Hegel Röst Bölüm 2

Denemelerime kulaklık çıkışı ile başlamak istiyorum. Normal koşullarda yaptığımız denemelerde kulaklık katlarının performanslarını detaylandırmadan iyi veya kötü olarak yorumlarım. Ancak Röst’te işler biraz daha farklı. Üreticinin verdiği teknik dökümanlarda kulaklık katı için özel bir şey belirtilmemiş olmasına rağmen, çok farklı kulaklıkları başarı ile sürebilmesinin yanında performans anlamında da çok başarılı bulduğumu söylemem gerekiyor. Norveçli üretici Super Headphone Amplifier ürününü ürettiğinden bugüne “H” serisi amplilerin tamamında kulaklık çıkışları daha başarılı hale gelmişti. Röst’te de bu durum aynen devam ediyor. Muhtemelen bu minik kulaklık amplisi geliştirilirken elde edilen teknoloji birikimi amplifikatörlerde kullanılıyor. Merak edenler için bu minik kulaklık amplisi konusunda ayrıntılı birkaç makale sitemizde bulunabilir. Deneyeceğimiz daha çok şey var, kulaklık katını bir kenara bırakalım.

Denemelerimde kendi amplifikatörlerimi devre dışı bırakarak Röst’ü yerleştirdim ve JBL monitörlerim haricinde, Monitor Audio PL300, Altec Lansing Model 19’da dahil olmak üzere bir dizi hoparlörü de deneme fırsatım oldu. Röst’ün kağıt üzerindeki çıkış gücü kanal başı 75W seviyesinde malumunuz. Model 19 devasa bas sürücülerini hareket ettirmek için yetersiz geleceğini düşüneceğiniz bu güç, hoparlörleri gayet güzel sürmeyi başardı. Hep yazdığım gibi kağıt üzerindeki değerlerin bir noktada anlamı yok. Damping faktör dediğimiz hoparlör ile ampli arasındaki elektriksel ilişki kağıt üzerinde anlaşılabilecek bir şey değil. Bu açıdan çok egzotik hoparlörler hariç Röst’ün modern bir hoparlörü sürmek ile alakalı bir sorun yaşatacağını hiç düşünmüyorum.

Denemlerime pikabım ile başlıyorum. Röst’ün analog girişlerini kullanıyorum. Miles Davis’in “In A Silent Way” albümünü dinliyorum. Açılış parçası “Shhh/Peaceful”un usulca başlayan girişi bir şeylerin farklı olduğunu gösteriyor. Klavyeler ve sintizayzır bölümleri, ziller ve arkasından Davis’in trompeti. Bir şeylerin farklı olduğunu hissediyorum. Hegel’in HD serisi amplilerini defalarca dinledim ancak bu çalan farklı bir şey. Evet marka Hegel ancak bir şeyler farklı. Tonlar doğru, detay seviyesi başarılı ancak orta frekansların vurgularında farklar var. Buradan favori albümüm Bitches Brew‘e geçiş yapıyorum. Nota nota ezbere bildiğim albümün daha açılış dakikalarında duyduğum baslar ve sonrasında duyduklarım, farklılıklar konusundaki tespitlerimi doğrular nitelikte. Emin olmak için vokal ağırlıklı plaklara odaklanıyorum hemen. Adel’in “25” albümü iyi bir tercih olabilir. Onlarca plak sonunda duyduklarımdan eminim.

Hegel tasarımcıları amplifikatörlerinde her zaman başarılı olan alt frekansları hemen hemen aynı seviyelerde tutarken, orta frekanslar üzerinde ciddi şekilde bir evrim bana sorarsanız devrim yapmışlar ve dinlemesi son derece keyifli bir ton elde etmişler. Bunu da üst frekansların hatlarını azıcık yuvarlatarak veya etkisini azaltarak daha da farklılaştırmışlar. Bazı dinleyiciler zaman zaman Hegel HD serilerinin tizlerini sert bulabiliyorlardı. Röst’te bu durum değişmiş. Ancak tizler açısından kapalı sanki bir perde inmiş gibi de bir durum yok. Ben tizler konusunda çoğu insanın sert dediği tarzı severim. Zaten senelerdir bir şekilde horn tiz sürücüler kullanan hoparlörleri tercih etmemin bir sebebi budur. Ancak şunu söylemem lazım ki, Hegel tasarımcılarının yaptığı bu minik değişiklikler sistemin dinlenebilirlik seviyesine doğrudan etki ediyor. Orta frekanslar konusunda dediğim gibi belki de Hegel’in yaptığı en başarılı tasarım olmuş Röst. Örneğin Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong’un “Porgy and Bess” plağı su gibi akıp geçiyor. Fitzgerald’ın şarap gibi sesi, dinledikçe insanın bir şeyler daha dinleme konusundaki iştahını arttırıyor. Şahsen ben duyduklarımı çok beğendim. Pikap ile Röst’ün analog girişlerinden elde ettiğim ses şimdiye kadar ki, en başarılı Hegel cihazı olmuş dedirtiyor bana. Kulaklık katından sonra analog girişlerdeki performans yıldızlı pekiyiyi hak ediyor. Hemde sonuna kadar….

Biraz eziyet olacak ama her zamanki gibi uygun şekilde hazırlanmış bir bilgisayar ile USB girişi, arkasından optik ve koaksiyel girişleri denedim. Öncelikle USB giriş 24bit/96kHz desteğine sahip olduğu için bariz şekilde yüksek çözünürlüğe sahip dosyalarda optik ve koaksiyel girişler ile yarışmak konusunda zorlanıyor. Şartları eşitlediğimiz zaman yani 96kHz örnekleme oranında USB, dijital ve koaksiyel girişler arasında bir yarış yapmak çok kolay değil. Burada şunu söyleyebilirim, hangi noktaya yatırım yapacaksanız daha iyi bir performans elde edebilmek mümkün. Örneğin yatırımınızı iyi bir koaksiyel kablo’dan yana kullanmayı planlıyorsanız, diğer kablolar için yatırım yapmanıza değmeyecektir. Ancak optik dijital çıkışa sahip bilgisayarların daha yaygın olduğunu düşünürsek eğer bilgisayar bağlantısı yapmayı planlıyorsanız ve arşiviniz ağrılıklı olarak  24bit/192kHz medyadan oluşuyorsa yatırımınızı optik kablodan yana yapın diyebilirim. Bu arada 24bit çözünürlük konusunda konusunda güzel bir kıyaslama okumak isterseniz sizi şuraya alalım. Bu arada ağrılıklı olarak stream servislerini dinleyecek okuyucularımız herhangi bir girişi tercih ederek uygun kabloya yatırım yapabilirler.

Çok uzatmadan DAC katı konusunda şunu söyleyebilirim, Hegel DAC’larda görmeye alıştığımız ses karakteri ve detay seviyesini kesinlikle elde ediyoruz. Ancak bana sorarsanız asıl yıldız Röst’ün amplifikatör katı ve belki de pre katı olduğu için, DAC tarafı kesinlikle performansa ayak uyduruyor ve eğer 32Bit olmazsa olmazınız değilse, oturup keyifle müzik dinletiyor. Benim testlerimde standart olarak kullandığım JPlay veya muadili özel bir programı yaptığım denemelerde hep iyi sonuçlar aldım.

Gelelim network özelliklerine. Asıl ağırlıklı olarak üzerinde durmak istediğim konu bu. Bence hifi dünyasının geleceği kablolu veya kablosuz ağlarda saklı. Bilgisayarınızı müzik sisteminize yakın konumlandırmak yerine evin her yerinden kontrol edebileceğiniz ve aslında basit bir şekilde kurulacak bir ağ ile arzu ettiğiniz müzik dosyalarını, stream servislerini hatta Youtube’da oynattığınız bir video dosyasının sesini çok kolay bir şekilde müzik sisteminize aktarabilirsiniz. Röst bunun için harika bir platform. Peki ne yapacaksınız. Aslında yapmanız gereken tek şey müzik setinizin olduğu yere standart bir network kablosu ile hat çekmek. Eğer biraz bilginiz var ise, bir router alarak sırf müzik için kendi ağınızı oluşturmanız bile mümkün. Ağı oluşturduk müziği nasıl çalacağız. Röst, UPnP/DLNA desteğine sahip olduğu için ağınızdaki cihazlarda müzik çalabileceğiniz kaynak olarak Röst hemen gözüküyor. Seçtiğiniz müzik dosyasını, Röst’e gönder demek çok basit bir işlem. Bunu yapmak için ille bilgisayarınızın başında olmanıza da gerek yok, cep telefonunuzdan veya tabletinizden uygun programlar vasıtası ile tüm kontrolü ele alabilirsiniz. İlla ki, bilgisayarınızın olmasına da gerek yok, daha kolay bir hayat için NAS kullanabilirsiniz. Qnap veya Synology tarzı bir NAS cihazı bütçenizi aşıyor ise bir bilgisayarı uygun yazılım ile donatabilir ve NAS haline getirebilir hatta bir Raspberry Pi kullanarak OpenMediaVault yazılımı ile çok ucuza ama gerçekten çok ucuza bir NAS cihazını kendiniz yapabilirsiniz. Bu arada eğer okuyucularımızdan istek gelirse adım adım Raspberry Pi NAS yapımını anlatabilirim.

Röst’ün sunduğu ikinci seçenek ise AirPlay kullanımı. AirPlay, Apple’ın kendi standardı olan kablosuz bir medya çalma protokolü. Aslında yine yapmanız gereken şey Röst ile ev ağınızın kalbindeki router arasında bir network kablosu kullanmak. Kurulum son derece basit ve kullanım süper kolay. Ancak elinizin altında kontrol amacı ile Apple marka cihaz olması gerekli.

Hifi satıcıları bu yazdığımı duymasın ama işin bir de maddi tarafı var. Bugün 20 metrelik son derece kaliteli kaliteli, özel uçlara sahip çift ekranlamaya sahip bir network kablosunu yaklaşık 20 Dolar civarına satın alabiliyorsunuz. Başka da bir masrafınız olmuyor. Ama buna karşılık bilgisayarınızı DAC’a bağlamak için orta sınıf bir USB kablosu, optik veya koaksiyel kablonun fiyatları malum. Ha tabii işi abartacağım derseniz şöyle ürünlerde yok değil tabii ki.. Şimdi gelelim network performansına.

İlk önce AirPlay kullanımı ile başlamak istiyorum. Hegel bu konuda ne yapıyor teknik anlamda inanın bilmiyorum ancak Röst bu konuda çok başarılı. Teknik anlamda network üzerinden yine aynı DAC’ı kullanıyor olsa da, yaptığım denemelerde çok ilginç sonuçlar aldım. Örneğin aynı müzik dosyasını -96kHz- bilgisayar kullanarak ve network üzerinden kablosuz şekilde Röst’e gönderdiğimde bir sıralama yapmam gerekirse, AirPlay hep daha iyi sonuçlar verdi. Burada hemen bir not düşeyim, gerek USB gerek optik ve koaksiyel kablo konusunda kullandığım kablolar iyi bir network kablosundan defalarca pahalıydı. Ancak hemen her defasında AirPlay daha iyi sonuçlar verdi. Burada bir ayrıntıyı da söylemem gerekiyor. Denemelerimi tek bir şarkı üzerinden yaptım ve tamamen aradaki farklara odaklandığımı söylemem lazım. Yani normal bir müzik dinleyicisi bu denli keskin farklılıklar uymayacaktır. Benim amacım tam olarak ne olduğunu anlamaya çalışmak. Örneğin Deezer üzerinden Iannis Xenakis’in “Pleiades“ı gibi son derece zorlu ve normal bir müzik dinleyicisinin tahammül edemeyeceği bir eserden bölümleri defalarca üst üste denedim ve bir fark olduğunu bu şekilde tespit ettim. Aslında bir şeyi söylemek lazım. Kullanım kolaylığına alışınca gerek kablolu gerekse de kablosuz bağlantılar, bilgisayarınıza bir sürü optimizasyon yapıp, para harcamak ve koca cihazları bir şekilde sisteme entegre etmeye çalışmaktan bin kere daha konforlu. Ses kalitesi anlamında bir fark olsa ve bu fark çok büyük olsa, hadi eziyete değecek diyeceğim ama maalesef öyle bir durumda yok. Network üzerinden AirPlay kelimenin tam anlamı ile “çatır çatır” çalıyor!

Tabii ki işler bununla sınırlı değil. UPnP/DLNA desteği sayesinde Röst bir anda ağa bağlı bulunan tüm bilgisayar ve NAS sistemleri için bir anda müzik çalar haline gelebiliyor. Kullanım kolaylığı için yani tablet veya telefondan kontrol amacı ile Media Monkey veya BubbleUPnP gibi bir yazılım satın alıp kullanabilirsiniz. Maliyet anlamında bu yazılımları size 10TL civarına mal olacaktır. Bu sayede elinizin altında ağınıza bağlı tüm cihazlardan Röst’e müzik gönderebilir hale geliyorsunuz. Ses kalitesi anlamında yine kıyaslama için bilgisayarımla farklılıkları bulmak için ciddi şekilde cebelleşiyorum. Hiçbirinin birbirine bariz bir üstünlüğü olmasa da, ben kullanım kolaylığı, konfor ve ses kalitesi anlamında network girişini tercih ettim.

Çok uzattım sanırım. İsterseniz sadede geleyim. Hegel son dönemlerde HD serisini de yeniledi, şimdilik  yeni modelleri dinlemedim dolayısıyla kıyas yapamam. Ancak Röst, Hegel açısından gerçekten bembeyaz bir sayfa açmış. Bunu yaparken de, sadece ampliyi  beyaz renge boyayıp, alın size yenilik demekten ziyade, sesi alıp bambaşka bir noktaya getirmeyi başarmışlar. DAC kısmını, network özelliklerini filan bir kenara koyarsak, orta frekansların akıcılığı, basların ve alt frekansların etkisi, tizlerin açıklığı ve dengesi ile alkışı hak eden bir tasarım olmuş. Tabii ki cihaza entegre edilen başarılı DAC, network özellikleri, harika kulaklık katı, seste meydana gelen değişiklikler ile birleştiğinde karşısında zor durulacak ve oturup keyifle müzik dinletecek bir cihaz çıkmış. Ben normal koşullarda belirli bir süre boyunca cihazları elimde tutar ve testlerim bittiğinde geri gönderirim. Açık konuşayım Röst’ü geri göndermek pek işime gelmedi ve artı 1 hafta hatta biraz daha fazla elimde tuttum. Her dakikasına da değdi diyebilirim.

Şimdi gelin işin parasal yönüne bakalım. Röst, Nisan 2018 itibarı ile 2.800 Euro civarında bir fiyat etiketine sahip. Ancak bu şık amplinin süremeyeceği bir hoparlör -en azından makul fiyat seviyelerinde- olduğunu düşünmüyorum. Tasarım zaten sevdiğimiz sade bir tasarım ve beyaz renk müthiş bir dokunuş olmuş. Artıları çok ama eksiklikleri var. Belki fiyat anlamında herkese hitap etmiyor, bazılarımız için pahalı bile denebilir. Ancak tüm bu artı ve eskileri listelemeyi bitirip müzik dinlemeye oturduğunuzda, o liste, elde edilen ses ile bir anda unutulup gidiyor. Hegel kendi standartlarında çıtayı bir değil birkaç adım yükseltmiş. Satın alma imkanınız vardır yoktur, o konuda bir şey diyemem, ancak Timpani’de bu cihazı gidip dinlemenizi tavsiye ederim kesinlikle. Duyduklarınıza şaşıracağınıza hatta çok şaşıracağınıza eminim.

Hegel Röst
Çıkış gücü: 2 x 75 W @ 8 Ohm Sürebileceği en düşük empedans: 2 Ohm Analog girişler: 1 x balanced (XLR), 2 x unbalanced (RCA) Dijital  girişler: 1 x koaksiyal S/PDIF, 3 x optik S/PDIF, 1 x USB, 1 x Network (ethernet) Line seviyesi çıkış: 1 x unbalanced değişken (RCA) Frekans aralığı: 5 Hz – 100 kHz Sinyal/gürültü oranı: 100 dB’den fazla Crosstalk (kanal etkileşimi): -100 dB’den az Distorsiyon: 0.01%’den az @ 50 W 8 Ohm 1kHz Intermodülasyon distorsiyonu: 0.01%’den az (19 kHz + 20 kHz) Damping factor: More than 2000 (main power output stage) Ebatlar (Y x E x D): 8cm x 43cm x 31cm Ağırlık: 12kg
Fiyat :13.847,89TL İndirimli Fiyatı :13.155,50TL Havale İnd. (% 5) 12.497,72TL Nisan 2018 itibarı ile KDV dahil online satın almak için tıklayınız
Temsilci: www.timpani.com.tr

ilk Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız