Franco Serblin kullanım kılavuzunda hoparlörün konumlandırması konusunda toe-in yani içe doğru çevirme konusunun üzerinde özellikle durmuş. Normal dinletilerim sırasında fotoğraflarda gözüktüğünden daha fazla çevrilmiş halde kullandım. İkinci olarak pişme süresi konusuna dikkat çekmek istiyorum. Hoparlörü ilk kurduğum zaman ile 10 gün sonrası arasında çok ciddi bir fark oldu. Scan-Speak tarafından üretilmiş özel ünitelerin pişme süreleri zaten meşhurdur. Ben hoparlörü geri gönderirken bile hala biraz zaman vardı pişmelerine belki de!
Hoparlörün sürülmesi çok zorlu değil. En azından klasik “Minima” veya “Electa” kadar zorlu değil. Ben hem solid-state amplileri hemde lambalıları kullandım. Hatta geçenlerde ayrıntılı incelemesini yayınladığım Jadis Orchestra ile müthiş bir sinerji oluşturdular. Tabii ki kendi amplifikatörüm ile de dinlemeyi unutmadım.
İlk olarak Valer Sabadus’un To Touch To Kiss To Die albümü ile başlamak istiyorum. Albümde barok dönem mercek altına alınarak Purcell, Poole, Mattis ve Downland’tan İnngilizce şarkılar seçilmiş. Çok minimal bir orkestrasyonla Valer Sabadus’un müthiş kontrtenor sesi ön plana çıkartılmış. Oehms Classics tarafından yayınlanan bu özenli albüm, Accordo’nun tonlarına bir göz atmak için biçilmiş kaftan. Ortaya çıkan sonuç muazzam. Vokaller özellikle Orchestra kadife gibi. Muhteşem bir detay seviyesinin yanında kayıttaki arp muhteşem tınlıyor. Hoparlör neredeyse odanın içerisinde yok olmuş durumda. Goldnote S1 Signature ile de sonuç değişmiyor. Sunumdaki zerafet durmaya değer. Buradan benzer bir tarz bir albüme geçiyorum. Arianna Savall’dan Peiwoh. Bu albüm ile alakalı yazımda şöyle bir cümle var. Albümün ilk şarkısı olan Preghiera’yı dinlediğimde ağzım açık kaldı. Franzisken tarikatının kurucusu olan Francisco de Asís tarafından yazılmış şiire Arianne Savall öyle bir beste yapmış ki eminim albümü dinleyen herkesin ağzı açık kalacaktır. Tabii ki arpın inanılmaz huzur veren sesi, soprano olan Arianna Savall’ın sesi ile birleşince ortaya huzur dolu bir müzik çıkıyor. Siz bu şarkıyı bir de Franco Serblin Accordo ile dinleyin. Kendi 3W’lık 2A3 amplimi denemeye karar veriyorum. Evet ses şiddeti bir miktar azalıyor ancak ortadaki ses ve tonlar muazzam. uzun senelerden beri böylesine keyifli bir ses duymamıştım bu boyutlardaki bir hoparlörden.
Mstislav Rostropovich’in, Gennadi Roshdestvensky yönetimindeki Moskova Radyosu Senfoni Orkestrası eşliğinde Dvorak’ın Si Minör Çello Konçertosunu yorumladığı plak, Mstislav Rostropovich Limited Edition‘a bir bakış atalım. Rus Melodiya plak şirketi tarafından 180Gr’lık plağa basılan eser son derece özenli yapısı ile dikkat çekiyor. Gerek lambalı gerekse de solid state amplifikatörler ile bu plağı dinlemeye başlıyorum. Öncelikle hoparlörün kağıt üzerindeki teknik değerleri ile duyduğum ses arasında bir ilişki kurmak zor, özellikle de alt frekanslar için. Orkestranın detay seviyesi hele ki çello özelinde ortadaki tablo muazzam. Kemanlar içinde çok rahatlıkla aynı şeyi söyleyebilirim. Monitörler yine ortadan kaybolmuş gibi. Çok etkileyici. Tabii ki bu kaydı çok farklı kombinasyonlarda dinleme fırsatım olmuştu. Belki alt frekanslar insanın başını döndürecek kadar etkileyici değil. Ancak hoparlörün boyutu gözönüne alındığında sonuç yine de şaşırtıcı.
Hoparlörü biraz zorlamaya karar verdim bu noktada. Monterverdi Choir & Orchestra tarafından seslendirilen Handel’in “Dixit Dominus” eserini mercek altına alıyorum. Özellikle esere ismini veren “Dixit Dominus” bölümüne bakıyorum. Eser bir kilisede kaydedilmiş, müthiş koral bölümler aynı anda arka plandaki harpsichord’un çekiçlerinin metal plakalara dokunması odanın içini dolduruyor. Kemanlar müthiş detaylı. Hemen ardından “Gloria Patri et Filo” bölümü var. Son derece ağır bir organ açılışının ardından bayan vokallerin devre girmesi, ardından erkek vokaller ve yükselen pasajlar. Tabii ki sözkonusu kilise orgu olunca bunu hifi dünyasında layıkı ile dinleyebilmek kolay olmuyor. Sözkonusu olan Franco Serblin Accordo gibi küçük boyutlu bir bookshelf olunca hayat daha da zor. Şuna bakıyorum, ortada lezzet var mı? Evet var, tabii ki orgun o alt frekanslarda insanın ayaklarını titreten etkisi yok. Ancak bu boyutlardaki hangi bookshelf’te var ki?
