İkinci Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayın
Yazımın daha en başında plaklar çevresinde oluşan alt kültürden bahsetmiştim. Bu bence pikaplarla uğraşanları, plak dinleyenleri bir araya getiren adı konulmamış bir şey. Mensup olduğunuz millet, ekonomik veya kültürel sınıf ve diğer tüm engeller bir anda ortadan kalkıyor. Bir arkadaşım bana RB-300’ünü, bir diğeri biraz hasar verdiği SME Series III’ünü hediye etmişti. Ben eski pikaplarımdan bir tanesini satacakken, onu satan almaya gelen çiftin gözlerindeki mutluluğu gördüğümde pikabı satmak yerine onlara hediye etmiştim. Birbirimize hediye ettiğimiz plaklar, birbirimizin sorunlarını çözmeye çalışmamız tamamen karşılık beklenmeden anlık verilen tepkiler. Benim listem öylesine uzar ki… Bence hifi dünyasında analoğun yeri gerçekten farklı. Sesi bir kenara bırakalım. Hifi dünyasının genelinde hissettiğiniz egoların, yarışların ve bazen olumsuzluk olarak gördüğüm hemen her şeyin çoğu zaman ortadan kaybolduğu, bir yönüyle hifi dünyasının içinde yer alan ama bazı yönlerden hifi dünyasına bir o kadar uzak olduğunu düşündüğüm harika bir dünya. Herhangi bir forum veya benzeri sanal ortamda veya herhangi bir gerçek ortamda kimse birbirine farklı bakışlar atmadığı, laf sokmadığı gerçekten başka bir dünyadan bahsediyorum. Bugün en basit pikabı kullanan veya en karmaşık ve pahalı pikabı kullanan veya kendi pikabını yapan her insanın, hemen her türlü bilgi düzeyinde konuşacağı bir şeyler mutlaka vardır. Çünkü bu dünyanın konuları sadece cihazlarla sınırlı değildir. Pikapla uğraşan insanlar haliyle plaklara da meraklıdır. Örneğin plak alışverişinde (ülkemizde Issız Adam faciası öncesinde özellikle) bir bakarsınız tanımadığınız bir insanla pikap sohbeti yapıyor bulursunuz kendinizi. Liste uzadıkça uzar. Bu yazdıklarıma uymayan insanlar vardır mutlaka çevrenizde ama unutmayın istisnalar kaideyi bozmazlar!
Ereshkigal’e geri dönelim! Pikabımı iki şasili olarak tasarladım. Birinci şasi pikabın teraziye getirilmesini sağlayacak bileşenlerle donatıldı. Bu arada Franck Tchang’in (Acoustic System) üzerine basarak söylediği delikler unutulmadı. Burada amaç bir şekilde dikey eksende hava basıncının geçiş yaratabileceği kapılar oluşturmak. Bende kendi pikabımda bu kapıları yapmaya çalıştım. İlk şasinin üzerine ikinci şasi konulduğunda, bu bölüm üzerinde bulunan plato ve kol otomatik olarak teraziye gelecekti. Bu yüzden ara bağlantı parçalarının tamamının çok büyük hassasiyetle üretilmesi gerekiyordu. Bunun yanında ikinci şasiyi oluşturan granitin bile alt bölümü cilalanmıştı. İki üniteyi birbirine bağlayacak parçalar metal bloklardan üretildi. Her parçanın çevresindeki diğer parçalarla elektrik alışverişini kesecek önlemler de aldım. Bu bölgelerde mümkün olduğunda doğal malzemeler kullanmaya çalıştım. Mekanik titreşimi önlem konusunda son derece başarılı bir malzeme olan pamuk kullandığım malzemelerden bir tanesi.
Pikabın şasi bölümleri tamamlandığında daha önceden üretmiş olduğum akrilik platomu şasi üzerine koyup ilk denememi yaptım. Sonuç çok büyük bir hayal kırıklığı oldu. Dönüş hiç sağlıklı değildi ve böylesine bir pikap projesinde hedef sıfır tolerans iken bu platoyu kullanmamın imkanı yoktu. Hemen bunun sebeplerini araştırmaya başladım. Bir dizi telefon ve internet haberleşmesinin ardından sorunun malzemenin kendisi olduğunu öğrendim. Ülkemizde bu denli hassasiyetle işlenebilecek malzeme bulmanın zor olması ve işleme sırasında dikkat edilmesi gereken faktörleri öğrendiğimde akrilik plato projemin suya düştüğünü anlamıştım. Bu noktada yapılacak en akıllıca şey internet üzerinden satın alma yapmaktı. Ancak benim plato ölçülerim standartlardan oldukça farklıydı ve özel sipariş vermem gerekiyordu.
Bunun üzerine B planını devreye soktum. Delrin malzemesini kullanmaya karar verdim. Delrin bazı büyük pikap üreticilerininde sıklıkla kullandığı bir malzeme. Titreşim ve elektrik izolasyonu çok iyi olan bu malzemenin farklı türleri olduğu gibi işlenmesinde de dikkat edilecek özellikleri var. Örnek olarak koca bir plakayı bir kerede işlemeye başlarsanız malzeme ısıdan dolayı esneyebiliyor hatta belli özelliklerini yitiriyor. Bu yüzden adım adım işlem yapmak gerekiyor.
Uzun senelerden beri pikap kullanan bir insan olarak delrinden üreteceğim platonun bazı özellikleri olması gerekiyordu. Bu özellikler kullanım kolaylığı sağlayacaktı. Örneğin benim gibi pikabını asla durdurmayan insanlar için plato ile plak arasında parmakların plağı kavrayacağı bir bölüm olması gerekiyordu. Bunun yanında eski plaklarda etiketin yaptığı potu ortadan kaldırmak için platonun iç merkezinde 1mm derinliğinde bir bölüm olması gereken çok önemli ayrıntılardı.
Tüm bu özellikleri çizim masasında plato çizimine uyguladığımda artık üretim için gerekli tüm parametrelere sahiptim. Tam bir gün boyunca devam eden çalışmalar sonunda gereken parça üretildi. Eve büyük bir heyecanla gidip ön montaj yaptığımda ortaya çıkan sonuç mükemmeldi. Plato ve şasi bearing’le mükemmel şekilde uyum sağlamış, dönüş ise son derece sorunsuzdu hatta mükemmeldi.
Çok önemli bir sorunu daha başarıyla çözmüştüm. Bir gün sonra pikabımın plak ağırlığını, iğne ayakların altına takılacak metal/delrin ayakların üretimi tamamlandı. Tüm parçalar olabilecek en iyi hassasiyetle üretildi. Pikabın tamamında olduğu gibi her farklı katmanda aynı türden malzemeler neredeyse bir arada hiç bulunmuyor. Sandviç yapıda olduğu gibi her parça farklı karakterdeki bir başka malzeme ile kaplanıyor. Tüm bu yapıyı neredeyse bir sene boyunca denemeye çalıştım. Hangi malzemeler bir araya geldiğinde nasıl bir sonuç ortaya çıkıyor yaklaşık olarak bir bilgim vardı. Ana pikap gövdesinin tamamlanmasının ardından ilk denemenin zamanı gelmişti. Motor ünitesini basit bir şekilde kurdum ve pikabımı çalıştırdım. Ortaya çıkan ses tam beklediğim şekildeydi.
Artık bir parça kalmıştı. Motor ünitesi. Pikabın ana gövdesi bittiğinde motor ünitesinin boyu ortaya çıkmıştı. Gerekli tüm hesaplamaları yaptıktan sonra çizim masasına geri döndüm ve motor ünitesinin tasarımını tamamladım. Bu arada çizim masası deyip duyuyorum okuyucularımız bu iş için özel bir masan mı var diyebilirler. Ancak yok! Bu çalışmalar sırasında çizim ve hesaplamalarımı yapabilmek için çalışma odamdaki masamı birazcık modifiye ederek basit bir çizim masası haline getirdiğimden sık sık çizim masası deyip duruyorum. Neyse… Uzun bir çizimin ardından ortaya çıkan motor ünitesini ben çok beğendim. İddialı konuşmak pek doğru değil ancak şimdiye kadar kurcaladığım tüm pikaplar arasında gördüğüm en karmaşık motor ünitesini kazaran tasarlamış olduğumu söylemem de bir sakınca görmüyorum. Tabii ki çok daha iyileri mevcut ancak bir DIY projesi için fazlası ile karmaşık yapılı olduğunu söyleyebilirim. Zaten bu ünitenin üretimi tam bir gün sürdü. İç içe geçen parçalar, kilitleme mekanizmaları derken olay gitgide karmaşıklaştı ancak üretim sonrasında ortaya çıkan sonuç mükemmele yakındı.
Artık tüm üretim sonlanmış, olayın en zevkli bölümü olan son montaja sıra gelmişti. Neredeyse ışık hızıyla 50’den fazla farklı parça ve malzemeyi yerlerine taktım. Hızlı bir şekilde pikabı teraziye getirdim ve kol ayarlarını yaptım. Artık müzik dinlemeye başlayabilirdim.
