İlk ciddi pikabımı 1983 yazında almıştım: Technics SL-D2. Bu vesileyle, 80 öncesi öğrenci hareketlerindeki bazı performanslarımı saymazsam, devlet otoritesine karşı ilk ciddi suçumu da işlemiş oluyordum. Bırakın böyle ithal malı bir elektronik cihaz almayı, cebinde Marlboro sigarasıyla yakalananların bile içeri tıkıldığı askeri cunta günleriydi. İri bir omuz çantasına gazete kağıdına sarıp sarmalayıp tıkıştırdığım pikabı, polis ve asker kontrollerini atlatıp eve kadar nasıl getirdiğimi ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Bu tür alışverişler el altından, büyük gizlilik içinde yapılıyordu ve satıcıya körü körüne güvenmekten başka çareniz yoktu. Pikabın doğru dürüst çalıştığını ilk kez evde teyit edebildim bu yüzden.
Sonra bir Rotel RP-3000’im oldu. Londra’da bir mağazadan aldım; demo malıydı. Otel odasında parçalara ayırıp, yine gazete kağıtlarına sarıp gövdeyi omuz çantasına, geri kalan parçaları valizin çeşitli bölümlerine tıkıştırıp geçirdim gümrükten. İstanbul’da kolunu SME 3009’la değiştirdim, Roksan Shiraz iğneyle dinledim yıllarca. Sonra bir Michell GyroDec aldım. Fetiş bir pikaptı, eve gelen konuklar gözlerini alamıyorlardı. Üzerindeki Rega 300B kol hem Shiraz hem de Clearaudio iğneyle gayet güzel çalıyordu. Ama çevremde neredeyse herkes dijitalle sarhoş olmuştu, zaten plak bulmak da zordu, ben de gittikçe daha az plak dinler oldum. Sonra bir süre koptum hi-fi dünyasından.
Geri döndüğümde ortalarda 100 bin dolarlık pikaplar dönüyor; piyasaya sürülen bir sürü yeni albümün yanında gençliğimin, hatta çocukluğumun plakları yeniden basılıyor; Stereophile, Michael Fremer’ın Analog Corner’ıyla yetinmeyip Analog Planet adlı bir internet dergisi çıkarıyordu. Plak yeniden doğmuştu; hem de ne doğuş. Benim için sürpriz olan bu gelişmenin de etkisiyle pikabımı yenilemeye karar verdim ve araştırma süreci başladı. Ancak belirli kararları peşinen vermiştim: Öyle diski bir yerde, motoru başka yerde, bilmem kaç parçadan oluşan modern teknoloji bir pikap almayacaktım. Daha önce de yazmıştım; hayatı basitleştirmeye karar vermiştik bir kere.
Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımın iki efsanesi vardı: Garard ve Thorens. Daha spesifik olmak gerekirse; Garrard 301 ve Thorens TD 124. O yıllarda Garrard 301’e rast gelmem mümkün olmadı, ama Thorens TD 124’ü SME kol ve Stanton iğneyle bir tanıdığın evinde dinleme şansım oldu. Amplifikasyonu hatırlamıyorum, ama hoparlörler Kef Reference 105’ti ve harikulade bir ses çıkıyordu sistemden. Anıların depreşmesiyle Thorens TD 550’ye meylettim.
Pikap değerlendirmesi yapmak hi-fi dünyasının en çetrefil işlerinden biri. Birbirini etkileyen üç unsurla uğraşıp duruyorsunuz: Kafa, kol ve gövde. (Kafa’yı cartridge’in karşılığı olarak kullanıyorum; stylus’ın karşılığı olarak da iğne sözcüğünü kullanacağım. Aslında pikap yerine plakçalar demeyi tercih ederdim, ama alışkanlıkları daha fazla zorlamamak adına böyle bırakıyorum). Bazı kollardaki değiştirilebilir kafa sürücü (head shell) ve fono kablosu konusuna hiç girmiyorum. Birbirini etkileyen bu kadar çok parametrenin olduğu bir cihazın tek başına performansını saptamak da biraz el yordamı, biraz deneyim ve çoğu zaman da sezgiyle mümkün oluyor. İşin aslı şu ki, en nihayetinde kafanın performansını duyabilmektir aslolan. Kafa sürücü, kol, gövde gibi diğer unsurların varlığı, kafanın marifetlerini sergileyebilmesi için kendilerini yok ettikleri sürece anlamlıdır. Bu tez çerçevesinde diyebiliriz ki pikap, kafa ve kol değişimlerini ne ölçüde yansıtabiliyorsa, yani ne denli kendinden bir şey ekleyip çıkartmıyorsa, o kadar iyidir. Tabii aynı önerme kol için de geçerli. Ancak, iğneyi plağın üzerine gökten zembille indiremeyeceğimize göre, sese etkisini duymak istemediğimiz bu parçalara, kendilerini yok etmeyi başardıkları oranda para vermeye devam edeceğiz. Paradoksal bir durum velhasıl.
TD 550, Thorens’in, “high-end” ifadesini kullandığı tek ve en üst modeli. Hakkında rastladığım incelemelerden biri 6Moons’da Ken Micallef tarafından 2008 yılında yapılmış ve pikap, Blue Moon ödülüne layık görülmüş. İnceleme sırasında pikapın üstünde EMT’nin TSD15 iğnesi ve Ortofon AS-309S 12” kolu varmış. Hi-fi News büyük övgüyle söz etmiş. Stereoplay dergisi de sonik performansını “Absolute Spitzenklasse” yani mutlak en üst sınıf kategorisine yerleştirilmiş (bu iki derginin değerlendirmesi Thorens için Da Vinci tarafından üretilen TP 125 12” kol ile).
TD 550 çift askılı esnek alt kasalı (süspansiyonlu), kayış sürümlü bir pikap. Yani yeni trendin aksine oynak bir cihaz. Ancak yüksek kütleli pikaplar trendine o kadar da sırtını dönmemiş. 6,2 kg ağırlığındaki diski ve toplam 22 kg ağırlığı ile eskinin teknolojisiyle yeniyi birleştirmiş görünüyor. Esnek alt kasa ve kolun bağlandığı platform karbon fiberden yapılmış, böylece titreşim mümkün olan en az seviyeye indirilmiş. Duruşu bayağı şatafatlı, değerli bir parça olduğu her halinden belli. Monte ederken ağır diski yerine dikkatlice, elinizden kaydırmadan oturtmanız gerekiyor. Sonra da gövdenin ve diskin teraziye alınması işi var ki, onu da gövdenin üst yüzündeki vidalarla kolayca yapabiliyorsunuz. Pikabın altına girip ayaklarını filan çevirmeniz gerekmiyor. Ben, kutudan çıkan su terazisi yerine Clearaudio’nun daha geniş yüzeyli terazisini kullandım ayar yaparken. Bunun dışında kalan her şey çocuk oyuncağı. Devir seçimi (33 ya da 45) ön yüzündeki tuşlardan birine basmak suretiyle yapılıyor. Ayrıca kasanın arkasından ince ayar yapmak da mümkün. Ancak kullandığım süre içinde hiçbir ince ayara ihtiyaç duymadım, devir her zaman stabildi.
Pikabı Ortofon TA-210 12” kolla ısmarlamıştım (kolun bağlantısı kasanın arkasındaki RCA ve XLR terminallere yapılmış geldi), dolayısıyla kol montajı, fono kablo filan gibi dertlerim olmadı. Hatta son zamanlarda GyroDeck’te kullandığım Ortofon Cadenza Bronze kafayı, yine Ortofon’un sadece kendi bazı kafaları için ürettiği, ileri geri ayarı bulunmayan LH-10000 kafa kızağıyla ithalatçı firma Sigma’ya gönderip Asım Bey’den montajını ve ince ayarını yapmasını rica ettiğim için bana, dinlemek dışında gerçekten yapacak iş kalmadı. Hiç de odyofil olmayan bu “tak ve çal” durumu, birçok okuyucunun gözünde pikabın ciddiyetine gölge düşürecek, bunu biliyorum. Ama ciddiye alınması gereken bir pikap bu; hem de çok…
Pikabı farklı bir kafayla denemeye kalktığımda başıma gelen küçük üretim kazasından bu yazıda söz etmeyeceğim, ama merak edenler buraya tıklayabilirler..
Mecburen Ortofon TA-210 ile ilgili de birkaç kelam etmem gerekiyor burada. TA-210 basbayağı karaktersiz bir kol. Alüminyumdan yapılmış tüpünün içine kauçuk enjekte edilmek suretiyle neredeyse titreşimsiz bir ortam elde edilmiş. Basit, düz kafalı bir tasarım. Plak üzerinde iz sürme becerisi çok iyi. Tek dezeavantajı azimuth ayarı yapmaya müsait olmaması, ama onu da Ortofon’dan ya da başka markalardan tedarik edeceğiniz azimuth ayarlı bazı yüksek sınıf kafa sürücülerle halledebilirsiniz.
Bir yorum ekleyin