Bu yazımızın İngilizcesi versiyonu 6Moons web sitesinde yayınlanmaktadır. Ulaşmak için tıklayınız
En net hatırladığım inanılmaz bir gürültüydü. Bağırışlar, çığlıklar, kahkahalar, ıslıklar ve alkışlarla binlerce erkek, kadın ve çocuk birbirine kenetlenerek kocaman bir enerji topuna dönüşmüştü. Daha sonra bu enerji sahnedeki müzisyenlere de yansıdı. Sene 1986, o sırada BBC’de ses mühendisi olarak çalışıyorum, Londra’daki Wembley Stadyumu’nda bir konserin sahne mikrofonlarını yerleştirmekle görevliyim. Bu bir Live Aid konseri.
Dünyanın dört bir yanında televizyonları karşısında konseri izleyen milyonların ve stadyumdaki müthiş kalabalığın yarattığı enerji olağanüstü. Sahnenin sol kısmından, Bob Geldoff’a mikrofonu vermek için kolumu uzattığım an stadyumdaki kalabalıktan gelen yakıcı ve güçlü enerjiyi hissediyorum.
O konserdeki duygu ve sesin röprodüksiyonunu bir çift hoparlör ile yapabilmek oldukça zor. Ancak, neredeyse tüm hoparlör tasarımcılarının esas amacı sadece müziği değil, aynı zamanda o konserde hissedilen duyguyu ve heyecanı da mümkün olduğunca yakalayabilmektir. İşte asıl mesele de budur!
Son dönemde, yukarıda tarif ettiğim amaç doğrultusunda çalışmalarını sürdüren bir hoparlör tasarımcısını ziyaret etme fırsatım oldu; Marten firmasının tasarımcısı Leif Olofsson. Marten’in merkezi İsveç Gothenburg’da bulunuyor.
Londra’dan İsveç’e yaptığımız uçak yolculuğu sonrasında, havaalanından kısa bir otomobil seyahati yaparak Marten’in genel merkezine ulaştık. Burada Marten’in kurucusu olan iki kardeş ile tanışıyoruz; Jurgen ve Leif Olofsson. Jurgen ticari konulardan, Leif ise tasarımdan sorumlu. Kısa bir kahve molasından sonra tesisi gezmeye başlıyoruz. Tesise girdiğinizde son derece aydınlık bir showroom ile karşılaşıyorsunuz. Haftada birkaç gün açık olan bu showroomda Marten ürünlerinin yanısıra, Olofsson kardeşlerin İsveç’e ithal etmekte oldukları Einstein, Emille Labs ve Tim de Paravicini markalarının ürünleri de sergileniyor. Bu markalara ilave olarak, Nordic Concept pikaplara ve Bladius marka elektroniklere de showroomda rastlamak mümkün.
Showroom içinde bulunan ve son derece özenle hazırlanmış iki adet demo odası oldukça etkileyici. Bu demo odalarının ses izolasyonu ve akustik kontrol için çok ciddi çalışmalar yapılmış. Özellikle, daha büyükçe olan ikinci demo odası, aynı zamanda tüm ürün geliştirme çalışmalarında da kullanılıyor. Bu odada Leif ile yaptığımız sohbette, kaydedilmiş müziğin en iyi röprodüksiyonunu amaçlayan bu tasarımcının tasarım teknikleri ve felsefesi hakkında bilgi ediniyoruz.
Showroom içinde bulunan ve son derece özenle hazırlanmış iki adet demo odası oldukça etkileyici. Bu demo odalarının ses izolasyonu ve akustik kontrol için çok ciddi çalışmalar yapılmış. Özellikle, daha büyükçe olan ikinci demo odası, aynı zamanda tüm ürün geliştirme çalışmalarında da kullanılıyor. Bu odada Leif ile yaptığımız sohbette, kaydedilmiş müziğin en iyi röprodüksiyonunu amaçlayan bu tasarımcının tasarım teknikleri ve felsefesi hakkında bilgi ediniyoruz.
Leif, dindar bir ailenin üç yaramaz oğlan çocuğundan biri. Çocuk yaşlardayken lokal bir kilisenin korosunda şarkı söylemesi, daha o yaşlarda gerçek akustik, vokal ve kilise orgunun sesi ile haşırneşir olmasını sağlamış. 12 yaşından itibaren hifi ve elektronik aletlerle ilgilenmeye başlamış. Bu merakı, lise ve üniversitede elektronik eğitimi almasında etkili olmuş. Daha sonra özel ilgisi nedeniyle hoparlör tasarımı konusuna yönelmiş. Bir çok diğer tasarımcı gibi o da ilk zamalarda 2 yollu tasarımlar üzerine çalışmış. Sıkça kullanılan kağıt veya plastik sürücülerin aksine daha özel bir sürücü arayışına girmiş ve çalışmalarına seramik sürücülerle devam etmeye karar vermiş.
Bir yorum ekleyin