Silverfi Kablolarına Bir Bakış II

Vokallerin ön plana çıktığı hemen her müzik tarzında adım adım Phrygian SX farkını belli ediyor. Youn Sun Nah’ın harika Same Girl albümde farklılıklar çok daha bariz. ACT firmasının kayıtlarında gördüğümüz özen ile birleşen Koreli müzisyenin kendisine özgü vokal tarzı albümü bu tarz denemeler için ideal hale getiriyor. Albümde yer alan “Kangwondo Arirang“ Kore’den geleneksel bir şarkı. Youn Sun Nah’ın ülkesine özlem duyduğundan mıdır bilememekle beraber bu şarkıda dili anlamamanıza rağmen bir duygu fırtınasına yakalanıyorsunuz. Bu fırtınanın içerisinde gerek Elixir gerekse de Phrygian SX son derece başarılı. Ancak Phrygian SX, özellikle üst frekanslarda daha ayrıntılı bir performans sağlıyor.

Jethro Tull-This Was albümünün EMI tarafından yayınlanan çift CD’lik Collectors Edition versiyonu ele alalım. Albümün açılış parçası “My Sunday Feeling”i ele alalım. Albümde şarkının orijinal mono versiyonu ve yeniden düzenlenmiş stereo versiyonu bulunuyor. Şarkıyı hatırlayanlar özellikle eski plaklarda zillerin ne kadar geride olduğunu hatırlayacaklardır. Yeniden düzenlenen versiyonda tizler çok daha belirgin. Bazı sistemler yapısı ve kullananların beğenileri doğrultusunda yeni düzenlemeyi çalarken zilleri, sanki eski düzenlemelerde dinliyormuş gibi geri plana atıyor. Ben genelde tizleri daha belirgin ve ön plana çıkartmaya müsait sistemlere sahip olduğumdan bu tarz albümler benim için önemli bir test. Hemde ne test büyük bir keyifle bir şarkı diyerek başlayıp albüm sonuna kadar devam ediyor. Bu vesile ile tekrar Ünal ağabeyimizi anmış olalım.

Phrygian SX bu noktada gerçekten benim zevkime çok uyan bir performans gösteriyor. Olması gerektiği gibi uzayan, ayrıntılı ziller ilk bakışta dikkat çekiyor.

Haydi buradan harika bir kayda doğru yolculuk yapalım. Bill Evans’ın harika albümü “Waltz For Debby” için Analogue Production’ın yaptığı müthiş baskı ve Paul Motian’ın harika davul bölümleri. Zillerin üzerinde gezinen incecik teller sanki bir adım uzağınızda gibi. Herkes bu kadar tiz ayrıntısı sever mi bilmiyorum ama ben bu durumdan son derece mutluyum. Hayatım boyunca hep horn tize sahip hoparlörler kullandım. Şu an 1970’lerden oldukça güzel bir horn tize sahip bir hoparlörüm var. Eski bir EV/Pyle alamet-i farikası, evet herkese hitap etmeyebilir ama ben mutluyum. Bu tarz sürücüleri ayrıntıya boğabilmek pek kolay değil. Sistemin bu akışı sağlayabilmesi çok önemli. Phrygian SX bu konuda son derece başarılı.

Bu süreç devam ederken Elixir SX-Plus ara bağlantı kablosunu sisteme entegre ettim. Bir haftalık yanma sürecinin ardından artık ilk notları alabilme imkanım oldu. Elixir SX-Plus, daha ucuz model Elixir SX’in bir nevi devamı niteliğinde. Müzikal karakter için şimdiye kadar incelediğim her üç kablo birbirinin takipçisi ancak altını çizdiği noktalar daha farklı. Söz gelimi Phrygian SX yüksek frekanslarda çok ciddi bir detay farklılığı yaratır iken, Elixir SX-Plus bu farklılığı daha dinamik daha canlı bir orta frekans sunumu ile yaratıyor. Üst frekanslar daha kontrol altında, daha yuvarlak hatlara sahip bir alt frekans yanıtı sunuyor.

Sırasıyla Elixir SX, Elixir Plus SE ve Phrygian SX-Plus, kardeş olduğu belli olan ancak farklılıkları çok bariz şekilde ortaya çıkan kablolar. Her üç modelin farklı noktalarda ön plana çıktığını çok rahatlıkla duymak mümkün. Aradaki farklılıklar belirgin. Elixir Plus SE, sistemini daha dinamik çaldırmak isteyenlerin aradığı mid tonlarını arayanların mercek altına alması gereken bir kablo. Gerek bas gerekse de tiz frekanslarda daha dengeli ve hatları yuvarlatılmış bir sunum dikkatimi çekti. Phrygian SX-Plus ile hatlar daha keskin.

Artık sök tak testi yapabilirim. Farklı müzik tarzlarında kısa bir albüm listesi belirlemek ile başladım test sürecine. İlk test plağım büyük orkestra dönemlerinden, Duke Ellington, Count Basie First Time: The Count Meets the Duke. Plak tarihsel öneme sahip; Colombia plak şirketi 1960 yılının yaz aylarında iki müzisyeni buluşturarak bir kayıt yayınlamaya karar verir. Her iki önemli şef kendi şarkı listelerinden 4′er aranjmanı şarkıyı birlikte çalacaklardır.

Tabii kayıtlar sırasında bazı değişikler oldu. Count Basie, 1960′larda caz tarihçilerinin verdiği ismiyle üçüncü orkestrası ile müzik yapıyordu. Bu orkestranın entonasyonu ve birlikte çalma yetisi üst düzeydi. Bazı tarihçiler bu dönem ve sonrasını buluşu az bir dönem nitelendirseler de, özellikle baladların güzelliği ve icrasındaki düzeyin yüksekliği herkesin birleştiği bir noktadır. Albümün başlangıç parçası Battle Royal’in hakkını her açıdan sonuna kadar veren bir icra ile başlıyor. Duke Ellington bestesi olan Battle Royal dev pardon iki dev orkestra için oldukça ritmli, bol swingli ve atışmalı bir yapıda. Dönemin önemli tüm müzisyenlerini bu şarkıda görebilmek mümkün; Johnny Hodges, Thad Jones, Ray Nance, Russell Procope, Jimmy Hamilton, Freddie Green, Billy Strayhorn, Eddie Jones ve daha fazlası. Notalar resmen havalarda uçuşuyor. Count Basie orkestrasının davulcusu Sonny Payne’in solosu ile şarkı sonlandığında bu neydi böyle diyorsunuz.

<İlk Sayfa                                                                           Üçüncü Sayfa>

Tags: