankoli, bunalım bol bol yer almış albümde. Yalnız buradaki en önemli farklılık geçmiş iki albümünde tüm bu duyguları daha karanlık bir enstrümantasyon ve müzik yapısı ile sunarken, yeni albümde çok sınırlı ve kararında elektronik müzikten alıntılar, 70′lerin sonlarından Rhythm and Blues melodileri ile zenginleştirilmiş şekilde şarkıların içerisine eklenmiş. Genel olarak bu müzikal bakış albüme bir akışkanlık sağlamış. Özellikle “21″ albümü gibi iki şarkı dinleyip müziği kapatmak istemiyorsunuz. Albümün açılış parçası “Hello”daki atmosfer duyulmaya değer. Çok iyi bir kayıt ve Adele’nin sesi tüm odayı dolduruyor.

Buradan tam aksi yönde bir caz albümüne sözgelimi Miles Davis, Bitches Brew Live‘a geçiş yaptığınızda, hoparlörlerin yeniden bir dönüşüm yaşadığını duyabiliyorsunuz. Bu kez şimşek gibi kulaklarınızda patlayan yüksek frekanslar, konser kaydında ortalıkta duyulan hemen her türden ses, minimal gürültü herşey tam karşınızda yaşanıyormuş gibi çalıyor. Çok keyifli!

Klasik müzik tarafı ayrı bir olay. Bu kadar küçük bir hoparlörün karmaşık eserlerde, pasajlarda ve bölümlerde böylesine bir performans ortaya koyuyor olması şaşırtıcı. Hem geniş orkestra hatta koro ile birlikte orkestralarda bile durum değişmiyor. Hep keyifli bir sunum var.

Tüm bu denemeleri yaparken hoparlörün güç ile nasıl bir ilişki içerisinde olduğunu anlayabilmek için asıl amplifikatörüm olan J.C.Verdier Triode Spirit’imi Scansonic MB-2.5’a bağladım. Kağıt üzerinde kanal başına 3W güç sağlayabilen bir amplifikatörü ribbon tiz sürücülü, karbon yaplı mid/bas sürücülere sahip bir hoparlöre bağlamak hiç akıl karı bir hareket değil, kabul ediyorum. Ancak gelin görün ki, ortaya çıkan ses öyle bir ses ki, eşim içeriden ne oluyor diye bakmak üzere odaya geliyor, bende oturduğum yerde kalmış durumdayım. Birbirimize bakıyoruz ve eşim JBL’leri depoya kaldırıp acaba bunları mı alsak diye çılgın bir fikir atıyor ortaya. Son bir kaç senedir bu kadar heyecanla dinlediğimiz “küçük boyutlu” bir kaç hoparlörden birisi oluyor Scansonic MB-2.5. Eminim soracaklar olacaktır; diğerleri hangisi diye. İlk aklıma gelenlerden bir tanesi PMC Twenty 23 örneğin. Tabii ki, uzun seneler boyunca bir gün alırım diyerek hayalini kurduğum 4425’ler yerinde kalıyor ve hüzünlü şekilde Scansonic MB-2.5 kutusuna geri dönüyor. 

Bu durum ailecek ister istemez kazandığımız bir davranış biçimi. Seneler boyunca Stereo Mecmuası’na yazdığım veya sadece dinlediğim belki onlarca ekipmana sahip olmak istemişimdir. Yüzlerce ekipman dinleyince ve en önemlisi kendi evinizde deneyimleyince ister istemez bazılarına sahip olmak istiyorsunuz. Ancak hangi birisine? Hele ki, bir de ürünleri kendi zevkime göre seçtiğim için evimize deneme amaçlı gelen bir çok ürün inanın güzel bir tat bırakıyor ve birçoğu ile vedalaşmak zor olabiliyor. O listeye Scansonic MB-2.5’te gitmiş durumda. Ve  o liste inanın çok çok uzun….

Scansonic MB-2.5 müthiş bir hoparlör. Ancak keyifli sese ulaşmak için gerçekten eziyet gibi bir yanma süreci yaşamanız gerekiyor. Bu sürecin ardından hoparlörün konumu için bayağı mesai harcayacaksınız. Ampli ve özellikle de hoparlör kablosuna biraz kafa yormanız gerekecek. İşin güzel tarafı karbon ve ribbon sürücülere rağmen görünen o ki, MB 2.5 aşırı güç isteyen bir hoparlör olmadığı gibi lambalı bir ampli ile harika performans gösterebiliyor. Tonlamalar, detaylar müthiş, hoparlörün tasarımı gerçekten çok şık.

Hoparlörün Ocak 2016 itibarı ile fiyatı 3.500 Dolar + KDV kendi paramız ile yaklaşık 12.000TL. Şöyle bir baktığımızda fiyat olarak ürün giriş seviyesinin bir tık yukarısına konumlanmış durumda. Fotoğraflarına baktığınızda bu zarif yapılı hoparlörler bu fiyatı hak ediyor mu diye bakabilirsiniz ancak iş dinlemeye gelince ne olduğunuza şaşırıyorsunuz. İşin asıl düşündürücü tarafı Scansonic MB-2.5 firmanın giriş seviyesi hoparlörü ve daha yukarı segmentlerde Raidho gibi bir markaya sahip üretici firma. Giriş seviyesi böyle ise üst taraf acaba nasıldır diye düşünmeden edemiyorsunuz.

Bu segmentlerde bir hoparlör arayıp, fiyatı bütçesine uyan okuyucularımız Scansonic MB-2.5’u alışveriş listelerine mutlaka eklesinler ve fırsatını bulup kulak kabartsınlar. Şaşıracağınıza hemde çok şaşıracağınıza eminim…

Scansonic MB-2.5
Size: (WxHxD) 178 x 998 x 286 mm Weight: 15,6 kg Freq. response: 40 Hz – 40 kHz Impedance: > 4 ohm Crossover: 3.5 kHz 2. order acoustic slope 250 Hz 1.order slope Enclosure: Curved, heavily braced, ventilated box design with front loaded port and adjustable aluminum feet Drive units: 1 sealed ribbon tweeter with kapton/aluminum sandwich membrane 2 carbon coned 4,5” bass/mid driver with overhung magnet system!Finish: Black-silk or White-silk Amplification: We recommend high quality amplifiers >50W
Fiyat: 3.500 Dolar + KDV (Ocak 2016 itibarı ile) 
Temsilci: Audio AVM / www.audioavm.com


İlk Sayfaya Geçmek İçin Tıklayınız