PMC Twenty 23 Bölüm 2

Akın Eldes & Sinan Cem Eroğlu – Hane-i Akustik albümü ile başlayalım. Albümde tüm besteler Akın Eldes’e ait. Tahmin edebileceğiniz üzere Akın Eldes’i gitarda Sinan Cem Eroğlu’nu ise kavalda dinliyoruz. Albüm 18-19 Eylül 2010 tarihinde canlı kaydedilmiş ve 2011 yılında Beğeni Müzik tarafından yayınlanmış. Albüm yerel melodilerin zaman zaman blues hatta caza kadar geniş bir çerçevede kaynaştığı bir tarza sahip. Son derece sakin bir albüm ve özellikle kavalın işin içerisine girmesiyle insana huzur veren bir yapıya sahip. Her iki müzisyende oldukça yüksek virtüözlük kapasiteleri olmasına rağmen albümde enstrümanlarını gayet tadında kullanmışlar. Belirli melodi hatları üzerinde devam eden şarkılarda zaman zaman gitar ön plana çıkarken altyapı kaval tarafından oluşturulmuş bazen de tam tersi. Karşılıklı atışmalarla ilerleyen bölümlerde olsa bile nota bolluğu yaşatmak yerine az ve öz bir sunum dikkat çekiyor. Albümün kaydı BL Müzik’ten tanıdığımız sevgili Levent Büyük tarafından yapılmış. Bazı okuyucularımız odyofil bir kayıt mı diye soracaklardır. Bana sorarsanız hayır, belirli frekans aralıkları parlatılmak yerine, enstrümanların karakterini yansıtacak çok temiz bir kayıt yapılmış. Özellikle gitar kaydı çok başarılı tüm detaylar tüm tuşeler hatta gitar gövdesine yapılan temaslar dahi çok keyifli şekilde duyuluyor. Aynı durum kaval içinde geçerli. Bu haliyle çok güzel bir kayıt olmuş. Son derece keyifli bir katmana sahip, hoparlörlerinizden çok keyifli bir sahne hissi oluşacak. Bu albümün incelemesini yazarken Stereo Mecmuası’nda testler için kullanacağımı yazmıştım.

Albüm kaydının temiz ve notların tane tane duyulması albümün karakteristik özelliği. Hacim çok başarılı. PMC Twenty 23’ün detay seviyesi çok üst seviyede. Sahne çok çok başarılı. Gitar tonlarına özellikle dikkat, son derece keyifli ama öyle böyle değil!  Minimal bir albüm ve en ufak detay bile rahatlıkla duyulabiliyor. Bu noktada hoparlör ile amplifikatörünüz arasındaki bağlantı kablosu elde ettiğiniz sesi çok etkileyecek. Twenty 23 sistemdeki ufak değişikleri bile size göstermek konusunda başarılı hoparlörler. Kablo denemelerimde bir çok kablo kullandım. Yakın zamanda incelemesi yayınlanan Transparent’ın giriş seviyesi MusicLink Plus kabloları ve kendi Gryphon PSC Reference kablolarımı denedim. Gryphon PSC Reference  harika sonuç verdi. Tabii ki bu kablolar hoparlörden çok daha pahalı ancak bu hoparlörü almayı düşünenler olayı abartmadan ortalamanın bir tık üzerindeki bir kabloyu deneyip sistemlerinde kullanmalılar. Siz hoparlörün arka planındaki donanımı yükselttikçe PMC’lerin de performans çarpanı katlanıyor.

Her zaman ki gibi alışılagelmişin dışında bir albümü mercek altına alalım şimdi. Ben bu kez hakkımı Judas Priest – Redeemer of Souls‘dan yana kullanacağım. Judas Priest’in yeni albümü Redeemer of Souls yayınlandı. 2008 yılında yayınlanan Nostradamus albümünden beri süren uzun bekleyişin arkasından gitarist Richie Faulkner ile takviye edilen albüm beklentileri büyük ölçüde karşıladı diyebilirim. 2011 yılında albüm ile alakalı ilk dedikodular çıkmıştı. Ancak aynı yıl topluluğun kurucu üyelerinden K. K. Downing ayrılınca herkes “ne oluyor ya” demeye başlamıştı. Neyse topluluk yeni transfer ile kadrosunu oturttu ve kayıtlara başladı. Albümdeki kadro şu şekilde, Rob Halford vokal. Glenn Tipton gitar ve sintizayzır. Richie Faulkner gitar. Ian Hill bas ve Scott Travis davul. Albümle alakalı herkesin beklentileri farklı olduğu için farklı kesimlerden farklı tepkiler aldı. Judas Priest söz konusu olunca tarafsız olmam zor ancak Rob Halford vokallerine kayıtsız kalmak mümkün değil. Bir kere bu noktada albüm insanı alıp geçmişe götürüyor. Yeni gitarist konusunda eleştiriler benim açımdan olumlu. Özellikle “Dragonaut” ve “Metalizer” gibi şarkılarda Judas Priest hayranları aradıklarını kesinlikle bulacaklardır. Ben tavsiye ederim.

Davullar ve bas çok başarılı. Daha ilk dakikadan hemen belli ediyor kendini. Gitar tonlarının sertliği sistem çok keyifli yansıtıyor. Hacim çok başarılı. Albümün kaydı birinci sınıf sayılmaz ancak elde edilen sonuç çok başarılı. Sistem tıkanma yaşamadan sert ve hızlı bölümleri başarı ile çalıyor.

Nina Simone – At The Village Gate plağını mercek altına alıyoruz. Nina Simone’un üçüncü konser kaydı. Belki de en önemlisi. Albüm folk şarkıları ile Afrika temalı şarkıların bir araya gelmesi olarak nitelendirilebilir. Bu konser öncesinde Richard Pryor komedyen olarak ilk sahne çalışmalarından bir tanesine imza atmış. İlerleyen yıllarda Richard Pryor, bir çok filmde karşımıza çıkıyor. Benim aklıma ilk gelen Superman III mesela. “House of the Rising Sun” bildiğiniz gibi marş nitelenen bir şarkı. Nina Simone bu şarkıyı Bob Dylan kaydedip geniş kitlelere ulaşmadan hemen bir kaç ay önce bu plakta seslendirmiş. Ancak asıl bomba The Animals tarafından 1964 yılında patlatılır. Yazılan çizilenlere göre topluluk bu plak üzerindeki yorumdan çok etkilenmiştir. Zaten hem Bob Dylan hem Nina Simone performansına ve yorumuna bakarsanız, The Animals’ın açık ara Nina Simone edisyonundan etkilendiğini kendi kulaklarınızla duyabilirsiniz. Kayıt muhteşem. Baskı harika.

PMC’nin minik kule hoparlörleri boyundan beklenmeyecek bir çözünürlüğe sahip. Hoparlörlerin ortadan kaybolmasını seven okuyucularımız açısından bu tarz kayıtlarda Twenty 23 bir anda ortadan kaybolup gidiyor. Vokallerin sıcaklığı çok iyi. Her detay tane tane duyuluyor. Albümler albümleri kovalıyor ve Twenty 23 hoparlörleri temel alarak kurduğum sistem hemen hiçbir kayıtta kaos içerisine girip kontrolü kaybetmiyor. Hoparlörler bir nevi near-field monitör gibi çalışıyor. Detay seviyesi ve çözünürlük sanki bu tarz bir monitör gibi. Ancak bu tarz monitörlerin sıkıntısı olan sahnenin olmaması PMC’de söz konusu bile değil. Near field bir monitörün detayına dev gibi bir sahne eklenmiş gibi düşünün. Durum çok acayip. PMC Twenty 23’lere bayıldım.

Gelelim son sözlere. PMC Twenty 23 gerçekten çok farklı tatları bir arada yaşatabilen bir hoparlör. Benim tespitlerime göre en iyi performansı alabilmek için bir kaç önemli etken var. Birincisi her hoparlörde olduğu gibi konumlandırma. Benim tespitlerime göre hoparlörün arka ve yan tarafında mümkün olduğunca açıklık bırakınca optimal performans elde ediliyor. İkincisi hoparlörü sürmek için güzel bir amplifikatör seçmek. Çok güçlü olmasına gerek yok. Ancak detay ve çözünürlük üst düzey olursa Twenty 23’ler gerçekten coşuyor. Arkasında iyi bir kaynak cihaz güzel kablolar ile sisteminizi tamamlayabilirsiniz. Farklı renk seçenekleri de bulunan bu şık hoparlörler orta büyüklükte bir odayı harika şekilde doldurma potansiyeline sahip, benim açımdan aradığım her şeyi bulabildiğim hoparlörler oldu. Bir kulak kabartmanızı içtenlikle tavsiye ederim.

Son olarak fiyat performans konusuna da bir değinmek lazım. PMC Twenty 23 ülkemizde Ekim 2014 itibarı ile 2.530 Sterlin’lik (KDV Hariç) bir fiyat etiketine sahip. İlk bakışta biraz yüksek gelebilecek bir tutar ancak iyi bir kaynak ve ampli ile eşleştirip kablolarınıza da azıcık özen gösterirseniz çok uzun seneler kullanabileceğiniz ve başka arayışlara girmeyeceğiniz bir sistem kurmuş olursunuz. PMC hoparlörleri daha önce dinlemiştim ancak kendi dinleme odamda yaptığım bu denemeler beni çok mutlu etti. Bu seviyelerde bir hoparlör arayışında olan okuyucularımız PMC’lere bir göz atsınlar, duyacaklarına şaşırabilirler.

PMC Twenty 23
Freq response – 29Hz – 25kHz Sensitivity – 87dB 1w 1m Effective ATL™ – 2.4m 7.8ft Impedance – 8 Ohm Drive units LF PMC twenty series, lightweight doped 5.5”/140mm cone with cast alloy chassis HF PMC/SEAS®, 27mm twenty series, SONOLEX™ soft dome, Ferrofluid cooled Crossover freq – 1.8kHz Input connectors – 2 pairs 4mm sockets (Bi-amp or Bi-wire) Dimensions H 918mm 36.14” (+25mm spikes) W 152mm 6.0” D 330mm 13.0” (+6mm grille) Weight – 13.2kg 29 lbs
Fiyat: 2.530 Sterlin (KDV Hariç) 2.985,40 Sterlin (KDV Dahil) Ekim 2014 itibarı
Temsilci: BL Müzik / www.blmuzik.com

İlk Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız

Tags: ,