Quad Z-1 denemelerime başladığımda ilk dikkatimi çeken şey güç ihtiyacı oldu. Düşük hassasiyet, ribbon yapılı devasa tiz sürücüler söz konusu olunca bu durum gayet doğal. Ben kendi çözümümü bi-ampling yani her bir hoparlörü birer stereo güç amplifikatörü ile beslemekte buldum. Tabii ki uygun bir push-pull lambalı amplifikatör veya biraz kalburüstü bir entegre amplifikatör de gayet güzel iş görecektir. Bu tarz hoparlörler sınıf anlamında yukarıya doğru giden bir yokuşun en başlarında olduğundan, sistemin tüm bileşenlerinde belirli bir özen gösterilmesi gerekiyor. Ben tabii ki deneme amaçlı lambalı ampli denemeleri de yaptım. Küçük metrajlı bir odada gayet keyifli sonuçlarda aldım. Gün sonunda Quad Z-1 yanındaki cihazlara özen gösterilmesi hatta çok özen gösterilmesi gereken bir hoparlör dersem yanlış olmaz. Peki bu özeni gösterince ne oluyor.
Klasik müzik denemelerime kendi zevkime uygun albümler ile başladım. Claudio Abbado yönetiminde Berlin Filarmoni orkestrasından Karlheinz Stockhausen’in Gruppen kayıtlarını Deutsche Grammophon’dan dinlemeye başladım. Bu eserin önemli özelliği 3 farklı orkestra tarafından seslendirilmesi. 3 şef birbirleri ile eş zamanlı olarak 3 orkestrayı yönetirken, siste üzerindeki baskı haliyle 3 kat artıyor. Çok farklı kompozisyonlar ve enstrüman kullanımı, bu tarz albümlerin çalınmasını son derece zorlaştırıyor. Hele ki, raf tipi bir hoparlör için bu senaryo bir kabus. Hemen arkasından da bu defa “Carré” kayıtlarını dinledim. İlerleyen saatlerde daha bilindik eserlere tabii ki geri döndüm.
Öncelikle detay seviyesi şimdiye kadar denediğim konvansiyonel Quad hoparlörlerin hepsinden daha iyi. Hatta sınıfında da iddialı bir hoparlör olduğunu düşünüyorum. Ribbon sürücülerin boyutları büyüyünce üst frekanslar acaba çok mu baskın olacak diye düşünürken tasarımcılar dengeyi çok iyi tutturmuşlar. Orta frekanslar son derece açık ve alt frekanslar tatmin edici. Tatmin edici derken bu konuya birazdan döneceğiz. Smoke & Mirrors Percussion Ensemble plağında hemen her vurmalının mikro seviyede detay seviyesi çok etkileyici ve hoparlör tüm odayı olması gerektiği gibi dolduruyor. Her taraftan bir ses duyuyorsunuz. Bu plakta beklentim zaten bu yönde. Sonuç kesinlikle tatmin edici.
Caz müzik denemelerimde de ilk önce kendi sevdiğim albümler ile başladım. Arkasında daha çok sevilen ve tanınan albümlere döndüm. John Coltrane’den Giant Steps‘i ele alalım. Albüme ismini veren parçaya bakarsak ilk baktığım şey, arka planda Art Taylor tarafından çalınan davul ve Paul Chambers’in arka planı ilmek ilmek dokuduğu baslar. Tizler daha önce belirttiğim gibi açık, kesinliği çok iyi ayarlanmış. Ne çok arka planda duyulmaz halde ne de çok ön planda kulakları tırmalayacak halde. Hatta bana sorarsanız bir tık daha ön planda bile olabilirdi. Alt frekansların çözünürlüğü iyi, etkisi de aynı şekilde. Hoparlörde sevdiğim bir diğer konu, Coltrane’nin emprovize girdiği ve insanı heyecanlandıran pasajlarda bazı notlar basılırken ortaya çıkan ses olması gerektiği gibi. Üflemelilerin bazı tonları insanın şöyle bir irkilmesine sebep olur. Bazen bunların fazla yuvarlatıldığını duyarsınız. İyi bir hoparlörde bence bu kabul edilebilir bir konu değildir. Quad Z-1 bu konuda da başarılı. Bu arada Wynton Kelly “Naima” şarkısında piyanoyu ne kadar güzel çalmış ve ortaya ne kadar güzel bir şarkı çıkmış.
Orta frekanslara daha detaylı bakmak için bu kez vokal ağırlıklı albümlere geçiyorum. Hayret seneler sonra düzgün bir Norah Jones albümü dediğim “Day Breaks” ile başladım. Şarkının başındaki baslar ve vurmalıların etkisi gayet iyi. Vokallerde olması gerektiği gibi ve sahne süper başarılı. Antonio Carlos Jobim’den “Stone Flower” bu defa fısıldar seviyelerde vokallere bakıyorum. Tane tane olması gerektiği gibi bir sunum var. Sahne yine dikkat çekecek kadar etkileyici.
Benim için önemli referanslardan bir tanesi gitar tonlardır. Tek kişilik blues plakları üzerinde yaptığım denemelerden sonra rock albümlerime dalıyorum. Kaydı son derece kötü albümlerden günümüzün kalburüstü örneklerine kadar yaptığım seçkiden, Alice Cooper’den “Paranormal” plağına bir bakalım. Alice Cooper, 27. stüdyo albümünde üflemeliler farklı vokaller derken bir çok yenilik denemiş. Bu hem dinlenmesi keyifli hemde test açısından iyi. Hoparlör, karmaşık pasajlarda bile dağılmıyor ve gitar tonları, davullar hepsinin etki iyi. Karbonfiber veya kevlar sürücüler geçmişte bazı hız sorunları yaşartıyordu malumunuz. Buradaki durumu da Cannibal Corpse’tan “Red Before Black” albümüne bakarak test ediyorum. Delicesine hızlanan davul bölümleri, durmaksızın basılan bas pedalları derken duymak istediklerimi duyuyorum.
Yukarıda alt frekanslar tatmin edici ancak bu konuya daha sonra döneriz demiştim. Rock ve daha ekstrem türlerdeki denemelerimden sonra bu konuyu biraz açmak istiyorum. Bildiğiniz gibi raf tipi hoparlörlerin bir kullanım alanı da, konsol veya mobilya üzerine koyarak kullanmak oluyor biliyorsunuz. Quad Z-1 böyle bir yerleşim ile kullanmayı planlıyorsanız bunu hemen unutun. Hoparlörden genel olarak ancak ağırlıklı olarak alt frekanslardan başarılı bir performans elde etmek istiyorsanız iyi bir stand olmazsa olmaz. Yerleşim konusunda ise “Z-1” çok talepkar değil. Ben sırf meraktan bu hoparlörün atası Corner Ribbon modelinin kullanım senaryosunu da oldukça minik bir odada denedim. Hoparlörleri iki duvarın kesiştiği yere koydum ve çok keyifli bir sonuç elde ettim. Normal koşullarda arkasında bas refleks portu olan hoparlörlerde sesi biraz yükselttiğiniz anda bu yerleşimde hoparlörler kelimenin tam anlamı ile dağılırken Z-1 açısından sorun olmadı. Hatta keyifli bile oldu. Ancak dediğim gibi stand ek bir masraf ama gerekli!
Günümüzün popüler müzik tarzlarında ise keyifle dinledim hoparlörleri. Elektronik müzik söz konusu olduğunda her zaman söylediğim gibi ana dinlediğiniz müzik tarzı bu değil ise ve benim gibi arada sırada sevdiğiniz albümleri dinlemeyi istiyorsanız sorun yok. Ancak her dakika elektronik müzik dinliyor ve gümbür gümbür bas duymak daha doğrusu hissetmek istiyorsanız Z-1 sizin için uygun değil.
Quad S2 hoparlörü konu alan bir yazımı hatırladıysanız, çok beğendiğimi yazmış ve son dönemlerde dinlediğim en güzel Quad hoparlör olduğunu söylemiştim. Bu alanda tacı alan Quad hoparlör “Z-1” oldu. Ancak bu tacı takabilmek için Z-1 üzerinde birazcık çalışmanız lazım.
Öncelikle güç ihtiyacı abartı boyutlarda olmasa da, orta / üst sınıf bir amplifikatör kullanmanız şart. Ayrıca kaynak anlamında da hoparlörü iyi şekilde beslemeniz şart. Stand konusunu yukarıda zaten anlatmaya çalıştım. Tüm bu duruma baktığınızda eğer sıfırdan bir sistem kuracaksanız kesenin ağzını açmanız gerekiyor. Hoparlör Aralık 2017 itibarı ile 1.820 Euro’luk bir fiyat etiketine sahip. Dükkan Hifi’ın şu sıralar devam eden kampanyası ile 7.000TL civarına bu hoparlöre sahip olabiliyorsunuz. Bu fiyat seviyesinde birçok iddialı hoparlör var ve Z-1’i bu hoparlörler listesine kesinlikle koyarım ancak dediğim gibi seçenek tüketiciler açısından çok fazla.
Tüm bu faktörlere ve işin maddi tarafından değil de, ses açısından baktığınızda evet “Z-1” kişisel anlamda dinlediğim en güzel Quad hoparlör olabilir ve tacı almış olabilir ancak Quad S2 hala bir fiyat/performans kralı. Neredeyse yarı fiyata gayet tahmin edici bir ses elde ederken, daha kolay sürülebilmesi ve yerleşiminin daha kolay olması gibi faktörler sayesinde bana sorarsanız ciddi bir seçenek. Hele ki, bütçesi daha dar meraklılar için. Ancak bütçeniz daha geniş ise Z-1’i duyduğunuzda ondan vazgeçmek kolay değil.
Quad Z-1 80th Anniversary, daha kutusunu açıp, hoparlörleri dışarıya çıkarttığınız zaman insanı etkileyen bir hoparlör. Farklı tasarımı, birinci sınıf kaplaması ve işçiliğine edilebilecek tek bir olumsuz söz yok. Bu güzellikler, düzgün bir sisteme sahipseniz ve hoparlörü sisteminize bağlandığınızda da devam ediyor. Güzel tonlar, dengeli performans ve iyi ayarlanmış vurguları ile sunumu keyif veriyor Z-1’in. Hep yazdığım gibi raf tipi hoparlörler ile yaşamaya karar verdiğinizde onların avantaj ve dezavantajlarını kabul etmiş olmalısınız. Alt frekanslarda tatmin edici sonuçlar elde etmek için bazı şeylere dikkat etmeniz gerekiyor ve bunları yaptığınızda Z-1 gerçekten insanı etkileyecek kadar güzel çalıyor. Hem sesi hemde görüntüsü ile Quad cephesinden müthiş bir hoparlör olmuş.
Quad Z-1 80th Anniversary
Hoparlör Yapısı Bas Portlu Hoparlör Tipi 2-Yollu Bas Sürücü 150mm Black Glass Fibre Cone Tiz Sürücü 90x12mm True Ribbon AV Kalkanı Hayır Hassasiyet (1W @ 1m) 86db Önerilen Amplifikatör Gücü 40-150w Güç Kullanımı (Tepe Değer) 100w Peak SPL 102dB Nominal Empedans 8Ω Min. Empedans 4.6Ω Frekans Tepkisi (+/- 3dB) 56Hz – 20kHz Bas Uzantısı (-6dB) 48Hz Crossover Frekansı 3.4KHz Kabin Hacmi (Litre) 10L Ölçüler 383 x 219 x 283 Ağırlık 6.5kg Renk Piano Black / Piano Rosewood
Fiyat: 1.820 Euro karşılığı 7.469,28TL özel indirim ile 7.096 TL (Aralık 2017 itibarı ile KDV Dahil) / Online satın almak için
Temsilci: Dükkan Hifi / www.dukkanhifi.com
Alt frekanslarda tatmin edici sonuçlar elde etmek için ne yapmak gerekiyor Hakan Bey?
Merhabalar, bu hoparlörlerin bas performansı oldukça tatmin edici diye düşünüyorum. Bence tek yapılması gereken uygun bir metrajdaki odaya yerleştirmek, yerleşim konusunda biraz hassasiyet göstermek ve iyi bir hoparlör sehpası kullanmak yeterli olacaktır diye düşünüyorum.