Single Ended Triode’ların Tarihçesine Kişisel Bir Bakış Bölüm VIII

19. yüzyılda Alman bilim adamları ve araştırmacılar iki farklı firma bünyesinde kablosuz iletişim ve radyo alanında yarış halindeydi. Bu firmalar, Adolf Slaby ve Georg Graf von Arco yönetimindeki AEG ve Karl Ferdinand Braun önderliğindeki Siemens grubudur. Yarışma öylesine bir rekabet içerisinde devam eder ki, her iki tarafın hırsı yüzünden sonunda büyük bir kavga kopar. Bu kavganın sebebinin bir patent olduğu söylenir ancak kavga bu kadar basit değildir. Kavga öylesine büyümüştür ki, devletin zirvesi bu konuya bir çözüm üretmeye karar verir. İmparator Kaiser Wilhelm II, sonunda her iki grubun ortak olacağı bir firma kurulmasını emreder. 27 Mayıs 1903 tarihinde “Gesellschaft für drahtlose Telegraphie System Telefunken” (“Kablosuz Telgraf Ltd şirketi kurulur. Kavga konusu olan tüm patentler ve teknolojiler bu yeni şirkete devredilir ve ortalık durulur. İşte Almanya’da hifi’nin başlangıcını da bu tarihten itibaren ele almalıyız. 1914-1918 yılları arasında süren I Dünya Savaşı sırasında Almanya savaşın her cephesinde savaşmıştır. Askeri destekle Alman firmaları büyümek için gerekli ortamı bulmuşlardır. Yüksek mühendislik ile birleşen geniş ekonomik imkanlar neredeyse tüm Alman elektronik üreticilerinin gelişmesi için büyük bir ivme sağlamıştır. Savaşın sona ermesi ile geçen yılların ardından 1923 yılında firmanın ismi Telefunken olarak kısaltılır. Bunun sebebi telgraf atılırken firmanın isminin uzun olmasından dolayı sorun yaşanmasıdır. Telefunken’in başına AEG grubundan George Graf von Arco getirilir. 1923’ten itibaren Telefunken vericiler ve radyolar konusunda üretime başlar.

Hemen bir parantez açalım. Telefunken’in ilk vakum tüp üretim hatlarını hangi yıllarda ürettiği tam anlamıyla bilinmiyor. Bazı araştırmacılar 1903 yılında bu konuda çalışmalar yapıldığını belirtmekte. Ancak tüp üretiminde 1920’li yıllar ve savaş sonrası Telefunken’in tüp üretiminde mükemmele yaklaştığı yıllardır. 12AX7, 12AU7, 12AT7 gibi vakum tüplerde firmanın yakaladığı üstün kalite bugün bile yakalanabilmiş değildir. Bir çok meraklıya göre 9 iğneli Telefunken minyatür tüpler benzersizdir. 6DJ8, 6922 ve 7308 gibi tüplerde Telefunken’in ününe ün katmıştır.

Telefunken için en önemli atılım V-41 amplifikatörün tasarımıdır. Bu tasarım Alman Radyo Kuruluşu için özel olarak yapılmıştır. Bir çok Avrupalı için eski kıtada hifinin başlangıcı V-41 olarak kabul edilir. Tüm bu gelişmeler devam ederken Telefunken tüketici pazarında da başarıdan başarıya koşmaktadır. Tüplü radyolar konusunda Almanya’nın pazar lideridir ve Almanya dışında da tanınmaya başlamıştır. Hiçbir firma ses konusunda Telefunken ile rekabet edememektedir. Bunun en önemli sebebinin radyolarının içerisinde kullandıkları üstün kaliteli vakum tüpler olduğu unutulmamalıdır.

II. Dünya Savaşı Telefunken’i de ortadan kalkma derecesinde yok etmiştir. Fabrikaların büyük kısmı yıkılmış hatta çalışanlarının bir kısmı savaş sonrası ayrılan Almanya’nın doğusunda kalmıştır. Tıpkı diğer Alman firmaları gibi Telefunken’de kısa sürede toparlanmayı başarmıştır. 1950’de V-72 amplifikatörlerini ortaya çıkartırlar. Bu amplifikatör efsane V-41’in mükemmelleştirilmiş versiyonudur. Tüm Avrupa’da önde gelen tüm radyo istasyonları, kayıt stüdyoları bu ampliyi kullanmaya başlar. Hatta bu amplinin V-72S versiyonu Abbey Road Stüdyolarında Beatles’ın Rudder Soul albümünün kayıtlarında bile kullanılır. Meraklılar bu amplinin tüketici versiyonunu TAB markası adı altında araştırmalıdırlar. TAB markası Telefunken’in ürünlerini pazarlamak için kullandığı onlarca alt markadan sadece bir tanesidir. Bunun yanında meşhur Teldec müzik firması da Telefunken’in alt firmalarından bir tanesidir.

Biraz hızlı gittik. Şimdi bir tarih molası verelim. Biliyorsunuz bu yazı dizisinin olmazsa olmazı tarih bölümümüz. Almanya 1920 ve 30’larda itibaren bir yandan hızlı şekilde gelişirken sosyal huzuru azalıyordu. Ayaklanmalar, grevler, isyanlar günlük bir olay haline gelmişti. Ülkede gelir seviyesinin dağılımı için ise uçurumlardan bahsetmek mümkündür. 1930’ların ortasında milliyetçilik Almanya’da yükselmeye başlamıştır. Nazi partisinin iktidara gelmesi ile III. Reich’ın kurulması Almanya’da ilginç gelişmeler yaşanmaya başlar. Bu süreci veya II. Dünya Savaşını yazmaya başlarsak sanırım yüzlerce sayfa sürecektir. Birkaç önemli noktanın altını çizmekle konuyu geçmek istiyoruz. 1930’ların ikinci yarısından itibaren tüm Alman Sanayi askeri üretime geçmiştir. Nazi ekonomik modeli, tüm şirketlere önemli miktarda para ve iş gücü aktarıyordu. Bu iş gücü siyasi rakiplerden etnik gruplara kadar geniş bir yelpazeden toplama/çalışma kamplarına gönderilen büyük miktardaki insandan sağlanıyordu. Bu yolla sağlanan işçiler sesini çıkartmadan, ücret ödemeden Alman sanayinin kullanımına verilmişti. Savaşın başlamasıyla işgal edilen ülkelerdeki işe yarayan mühendislerden tutun vasıfsız işçilere kadar hemen herkes Alman sanayinin dişlilerinin daha hızlı dönmesi için sanayicilerinin emrine veriliyordu. Bu dönemde ülkedeki tüm sanayi kuruluşları devletin ve özellikle ordunun gelişimi için çalışıyordu. Böylesine bir ortamda Alman sanayi her açıdan -özellikle teknoloji- gelişmişti.

Savaşın bitmesiyle ve Almanya’nın yenilmesiyle ülke harap olmuştu. Almanya’nın yenileceği belli olsa bile, her kent, her kasaba büyük bir inatla ve kararlılıkla işgalcilere karşı direnmiş bunun sonucunda Almanya’da neredeyse taş taş üzerinde kalmamıştı. Bunun üzerine ülke ikiye bölünmüştü; Doğu ve Batı Avrupa. Tüm bu duruma rağmen Almanya 1950’lerden itibaren yani savaşın bitmesinden 5 yıl sonra büyük ölçüde toparlanma sürecine girmiş ve Avrupa’nın kazanan devletlerinin ekonomileri ile yarışır, rekabet edebilir hale gelmiştir. Savaşın bitmesinden 50 yıl sonra ise Almanya yeniden Avrupa’nın en güçlü ülkelerinden bir tanesi hatta birincisi olmayı başarmıştır. Aynı durumu Japonya’da da görüyoruz. Özellikle Almanya için konuşmak gerekirse I. Dünya Savaşının bitmesiyle Alman İmparatorluğu yenilmiş ve parçalanmıştır. Sömürgelerinin tamamını kaybetmiştir. Buna rağmen 20 sene içerisinde yeniden toparlanıp neredeyse tüm dünya ile savaşacak duruma gelmiştir. Neredeyse tüm Avrupa ile savaşarak eski kıtanın büyük bölümünü işgal etmeyi başarmışlardır. Kaçınılmaz yenilginin ardından ülke harabeye dönmüş hatta ikiye ayrılmıştır. Aradan yine 20-25 sene geçtiğinde yani 1970’lere geldiğimizde Almanya yeniden önemli bir güçtür. Sonraki on yıllarda Almanya tekrar birleşmiş ülke Avrupa’nın en önemli ekonomisi olmayı tekrar başarmıştır. Bu duruma hayret etmemek ve saygı duymamak imkansızdır.

Kaldığımız yerden devam edelim. Siemens firması Werner von Siemens tarafından 1847 yılında kuruldu. Siemens’in ilk ticari faaliyetleri telegraf alanındadır. Mors kodlaması yerine firma kendi kodlama sistemini keşfetmiş ve kullanmaya başlamıştır. O dönemde firmanın ismi Telegraphen-Bauanstalt von Siemens & Halske’dir. 1848 yılında firma Avrupa’nın en uzun telgraf hattını inşa eder. 1850’lerde ise Siemens, Avrupa’nın dört bir köşesine dağılmış yan şirketleri ile büyümeye devam eder. İlk Dünya Savaşının ardından Siemens (aslında S&H grubu) radyo üretimine başlar. 1930’larda ise Alman sanayinin diğer şirketleri gibi askeri üretime geçer. Siemens bu dönemde askeri cihazlar için elektrik ve elektronik bileşenleri üretmeye başlar. Bu arada ilginç bir not verelim. 1930’lardaki tüm önemli Alman firmaları gibi Siemens’in de iş gücünün bir bölümü toplama kamplarından geliyordu.

Siemens özellikle İkinci Dünya Savaşından sonraki dönemde kendi markası ile radyo ve amplifikatör üretmişti. Ancak Almanya’daki üretim hatlarında ürettiği vakum tüpler başta olmak üzere diğer elektronik bileşenler ile birçok firmaların ürünlerinde karşımıza çıkar. Ancak Siemens’in de içerisinde bulunduğu bir firma vardır ki, Avrupa’nın belki de gelmiş geçmiş en önemli hifi firmasıdır. Bu firma ile ilgili notlar yazının sonrasında bulunabilir.

Bir diğer Alman ampli ve radyo üreticisi Bölkow’dur. Savaş sonrasında kurulan firma 1960’lara kadar çeşitli radyo ve ampliler üretmiştir. Firma ilerleyen yıllarda özellikle helikopter geliştirme ve üretimi faaliyetlerine ağırlık vermiştir. Günümüzde Alman savunma sanayine hizmet vermektedir.

——————————————————————————————————–

Single Ended Triode’ların Tarihçesine Kişisel Bir Bakış Indeksi
Bölüm I: Single Ended Triode’ların Ortaya Çıkışı     Bölüm II: 1930’lar, 2. Dünya Savaşı ve sonrası   Bölüm III: Japon Single Ended hareketi    Bölüm IV: Avrupa Single Ended hareketi Öncesi 1920-1960    Bölüm V: Avrupa Single Ended hareketi Öncesi: İngiltere   Bölüm  VI: Avrupa Single Ended hareketi Öncesi: İtalya   Bölüm  VII: Avrupa Single Ended hareketi Öncesi: İtalya-2 Bölüm  VIII Avrupa Single Ended hareketi Öncesi: Almanya   Bölüm IX: Avrupa Single Ended hareketi Öncesi: Almanya-2