Jazz müzik sevenler, özellikle küçük formasyonları hele ki vokal caz sevenler bu hoparlör acayip çalıyor. Denemelerim sırasında kendimi hoparlörlerin büyüsüne öyle bir kaptırmışım ki, sabaha karşı yattım. Şunu söylemek isterim, bu tarz bir hoparlör alacak bütçeniz yoktur veya bookshelf hoparlör sevmiyorsunuzdur, ancak bir vakit ayırıp şu hoparlörü dinleyin. Hifi kültürü adına dinlenmesi gereken bir hoparlör. Billie Holiday’in efsanevi Lady Sings The Blues albümünden bahsedelim mesela. Albümde öyle bir şarkı var ki, “Strange Fruits” Holiday’in sesiyle insanın ruhuna işliyor. Mutlaka caz severler bu şarkıyı biliyorlardır. Ancak ben hikayesinden bahsetmek istiyorum. Bu şarkı ne için yazıldığını bilmemizi gerektiren bir şarkı.Şiir bir öğretmen olan Abel Meeropol tarafından kaleme alınmış. Şiir Amerikan ırkçılığından özellikle de Afrikalı Amerikalılara uygulanan ırkçılık ve şiddetten bahsediyor. Linkini verdiğim yazıma Türkçe çevirisi mevcut. Şiir zaten etkileyici, bir de üzerine Billie Holiday’in sesi eklenince daha da dramatik hale geliyor. Accordo öylesine çalıyor ki, oturduğunuz yerde kalmanız söz konusu.
Büyük orkestralar döneminde de aynı etki devam ediyor. Hele ki solo piyano albümlerinden falan bahsetmek bile istemiyorum. Tonlar, katmanlar gerçekten duyulmaya değer. Daha modern ve serbest dönemlere geldikçe benzer etkilerden konuşabilmek mümkün değil. Uç noktalarda elektrikli bas ve gitar gibi enstrümanların da araya girdiği kaotik albümlerde bile bu hoparlör dağılmadan çıkabiliyor. Tabii ki kule tipi bir hoparlörün gövdesini aramamak lazım. Dinlemedim ama “Ktêma” bu konularda büyük ihtimalle daha beceriklidir. Ancak bir noktada bookshelf hoparlörlerin sahnesi ve zerafeti insanı kendisine bağlıyor. Hayatım boyunca kullandığım hoparlörlerin bir çoğu bookshelf idi ve onları eksikleri ile kabul edip mutlu mesut yaşamıştım. Franco Serblin Accordo işte böyle bir hoparlör. Eksiklikleri var mı var, ancak artıları öylesine baskın ki, bir süre sonra aşık ediyor sizi kendisine…
Rock müzik dinleyenler için geleneksel bookshelf tasarımlarının kısıtlamaları söz konusu. En ekstrem tarzları bile dinlerken hoparlörün hızı çok çok iyi. Tonlar muazzam. Sadece daha modern albümlerde biraz(cık) daha fazla alt frekans olsa daha iyi olur diyebilirsiniz. Söz gelimi 1970’lerin rock müziğini ele alalım. Deep Purple’lardan, Led Zeppelin’lere Black Sabbath’tan The Who’ya kadar aklıma gelebilecek hemen her albümden bölümler dinledim. Bir bookshelf’in verebileceğinden çok daha fazlasını sundu bana bu şık hoparlörler. Tonları falan söylememe gerek yok, gitarlar muhteşem tınlıyor, ziller, davullar muazzam. Bazı okuyucularımız daha fazla bas arayabilir ama açıkçası ben aramadım. Dediğim gibi senelerce bookshelf’ler ile yaşamış bir insan olarak Accordo bambaşka bir noktada ancak tabii ki tatmin olmayanlar olacaktır. Daha sert ve günümüz albümlerinde ise bookshelf bir hoparlörün dezavantajları ortaya çıkıyor. Franco Serblin Accordo’da da durum farklı değil.
Elektronik müzik de dinleyenler için, türün çok uçlarındaki örnekler belki çok keyif vermeyebilir ancak örneğin Portishead gibi örnekler dinliyorsanız ne olduğunuza şaşabilirsiniz. Vokaller bambaşka bir nokta, arka planda kullanılan sample’lara odaklanıp tek tek ne çaldıdığını duyabileceğiniz bir detay seviyesi mevcut. Günümüzün popüler albümlerini dinlemeyi seviyorsanız yine mutlu olacağınız bir tablo söz konusu. Adele’nin “25” albümünü bir dinlemeniz yeterli. Ortada müthiş bir performans var…
Franco Serblin Accordo bir geleneğin son üyesi. Belki de doruk noktası. Sonus Faber’in erken dönemlerinde onları efsane bir üretici haline getiren Minima, “Electa” ve “Electa Amator” ardından “Extrema” son olarak da “Guarneri Homage” diye giden bir zincirin son halkası. Saydığım tüm bu hoparlörler içerisinde dinleyip fikir sahibi olduklarım ve sahip olanlarla konuştuklarımdan hareketle bu hoparlörlerin çok doğru çalan, son derece gövdeli oldukları gibi tanımlamalar duyamazsınız. Ancak her birinin ayrı bir büyüsü vardır ve sahip olanlar bir şekilde eksikliklerine rağmen o hoparlörlere hala aşıktırlar. Accordo içinde aynı şeyleri söyleyebilirim. Performansındaki zerafeti, tonlarını, hoparlörün aslında orada olup bir şekilde kaybolmasını kelimelere dökebilmek kolay değil. Eksiklikleri yok mu, tabii ki var. Ancak artıları öyle bir ağırlıkta ki, tüm o eksiklikler umurunuzda bile olmuyor. Ben bir müziksever olarak dinlediğim her türlü absürd müziğe rağmen Accordo’nun eksikliklerini kabul edip onunla yaşarım mesela. Gün sonunda dinleyeceğiniz bir Ella Fitzgerald albümü veya bir Mississippi John Hurt albümü içinizin yağlarını öylesine eritiyor ki, eksiklikler falan unutuluyor.
Franco Serblin Accordo’yu konumlandırmak için biraz vakit harcayacaksınız. Sürmek belki çok zor değil ancak siz gerek kaynak gerekse de amplifikatör tarafında daha iyi besledikçe Accordo’nun performansı da artıyor. Erken dönem Serblin tasarımlarının aksine daha mütevazi güçlere sahip lambalılar ile de harika sonuçlar alabilmek mümkün. Hatta ben olsam direkt olarak lambalı ile eşlerdim.
Franco Serblin Accordo tasarımıyla, sesi ile son derece zarif bir hoparlör. Küçük boyutlu bir bookshelf tasarımı olsa da, sesi boyutundan çok daha büyük. Küçük formasyonlar, hem caz hemde klasik müzik, vokal ağırlıklı tarzlarda bu hoparlör ile karşılaştırabileceğim çok az hoparlör dinlediğimi söylemeliyim. Bambaşka sesler, tonlar duyuyorsunuz. Etkilenmemek mümkün değil. Tabii ki bunun bir karşılığı var. Mayıs 2016 itibarı ile KDV dahil 7.500 Euro. Tamam kabul ediyorum ülkemiz şartları için yüksek bir tutar en azından bir çoğumuz için. Ancak şu da bir gerçek ki, bunun karşılığında tarifi zor görsel bir şölenin yanında bambaşka bir dünyadan bir ses elde ediyorsunuz. Duyduklarımı tarif edebilmem gerçekten çok güç. Haddimi aşıp dünyadaki en iyi hoparlör veya hoparlörlerden bir tanesi olduğunu iddia edemem ancak bu hoparlörde farklı bir gizem var. Beraber geçirdiğiniz her saat ona biraz daha fazla aşık oluyorsunuz. İstanbul’da yaşayan bir kaç arkadaşıma da söylediğim gibi, eğer vaktiniz ve imkanınız olursa lütfen bir saatinizi ayırıp Extreme Audio’ya uğrayın ve bu hoparlörü dinleyin. Belki hayatınız boyunca sahip olamayacağınız bir hoparlör olabilir ancak zarif tonlarını ve bir anda ortadan kaybolmasını duymanızı tavsiye ederim. Bookshelf tarzı hoparlörlere ilgim her zaman olmuştur, bir çok önemli hoparlörü de zaman içerisinde dinleme fırsatı buldum. Ama Accordo bambaşka bir dünya ve o dünya insanı kendisine gerçekten aşık edecek kadar güzel…
Franco Serblin Accordo
Frequency Response: 40Hz-33KHz, in room Nominal impedance: 4 ohm Sensitivity: 87dB/1W/1m Minimum power amplifier: 20W/channel Speaker dimensions: 36x19x36cm (HWD) Stand height: 74cm Wheight unpacked: 16Kg speakers + 16Kg stands packed: 20Kg speakers + 20Kg stands Finish: Solid walnut – Metal parts of chrome and aluminium. Grey Multilayered hardwood – Metal parts of chrome aluminium
Fiyat: 7.500 Euro (KDV Dahil) Mayıs 2016 itibarı ile
Temsilci: Extreme Audio / www.extreme-audio.com
Bir yorum ekleyin