Denemelerim sırasında Marantz PM6006 amplifikatörü farklı hoparlörler ile eşledim. Tüm dinletilerimi “source direct” modunda yapmaya çalıştım. İlk olarak kulaklık ile başlayalım. Bu tarz giriş seviyesine hitap eden amplilere bağlanacak hemen her türlü kulaklığı kolaylıkla sürebiliyor. Tamamen ihtiyacı karşılayacak çok egzotik olmayan kulaklıkları başarı ile sürebilecek bir özellik. Aslında ek özellik demek daha doğru olacaktır.
Cihazın dijital girişlerini de aradan çıkartalım isterseniz. 24-bit / 192 kHz çözünürlük bugün için standart olmuş durumda ve cihaz üzerinde desteklenmesi artı puan. Bu girişleri örneğin eski model CD çalarınız ile kullanarak yeni tatlar alabilirsiniz. Veya sisteminizde bulunan bluray çalar veya oyun konsolunu müzik dinlemeye daha uygun hale getirebilirsiniz. Ses performansını denemek için yaptığım dinletilerde giriş seviyesi bir DAC ile benzer karakteristiklere sahip olduğunu tespit ettim. Daha üst seviyesi sistemleri kullanan okuyucularımız bu tarz entegre DAC’ların performansları konusunda soru işaretlerine sahiptir. Ancak burada müşteri kitlesi oldukça farklı. İlk sisteminiz kuracak veya eski sistemini makul fiyatlara güncelleyecek meraklılar açısından bana sorarsanız DAC tarafında gayet tatmin edici sonuçlar alabilirsiniz. Kendimden de biliyorum, geçmişte bir cihaz alırken bu tarz ek özellikler seçim noktasında benim için her zaman önemli bir kriter olmuştur. Cihazın üzerindeki DAC sizi ek masraftan kurtardığı gibi asıl kaynak cihaza -benim hayatımda her zaman pikap olmuştur- daha fazla bütçe ayırmak için bir fırsattır. Buna pikap katı maliyetinizin de olmayacağını eklersek Marantz PM6006 oldukça bütçe dostu da diyebiliriz.
Hakan Bey, bütçeden çok bahsettiniz dediğinize eminim. Cihazın fiyatını önden yazalım ki, beklentilerimizi ona göre belirleyelim. Marantz PM6006, Aralık 2017 itibarı ile 3.500TL civarında bir fiyat etiketine sahip. Giriş seviyesinde bir ürün. Bu tarz ürünlerden benim her zaman yazdığım gibi beklentim, paketinden çıkartıp, uygun bir hoparlör ile eşlediğim zaman karşısına geçip keyifle müzik dinleyebilmek. Gerek detay seviyesi, gerek tonlar konusunda yüzümü buruşturmayacak bir performans. Hifi dünyasına yeni adım atan bir sürü insan giriş seviyesinde makul fiyata aldığı bir cihazın çok üst sınıflardaki cihazlara kafa tutabildiği efsaneleri ile kendisini gaza getirerek hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Maalesef hayatın her alanında olduğu gibi her şeyin bir fiyatı var ve daha fazlası için karşılığını ödemeniz lazım. Ben ise her zaman verdiğim paranın karşılığında elde ettiklerime bakmaya çalışıyorum. Sizlere de tavsiyem aynı şeyi yapmanız…
Marantz PM6006 denemelerimde ilk dikkat ettiğim şey, geçmişte denediğim cihazlara göre çok daha rafine ve doğru çaldığını görmem oldu. NA6005 network müzik çalar yazısında da aynı şeyden bahsetmiştim. O alt frekansları bir miktar takviye edilmiş cihazlar yerine çok daha dengeli tonlara sahip, sahnesi başarılı ve detay seviyesi de şaşırtan bir cihaz gelmiş. Son yıllarda hifi pazarında özellikle de giriş seviyesinde artan çıta, Marantz tarafından doğru okunmuş ve üst seviyelerdeki cihazlarında gördüğümüz tonal özellikler giriş seviyesine de gelmiş. Kendi pikabım ile Ortofon 2M Red ve Goldnote Boboli Signature ile denemelerimde pikap katının da başarılı olduğunu gördüm.
Miles Davis “Kind Of Blue” albümünü ele alalım. Bu albümün en önemli özellikleri çalan müzisyenlerin besteleri öylesine bir ustalıkla seslendirmesi ve enstrümanlarında ustalıklarını sonuna kadar konuşturmalarıdır. Tonlar beklentilerimin ötesinde başarılı. Arka planda davullar özellikle de ziller, aynı şekilde Bill Evans tarafından çalınan piyanoların etkisi gayet iyi. Sahne keza aynı şekilde başarılı. Hele ki, uygun bir hoparlör ile eşlerseniz çaldığını albümlerden büyük keyif alırsınız. Vokal caz albümlerine gelindiğinde yine şaşırtıcı bir durum söz konusu. Farklı ACT CD’leri veya caz tarihinin önemli solistlerinin plaklarında işler değişmiyor. Orta frekansların akıcılığı, tonları çok başarılı. Üst frekansların kesinliği ve etkisi de iyi ayarlanmış. Ne insanın kulağını rahatsız edecek kadar ön planda ne de arka plana gizlenmiş şekilde.
Smoke & Mirrors Percussion Ensemble plağını çalarken, elde ettiğim detay seviyesinin yanında, sahne de çok hoşuma gitti. Farklı hoparlörler ile denemelerimde bu durum değişmedi. Hatta işleri abartıp Quad Z-1 80th Anniversary ile de denemeler yaptım. Tabii ki bu hoparlörü sürmek konusunda özellikle de büyük metrajlı bir oda içerisinde çok başarılı olmadım ancak daha küçük bir oda içerisinde ortaya çıkan ses hiç fena değildi açıkçası. Ancak bu hoparlörü ELAC B5 tarzı bir hoparlör ile eşlerseniz, hem fiyat anlamında makul hemde performans olarak çok keyifli bir sistem elde edebilirsiniz. Hatta aynı markanın kule tipi hoparlörüne de bir bakın derim.
Rock dinleyicisi açısından amplifikatörün dinamizmi yine mutlu edici seviyede. İnsanın içine sıkan, cansız bir ses yerine gayet enerjik, dinamik bir ses elde edebilmek mümkün. Ben yine ton kontrollerine dokunmadan çok farklı tarzlarda albümleri keyifle dinlemeyi başardım ki, buna metal müzik örnekleri de dahil.
Elektronik tarz müzik dinleyenler için eğer alt frekanslardan çok mutlu değiller ise iki seçenek var. Birincisi “loudness” tuşunu devreye sokmak ikincisi ise “source direct” modundan çıkıp bas kontrollerini birazcık oynamak. Bu arada bu ton kontrollerinin etkisi anormal boyutlarda değil. Bir miktar artış sağlıyor. Sanki sisteminize bir subwoofer takmış gibi olmuyorsunuz ancak alt frekanslarda bir miktar iyileşme elde ediyorsunuz. Bu koşullarda elektronik müzik dinleyicilerinin daha öne çıkan alt frekans isteği tatmin edildiği gibi istediğiniz zaman bu ayarları devre dışı da bırakabiliyorsunuz. Birçok insan aman ton kontrolümü kullanmam diyecektir ancak elinizin altında olduğu zaman kullanıyorsunuz ve ortada abartılı bir değişiklik olmayınca insanı da mutlu etmiyor değil. Dediğim gibi son yıllarda ton kontrolleri konusunda eskisi kadar ortodoks bir yaklaşıma sahip değilim. Günümüz popüler müzik tarzlarında ise size kalan sadece keyifle oturup müzik dinlemek.
Marantz PM6006 bana bir şeyleri hatırlattı. Ben yaştakiler veya büyüklerim bu tespitlerime katılacaklar mı bilemiyorum ama ben yine yazacağım. 90’larda giriş seviyesi hifi pazarını düşünüyorum. O yıllarda giriş seviyesi ampliler markasından bağımsız olarak -büyük tüketici ürünleri hariç- insanı mutlu eden, tonları üst seviye cihazlar gibi büyük ölçüde doğru, belirli bir dengeye sahip oluyordu. Çok para harcamadan çok keyifli sesler elde edebilmek mümkün idi. O dönemin Marantz, Cambridge Audio, Audiolab, Arcam ve aklıma gelmeyen gibi bir çok markayı düşündükçe dinlediğim sesler verdiğiniz fiyatlara göre çok daha dengeli çok daha müzikal idi. Yıllar geçtikçe özellikle 2000’lere gelindiğinde giriş seviyesi cihazlarda neredeyse tüm büyük firmalar alt frekanslara doping yapmaya başladılar, detay seviyesi yükselse de, müzikal olmaktan uzak yeni nesil cihazlar ortaya çıkmaya başladı. Bu bir trend haline gelince bir çok marka cihazlarını bu şekilde tasarlamaya başladı. Ancak son 4-5 yıldır bu anlayışın yerini daha doğal tonlara sahip, ödediğiniz para karşılığında gerçekten keyifle müzik dinleyebileceğiniz cihazlar pazarda boy göstermeye başladı. Stereo Mecmuası’nın 10 yıllık mazisine baktığımda, özellikle erken dönemlerde giriş seviyesi ampliler konusunda en azından büyük markaların ürünlerinden uzak durmaya çalıştım hep. İnanın çoğu zaman ne yazacağımı bilemediğimden bu cihazlar yerine hep daha üst modelleri mercek altına almaya çalıştım. Ancak bugünlerde işler çok daha keyifli.
Marantz PM6006 gibi giriş seviyesi bir cihazı oturup keyifle dinleyip, ödediğim para karşılığında aldığım özellikler ile müzikten keyif alarak vakit geçirebiliyorum. Evet DAC katları, kulaklık çıkışları gibi bir sürü yeni oyuncak var elimizin altında. Sadece PM6006 modelinde değil farklı markalarda da durum benzer. Ancak asıl önemli olan şey oturup keyifle müzik dinleyebilmek.
Marantz PM6006, Aralık 20174 itibarı ile 830 Euro karşılığında 3,752.43TL’lik bir fiyat etiketine sahip. Extreme Audio nakit indirimi ile bu fiyat 3.500 TL seviyesine doğru düşüyor. Bu fiyat karşılığında gayet keyifli müzik çalan, dinamizmi başarılı, detay seviyesi bulunduğu sınıfa göre başarılı diyebileceğim bir ampli sahibi oluyorsunuz. Üzerinde bulunan pikap katı son derece başarılı ve uzun bir süre upgrade ihtiyacı olmadan zevk ile kullanılabilir. DAC katı içinde benzer şeyleri tekrar edebilirim. Bu cihazı daha önce belirttiğim gibi NA6005 network müzik çalar gibi bir dijital kaynak veya giriş seviyesinin bir tık üzerinde bir pikap ile eşleyip hoparlör konusunda da biraz dikkatli davranırsanız, çok keyifli bir sistem elde edebilirsiniz. Sanırım ilerleyen aylarda daha üst model Marantz’lara da bakacağım. Alt seviyelerde elde ettiğim seslere bakarak, üst modellerin şu an daha vaatkar gözüktüğünü söylemem lazım…
Marantz PM6006
Channels 2 Current Power Output (8 / 4 Ohm RMS) 45 W / 60 W Frequency response 10 Hz-70 kHz Total Harmonic Distortion 0.08 % Damping Factor 100 Input Sensitivity MM 2.2 mV / 47 kOhm Signal to Noise Ratio MM 83 dB Input Sensitivity High Level 200 mV / 20 kOhm Signal to Noise Ratio High Level 102dB (2V input)
Fiyat: 830 Euro 3,752.43TL indirimli 3,564.81TL (Aralık 2017 itibarı ile KDV dahil) online satın almak için tıklayın
Temsilci: Extreme Audio / www.extreme-audio.com
Hakan Bey merhaba, 6006 ile whatfedale evo 30 performansı ve uyumu nasıl olur sizce? Teşekkürler
Bana sorarsanız gayet güzel olur… Selamlar
Selamlar, marantz pm6006 içğn aşağıdaki 3 hoparlörden hangisini önerirsiniz?
KEF ls50,
B&W 606 ya da 607,
Triangle comete
Triangle Comete ve 607 diyebilirim…
Selamlar
Merhaba Hakan bey. Yazınızda eski 90 yılların amfilerinin fiyatına göre başarılı olduğundan söz etmişsiniz. Elimde 90 model Marantz PM-50 amfi var. Bu yeni çıkan 6000 serilerini de merak ediyorum. Sizce elimdeki amfi ile devam etmeli miyim yoksa bu yeni Marantz lara geçmek faydalı olur mu? Teşekkürler.
Bence elinizdeki de gayet başarılı bir ampli. Ben olsam değiştirmem :=)