Bobolino’yu kendi tasarımım Ereshkigal pikap ve üzerinde oldukça eski unipivot kolum ile kullanmaya karar verdim. Kol Gold Note firmasının ilk dönem ürünlerinden bir tanesi. Bu kol ile oldukça iyi uyum sağladı iğne. Dikkatli bir ayar sürecinin ardından denemeler yaptım. Üretici 1.4 ila 2.0gr arasında oldukça geniş bir değerde baskı ağırlığı tavsiye etmiş. Tercih edilecek değer, sistemden sisteme değişecektir. Ben genel olarak 1,8gr değerinde mutlu oldum. Biraz daha derin bas performansı için 2,0gr’a yaklaşan değerleri tercih etmenizi öneririm. Dediğim gibi hassas ayar sırasında kendi sisteminizde daha farklı değerlerde daha iyi sonuçlar alabilirsiniz. Her zaman yazdığım gibi fiyatı ne olursa olsun iğnelerimizi takarken mümkün olduğunca dikkatli olmalı ve optimal ayarları yapmalıyız. İğnemizin okuma sırasında optimal şekilde konumlandırılması hem ses açısından hemde -tabii en önemlisi- plaklarımızın sağlığı açısından çok çok önemli olduğunu unutmayın. Farklı ayarları ve farklı geometrileri denemekten çekinmeyin. Tabii ki üreticilerin verdiği tolerans değerleri gözardı etmeyin!
Denemelerime Miles Davis’ten Someday My Prince Will Come albümü ile başlıyorum. Kullandığım baskı standart bir baskı. Albümü sevenler daha farklı baskılara tabii ki göz atabilirler. Nisan 1961′de üç günde kaydedilmiş bir albüm. Albümde şu müzisyenleri dinleyeceğiz; Miles Davis trompet, Hank Mobley, tenor saksafon, Wynton Kelly piyano, Paul Chamber double bas ve Jimmy Cobb davul. Ayrıca Someday My Prince Will Come ve Thought About You şarkılarında konuk olarak John Coltrane bulunuyor. Columbia plak şirketinin küçük toplulukların kayıtlarını yapmak için uyguladığı bir prosedür var. Miles Davis Kind of Blue ile bu prosedürleri aşmıştı. O dönemde tarihin en iyi satılan caz albümüne imza atmış bir müzisyen için normal bir durum. Ancak Kind of Blue’ın getirdiği rahatlık uzun sürmedi. Ornette Coleman o döneme kadar duyulmamış bir şekilde caz dünyasına girmişti. Atlantic Records plak firması bu yeni türe hemen destek vermişti. Tüm bu süreç hem Columbia plak şirketinin hemde Davis’in dikkatini çekiyordu. Yakın bir gelecekte onları tehdit edecek bir durum olabilirdi. Bu dönemlerde Miles Davis konserden konsere koşuyordu. Cannonball Adderley kendi grubunu kurmak için ayrılmıştı. Bir türlü istediği sound’u alamayan Davis, davulcu Jimmy Cobb ve piyanist Wynton Kelly’i kiralamıştı ancak sound yine de oturmuyordu. Asıl kötü olan John Coltrane’nin ayrılmasıydı. Coltrane’nin yokluğunda Jimmy Heath ve Sonny Stitt denendi ancak olmadı. Arkasından Hank Mobley geldi. Yine Coltrane’in yeri tam anlamı ile dolmamıştı. Albümdeki Miles Davis melodilerinde yenilikten çok dönemin trendlerine uymuş gözüküyor. Örneğin albüme ismini veren şarkı 1937 yapımı bir Disney filmden esinlenmiş. “Pfrancing” ise eşi Frances’a adanmış ki kendisi plak kapağından görülüyor. Son derece sakin bir piyano girişine sahip I Thought About You şarkısına özellikle bakıyorum. Kısa piyano girizgahının ardından yine sakin ama güzel bir trompet bölümü bizi bekliyor. Arkada ön plana çıkmadan fırçalar ile gezinen Jimmy Cobban duyuluyor. Genel atmosfer başarılı. Baskının getirdiği detaylar odayı kaplıyor. Ben başarılı buldum performansı. Daha önce Gold Note iğnelerini dinleyenler varsa bu iğnenin de genel karakteri aynı; kuvvetli orta frekans performansı hemen dikkat çekiyor. Güzel şarkı, güzel performans.
Black Sabbath’ın 13′ü yeni deneme plağımız. Ülkemizde de makul fiyatlara bulunabilen albüm topluluğun 19. stüdyo albümü. Topluluğun ilk solisti Ozzy Osbourne’un uzun yıllar sonra yeniden toplulukta söylediği ilk stüdyo albümü. Son olarak 1978 yılında yayınlanan Never Say Die! albümünde birlikteydi Osbourne ve Black Sabbath. Benzer bir durum Geezer Butler içinde geçerli. Butler en son 1994 yılında yayınlanan Cross Purposes albümünde Black Sabbath kadrosundaydı. Meraklılar için bir çok toplulukta olduğu gibi Black Sabbath gideni geleni bol bir topluluktur ve belirli bir süreden sonra takip etmek zorlaşır. Tabii ki bu albümde de eksik yok değil.. Normal koşullarda albümde olması gereken davulcu Bill Ward ancak yazılan çizilenlere göre kontrat sorunlarından dolayı Ward topluluğa katılamıyor. Onun yerine kayıtlarda Brad Wilk ismini görüyoruz session müzisyen olarak. Merakların Rage Against the Machine ve Audioslave topluluklarından tanıyacakları Wilk bence albüme enerji getirmiş. Açıkçası sırıtmadığı gibi olumlu etkisi de var. Tabii ki gönül Bill Ward’ı isterdi ama yapacak bir şey yok.Albümde prodüktör Rick Rubin’i görüyoruz. Bu adam dahi midir yoksa şişirilmiş bir balon mudur bilemiyorum. Bir çok topluluğun orijinal sound’larının kelimenin tam anlamı ile köküne kibrit suyu döken Rubin, bazı topluluklarda da benzersiz sound’lar yakalayabiliyor. Bu yüzden albümü elime almadan önce ciddi şüphelerim vardı. Neyse ki albümü elime alır almaz dinlediğim ilk şarkı olan “End Of The Beginning” beni hem şaşırttı ve sound’una bayıldım albümün. Modern hard rock dinleyicilerine değişik gelebilecek puslu bu ton Black Sabbath’ın erken dönem kayıtlarına bir miktar benziyor. Hoş o dönemlerde bu sound yokluktan ortaya çıkıyordu günümüzde binlerce dolar harcanarak elde ediliyor. Albüm günümüz hard rock dinleyicisi için bile son derece keyifli bir albüm. Bir yanıyla ilk şarkıdaki gibi doom’sal öğeler içeren albüm “Zeitgeist” gibi her yönüyle başarılı balad’ımtırak (veya Balad a la Black Sabbath) şarkıları içeriyor. Black Sabbat müziğinin temellerinde bulunan blues etkilerinin de fark edileceği albüm, eski kurtların Methademic ile modern çağın hızlarına da ayak uydurabildiğini gösteriyor. Albümün bitimindeki son iki parça ise her şeyiyle Black Sabbath çizgisinde ve son derece keyifli. End Of The Beginning ile devam edelim. Klasik bir girişe sahip şarkının tonları ve özellikle davul artı bas bölümleri daha ilk saniyeden dikkat çekiyor. Burada daha tok bir performans almak için ağırlığı 2,0gr’a alıyorum. Gitar tonları başarılı, özellikle şarkının vokallerinin başladığı Sabbath’a özgü tonlar hemen kulak kabartılacak düzeyde eğlenceli. Bobolino firmanın giriş seviyesindeki iğne modellerinden çok daha farklı bir bas performansına sahip. Farklar belirgin ve çok kişiyi mutlu edecek düzeyde…
Herbert von Karajan – Strauss: Also Sprach Zarathustra. Eser Richard Strauss’un 1896 yılında bestelediği ve düşün tarihinin önemli isimlerinden bir tanesi olan Friedrich Nietzsche aynı adlı eserinden etkileşimler bulunan çok önemli bir eseridir. Eser ilk kez 1896 yılında Almanya Frankfurt kentinde seslendirilmiştir. Eser çok sevilir ve bir çok klasik repertuvarında kendisine yer bulur. Ancak geniş kitleler tarafından tanınması Stanley Kubrick’in en önemli filmlerinden 1968 yılı yapımı 2001: A Space Odyssey filmibde kullanılması ile olur. Eser bestelenirken orijinal Almanca metindeki şiirlerin Re major ile başlayan bir matematiğe oturtulması ile hareket edilmiştir. Karşıtlıklar ise Do Major ile sağlanır. Burada Re major insanı, DO Major ise doğayı temsil eden seslerdir. Herbert von Karajan bu eseri güçlü bir şekilde kaydetmek istiyordu. Her zaman olduğu gibi tercihini Berlin Philharmonic’ten yana kullandı. Kayıt sırasında keman bölümleri, güçlü bas pasajları ve üflemelilerin tonları üzerinden çok çalışılmış. Zaman meydan okuyan başarılı bir kayıt gerçekleştirilmiş. Speaker Corners baskısı gayet başarılı. Klasik müzik ve hatta büyük orkestra müziği belirli seviyenin altındaki iğneler için belirli zorluklar içerir, bu yüzden bu iğneleri kendi sınıflarında değerlendirmek lazım. Baskının son derece başarılı olması detay seviyesinde belirli bir patlama getiriyor. İğnenin hızı ve detayları sunumunda bulunduğu fiyat seviyesi açısından eksiği var demek mümkün değil. Ancak burada da baskı ağırlığı çok önem kazanıyor. Sisteminize tam uyan ağırlığı yakaladığınızda tonlarda da güzellikleri hissetmeye başlıyorsunuz. Sahne de bu durumu takip ediyor.
Sonuç olarak, Gold Note Bobolino ilginç bir iğne ve fiyat olarak ilginç bir noktaya oturuyor. 460 Euro’luk fiyatı ile orta-üst MM iğne segmenti, giriş-üst segment yüksek çıkışlı MC iğneler, giriş segmenti MC iğnelerle kesişiyor. Bu noktada iyi MM pikap katına sahip ve MC iğne altyapısı için ek yatırım yapmak istemeyen meraklıların sistemlerine bir yükseltme yapabilecekleri, hemen her tarz müzik ile uyum sağlayabilen bir iğne olduğunu söylemek mümkün. İğnenin yapısal tek dezavantajı koruma önlemi olmaması. Onun haricinde fiyatının karşılığını veren performansı ve farklı teknik tasarımı ile ilginç bir seçenek olarak pazarımızdaki yerini alıyor.
Gold Note Bobolino
DIM yapılı iğne. Output level: 3.0mV Frequency response: 20-20000Hz Impedance: 600ohm Suggested load: 47Kohm Compliance: 15×10-6cm/dyne Channel separation: >23dB Suggested tracking weight: 1.4 to 2.0g
Fiyat: 460 Euro (KDV dahil)
Temsilci: Fil Elektronik / www.filelektronik.com
Bir yorum ekleyin