Bu yazımda biraz geçmişe gidip analog tarihinin önemli ürünlerine bir bakış atacağım. Bu liste bir miktar kişisel sayılabilir. Ancak geçmişe baktığımda hep pikaplarla ilgili olan ve bu konuda devamlı araştırmalar yapan bir insan olarak listeye baktığımda büyük ölçüde “tamam olmuş” diyebiliyorum. Belki ufak tefek unuttuğum ürünler olabilir ama liste zaman içerisinde uzayabilir. Ürünleri seçerken, tarihsel önemlerinin yanında, teknolojilerine de kısaca bir bakış atmaya çalıştım. Sanırım herkesin keyifle okuyabileceği, zamana meydan okuyan bir liste oldu. Ürünleri birkaç grupta incelemeye karar verdim. Pikaplar, pikap kafaları, pikap kolları ve aksesuarlar. Keyifli okumalar;
PIKAPLAR
Linn LP12
Linn Products Limited, Ivor Tiefenbrun tarafından 1970’lerin başlarında kurulmuştur 1970’lerin başında bir çok İngiliz gibi (aslında İskoçtur) Tiefenbrun kullandığı cihazlardan daha iyi performans alabilmek için onları modifiye etmeye başlar. İlerleyen yıllarda şirketleşme kararı alır ve Linn firması kurulur. Firmanın en önemli ürünü hifi dünyasını değiştiren Sondek LP12 pikaptır. LP12’yi bu kadar özel kılan şeylerden birincisi, pikabın tüm tasarımının belli bilimsel veriler ışığında ölçümlenebilir ve ölçeklenebilir olmasıdır. Plak çalınırken, pikabın etkileşen her alt bileşenine belirli bir bilimsel mantık ile yaklaşmış olan Tiefenbrun, yayların rezonansından, farklı materyallerin birbiri ile ilişkilerine kadar bir çok sorunu o dönemin imkanları ile çözmeye çalışmıştır. LP12’yi farklı kılan diğer bir özellik, o dönemde pazarda bulunan hemen her pikap kafasını, kalabalık gruplarla test ederek, kendi pikabının performansını o dönemin diğer pikapları ile karşılaştırmasıdır. Bu süreç sonunda çıkan pikap, hifi dünyasında kaynağın önemi konusunun ilk kez ciddi tartışılmasına sebep olmuştur. Aradan geçen 40 yıl boyunca Sondek LP12, ana tasarımı çok değişmeden üretilmeye devam etmiştir. Daha iyi malzemeler, daha iyi elektronik bileşenlerle donatılmıştır. Tabii ki, irili ufaklı onlarca şirket hifi tarihinin bu önemli pikap için özel parçalarda üretmektedir. Günümüzde eski bir Linn’i onlarca özel parça ile sanki bugün fabrikadan çıkmış hale getirebilirsiniz. Yüksek teknoloji ürünü bazı parçaları kullanarak, biraz da el becerisi ile Sondek performans olarak çok daha ileriye götürülebilir. Belki bugün LP12 en çok arzulanan pikap değil, ancak bugünün arzulanan pikaplarının ortaya çıkmasındaki ilk kıvılcım kesinlikle LP12’dir. Seneler boyunca onlarcasını dinledim ve bir çok modifikasyon çalışması yaptım. Hala hayır diyemeyeceğim pikaplardan bir tanesidir. Siz hayır diyebilir misiniz?
