DH Labs Silversonic BL-1, T14 ve Encore


Stereo Mecmuası’nda en zorlandığımız incelemeler genelde kablo incelemeleri oluyor biliyorsunuz. Sistem bileşenlerine kabloları takmak çıkartmak bir dert olsa da, sistemlerimizin nihai performansı elde etmek için çok önemli hatta olmaz ise olmazdır kablolar. Her zaman yazdığım gibi kablo konusunda tek bir doğru yok. Hifi dünyasında bol bol tartışılan bir konu hatta en çok tartışma kablolar üzerinde gerçekleşiyor. Ben sistemler oluşturulurken kablo seçiminin önemli olduğunu düşünenlerdenim, ancak onlara gereğinden fazla önem verilmesi veya tam tersi hiç önemsizmiş gibi değerlendirilmesi gibi iki uç noktaya da oldukça uzağım. Benim amacım denediğim kablolar hakkındaki görüşlerimi paylaşarak, sizlerinde bu kabloları mercek altına alarak kendi sistemlerinizde denemeniz.

Bu yazımda sizlere Amerikalı DH Labs ürünlerinden bahsetmek istiyorum. İlk önce firmayı tanıyalım;

DH Labs firması 1992 yılında kuruluyor. Firmanın amacı yüksek performanslı ses ve video kabloları üretmek. Firmanın bir diğer amacı fiyat performans oranı yüksek kablolar üreterek, meraklılara kendisinden daha pahalı ürünlerden daha iyi sahne, dinamik ve tonal denge sunmak. Amerikalı üretici bunu sağlayabilmek için mümkün olan en yüksek teknolojileri kullanmaya buna karşılık ürünlerin fiyat etiketlerini makul seviyelerde tutmaya çalışıyor. Son yıllarda ülkemizde de sevilen kablolardan bir tanesi olmayı başardı DH Labs. Bende farklı sistemlerde DH Labs ürünleri dinleme ve inceleme fırsatı bulmuş olsam da, bu kez kendi sistemimde mercek altına almak istedim.

Timpani ile iletişime geçtim ve DH Labs’ın giriş seviyesinin hemen üzerindeki ürünlerini test etmekle başlamaya karar verdim. Sadece güç kablosunda giriş seviyesindeki modeli tercih ettim. İlerleyen aylarda DH Labs’ın referans kablolarını hatta dijital kablolarını da mercek altına almayı planlıyorum. Hakancez PC Audio Dünyasında yazı dizisine başlayınca benden dinlemeye pek alışık olmadığınız DAC, yazılım ve dolayısıyla USB kabloları gibi ürünler hakkında yazılar okuyacaksınız. DH Labs bu alanda başarılı ürünleri ile dikkat çekiyor. Neyse sürprizlerimiz çok :)

Bu yazımda sizlere BL-1 ara bağlantı kablosu, T-14 hoparlör kablosu ve Encore güç kablosundan bahsedeceğim. Yazının sonlarına doğru sürpriz bir ürünümüzde var. Her üç kablo elime ulaşır ulaşmaz hemen yakma işlemlerine başladım. Kablolarda bu süreler oldukça uzayabiliyor ve bu amaçla üretilmiş cihazlar hayatımızı kolaylaştırıyor. BL-1 ve T14 kabloları Blue Horizon markalı kablo yakma cihazında pişirmeye soktum. Elektrik kablosunu ise neredeyse 24 saat hiç kapanmayan bilgisayarıma bağladım. Ara bağlantı kablosu ve hoparlör kablosu toplam 3 gün, elektrik kablosu ise neredeyse 1 hafta boyunca çalışmaya devam etti. Ancak her zaman kabloları sisteminizde yakmanız daha doğru bir süreç. Bazen bu süreç uzayabiliyor ama sabretmek gerekli.

Arabağlantı ve hoparlör kablolarını beraber yakmak zaman kazandırıcı ve hayat kolaylaştırıcı.

Bu incelemede 3 farklı bileşen deneyeceğim için öncelikle her birini teker teker dinledim. Ardından tümünü sistemime entegre ederek ayrıntılı dinlemeler yaptım.

İlk olarak Silver Sonic BL-1 ara bağlantı kablosu ile başlamak istiyorum. Kablo koyu mavi hatta lacivert denilebilecek bir renge sahip, uçları ise DH Labs’ın istenirse ayrı olarak satın alınabilen metal renkli konektörleri ile sonlandırılmış. Kabloyu eğip büktüğünüzde hemen eski foruma geri dönüyor. Özellikle çok karışık ve çok katlı müzik sistemlerinde bu eğilip bükülmeler bazen ezilme hatta kopmalara yol açabiliyor. BL-1’de bu tarz bir sıkıntı yaşamak pek mümkün değil. Kablo oksijenden arındırılmış bakır üzerine gümüş kaplı teller içeriyor. Üreticinin verdiği bilgiye göre çok özel bir ekranlama uygulanmış. Kabloyu sistemime takar takmaz ilk dikkatimi çeken arka plan sessizliği oluyor. Bu durumu görünce kabloyu CD çalarımdan söküp hemen pikap katım ile step-up transformatörüm arasında kullanmaya karar verdim. Pikap kurulumumda da aynı durumu gözlemledim. Bu durum çok önemli benim açımdan. Pikap dinlerken uzun zaman hum problemi yaşamış ve çözümünü bir türlü bulamamış olmanın verdiği çileyi benzer sorunları yaşayan okuyucularımız anlayacaktır. İlk adımda dinlemelerimi pikap üzerinde yoğunlaştırdım ve arkasından kabloları CD çalarıma bağlayarak denemelerime devam ettim.

Silversonic BL-1 ara bağlantı kablosu

Sessiz arka planın yanında hiçbir frekans aralığının öne çıkmaması ve dengeli performans dikkat çekiyor. Son dönemlerde sıklıkla bahsettiğim tonal denge kavramını burada da ön plana çıkartacağım. Kaynaklardan gelen sinyal ile hoparlörden çıkan sese giden yolda çok müdahale eden kablolar ile denk geldim geçmişte. Bu tam olarak uzak durmaya çalıştığım ve hatta kaçmaya çalıştığım bir durumdur. Sistemle kablolar tanışıp kaynaştıkça detay seviyesi dikkat çeker hale geliyor. Bas performansı daha ilk dakikalardan dikkat çekici. Sistemin sahnesi benim sevdiğim gibi ortalanmış halde durmaya devam ediyor. Kabloların sisteme katkısı kesinlikle steril bir detay artışı değil. Sistemin müzikal tonlarına yüksek detay seviyesi ile katkı yapıyor kablolar.

Timuçin Şahin ve beşlisinin yeni albümü “Inherence”tan bahsedeyim sizlere. Albüm, Alman “Between The Lines” plak şirketinden BTLCHR 71233 katalog numarası ile yayınlandı. Albümde tanıdık isimler görüyoruz, alto saksafonda John O’Gallagher, davulda Tyshawn Sorey, basta Christopher Tordini ve trompette Ralph Alessi. Albüm hem çok başarılı hemde kayıt son derece keyif verici. Albümden “My Left Foot”, şarkısını ele alalım. Daha ilk dakikasından itibaren sizi içerisine alıyor. Çok enerjik ancak bu enerji şarkının alt yapısında davulcu Tyshawn Sorey’in performansını gözlerden kaçırılmasın. Oldukça uzun şarkı defalarca farklılaşıyor hatta bu şarkının melodilerinden ayrı bir albüm bile yapılabilir. Şarkının en büyük güzelliği üflemelilerin performanslarına odaklanma imkanı vermesi. Ralph Alessi’nin eski ile yeni arasında bir yolculuk yapmamızı sağlayan uzun session’larına dikkat. Şarkı bir kaç önemli kırılmaya sahip. Özellikle şarkının orta bölümünde bir anda yönün değişmesi ve sona doğru temponun adım adım yükselmesi şarkıyı pür dikkat dinlememize çok olumlu etki etkilemiş. Ziller yerli yerinde son derece detaylı. Oda içerisinde uçuşan notalar insanı albümün içerisine daha fazla sokuyor. Farklı enerji, dinamik bir sunum ile keyfinizi yerine getiriyor. Performans son derece tatmin edici.

Silver Sonic T-14 hoparlör kablosu daha sistemime takar takmaz dikkatimi çeken bir kablo oldu. Bunun en önemli sebebi sistemimde çok uzun senelerdir aynı hoparlör kablosunu kullanıyor olmam ve kablonun sistemim ile çok iyi bir sinerji sağlamasıdır. Bu kulağımda öylesine kalan bir ses ki, sistemime taktığım bir hoparlör kablosunda hoşuma gitmeyen şeyleri çok kısa zaman içerisinde duyabiliyorum. T-14 sisteme takar takmaz, neredeyse kaldığımız yerden devam edelim hissi veren bir kablo oldu. Sistemde kullandığım kablonun oldukça üst düzey ve nadir bulunur bir kablo olduğunu göz önüne alırsanız çok alışkın olduğum bir durum değil.

Silver Sonic T-14 hoparlör kablosu

Silversonic T-14 hoparlör kablosu BL-1 ara bağlantı kablosu ile benzer görsel ayrıntılara sahip bir kablo. Tıpkı onun gibi kolaylıkla form alan ancak içerisinde kopma ezilme olmayacak bir yapıya sahip. Yine bakır üzeri gümüş kaplanmış ve aynı şekilde sağlam bir ekranlamaya sahip. Bana gelen örnekler banana konektörlere sahip. Banana mı spade uç mu sorusunu okuyucularımız bize bol bol soruyorlar. Bence hayatınızı hangisi kolaylaştırıyor ise onu tercih edin. Ben son dönemlerde daha çok banana uçları sevmeye başladım, söküp takmak büyük kolaylık.

T-14 daha ilk dakikadan itibaren ayrıntılı sunumu ile dikkat çekiyor. Detaylar yerli yerinde asıl önemlisi baslar gayet başarılı. Punch tabir ettiğimiz uzayıp yayılmayan basları daha ilk dakikalarda duyabiliyorum. Tonlar yerli yerinde, özellikle orta frekanslardaki sıcaklık dikkat çekici.

İngiliz progressive rock devi Emerson, Lake & Palmer’ın 1971 tarihli Pictures at an Exhibition plağına bir göz atalım. Plağın gayet başarılı Speakers Corner yeniden baskısını esas alacağım. Albümün İngiltere’de Newcastle City konser salonunda canlı şekilde kaydediliyor. Albümün açılışı oldukça etkileyicidir. Burada büyük havalı bir org kullanılmış ve konser salonuna 1928 yılında yerleştirilmiş. Sahne ile orgun farklı seviyelerde olmasının getirdiği sorunların yanında asıl komik problem Keith Emerson’ın çaldığı voltaj kontrollü Moog osilatörünün nem ve sıcaklıktan dolayı devamlı şekilde tonlarının kaymasıdır. Bu canlı kayıt isminden tahmin edebileceğiniz üzere Modest Mussorgsky’nin aynı adlı eserinden yola çıkıyor. Müzik konusunda zaten bir şey söylemek mümkün değil ama şarkılar içerisindeki geçişler, tonlar ve hareketlilik bu albümü bir sistem için zorlu bir albüm haline getiriyor. Daha giriş ile ikinci şarkı olan “The Gnome” ikilisinden neredeyse Birkaç albümlük malzeme çıkabilir. Şarkının ilk bölümünü hatırlayın orgun arkasından şimşek gibi çakan davul bölümü ve birlikte arka planda baslar. Şarkı adım adım yükselmeye geçer ve arka fonda seyircilerin çığlıkları bas notaları ile harmanlanır. Bu efsanevi başlangıç insanı oturduğu yerde heyecanlandıran müthiş bir yapıya sahiptir.

Sistemde bu dinamik bölümlerdeki heyecan duyulmaya değer. Bas notaları ve şimşek gibi sağdan sola geçen davul tonları ve arkasından o ayarı kaçan osilatörden gelen fırtınalar. Hepsi odanın içerisinde güzel ve belirgin bir sahne ile sunuluyor. Detay seviyesi başarılı, baslara söylenebilecek bir şey yok. Arkasından müzik yavaşlamaya başlıyor ve sakinlik içerisinde vokaller duyulmaya başlıyor. Zorlu test sürecinden tam not alan T-14’i mercek altına almaya bir ara verip albümü dinleme zamanı. Bir çırpıda iki yüzü bitiyor plağın. Aradan geçen süre içerisinde T-14 hoparlör kablosu sisteme takılı halde geçiriyorum günlerimi. Keyfim son derece yerinde!

İkinci Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız

Tags: