Single Ended Triode (SET) amplifikatörler 50 yıldan daha fazla bir süredir üretilmekteler. Hatta geçen sayımızı hatırlarsanız ilk amplifikasyon cihazı ve tasarımcısı Lee De Forest’ten bahsetmiştik. Her ne kadar bunlar basit yapılar olsa da, bir şekilde Triode’lar bir asrını doldurmuştur. Bildiğimiz anlamda amplifikatörler 2. Dünya Savaşının hemen ardından bir çok ülkede çok fazla tasarımcı ana prensipleri birbirinden farklı şekilde tasarlayıp, geliştirmiştir. Hal böyle olunca, Set mimarisinin ana temelleri ve tasarım prensipleri oluşmuştur. Geçmişten bu güne, Triode’larda bilindik lambaların haricinde çok az sayıda Triode lamba ortaya çıkması teknik mimari prensiplerin çok değişmesini önlemiştir.
Bir kısa not olarak özellikle Sovyetler Birliği döneminde, askeri haberleşme, iletişim sistemlerinde hala lambaların kullanılıyor olması, Rus fabrikalarının birbiri ardına değişik karakterlerde ama oldukça güçlü lambalar ortaya çıkartmasını sağlamıştır. Bugün hala bazı savaş uçaklarından, askeri haberleşme sistemlerine çeşitli eski Doğu Blok’u ülkelerinde kullanılan araçların çoğu hali hazırda lambalı yapıdadır. Bugün değişik bir ampli mimari türü olan OTL yapıdaki amplilerin hepsinin kalbinde eski Doğu Blok’unun lamba üreticilerinin göreceli yeni ürünleri vardır. Aslında Soğuk Savaş’ın biz odyofillere en büyük getirisi, Batı’da neredeyse tüm lamba üreticileri kapılarını kapatırlar iken, Orta Avrupa ve doğusunda Yugoslavya, Çek Cumhuriyeti, Rusya ve Çin gibi ülkelerde lamba üretiminin tüm hızıyla devam etmesidir. Peki nedir bu transformatör; “Bir elektrik devresinden diğer elektrik devresine, enerjiyi elektromanyetik alan aracılığıyla nakleden komponenttir. Transformatörler elektrik enerjisinin belirli gücünde gerilim ve akım değerlerinde istenilen değişimi yapan makinalardır”. Yani SET amplilerin kalbini oluşturan Triode lambaların ihtiyaç duyduğu bazen binlerce volt elektriği sağlayan şey, transformatördür. “Transformatör en basit halde, birbirine yakın konan iki sargıdan ibarettir. Sargılardan birine voltaj uygulanırsa, diğerinde de bir voltaj meydana gelir. Voltajın tatbik edilmesiyle ortaya çıkan akım, sargı etrafında bir manyetik alan doğurur. Bu alan, yakına konan diğer sargıda bir voltaj ortaya çıkarır. Ancak manyetik alanın daima değişerek çıkış sargısındaki voltajı devam ettirmesi gerekir. Birinci bobine tatbik edilen voltaj sabit olursa, diğer bobinde herhangi bir voltaj meydana gelmez. Ancak doğru akım sürekli olarak kapatılır ve açılırsa manyetik alan değişerek bir çıkış meydana gelir” İşte bu tanımda bizler için önemli olan bu sargı, sargının üzerine sarıldığı demirin yapısı, sargıda kullanılan metalin özelliği ve sarım tekniği, genel olarak transformatörün kalitesini ortaya koyar. Peki transformatörün kalitesi neden önemlidir “enerji kayıplarının en düşük düzeyde kalmasının istenmesi” nedeni ile. Bu tarz terminolojiye uzaksanız bile, sanırım kafanızda bir şeyler şekilleniyordur.
Bir transformatörde “çıkış sargısı, giriş sargılarından daha fazla sayıda ise çıkış voltajı büyüyecektir. Akım şiddetiyse, bu oranın tersiyle değişir. Transformatörler yardımıyla gerilimi yükseltmek mümkün olduğu gibi, düşürmek de mümkündür. Transformatörün gücü manyetik alanın değişimine bağlı olduğundan, bu alan demir çekirdeği ısıtır. Bu sebepten demir çekirdekli transformatörler, genellikle 60 hertz’lik, düşük frekanslarda kullanılır. Demir çekirdeğin tek döküm olarak değil, ince levhalar şeklinde yapılması fazla ısınmayı önlemek içindir” Şimdi bir 211 Triode lambayı ele alalım. 211 çoğu kişi için bir kaç watt’cık sinyal yükseltebilen bir lambadır.
Bu düşük çıkışa rağmen bu lambanın anot’una gelmesi gereken voltaj, 1000v ila 1200v civarındadır. İşte transformatörlerin önemi bu noktada karşımıza çıkar. Şehir şebekesinden alınan elektrik akımı, transformatör üzerinde değiştirilerek komponentlerin ihtiyacı olan düzeylere yükseltilir. Tabi ki, AC ve DC akımlar dolayısıyla rektifierler de bu noktada karşımıza çıkıyor. İsterseniz bu konudaki sohbetimizi sonraki sayılarımıza bırakalım.
Transformatörün yapısı, elektrik kalitesini, hatta ses kalitesini etkiler sonucuna ulaşıyoruz. Bu sırf SET ampliler için değil, neredeyse tüm elektronik cihazlar için geçerli En önemli transformatörlerin üreticisi muhtemelen Japonlardır. Kendilerine özgü felsefelerini, ince işleme sanatlarını bu önemli elektronik araçlar üzerinde uygulamaları hem performans hem ses rengi -dolayısıyla parasal değerleri de üst düzeye çıkarır. Bakır, gümüş bazen de karmaşık metal bileşenlerinden oluşturulmuş sarımlara sahip transformatörler bir çok ünlü amplinin şasinin altında yeralır. Sıklıkla ampli tasarımı kadar hatta daha fazla başarı payesi bu trafoların üreticilerine verilir. Bir amplinin asıl başarısının amplifikatörü oluşturan tüm bileşenlerin ortak başarısı olduğunu unutmamalıyız. Topografi dediğimiz amplifikatör mimarisi, özel bileşenler ve çok özel trafolarla birleştiğinde ortaya Kondo’nun efsanevi Ongaku’su gibi amplifikatörler ortaya çıkabilir.
Gelecek sayımızda rektifier lambaları ve ampli mimarilerini ele almaya çalışacağım.
Devrim
Bir yorum ekleyin