Michell Gyrodec
70 yaşını görmeden kaybettiğimiz tasarımcı ve mühendis John Michell, Michell Engineering firmasını üst düzey mühendislik ile hassas endüstriyel ürünler tasarlamak için 60’lı yıllarda kurar. Firma havacılık endüstrisi için hassas parçalar üretirken 60’ların sonunda Stanley Kubrick’in “A Space Odyssey” filmindeki bazı uzay aracı modellerini üretir. Filmde kullanılan bir çok objede de John Michell imzası vardır. Bu yıllarda firma ilk pikaplarını da üretir. Bu dönemde biraz karmaşa söz konusu olsa da, efsanevi “A Clockwork Orange” filminde kullanılan “Hydraulic Reference” pikabın altında John Michell’in imzası bulunmakta. Bu pikap aslında David Gammon tarafından tasarlanmış bir ürün ama John Michell, eşsiz mühendislik dehası ile bu pikap üzerinde büyük geliştirmeler sağlar. Bu yüzden sonraki yıllarda bu pikap her zaman John Michell’in pikabı olarak anılacaktır. Hydraulic Reference sonrasında tasarımcı ürettiği Reference Electronic, Prisma, Focus, Micro ve tabii ki Gyrodec modeli pikaplarda belli bir tasarım çizgisini takip ederek ürünlerini mühendislik açısından geliştirmiştir. İlk model Hydraulic Reference’ın platosunu ters çevirdiğinizde karşınıza Gyrodec’in arkaik bir görüntüsü karşınıza çıkar. Michell Gyrodec hem görsel hemde performans olarak o dönemin pikaplarının (alınabilir fiyatlarda olanların) belki de en üst noktasıydı. Mükemmel üretim kalitesi, insanı hipnotize eden platosu, işine aşık bir mühendisin süspansiyon sistemini mükemmelleştirmesi ile zaman meydan okuyan bir tasarım ortaya çıkmıştır. Ölümünden sonra üretilen Michell pikaplar belki ses olarak bir adım ilerideydiler. Ancak sesteki o kendine özgü incelik, obsesif tasarım ve zarif çizgiler Gyrodec’i benim gözümde ölümsüz kılıyor.
Goldmund Reference
Goldmund’un pikabını efsanevi yapan şey, tasarımında tüm bileşenlerin bir arada düşünülmesidir. Pikap kolu, pikabın kendisi ve stand bir arada tasarlanmıştır. Goldmund tasarımında Avrupa’lı bir çok üreticinin aksine direct-drive motor teknolojisini kullanmaya karar verir. Bir çok Japon üreticinin geliştirdiği çözümleri, o dönem için son derece gelişmiş bir mühendislikle ele alarak, motorun titreşimlerini çok minimum düzeye indirmeyi başarırlar. Bunu yaparken, o döneme kadar hiç kullanılmamış bir çok materyal kullanılır. Bunlardan en dikkat çekeni plastik polimerlerdir. Bunun yanında gerek alt şasi gerekse de stand için zaman içerisinde farklı malzemeler kullanılır. Goldmund Reference, Goldmund Studio serisi pikapların geldiği son noktadır. Stand’ı o dönem için çok gelişmiş akrilik ve farklı plastiklerin bileşenlerinin yanında metal bölümlere de sahipti. Pikabın yaylarla oluşturulmuş süspansiyon sistemi bugün Sorbothan olarak bildiğimiz malzemenin arkaik öncelleri ile temas ettirilmişti. Goldmund, pikabın her alt bileşenine öylesine öylesine önem vermişti ki, sadece plato üzerinde kullanılan ağırlık bir sanat eseri gibiydi. Goldmund mühendisleri pikabın kolu için tanjansiyel yapıyı kullanmışlardı. Özellikle Rabco’nun 1960’larda ürettiği tanjansiyel kolları tekrar ele alıp, ortaya T-3F pikap kolunu çıkarttılar. Bu konuda bir çok firmadan da destek aldılar. Örneğin sensörler Bang & Olufsen tarafından geliştirilmişti. Hassas motor kontrolleri, o dönem için sonuna kadar geliştirilmiş pikap kolu, direkt-drive motorun titreşimini yok etmeye yönelik kullanılan zamanın ötesindeki malzemeler ve en önemlisi, pikabı, standından koluna kadar bir bütün olarak gören tasarım anlayışı ile Goldmund Reference günümüzdeki ultra pahalı pikapların öncüsüdür. Bugün Forsell’in mirasını devam ettiren Walker Audio, garip kol tasarımıyla Continuum, Rockport, Basis ve daha bir çok markanın devasa pikaplarının öncüsü bu şık ve farklı pikaptır.
La Platine Verdier
Fransızların belki de en önemli seri üretim pikabı olan ERA’nın tasarım grubuna genç bir mühendis olarak katılan J.C.Verdier, ERA’nın yaşadığı dönem boyunca pikaplar konusunda kendisini geliştirme fırsatı bulur. Yüzyıllık analog tarihi boyunca üretilen pikapların yapısal sorunlarını belirler ve özellikle Japon üreticilerin tasarımlarını inceler. Mil sistemi konusuna tamamen yenilikçi bir şekilde yaklaşmaya karar verir. Daha önce pek başarılı olmayan mıknatısların birbirini itme prensibi ile çalışan pikaplardaki sorunları birer birer çözer. O döneme kadar kullanılan en büyük mıknatıs bloklarını, devasa ağırlıktaki bir platoyu döndürmek için kendi kendini yağlayan bir mil sistemi ile birlikte kullanmaya karar verir. Bu devasa mıknatısların, iğne üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak için, pikabındaki devasa metal platoyu kimsenin aklına gelmeyen bir metalden tasarlar. Ortaya çıkan plato öylesine kolay döner ki, sadece bir ip, motorun devasa platoyu döndürmesine yeter. Şasideki titreşimleri ortadan kaldırmak için var olan havayı kullanır. Ortaya çıkan pikap La Platine Verdier’dir. (Fransızca Verdier’in okuyucusu -pikabı- anlamına gelir) Bu zamanın ötesinden gelen pikap bazı ufak tefek değişikliklerle üretilmeye hala devam edilmektedir. Hala SME 3009 veya 3012 için hazır bir kol yuvası, paket içerisinden çıkar. Tasarımcıya göre 3009/3012 ve Denon DL103 kombinasyonu aradan geçen yıllara rağmen vazgeçilmezdir. 78 devir ise hiçbir pikabında unutulmaz. Shellac plaklar (bizde dilinen ismiyle taş plaklar) döneminde kaydedilmiş ve ulaşılması zor klasik müzik plakları var oldukça 78 devir O’nun vazgeçilmezidir. Bugün üretilen manyetik itme prensibine sahip pikapların atası la Platine Verdier’dir.
Micro Seiki
Pioneer, Denon, Sony, Kenwood, Teragaki tasarımlı Seiko Epson, Nakamichi gibi Japon firmalarının özellikle 1970’lerin sonunda ve 1980’lerin başlarında mükemmel pikaplar üretmiştir. Her biri sanat eseri tasarımlara sahip ürünlerin arasında bir marka bir mücevher gibi parlar, Micro Seiki. Süper ağır (20 kilogram ve daha fazlası) platoları erken dönemde kullanmaya başlayan Micro Seiki, bu devasa platoları farklı motorlarla başarılı şekilde döndürmeyi başarmıştır. Hem belt drive hemde direct drive motorlar kullanan üreticinin, yine mükemmelleştirdiği bir diğer tasarım, milin döndürülmesinde daha doğrusu sürtünmesinin azalatılmasında havayı kullanmaktır. Günümüze görebileceğiniz yerleşim açısından problemli pompa sistemlerini, son derece küçük hale getirmiş olan firma, gürültü açısından da devrim sayılabilecek derece de sessiz pompa sistemleri ile pikaplarını donatmıştı. Bugün Uzakdoğu sitelerinde bazı meraklıların tek bir motor ile ardışık şekilde 2 hatta 3 Mikro Seiki pikabı kullanabildiğini görürsünüz. Bu arada sadece pikaplar değil, Micro Seiki’nin ürünlerini donatmak için tasarladığı pikap kolları da mükemmeldir. O dönemlerde karbon fiber, titanyum gibi malzemeleri kullanan firma, gerek dinamik gerekse de statik dengelenmiş pikap kolları konusunda 30 yıl önce bugün bir çok üreticinin yanına bile yaklaşamadığı hassasiyete ulaşmıştı. Neredeyse tüm diğer Japon üreticiler gibi kolların geometrileri farklıydı ve pikaplarına göre daha az gösterişli görünüşleri vardı. Ancak hassasiyet değerleri ve üretim kalitesinin yüksekliği, pikap meraklılarının günümüzde bile heyecanlandırmaktadır. Bir çok Japon üreticinin pikapları gibi Micro Seiki pikaplar, ülke dışında pek az görülmektedir. Özellikle referans modeller Japonya dışında hiç satılmamıştır. Bunların yanında firmanın ürettiği bir çok ilginç aksesuar ve yükseltme bileşeni de vardır. Günümüzde bir devrim olarak sunulan bakır/pirinç platolar, titreşim önleyici ayaklar, hassas şekilde ayarlanabilen pikap kolu yuvaları (armboard) gibi aksesuarlar, Micro Seiki kullanıcılarına günümüzden 30 yıl önce, 1980’lerde sunulmuştu.
Yazımın eksik kalmaması için kısaca da olsa birkaç markanın adını zikretmeliyim. Flying Wheel teknolojisini mükemmelleştiren Thorens 124 ve Garrard 301, Maplenoll’un Emminent Technology destekli tanjansiyel kolları ile donatılmış pikapları, Maki Engineering Laboratory Company’nin (MELCO) Micro Seiki’nin tasarım anlayışına oldukça benzeyen (ama onun kadar başarılı olamamış) pikapları, Forsell’in hava sistemini mükemmelleştirdiği Air Reference pikabı, Technics’in mükemmel dayanıklılığa sahip ve seri üretim bir kolda görülemeyecek derecede hassas bir kola sahip 1210 Mk.xx serisi pikapları unutulmaması gereken modeller bana göre. EMT’nin profesyonel kullanım amacıyla ürettiği kaya gibi sağlam tasarımlar, ilginç Japon pikapları….Aslında kafamda daha bir çok marka var. Belki bir yazımızda tüm bu pikapları ele alırız.
PİKAP KAFALARI
Ortofon SPU
Ortofon, 1918 yılında Danimarka’nın Kopenhag kentinde kuruldu. 1940’lı yılların sonunda firma ilk MC iğnesini üretti. 1948 yılından itibaren Ortofon sayısız pikap kafası üretmiştir. Ortofon’u bugünlere taşıyan tasarımcı hiç kuşkusuz Robert Gudmandsen’dir. 1941 yılında Ortofon’da işe başlayan Gudmandsen, II Dünya Savaşının bitmesiyle plak üretiminde kullanılan kesici kafaların üretimi programında çalışmaya başladı. Bu çalışmaların 3 yıl ardından dünyanın ilk MC yapılı pikap kafası ortaya çıkar; SPU. Küçük bir parantez açayım, SPU, Stereo Pick-Up’ın kısaltmasıdır. O dönemlerde kullanılan pikap kafalarının tasarımları son derece farklıydı. Gudmandsen’in ismini hifi tarihine yazdıran şey, günümüzün pikap kafalarına çok benzeyen bir tasarımı yapmış olmasıydı. Bir nevi MC standardını ortaya çıkartmıştı. SPU’lar, gövde ile birlikte bir bütün olarak tasarlanmışlardı. Neredeyse 50 yılı geçen zaman boyunca kısa yapılı Mono A ve B modellerinden tam şasili SPU modellerine kadar üretim hiç durmadan sürdü. Bu dev ve ağır pikap kafalarının günümüze uyarlanmış örnekleri, plak standartlarının oluşmaya başladı 1950’li yıllardan hala esintilere sahip ve hala insanı heyecanlandıracak kadar özeller!
Decca London Reference
Decca firması 19. yüzyılda yaşamına başladı. Firmanın müzikle ilgili ilk anılışı ise, Birinci Dünya savaşı esnasında, askerlerin siperlerde moral için kullanabileceği, taşınabilir plak okuyucuların üretimi ile başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı esnasında ise hükümet, İngiliz denizaltılarının Almanlarınkinden ayırt edilmesi için bir şeyler yapmasını istemiş, bu ilk FFRR – (Full Frequency Range Recording) kavramını ortaya çıkarmıştır. Decca, ilk mono uzunçalar plağı 1951’de üretmiş, bunu 1958’de stereo olanlar izlemiştir. Mühendis Bayliff ve mühendis Cowie’nin çalışmaları Decca FFSS okuma kafasını oluşturmalarını sağlamıştır. Bunu takiben MK I, II ve III sürümleri geliştirilmiştir. Decca’nın pikap kafalarını en ilginç kılan özellik, klasik pikap kafalarından tamamen farklılaşan yapılarıdır. Decca mühendisleri o yıllarda klasik yapının hafifletilmesine yönelik çalışmalar yapıyorlardı. Bu konuda yapılan çalışmalar sırasında kaldıraç sisteminin (cantilever) kullanılmasını gerektirmeyecek bir tasarımın ilk örneklerini ortaya çıkartmayı başarırlar. Tasarımın kendisine özgü avantajları da vardır, sinyal yolu kısalmıştır ve bobin sistemindeki yenilikler MC yapısındaki iğnenin çok daha yüksek çıkış gücü elde edilmesidir. London Reference pikap kafasında, hem cantilever’sız yapı hemde yüksek çıkışlı konvansiyonel olmayan MC tasarımların en üst noktasıdır. Decca, günümüzde aynı tasarımla üretime devam etmektedir.
