Shelter 501 Mk.III Bölüm 2

İlk dinleyeceğim plak Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong ikilisinden Ella & Louis plağı. Aslında seneler önce ilk 501 denediğimde bu plağı dinlemiştim ve duyduklarıma bayılmıştım. Aradan geçen seneler boyu elimden geçmeyen veya dinlemediğim iğne kalmadı -tabii ki abartıyorum- bakalım bu kadar sene sonra yine aynı etkiyi yaratabilecek mi? Orta frekanslar neredeyse şiir gibi diyebilirim. Caz dünyasının iki çok önemli ikonunun sesleri odada resmen dalgalanıyor. Detay seviyesi böylesine bir plak için gayet iyi, zaten bu plakta beklediğim şey vokallerin tonları, vurguların etkileri. Ben kendi sistemimde genelde 1,8 ila 2,0gr aralığında farklı kombinasyonlar deneyerek dinletilerime devam ediyorum.

Daha karmaşık ve kalabalık caz orkestralarında durum fark etmiyor. Shelter 501 Mk.III’in zarif sunumu gerçekten insanı etkiliyor. Orta frekanslar ne olursa olsun akıp gidiyor. Üst frekanslar gayet açık. Alt frekansların dengesi bana gayet makul gözüktü. Bazı okuyucularımız biraz daha vurgu isteyebilirler. Bunu sağlamak için pikap katı konusunda biraz daha uğraşabilirsiniz. Malum bu aralar elimde bayağı pikap katı var. Özellikle iyi bir pikap katı ile çok büyük performans atlamaları elde edebilmeniz mümkün. The Peter Brötzmann Octet’in Machine Gun Session‘larını dinlerken hemen her türlü enstrümanın aşırı uçlarda kullanımına ve kulak tırmalayıcı seslerine özellikle dikkat ediyorum. Daha sert karakterli iğneler dinlemişliğim var. Shelter 501 Mk.III bu noktada olayın biraz daha yumuşak tarafında diyelim. Köşeler tamamen yuvarlatılmış değil ancak aşırı keskinlikte yok.  Her halükarda bu plağın ve benzerlerinin dinleme keyfini düşürmüyor. Vurgu tarafında zarif bir çizgisi var Shelter’ın.

Rock dinlemeyi seven okuyucularımız için durum nasıl bakalım. Jane’in “Fire, Water, Earth and Air” albümüne bir bakalım. Albümün kaydı özel bir şekilde yapıldığı için plağın atmosferi daha doğrusu sahnesi çok farklı. “501” bu etkiyi çok başarılı şekilde veriyor. Müziğin karmaşıklığı içerisinde kaybolup gitmiyor ve detay seviyesi başarılı. Albümde baslar çok özeldir ve üzerinde ciddi bir mesai harcanmıştır. Çok abartı ön planda olmasa da, etkisi her an hissedilir. Dinletimde de aynı durumu gözlemliyorum. Tabii ki, Zappa dinletilerimi unutmuyor. Plaklar plakları kovalıyor. Uriah Heep’in Salisbury plağında albümün belki de en sevilen şarkısı olan muhtemelen “Lady In Black” bu kombinasyonda dinlemelere doyamayacağınız şekilde çalınıyor.

Daha sert müzik tarzlarında kafanın hızı ve çabuk tepki vermesinin etkilerini gözlemlemek mümkün. Cannibal Corpse’un klasik “Eaten Back To Life” albümünde davullardaki hız gözden kaçmıyor. Belki burada sertlik ve keskinlik konusunda biraz daha fazlası olsaydı diyebiliyorsunuz. Kaç kişi bu tarz bir iğne ile ağırlıklı olarak bu tarz müzik dinler bilemiyorum ama ben her zaman denemelerimde bu tarz gariplikler yapmayı seviyorum. Bir de “501”e kendi dominant performansını gösterdiği alanlarda olumsuz bir şey söylemek güç, bari buradan vurayım dedim biraz :)

Klasik müzik tarafında küçük formasyonlarda ışıl ışıl parlıyor “501” Farklı Vivaldi Dört Mevsimler dinledim, harpsikord’ların etkisi, kemanlar gerçekten etkileyici. Seversiniz sevmezsiniz, Max Richter’ın oldukça farklı Four Seasons yorumu iyi baskısı sayesinde etkileyici bir hal alıyor. Sahne ve atmosfer enfes. Detay seviyesi özellikle sonradan eklenerek düzenlenen yaylı bölümlerinde kendisini hemen belli ediyor. 301 Mk. II modelini incelerken performansına bayıldığım  Jeroen van Veen’in Satie müziğini yorumladığı “Slow Music” plağını da yeniden dinliyorum. Arka plan sessizliğinden, tonların güzelliğinden bahsetmiştim. Piyanonun kendi içindeki mikro detay seviyesinde artış daha da artmış durumda “501” ile. Daha karmaşık orkestralar, korolar yine sorun değil. Harika bir performans var.

Popüler tarzlardaki albümler hatta abartı olmayan elektronik albümleri bile keyifle dinleniyor. Örneğin müzik yazıları ile tanıdığınız sevgili Aykut Öğer ile ortak sevdiğimiz topluluklardan Kraftwerk’in “Die Mensch-Maschine” albümünü dinlerken hayat gayet güzel. Ama türün daha sert albümlerine doğru yol almaya başladığınızda alt frekansları daha dominant daha önde isteyeceksiniz haklı olarak ancak Shelter 501 Mk.III ile bunu elde etmeniz pek kolay değil.

Shelter 501 Mk.III, Mayıs 2018 itibarı ile KDV dahil 1.200 Euro’luk bir fiyat etiketine sahip. Egzotik diyebileceğimiz bir Japon iğnesi için bana sorarsanız makul bir fiyat. “501”in gerçekten kendisine özgü bir ses rengi var. Tonlar sıcak, zarif bir sunum, buna ek olarak detay seviyesi başarılı. Dengeli ve atmosfer yaratma konusunda çok başarılı. Çok uçlardaki müzik tarzları dinleyenler için bu zerafet belki yumuşaklık olarak nitelendirilebilir ancak bir caz dinleyicisi veya klasik müzik dinleyicisi bu durumu sıcaklık olarak tanımlayacaktır. Shelter 501 Mk.III bence iyi bir sistem içerisinde bulunmayı hak eden bir iğne. Özellikle kol tarafında hassas ayar yaptıkça performans çıtası üst noktaya doğru gidebiliyor. Açıkçası benim uzun seneler geçirebileceğim bir iğne ve her daim bu sesi çok seviyorum. Aradan uzun seneler geçmesine rağmen bunu söyletebilmek bile başarı bana sorarsanız.

Shelter 501 Mk.III
Üst uç sınıf MC pikap kafası, 0,5mV (LO) çıkış, 0,3x 0.7mil eliptik iğne, alüminyum kaplı boron iğne kolu, 14 ohm özdirenç, 8,1gr ağırlık, 1,4-2gr arası izleme gücü, 9 x 10-6 cm/dyne uyumluluk katsayısı (100Hz)
Fiyat: 1015 Euro (KDV hariç) Ekim 2017 itibarı ile 
Temsilci: Sigma Ses / www.sigmases.com

Ufak bir not. Özellikle üst uç sınıf pikap sistemleri kullanıp, ikinci hatta üçüncü kollarında daha ekonomik ancak farklı bir ses arayan okuyucularımız açısından Shelter 501 Mk.III mutlaka göz atılası bir kartuş. Zaman zaman ana iğnenizi bırakıp “501” ile vakit geçirdiğinizi bile görebilirsiniz, şaşırmayın! 

İlk Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız