Daha önce Bobolino testlerinde kullandığım bir albümü yeniden dinleyeyim. Hazır başlamışken rock müzik denemelerine devam ediyorum. Son yıllarda bazı büyük topluluklarda yeniden buluşma veya yeni albüm yayınlama gibi bir akım oldu. Bunların bir kısmı parasız kaldık yeni bir albüm yapıp durumumuzu rahatlatalım dürtüsüyle yapılmış olduğu çok belli albümler iken bir bölümü gerçekten müzik aşkı ile yapılmış albümler idi. bunlardan bir tanesi Black Sabbath topluluğunun “13” albümü oldu. Delicesine müzik dinlemeye başladığım zamanlarda 70’lerden en hızlı şekilde keşfettiğim Black Sabbath olmuştu. Hala da benim için ayrı bir yerleri vardır, keyifle dinler ve çalarım. Çalarım derken gitar konusunda son derece kabiliyetsiz bir adam olmama rağmen senelerce aynı şarkılar üzerine mesai harcayınca iyi kötü bir şeyler çalınıyor:)
“End Of The Beginning” şarkısına bir bakış atıyorum. Eski Black Sabbath sound’unu hemen duyabileceğiniz şarkı girizgah bölümünün ardından yine geleneksel olduğu şekilde Geezer Butler’ın bas bölümleri ile devam ediyor. Bu bölümlerdeki alt frekans çözünürlüğü ve şiddeti çok dikkat çekici. Albümün genel anlamda tonları, özellikle benim dikkat ettiğim şeylerden bir tanesi olan zillerdeki ve üst frekanslardaki detay seviyesi gayet keyifli.
Biraz daha sert albümlere geçiş yaptıkça, standart Bobolino iğneye göre özel üretim versiyonunun sunduğu avantajlara pikabın bir bütün olarak keyifli performansı eklenince daha da başarılı bir tablo karşımıza çıkıyor. Özellikle alt frekanslar yine dikkat çekiyor. Burada bahsettiğim şey alt frekansların çözünürlüğü. Özelikle bas gitar veya org gibi enstrümanların kendi içerisindeki katmanlı çözünürlüğünden bahsediyorum. Burada bir dengenin olması önemli. Bazı sistemlerde özellikle de giriş seviyesinde bu durumu daha çok görüyorum, alt frekanslar oldukça ön planda oluyor ve bu size bir anda etkileyici geliyor. Ancak zaman içerisinde bir şeylerin eksik olduğunu özellikle orta frekansların gölgelendiğini görüyorsunuz. Bu noktada belirli bir dengenin olması çok önemli. Tabii bu dengenin sistemin genelinde de olması önemli. Böylelikle tatmin edici performans elde edebilmek mümkün. Orta seviye sistemlere doğru ilerlediğimizde bu durumdan daha dengeli bir sunuma doğru geçiş yapıyoruz. Tabii ki giriş seviyesinde de istisnai ürünlerde yok değil.
Uzun lafın kısası daha sert müzik tarzlarını dinlemeyi seven okuyucularımız içinde Giglio yeterli performansı sunuyor.
Caz albümlerine gelindiğinde özellikle de klasik vokal albümlerine Goldenote Giglio ışıl ışıl parlamaya başlıyor. Örneğin 1956 ila 1964 yılları arasında kaydedilmiş Ella Fitzgerald Song Books’larından herhangi bir tanesini ele alabiliriz. Toplamda 8 adet albümden oluşan bu kayıtlarda büyük caz orkestralarından, daha küçük formasyonlara kadar müziğe dair aklınıza gelen hemen her şeyi bulabilmek mümkün. Örneğin ilk kayıt olan Ella Fitzgerald Sings the Cole Porter Song Book’a bakalım. 1956 yılında yayınlanan albüm Cole Porter şarkılarını içeriyor. Albüm kaydedilirken Ella Fitzgerald, 30’lu yaşlarının sonunda. Aynı yıl yeni bir Song Book ve bunun yanında Ella and Louis albümünü yayınlıyor. Hatta gözlerden kaçan bir de Count Basie albümü de var. Albüm kaydedilmeden önce Ella Fitzgerald, Cole Porter ile tanıştırılır ve yazılan çizilenlere göre Porter, Fitzgerald’a hayran olur. Özellikle diksiyonuna bayılmıştır. Albüm için kurulan orkestra belki ilerleyen senelerde Fitzgerald’a eşlik eden süper orkestralar gibi değildir ancak Amerikalı çikolata renkli -nostalji olsun- şarkıcı öyle bir icra yapmıştır ki, kendinden sonra aynı şarkıları seslendirecek şarkıcılar için aşılması çok zor bir çıta haline gelir ve standartları oldukça yukarıya taşır.
Bu tarz albümlerde hemen dikkat çeken bölüm orta frekanslar oluyor ki, Giglio bu noktada harika bir iş yapıyor. Vokalin genel tonu, kendi içindeki çözünürlüğünün yanında en ufacık bir ayrıntı veya detay gözden kaçmayacak şekilde belirgin sunuluyor. Arka plandaki orkestraya yine tüm detayı ile odaklanmak isterseniz bu da mümkün. Tabii ki üst sınıf bir sistemin mikro anlamdaki detay seviyesini beklemeyin ancak bulunduğu fiyat aralığı için etkileyicinin ötesinde bir durum söz konusu. Vokal ağırlıklı caz albümleri arasındaki geçişlerde bu durum kesinlikle değişmiyor.
Daha büyük orkestralarda yine detay seviyesi hemen dikkat çekiyor. Genel dengeli sunumun yanında özellikle üst frekansların açıklığı ve akıcılığı dikkat çekiyor. Büyük orkestraların altın dönemlerindeki albümlerde gerek orkestranın bir bütün olarak performansı ancak asıl önemlisi solo yapan müzisyenlere odaklandığınızda yine güzel bir sunum söz konusu. Üflemelilere odaklanırsak bence çok iyi bir denge tutturulmuş. Ne aşırı keskin ne de aşırı yumuşak. Tabii ki, Avrupa cazının modern örneklerine gelmeye başlayınca müzisyenlerin o son derece keskin ve absürd tonlarını da başarı ile sunabiliyor. Burada kayıt tabii ki ön plana çıkıyor.
Diyelim ki, erken dönem bir Count Basie albümü dinlediğinizde mesela “Count Basie and the Kansas City 7” albümüne bakalım. Küçük bir orkestranın tüm noktalarına odaklanabilmek mümkün. Bizzat Basie’nin piyanosundan harika tonlar süzülürken yine Freddie Green’in gitarından harika tonlar duyabilmeniz mümkün. The Atomic Mr. Basie gibi bir başyapıta gelindiğinde ise bu defa nereye bakacağınızı şaşırabiliyorsunuz. Müthiş üflemeliler, Sonny Payne ve Eddie Jones’un müziğin arka planını oya gibi işlediği enstantaneler, Basie’nin “Flight of the Foo Birds” gibi şarkılarda şarkıyı bir noktaya getirip soloların önünü açması gibi bir çok kilit noktada kulaklarını son derece keyifli melodiler ile hafif bir sarhoşluk yaşayabilir. Eddie Jones’un çok ön planda olmayan ancak incelikli kontrbasından gelen yumruklara da dikkat!
Klasik müzik tarafında ise bambaşka hikayeler var. Barok dönem gibi daha küçük formasyonlara odaklandığınızda enstrüman ayrımı ve hemen her enstrümanın detay seviyesi tatmin edici. Tonlarda keza aynı şekilde. Büyük orkestralara doğru geçiş yaptığınızda özellikle de koral eserlere, yine orta frekanslardaki etkileyicilik dikkat çekiyor. Çözünürlük anlamında tatmin edici bir performans söz konusu. Burada bir noktada Bobolino Limited Edition’ın sınırları kadar çözünürlük elde ettiğimizi söylemek isterim. Benzer fiyat etiketine sahip Ortofon Quintet ile detay seviyesinde artış elde edebiliyorsunuz. Ancak bu defa orta frekanslardaki o açıklık kayboluyor. Daha üst bir iğne ile her iki detay noktada birden kazanımlar elde edebilmek mümkün. Klasik müzik dinleyicileri özellikle de bu müzik tarzına odaklanan okuyucularımız iğne konusunda biraz kafa yorarak farklı yönleri ön plana çıkartan seçenekleri de mercek altına alabilirler.
Solo piyanoya geldiğinizde ise yine Bobolino, beklentileri fazlasıyla karşılıyor. Detay seviyesi, tonları gerçekten çok başarılı. Sanırım bu iğnenin en etkileyici olduğu alan, solo piyano performansıdır. Bu seviyede bir iğneden beklentilerinizin yükselmesine sebep bile olabilir!
Yine günümüzün popüler tarzları ve elektronik müziklerinde de benzer bir durum söz konusu. Daft Punk, Massive Attack gibi elektronik tarzların farklı bir noktasındaki toplulukların albümler büyük bir denge ve keyifli bir sunuma sahip. Daha şiddetli ve tamamen bas ağırlıklı drum ‘n’ bass denilen tarzlarda ise biraz daha dominant daha ön planda alt frekanslar isteyebilirsiniz. Şansım adına bu tarz müzik dinleyenlerin bu seviyelerdeki pikaplar ile keyif alacaklarını pek zannetmiyorum.
Pop albümlerinde ise alt frekansların başarısı, vokal ağırlıklı olan albümlerde başarılı orta frekanslar ile birleşince gerçekten keyifle müzik dinleyebileceğiniz bir tablo ortaya çıkıyor. Mesela günümüzün popüler şarkıcılarından Katy Perry’nin “Prism” albümünü dinlerken eksiklik bulabilmeniz kolay değil. Bu arada bende bir çok okuyucumuz gibi Katy Perry gibi isimlerin müziğine burun kıvırsam da, bazı canlı performanslarında gerçekten ses rengi ve performansının etkileyici olduğu örneklere de rastlamak mümkün. Adele’nin “25” gibi vokal ağırlıklı pop albümlerinde ise Goldenote Giglio gerçekten etkileyici bir sunuma imza atıyor.
Hazır farklı denemeler yapmışken, iğne konusuna da odaklanıyorum. İlk önce eski dost Denon DL103 ile başlayalım. Bobolino Limited Edition ile tabii ki farklı bir sunum tarzı söz konusu. Vokal ağırlıklı tarzlarda belki orijinal kombinasyonun etkisine ulaşamıyor ancak rock albümlerinde veya benim sevdiğim daha yenilikçi caz albümlerinde daha keskin bir sunuma imza atıyor. Giriş seviyesindeki bir MC iğne ile bile olsa Giglio oldukça etkileyici bir sunuma imza atabiliyor. Bobolino’nun ses renginin pikabın ile genel uyumunu göz önüne alırsak DL103 ve R versiyonu tam anlamı ile bir upgrade olmayacaktır. Merak edenler için hemen ekleyeyim.
Buradan Ortofon’un yeni Quintet serisine doğru yol alıyorum. Ortofon cephesinde yakın zamanda ortaya çıkan bu seri, makul fiyatlar ile MC iğneye geçmek isteyen meraklılara yönelik bir çözüm. Stereo Mecmuası’nda ilerleyen dönemlerde ayrıca konuk edeceğimiz Quintet Blue ile yeni B5 kol gayet güzel bir sinerji sağlıyor. Özellikle büyük orkestra müziğinde detay seviyesinde gerçek anlamda bir patlama yaşanıyor. Buna karşılık orta frekanslar Bobolino ile daha keyifli. Tespitlerime göre Goldenote Giglio bir platform olarak farklı iğneler ile kullanım açısından da oldukça iyi bir potansiyele sahip. Denediğim hemen her iğne ile farklı tatlarda sunumlar elde etmeyi başardım. tabii ki bu sunumlarda, pikabın şasisi, kolu gibi bileşenlerin de önemli katkısı var. İyi bir iğne tek başına bir analog sistemi bambaşka noktalara götüremez. Hem teknik hemde ses anlamında uyum çok önemli.
Tüm bu denemelerden sonra pikabın beraberinde gelen Bobolino iğnenin hemen her müzik tarzında başarılı sunum göstermesi ışığında söyleyebileceğim tek şey, eğer ilerleyen yıllarda iğne konusunda bir upgrade yapacaksanız orta seviye ve üzerini hedeflemelisiniz. Goldenote Giglio bir platform olarak karşılığını veriyor.
Orta fiyat seviyelerindeki pikaplarda bence önemli konulardan bir tanesi iğne anlamında upgrade edilebilmesi. Bunun için kolun bazı özelliklere sahip olması avantaj yaratıyor. Söz gelimi farklı ağırlıkların desteklenmesi ve ince ayar seçeneklerinin bulunması gibi. Söz gelimi Dynavector veya Miyajima Labs gibi firmalardan fiyatı uygun bir model iğne seçeceksiniz. Belirli bir seviyeden sonra bahsettiğim tarz iğnelerden maksimum performansı alabilmek için izleme açısının optimal şekilde ayarlanması gerekiyor. Eğer seçtiğiniz pikabın kol, ek ayar seçeneklerine değil ise, bu size ek bir masraf kapısı olarak dönebilir. Yeni “B-5.1” bu konuda kullanıcısına önemli bir avantaj sunuyor. Kutudan çıkarttığınız haliyle upgrade’e açık.
İlerleyen yıllarda ister Goldnote firmasının kendi iğnelerini, isterseniz de, farklı firmaların orta üst segment iğnelerini Giglio ile kullanabilirsiniz. Sizin müzik zevkleriniz ile tam uyuşacak bir iğneyi bu platform ile kullanırsanız, muhtemelen pikapla çok uzun seneler mutlu mesut yaşarsınız.
Gelelim olayın maddi boyutuna. Goldenote Giglio artı Bobolino Limited Edition Haziran 2016 itibarı ile 5.160 Euro’luk bir fiyat etiketine sahip. Masif ağaç yerine standart versiyonunu alırsanız 500 Euro daha az ödüyorsunuz. Bu fiyatın içerisine başarılı bir kol, fiyatına göre gerçekten başarılı bir performans gösteren bir iğne ve son derece şık aynı zamanda harika bir platform alıyorsunuz. Genel olarak pakete bakarsanız başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Giglio’nun bulunduğu fiyat segmentinde ciddi seçenekler ile rakip olduğunu söylemek lazım. Artı eksi 500 ila 1.000 Euro’luk bir bütçe ile çok fazla seçeneğe ulaşabilmeniz mümkün. Peki bu durumda Giglio tercih edilir mi. Giglio’nun avantajları, paket olarak son derece dengeli ve açık bir sunuma sahip olması ve özellikle orta frekanslarda çok başarılı bir performans sunması. Kolun ileriye yönelik farklı iğnelerle uyum sağlayabilme potansiyeli de önemli bir avantaj. Görsel anlamda göze çok hoş gözüken tasarımının altında özellikle titreşim ile mücadele konusunda alınmış bir çok önlem olması da dikkatlerden kaçmamalı. Uzun lafın kısası, bu seviyelerde bir pikap satın almayı düşünüyorsanız Goldenote Giglio kesinlikle listeye alınması gereken bir pikap. İtalyan üreticinin analog tarafındaki en başarılı ürünlerinden bir tanesi olmuş Giglio.
düzeltme: Goldenote Giglio pikap artı koldan oluşan paket 4.500 Euro bu pakete eklenen Bobolino Limited Edition iğne 660 Euro fiyat etiketine sahiptir.
Goldenote Giglio
Wow & Flutter: 0,02% Rumble: -80dB Speed: 33-1/3 and 45 rpm +/-0,1% Speed changing: electronic with fine pitch control Transmission: 70 shores elasticity rectified black polyvinyl belt Power Mains supply: 100/115/230V, 50/60Hz, depending on market destination and not convertible Power consumption: 20W max Motor: 12 Volt High Torque synchronous externally powered Platter: acrylic Ultra Dead Design Sustarin® 23mm height Platter spindle: special Split-Spindle™ clamping the platter Platter bearing: finely Polished bronze
Fiyat: 4.500 Euro (Haziran 2016 itibarı ile KDV Dahil)
Tesilci: Fil Elektronik / www.filelektronik.com
Bir yorum ekleyin