Pikabımı Michell Gyrodec’imin yanına yerleştirdim. Uzun senelerden beri kullandığım bu efsanevi pikabın sesini, hemen her plağımda nasıl bir performans ortaya koyacağını biliyorum. Aslına bakarsanız bunu bir şansızlık olarak addetmek mümkün. SME Series V ile donatılmış bir Michell Gyrodec ile kendi yaptığınız bir pikabı karşılaştıracaksınız. Bir tanesinin gelişimi on senelerce sürmüş, arkasında inanılmaz bir mühendislik ve ar-ge var. Bir tanesi ise sonradan öğrenilmiş basit mühendislik hesaplamaları, oradan buradan çıkma toparlanmış malzemeler üzerinde yapılan ar-ge ile ortaya çıkmış bir pikap.
Ereshkigal’i tasarlarken kafamda her zaman bu soru vardı. Ancak sorular teker teker ortadan kalkmaya başladı. Pikabım son derece başarıyla plaklarımı çalıyordu. Müziğin içerisine beni almayı başarmıştı. Bunun bir halüsinasyon olup olmadığını çok defa sordum kendime. Sonuçta insanın kendi ürettiği bir şeye yaklaşımı farklı oluyor. Ama aradan bir hafta geçti ve ben hala mutluyum. Sanırım ortaya çıkan sonuç gerçekten iyi. Zaten ilk etapta İzmir’li müzikseverlerin pikabımı dinleyebilmeleri için bir veya iki hifi firmasında kullanıma açmayı planlıyorum. Böylelikle meraklılar pikabımı istedikleri gibi dinleyebilme fırsatına kavuşacaklar. Ama pikabımdan ne zaman ayrılırım işte onu bilmiyorum.
Şimdi çok sorulan soruları cevaplayayım. En çok sorulan sorular pikabın dış görünüşüyle alakalı gelmişti. Malzeme seçimi ile ilgili notlarımı yukarıda paylaşmıştım zaten. Pikabın dış görünüşüne özel olarak dikkat ettim. Sonuçta pikaplar sistemlerimizin neredeyse şahı gibidir. Ses açısından bahsetmiyorum görüntüden bahsediyorum. Pikaplar yapıları dolayısıyla genelde hifi sehpalarımızın en üstüne kurulurlar. Açıkçası kimse gözünün önünde çirkin bir pikap görmek istemez. İşte bende bu gruptayım. Bu yüzden pikabımın görüntüsü için oldukça uğraştım.
İkinci soru DIY olmayan parçalar konusunda. Pikabın şu an ki halinde motor dışarıdan alındı. Bearing’de anı şekilde. Ancak bearing üzerinde öylesine çalışmalar yaptım ki, orijinali ile çok az benzer noktası kaldı. Zaten kısa zaman içerisinde bearing tamamen özgün bir bearing ile değişecek. Bir diğer dışarıdan alınmış parça pulley oldu. Ancak siz bu satırları okurken bu parçada özgün bir pulley ile değişiyor olacak. Bu çalışmaların sebebi ses ile alakalı değil, pikabın tamamen özgün olmasını ve gerektiği zaman aynısında üretebilmem amacına yöneliktir. Son özgün olmayan parça ise pikap kolu. Bu konuda çizim masamın başında çalışmaya devam ediyorum. Tahminlerime göre bu senenin sonlarına doğru tamamen özgün 9 ve 12” boyutlarında iki kolun tasarımını ve üretimini tamamlarım.
Bir diğer soru projenin maliyeti. Bu konuda açıkçası bir hesap tutmadım. Ancak açık konuşmak gerekirse üç senedir bu pikabın gelişimi için harcadığım tutar ile giriş seviyesi bir pikabı çok rahat bir şekilde finanse edebilirdim. Bunun yanında yüksek hassasiyetle üretilen parçaların maliyetlerini ve hazır alınan ekipmanın tutarını eklediğimde ortaya çıkan fatura pek azımsanacak bir tutar değil! Bu projede kullandığım pikap kolunun 1.000 Euro olduğunu düşünürseniz toplam tutarın bunun birkaç katı olduğunu bulabiliriz. Sonuç olarak kendi üreteceğim pikap kolununda maliyetinin bundan çok daha az olacağını zannetmiyorum. Hele titanyum gibi malzemelerin satın alma maliyeti artı üretim maliyetini düşünürsek bu tutarlarda kalırsam bu bile başarı olacaktır. Bu yüzden eğer kendi pikabını yapmak isteyen okuyucularımız varsa bu yazdıklarımı iyi düşünüp iyi tartsınlar demek isterim.
İlerleyen günlerde pikap tasarımım konusunda bazı makaleleri kendi bloğumda sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Arada sırada göz atmanızı tavsiye ederim.
HakanCez
Pikabın çalışır halde videosu için tıklayınız
http://hakancezhifi.stereomecmuasi.com/2010/04/ereshkigalin-videosu.html