Monitor Audio Platinum PL300 II Bölüm 2

Denemelere girişmeden önce yaklaşık 10 günlük bir hoparlörün sürücülerinin açılma çalışmaları ile süreç başladı. Monitor Audio Platinum PL300 II’nin özellikle tiz sürücülerinden maksimum performansı almak istiyorsanız çok ciddi bir süreye, çok uzun hatta uzuuuun bir süreye ihtiyacınız var. Hoparlörün kutusunu açıp çalmaya başladığınızda elde ettiğiniz ses ile pişmesinin arkasından elde edilen ses arasında gece ile gündüz gibi fark var. İkinci önemli konu ise hoparlörün yerleşimi. Hoparlör yerleşimi hep bahsettiğim gibi çok önemli ve üzerinde ciddi şekilde çalışılması gereken bir konu. Bu hoparlörler gibi her biri 50kg’nin üzerindeki ürünlerde bu yerleşimi tek başınıza yapmak büyük eziyet ve sağlık açısında da tehlikeler barındırıyor. Netekim, ben bir sabah yerleşim ile uğraşırken sol kasık ve ayağım kilitlendi. Sonucunda acil serviste yediğim iğneler ve ağrı kesiciler ile yaklaşık 1 hafta sonra kendime gelebildim. Aklım başına gelince apartman görevlisinin oğlundan yardım alarak nihai yerleşimi oturtmayı başardım. Siz siz olun müzik dinleyeceğim diye kendinizi sakatlamayın, pişme süreci sonrasında nihai yerleşim için mutlaka yardım alın. Hakan Bey neden bookshelf hoparlör seviyorsunuz diye soranlar oluyor, bundan sonra cevabım bırakın sesi en azından sakatlanmadığım için bile olabilir yani :)

Denemlerime böylesine iddialı bir sistem ile solo piyano albümleri ile başlamayı uygun gördüm. Keith Jarrett’in meşhur the Koln Concert‘inin yenilenmiş baskısı ile başlayalım. Bu Keith Jarrett’ın emprovizasyon konusundaki kendisine özgü tarzını tüm çıplaklığı ile gösteren bir kayıttır. Çok sınırlı bir nota kombinasyonu ile 12 dakikalık bir performans ortaya koymuş ve çok farklı tarzlara göz kırpmıştı. Sınırlı nota kombinasyonları ve usul dokunuşlar plağı zorlu bir test aracı haline getiriyor. Öncelikle ilk baktığım şey tabii ki mikro detaylar. Üst frekanslar açık hemde çok açık çalıyor. Detay seviyesi müthiş. En ufak bir ayrıntıyı kaçırmak mümkün değil. Orta frekanslar da aynı şekilde. Çekiçlerin tellere vurulduğunda çıkan sesler, tellerin kendi içindeki hareketleri, kaydın izin verdiği tüm detay tüm çıplaklığı ile karşınızda. Sahne ki ben buna atmosfer demek istiyorum müthiş. Yaklaşık 40m2’lik dinleme odamda çok az sistemde denk gelebildiğim bir detay seviyesi ve atmosfer var. Karlheinz Stockhausen’den Mantra‘yı dinlemeye başladığımda durum daha vahim bir hal alıyor. Kayıt ve aslında eser zaten son derece karmaşık, piyanonun yanında elektronik olarak bozulmuş sesler ve hatta radyodan yapılan mors alfabesi yayını insanı bir anda deli ediyor. Her yandan bir ses bir nota duyuyorsunuz. Detay seviyesi manyaklık düzeyinde. Ki, kayıt referans bir kayıt olmamasına rağmen durum bu şekilde.

Buradan daha komplike klasik eserlere geçiş yapıyorum. Daha alışılageldik bir  yapıya sahip Erik Satie’nin Socrate yorumunda Reinbert de Leeuw’un piyanosu zaten etkileyici bir tablo çizerken, Barbara Hannigan’ın o muhteşem sesi dinleme odasında yankılanıyor resmen. İnsanı kendisine aşık eden bir ses. Barbara Hannigan demişken hemen “Le Grand Macabre”den bölümleri de dinlemeye başlıyorum. Ah keşke plağı olsa dediğim eserlerden bir tanesi. Alt frekanslar ise Yo-Yo Ma’dan The 6 Unaccompanied Cello Suites Complete gibi eserlerde kendisini göstermeye başlıyor. Alt frekansların kendi içindeki detay seviyesi acayip düzeyde. Kayıt iyileştikçe, referans seviyelere doğru gittikçe, detay seviyesi deliler gibi artıyor. İşin güzel tarafı tüm bu detay seviyesi, sahne, müzikallik konusunda bir sıkıntı yaratmıyor.  Silver 100 modelinin incelemesinde yazdığım gibi Monitor Audio tasarımcıları müzikallik ve bir yandan da orta frekans olayının dengesini çok iyi ayarlamışlar yeni serilerde. Simone Dinnerstein’ın Mozart in Havana gibi bir kaydında bu durumu görebiliyorsunuz. Kayıt çok iyi ancak enstrüman tekniği konusunda birinci sınıf bir albüm değil, keza icra konusunda da. Ancak buna karşılık dinamizm ve belki de bazen unuttuğumuz sempatiklik akıyor albümün her yerinde. İnsanı dinlerken mutlu eden bir albüm. Mozart’ın 21 numaralı piyano konçertosunun ilk hareketi “allegro maestoso”da bu durumu görebilirsiniz. Oluşturduğum sistem kaydın ruhuna uygun şekilde bir sunum gerçekleştiriyor.

Rock müzik dinleyicileri açısından durum müthiş. DNA I ve  PL300 II kombinasyonu ile  Caravan topluluğunun In the Land of Grey and Pink albümünü yeniden dinliyorum. Bu albümde müzik hoparlörlere bir miktar yaslanmış durumda çalmalı. Alt frekanslar gerçekten baş döndürücü durumda. Tam bu plağı dinlerken aklıma basları ölümcül bir şarkı geliyor. benim kişisel takıntılarımdan bir tanesi, “De Futura” Evet tahmin edebileceğimiz üzere Magma’nın Üdü Wüdü albümü. De Futura’da Jannick Top tarafından çalınan baslar öylesine etkileyici bir hal almış durumda ki. Tabii Bernard Paganotti’yi de unutmayalım. Ancak baslar bu derece etkileyici iken, vokallerin etkisi veya davul ve perküsyonlar hiç geride kalır gibi değil. Rock müzik dinletilerimi bayağı uzun tuttum ve müzik tarihinde uzun bir yolculuk yaptım. Arkasında da ilk önce Iron Maiden’ın Fear Of The Dark plağı arkasında da daha eski albümlerini de dinledim. Arkasında da benim daha çok sevdiğim erken dönemde DiAnno’lu albümlere bir göz attım. Remember Tomorrow benim için en özel Maiden şarkısı olmuştur büyük bir keyifle onu dinledim. Daha sert albümler bile sorun değil müzik seti için. Çılgın davulların olduğu Nordik Black Metal albümlerinden, Amerikalı teknik Death albümlerine kadar. Sürücülerin hızı müthiş ve her zaman kontrol altındalar…

Caz albümleri dinlerken ilk önce vokal ağırlıklı klasik albümlere bir bakış atmak istedim. Her ne kadar Barbara Hannigan vokallerini dinlerken duyacağımı duymuş olsam da, Diva’ların çağında neler yapacağını merak ediyorum bu kombinasyonun. Nina Simone’dan çok önemli At The Village Gate plağında “House of the Rising Sun” şarkısının yorumuna bakma yeterli. Yetmiyor Billie Holiday’in Solitude albümünden East of the Sun (and West of the Moon) şarkısına bakıyorum. Bu şarkı söz konusu olunca Sarah Vaughan’a bakmamak olmaz değil mi. Ella Fitzgerald’tan Dizzy Gillespie marşı olan “A Night in Tunisia” ve “‘Round Midnight” gibi önemli klasikleri ihtiva eden Clap Hands, Here Comes Charlie! plağı da bir çırpıda dinleniyor. Orta frekanslar şiir gibi. Detay seviyesi, sahne müthiş. Pek kimsenin umursdamadığı ama bana sorarsanız muhteşem bir albüm olduğunu düşündüğüm Jürgen Friedrich’in Monosuite CD’sini dinliyorum. Albümdeki atmosfer eşsiz. Detay seviyesi delilik düzeyinde. Ama müzikal mi, sonuna kadar, Platinum PL300 II’de aynı şekilde. Bu kadar normallik yeter diyerek kendi özüme dönebilirim artık. Gruppo di Improvvisazione Nuova Consonanza -ki BM’ye selam- gibi bir zorlu bir albüm ile dinletilerime başladım sonrasında Globe Unity Orchestra’lar, Creative Ensemble’lar havalarda uçuşmaya başlıyor. Albümün  ne olduğu fark etmiyor, çalıyor sistem… Günümüzün popüler albümleri mi, elektronik müzik mi, fark etmiyor. Çalıyor.

Çalıyor ama tabii ki bunun bir maliyeti var. Monitor Audio Platinum PL300 II hoparlör Mayıs 2018 itibarı ile 12.980 Euro karşılığında 68.597TL fiyat etiketine sahip. İş bununla bitmiyor, bu hoparlörü sürmek için kullandığım Audionet DNA I amplifikatör yaklaşık 10.000 Euro’luk bir fiyat etiketine sahip, analog tarafta pikap kombinasyonu da kafa, pre-ampli derken yaklaşık o tutarlara yakın. Kablolar, diğer aksesuarlar bu tutara dahil değil. Gün sonunda oldukça yüksek bir meblağdan bahsediyoruz ancak bu paraları  her harcadığınızda bu denli “iyi” bir ses elde edip edemeyeceğiniz konusunda şüphelerim var. Büyüklük anlamında yaklaşık 30 ila 40m2’lik bir oda için DNA I amplifikatör PL300 II’leri çok rahatlıkla sürmüş olmasına rağmen, metrekare büyüdüğünde daha güçlü bir seçeneğe ihtiyacınızda olabilir diye düşünüyorum. Bu tutarlar çoğu okuyucumuz için ödenmesi hayal dahi edilemeyen tutarlar hatta bende sizden farklı değilim ancak üst sınıf bir sistem harcadığınız paranın karşılığını size mutluluk ile döndürebiliyor ise, bence amacına ulaşmış demektir.

Monitor Audio Platinum PL300 II müthiş bir hoparlör. Çevresinde bir sistem kurmanın maliyetinden yukarıda bahsettik zaten tekrar konuşmayalım. İşçiliğin birinci sınıf olduğu, her detayına baktığınızda uğraşılmış ve özen gösterildiğini gördüğünüz bir hoparlör. Alt frekanslar konusunda müthiş bir performansı olduğunu söylemeliyim. Yeni nesil tiz sürücüler alt frekansların detay seviyesine ve hızına kolaylıkla ulaşırken, Monitor Audio tasarımcıları orta frekans sürücüsüne yaptıkları yatırımların sonuçlarından sonuna kadar faydalanmışlar. Müthiş bir denge, dinamizm söz konusu. Bu dengeyi elde etmek için ampli tarafında bayağı ders çalışmalısınız. Örneğin ben Exposure güç amplileri ile dinamizm konusunda sıkıntı yaşadım. Ama buradan  DNA I ampliye geçtiğimde hemen her şey bir anda değişti. Yani bu hoparlör çevresinde kuracağınız sistem konusunda bayağı kafa patlatmak şart. Sonucunda ise cennetten çıkmış gibi ses elde etme potansiyeliniz var. Ülkenin ekonomik şartlarında alışveriş listenize mutlaka ekleyin demek kolay değil, kişi başı gelir düzeyimiz belli ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Art Of Sound firmanın bayilerinde bu kombinasyonu dinleme şansınız olacak. Üst sınıf bir sistem nasıl çalar, gidip dinleyin derim mutlaka!

Monitor Audio Platinum PL300 II
3 Way – 4 Driver Frequency Response (-6dB – IEC 268-13) 28Hz – 100kHz Sensitivity (1W@1M) 90dB Maximum S.P.L. 117.8dBA (pair) Nominal empedance 4Ω (4.2Ω min. @ 111Hz) Power Handling (RMS) 300W Recommended Amplifier Requirements (RMS) 100 – 300W Cabinet Design Two HiVe®II ports Sealed mid-range TLE enclosure Drive Unit Compliment 2 x 8″ RDT®II long-throw bass drivers 1 x 4″ RDT II mid-range driver 1 x MPD high frequency transducer Crossover Frequency MF/HF: 3.4kHz LF/MF: 500Hz External Dimensions (Inc. plinth) (H x W x D) 1113 x 410 x 470mm (4313/16 x 161/8 x 181/2”) External Dimensions (Inc. feet & spikes) (H x W x D)
Fiyat: 12.980 Euro 68.597TL Mayıs 2018 itibarı ile KDV dahil.
Temsilci: Art Of Sound / www.artofsound.com.tr

İlk Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız