Üçüncü senaryomuzda ise orta büyüklükte bir odaya ana müzik sistemi olarak Q Media BT3’ü kurdum. Hem taşınabilir müzik çalarımı (Zen 32Gb) hemde antika ProJect Debut pikabımı bağlayıp denemeler yaptım. Taşınabilir müzik çalarımı 3,5mm’lik girişe, pikabımı ise klasik analog girişe bağladım. Bu senaryomuzda ek bir ampli ve hoparlörümüz olmadan basit ve ekonomik bir stereo sistem kurmuş oldum. Her üç senaryoda da farklı denemeler yaptım. Şimdi biraz müzikten bahsedip, farklı senaryolarda neler duyduğumu anlatmaya çalışayım…
İlk senaryomuzda bilgisayar başındaydık hatırlayacağınız üzere. Sesi bilgisayarımın 3,5mm ve/veya optik çıkışından gönderiyorum Q Media BT3’e. Oyunlar, albümler ve videolar havalarda uçuşuyor. Sizlere harika bir oyun olan Bastion oyununun müziklerinden bahsedeceğim. Müzikler Darren Korb tarafından bestelenmiş. Daha önce küçük televizyon projelerinde ve filmlerde çalışan Darren Korb daha ilk günlerden oyunun müzikleri için kolları sıvamış. Geliştirme notlarında bazı oyun bölümlerin son hallerinin müziğin ritmine göre yeniden şekillendirildiği konusunda bilgiler vardı. Oyun müziğinin tarzı yaratıcısının deyimi ile “acoustic frontier trip hop” olarak nitelendiriyor. Bu çok ilginç bir kombinasyon New York’ta bir apartman katında yaşayan müzisyen çok ilginç bir doğu esintisi hissedilen fantasitk bir evrene müzikler yazmış ve sonuç gerçekten çok çok dikkat çekici. Muhtemelen hiçbir oyun evreninde denk gelmediğimiz bu tarz müzik, müzik dünyası içinde oldukça keyifli fikirler içeriyor. Soundtrack albümü genel olarak vokalsiz olsa da, toplam dört şarkı vokal içeriyor; ”Build That Wall”, “What’s Left Undone” “Mother, I’m Here” ve “Setting Sail, Coming Home”. Burada özellikle Mother, I’m Here şarkısına dikkat çekmek gerekli. Ashley Barrett tarafından söylenen vokal bölümleri gerçekten dikkat çekici. Ashley Barrett çok genç bir isim ve akşamları çeşitli külüplerde blues, jazz ve R&B tarzı söylüyor(muş) Albüm oldukça sıradan bir intro ile açılıyor ve arkasından “A Proper Story” isimli gerçekten şoke edici güzellikle bir parça ile devam ediyor. Hint esintilerinin yanında elektronik daha doğrusu trip hop öğeleri ile desteklenen alt yapı, bu kısacık şarkının tadını damakta bırakıyor. Hemen arkasından akustik gitar kullanılmış keyifli bir intro ile başlayarak elektronik tarzda devam eden “In Case of Trouble” ile doğu gizemlerinden batıya doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Tüm bilgisayar başındaki deneyimlerimde not ettiğim şeyler bu albümün kritik dinlemesi sırasında da karşıma çıkıyor.
Q Media BT3 son derece eğlenceli bir ürün. Gerek albümlerdeki gerekse video veya oyunlardaki en absürd bas efektlerini bile kararlı şekilde sunmayı başarıyor. Ancak iş müziklere geldiğinde gerek tiz performansı gerekse de vokallerdeki performansı etkileyici hale geliyor. Masaüstü deneyimlerinizde daha keyifli sonuçlar almak için eğer var ise bilgisayarınızın dijital çıkışını kullanmanızı öneririm. Apple cephesinde Macbook kullanıcıları internet üzerinden satın alabilecekleri küçük bir çevirici ile optik çıkışa sahip olabilirler. PC dünyasında ise daha az bilgisayar bu çıkışa sahip ne yazık ki… Bu arada hoparlörünüzü yakın mesafeden dinleyecekseniz hafif eğimli bir konumlandırma sizi müziğin içerisine daha fazla sokuyor.
İkinci senaryomuzda hatırlayacağınız üzere bluetooth coşkusu yaşıyorduk. Gerçekten coşku bu. Ortalıkta kablo yok, hoparlörünüzü keyfinize göre bir yere yerleştirmeniz yeterli. Çok basit bir şekilde yaptığımız eşleştirme (tanıştırma) işleminin arkasından müziğimizi kablosuz şekilde gönderip keyfimize bakıyoruz. Aslında geçmişte Chordette ve benzeri bir sürü ara cihazla bu tarz bir bağlantı yapabilmek mümkün idi. Ancak bu durumda da ortalıkta yine bir müzik seti bulunması gerekiyordu. Q Media BT3 sadeleşmeyi sağlıyor. Sadece hifi pazarından değil, bluetooth hoparlör pazarında bir çok oyuncu var. Philips, Sony, Samsung gibi büyük tüketici elektroniği firmalarından, Nokia gibi telefon üreticilerine, adı sanı duyulmamış bir sürü firmanın bluetooth hoparlör sistemleri var. Bunların neredeyse tamamından müzik severlerin uzak durmasının sebebi malum, mantığın almadığı garip bas performansları, kafanızda çınlayan tizler ve nerede olduğu belli olmayan orta frekanslar.
apt-X algoritmasında veri iletişiminde belirli bir sıkıştırma yapılmak zorunda. Yani apt-X ile 16bit ila 24bit dosyalar gönderilebiliyor. Ancak örnekleme oranında bir düşme oluyor. Ancak CD kalitesinin üzerinde bir veri akışı mümkün. Açık konuşayım bu teknik değerler benim pek umurumda değil. Benim derdim çok basit şekilde müziği yollayıp onu müzik sistemim kadar olmasa da, belirli bir kalitenin üzerinde dinlemek. Q Media BT3 ise benim gibi düşünen meraklılara oturup keyifle müzik dinlemek için uygun bir platform sağlıyor. Müzik tarihinin en ilginç isimlerinden bir tanesi olan Charles Mingus’un Black Saint and the Sinner Lady albümüne bir bakalım. Impulse! Records tarafından 1963 yılında yayınlanan albüm aslında konsept bir yapıda. Aynı kompozisyonun 6 parçaya bölünmesi ile ortaya çıkan albümü Mingus aslında bir bale olarak yazmıştı. Şarkı listesine bakınca hemen 4 tane var diyeceksiniz ama 4. bölüm aslında 3 alt bölümden oluşuyor. Böylelikle toplamda 6 bölüm oluyor. Hemen alt listeyi verelim; “Mode F – Group and Solo Dance” 1. bölüm “Stop! Look! And Sing Songs of Revolutions!” 2. bölüm: “Saint and Sinner Join in Merriment on Battle Front” 3. bölüm ise “Of Love, Pain, and Passioned Revolt, then Farewell, My Beloved, ’til It’s Freedom Day” Albümde Mingus’a eşlik eden müzisyenler; Jerome Richardson (soprano and bariton saksafon, flüt), Charlie Mariano (alto saksafon), Dick Hafer (tenor saksafon, flüt), Rolf Ericson (trompet), Richard Williams (trompet), Quentin Jackson (trombon), Don Butterfield (tuba, contrabass trombon), Jaki Byard (piyano), Jay Berliner (akustik gitar) ve Dannie Richmond (davul). Bana sorarsanız her caz severin arşivinde olması gereken bir albüm. Aynı albümü 3 şekilde Q Media BT3’e gönderdim. Bilgisayar sistemimi kullanarak, yarım akıllı telefonum ile ve en son iPad kullanarak. Hangisi kolayınıza geliyorsa o cihazı kullanın, arada herhangi bir fark olmuyor veya duyulabilir bir fark olmuyor diyelim. Q Media BT3 üzerindeki DAC işini harika yapıyor. Ancak asıl olay bence hoparlörde bitiyor. Eğer evinizde güzel bir yere yerleştirdiyseniz hoparlörlerinizi sanki bir hifi sistemi kullanıyormuş gibi müzik dinliyorsunuz. Black Saint and the Sinner Lady yapısı itibarı ile çok incelikli bir albümdür. Q Media BT3’ün bas performansına şapka çıkartmak lazım. Oldukça küçük bir kabinden elde edilen bas için hiçbir şey söylemek mümkün değil. Abartı yanı yok, keyifle müzik dinlemek mümkün. Tüm frekanslar yerli yerinde. Bluetooth süper bir kolaylık ve en önemlisi müzik ekseninden kaymadan bu coşkuyu yaşıyoruz.
Üçüncü senaryomuzda Q Media BT3 çevresinde müzik sistemimizi kuruyoruz. İlk adımda ben basit müzik çalarımı (Zen 32Gb) hemde antika ProJect Debut pikabımı bağladım Q Media BT3 modeline. Bu denemelerin sonunda hoparlörü zorlamak için kendi ana sistemimdeki J.C.Verdier amplifikatörü ve hoparlörlerimi devre dışı bıraktım. Pikabımı kullanarak Q Media BT3’ü denedim. Bu sayede elimdeki imkanlar ölçüsünde -ki imkanlar hiç fena sayılmaz- bu sempatik sistemin sınırlarını zorlamaya çalıştım. Jazz at the Philharmonic, Verve plak şirketinin kurucusu Norman Granz’ın ortaya çıkardığı bir fikirle başlamış uzun soluklu bir caz turnesi olarak tanımlanabilir. Uzun soluklu derken hemen küçük bir ayrıntı verelim, 1944 ile 1983 yılları arasında dönem dönem bu turneler yapılmaya devam etmiş. İlk turneler ABD ve Kanada’da yapılmış ve 1950′lerin başlarında Avrupa’da programa alınmış. Hatta uzakdoğu turneleri bile var. Bu turnelerin altın dönemleri 1960′lara kadar devam etmiş. Bu turnelerde verilen konserler sırasında çok sayıda kayıt yapılmış. Bunların bir kısmı yayınlanmış. Bu konser dizisi geçtiğimiz yıllar içerisinde Speakers Corner tarafından 4 plaklık 180Gr kutu seti olarak basıldı. Üçüncü plakta dinleyeceğimiz müzisyenler trompette Roy Eldridge, alto saksafonda Benny Carter, tenor saksafonda Don Byas, tenor saksofonda Coleman Hawkins, piyanoda Lalo Schifrin, basta Art Davis ve davullarda Jo Jones. Bu plağın ilk yüzünde klasik Take The “A” Train yorumu var. Böylesine büyük müzisyenler bir araya gelince şarkının geldiği durum inanılmaz bir hal almış. Hele solo bölümlerinde Coleman Hawkins’e dikkat ederken Roy Eldridge’i gözden kaçırmamaya dikkat edin. Indiana’nın hemen ardından plağın ikinci yüzünde baladlara yer verilmiş. Özellikle Foolish Things ve bir Gershwin melodisi üzerine çeşitleme olan Yesterdays mükemmel. The Nearness Of You, You Go To My Head ve bol esprili Jazz Portrait Of Brigitte Bardot şarkısı ile plak sonlanıyor. Bu plak seti elinde olanlar bileceklerdir kayıt mükemmel olmasa bile, öylesine bir atmosfer var ki kayıtlarda. Kayıt her ne kadar dönemin Verve stüdyo kayıtlarına benzemese de, kendisini stüdyodan atıp özgür hisseden müzisyenlerin performansı etkileyici. Plakları ardı ardına asıl pikap sistemimde dinliyorum. Bu ufaklıların verdiği hissiyat son derece keyifli. Evet referans bir monitörün minimal düzeydeki ayrıntı seviyesini Q Media BT3’te bulabilmek mümkün değil ancak atmosfer ve sahne son derece keyifli. Detay seviyesi başarılı. Daha iyi pikap, daha iyi kablolama ile detay seviyesinde artış hemen dikkat çekiyor ancak baslardaki toparlanma ve “yumruk” etkisi artıyor. İyi kaynak her zaman farkını gösteriyor. Hoparlörler ise bu durumdan hiç şikayetçi değiller. Karmaşık pasajlardan bile yüzünün akı ile çıkmayı başarıyor bu minikler…
Q Acoustics Q Media BT3, pazarımıza giren en yeni aktif monitörlerden bir tanesi. Fiyatının içerisinde DAC, amplifikatör ve uzaktan kumanda olması bir avantaj olmasının yanında ufak/orta boyutlardaki bir odayı göz önüne alırsak, makul fiyat etiketlerinde bir sistemin kalbini bu minik hoparlörler üzerine kurabilmek mümkün. Kaynaklarınızı bağlayıp, zahmetsiz ve tasasız müzik dinlemek için harika bir sisteme sahip olabilirsiniz. Bluetooth ile kablosuz müzik aktarma özelliği ise hayatı kolaylaştıran yönden. Ses kalitesini bir kenara bırakıyorum, rahatlık harika. İşin güzel tarafı Q Media BT3 bu senaryoda da insanı mutlu ediyor. Ancak işin içerisine ortalamanın üzerinde kaynaklar girmeye başladığında bu miniklerde coşuyor ve cüssesinden beklenmeyecek bir ses ile karşılaşıyorsunuz. Bende dahil okuyucularımızın büyük bir çoğunluğunun güzel hifi sistemleri olduğunu biliyorum. Q Media BT3 bu sistemlerin yanında ikinci bir sistem olarak sırıtmayacağı gibi, testlerimde benim yaşadığım şeyleri yaşayabilirsiniz. Ana sisteminiz açmaya üşenip “eh mis gibi çalıyor işte” diyerek bu ufaklıklarla daha fazla müzik dinliyor halde bulabilirsiniz kendinizi.
Aktif monitörleri çok sevdiğimi zaten okuyucularımız biliyorlardır. Hayatımıza getirdikleri kolaylıklar ve ortalamanın üzerindeki ses performansları, onları sevmem için yeterli sebep. Q Acoustics firması bu senaryonun üzerine donanım, kullanım kolaylıkları ve kozmetik incelikler ile harika katkılar yapmışlar. Ülkemizdeki aktif monitör pazarının en keyifli örneklerin arasına oturuyor Q Media BT3. Alışveriş listelerine yazılmayı hak eden bir müzik sistemi…
Q Acoustics Q Media BT3
Ebatlar: (E x Y x D): 148mm x 240mm x 226mm (herbiri) Çıkış gücü: 2 x 50W Bas unitesi: 100mm Tiz unitesi: 25mm Bluetooth V4.0 aptX içeriğiyle Analog giriş 3.5 mm stereo jack ile Analogue giriş RCA Optik (Toslink) dijital giriş Subwoofer çıkışı (RCA)
Fiyat: Hoparlör: 420 Sterlin+KDV
Temsilci: Timpani / www.timpani.com.tr
merhabalar audıoengine a5+ ile karşılaştırdığınızda one çıkan farklıklar nelerdir size göre teşekkürler
merhaba incelem biraz eski ama bu hoparlörü almak istiyorum . timpani sitesindeki bt3 açıklamasında subwoofer eklenebileceği yazıyor. çok fazla bilgim olmadığı için merak ettim bu subwoofer herhangi bir marka olabilir mi yoksa Q Acoustics olmak zorunda mı? birde aktif subwoofer mı kullanmak gerekiyor? cevabınız için şimdiden teşekkür ederim.
Merhabalar,
Herhangi bir markanın subwoofer’ını ekleyebilirsiniz. Ancak hiç gerek olacağını zannetmiyorum. Gayet yeterli bir bas performansı var. Belki sinema için düşünülebilir subwoofer konusu. Bu arada evet aktif olmalı seçeceğiniz model…
Hakan bey cok tesekkur ederim cevabiniz icin.
merhabalar bu hoparlörlerin içinde Dac var ama acaba optik çıkış yerine harici D1 dac ile bağlasam performansı çok artar mı
Merhabalar,
Bu tarz bir yatırımın çok mantıklı olduğunu düşünmüyorum.
Peki xeo 2 ile fiyat/performans olarak karşılaştırdığımızda fikriniz nedir?
Fiyat performans noktasında işler karışık bana sorarsanız. Xeo 2 çok iyi bir hoparlör ancak fiyatı da çok çok yüksek. Yazıda da belirttiğim gibi aynı fiyat seviyesinde ciddi sistemler bile kurulabilir.
Tesekkur ederim.bu noktada stream icin onereceginiz en optimum all in one unit veya aktif bookshelf alternatifi ne olabilir?
Mehmet Bey,
Açıkçası optimum bir ürün tavsiyesi çok kolay değil. Beklentiler bu noktada çok önemli. Pazarımızda her ne kadar yurtdışı kadar fazla ürün olmasa da, bayağı seçenek var ve hepsinin kendi avantaj ve dezavantajları var. Mecmua’da bayağı bir ürün inceledik. Ben kişisel olarak AudioEngine A5+ kullanıcısıyım uzun zamandır. Ek cihazları birlikte kullanıyorum. Zaman içerisinde Dynaudio gibi daha üst markaların modellerini daha geniş bütçeli kullanıcılara tavsiye edebiliyoruz.
Steljes Audio ise bütçesi daha dar okuyucularımıza sıklıkla tavsiye ettiğimiz bir marka. Örneğin basit bir aktif hoparlör alıp, bunu Pi bazlı bir streamer ile kombine edebilirsiniz. Bu büyük bir ekonomi sağlayabilir örneğin. Bu noktada bütçe ve ihtiyaçlar ön plana çıkıyor diye düşüyorum:..
Ilginize ve verdiginiz detayli cevaba tesekkur ederim.arada gecen surede arastirmalarim ve deneyimlemelerim sonucunda dynaudio xeo4 aldim.beklentilerimi fazlasiyla karsiladi diyebilirim.
Çok çok güzel bir hoparlör almışssınız… Güle güle dinleyin…