Shure V15
Shure 1958 yılında kuruldu. Muhtemelen tüm plakseverlerin bu firmayı tanımasının sebebi MM pikap kafalarını geliştirmesidir. Firma 1980’lerde CD’nin ortaya çıkmasına kadar olan dönemlerde pikap kafaları pazarında giriş seviyesini resmen domine etmişti. Firmanın efsanevi kafası hiç kuşkusuz V15’dir. 1964 yılında ilk örnekleri ortaya çıktığında yaşayan efsane haline gelmişti. Shure’ın pikap kafasını özel yapan şey, plak izlerini okumaktaki hassasiyetidir. O yıllarda pikap kolları, pikap kafalarına günümüzdekinden çok daha fazla ağırlık uygulamak zorundaydı. Zaman içerisinde bu durum, plaklarda sorunlara yol açabiliyordu. Shure mühendisleri, bu konuya fena halde kafayı takarak, plak izlerini okumak için yüksek ağırlıklara gerek olmadığını ve gelişmiş bir kaldıraç mekanizması ve iğne yapısı ile 1gr’lık bir baskının yeterli olacağını düşünmüşlerdi. Tüm bu düşüncelerinde haklıydılar ve V15 bu şekilde doğdu. 1964’den 1990’ların sonlarına kadar V15’lerin farklı türevleri üretildi. Ancak mantık her zaman aynıydı. İyi izleme açısı, düşük basınç. Bugün bile Shure V15 bir çok plakseveri mutlu etmeye devam etmektedir. Bende bir süre V15 kullanma şansı buldum, bu pikap kafasının bu denli efsaneleşmesindeki sebep o yumuşacık tonlaması olduğunu daha ilk plakta anlamak hiç zor olmuyor.
Denon DL-103
Nippon Hōsō Kyōka yani Japon Yayın Şirketi (kısaca NHK), 1963 yılında FM bandından stereo radyo yayını denemelerine başlar. Aynı yıl içerisinde yayınların süresi ve program sayısında artış meydana gelince hem programların içeriklerini, hemde gelen ticari kayıtları çalmak için daha yüksek çözünürlüklere sahip stereo pikap kafalarına ihtiyaç duyulur. Bu ihtiyacı karşılamak üzere bir ihale açılır. Bu ihaleye çok sayıda yerli ve yabancı firma davet edilir. 1964 yılında Denon bu ihaleye katılmak amacı ile yeni bir pikap kafasının tasarımına başlar. NHK Giken ihale şartnamesinde yıllık ihtiyaç miktarı, birim fiyatlar, istenen performansa ilişkin her türlü ayrıntı bulunmaktaydı. Denon bu şartlara uygun stereo bir kafanın tasarımı konusunda 1964’ün sonlarında oldukça ilerlemiş durumdaydı. İşte DL-103 yani Niatari stereo pikap kafası böyle doğmuş oldu. Uzun yıllar içerisinde Denon DL-103 ailesinin farklı türevleri üretildi. Ancak orijinal DL-103 hala üretiliyor. Hifi dünyasının yaşayan dinozoru hala insanı mutlu eden performansı ve cep yakmayan fiyatı ile bir çok plakseverin pikaplarında boy göstermeye devam ediyor.
Bir yorum ekleyin