Taş Plaklar: 78 Devirli Plakları Dinleme Konusu Bölüm I

Son zamanlardan gelen çeşitli sorular üzerine taş plaklar ve taş plakların çalınması konusunu ele almaya karar verdim. Öncelikle taş plak nedir sorusundan başlayalım. Plak olarak anılabilecek erken dönem ürünler 19. yüzyılın sonunda ortaya çıkmaya başlar. İlk dönemlerde çok farklı malzemeler kullanılarak üretilen plaklar aynı yüzyılın sonlarına doğru belli standartlara ulaşmaya başlar. Genel olarak kullanılan malzeme de belli bir standart oluşmaya başlar. İlk üretimler belli oranlarda shellac, sunta kesiminden kalan tozlar yani kısaca sunta tozu ve ambalaj kağıtlarının ve mukavva üretiminde kullanılan kağıt ve pamuk bileşenlerinde oluşur. Hemen ardından gelen yıllarda oranlar konusunda da standartlaşma gelir, %25 oranında shellac ve bunun üzerine eşit oranda sunta tozu, kağıt ve pamuk/mukavva karışımı. Bu karışıma bir miktar yağlama malzemesi olarak balmumu eklenir. Balmumu, shellac ile karıştığında tüm malzemeleri bir arada tutabilir hale gelmekte hemde plakların üzerinde pürüzsüz ve yeteri kadar kaygan bir yüzey oluşturur. Shellac malzemesi ise Türkçe karşılığı olmayan bir terim. Çok kısaca anlatmak gerekirse Coccoidea ailesindeki böceklerin dişilerinin özellikle Muson ikliminin hüküm sürdüğü Hindistan ve Tayland gibi ülkelerdeki geniş orman alanlarında ürettikleri ve ağaçlarda sakladıkları bir reçine türüdür.. Shellac reçinesi yapılacak işe göre farklı alkol karışımları ile işlemden geçirilerek sıvılaştırılır. Shellac uzun yıllar boyunca luthier’ler (müzik enstrümanı üreten kişiler) ve mobilya cilacıları için vazgeçilmez bir yardımcı üretim malzemesi olmuştur. İşte bu malzeme plak üretiminde uzun yıllar boyunca kullanılmıştır.

Bizim bugün taş plak dediğimiz plak türünün ilk seri üretimi 1898 yılında Almanya’da başlamıştır. Bazılarına göre Hanover, bazılarına göre Münih ilk seri üretime ev sahipliği yapmıştır. Kent konusunda tam anlamıyla bir fikir birliği olmasa bile ilk üretimin Almanya’da yapıldığı kesindir. 20. yüzyılın başlarında malzeme konusunda bazı farklılaşmalar başlamıştır. Çeşitli fabrikalar mukavva üzerine pamuk, shellac ve balmumunu kaplayarak üretim yapmaya başlar. Bu plakları daha dayanıklı hale getirir. Bu üretilen plaklara İngilizce “Unbreakable” adı verilir. Türkçemize “kırılmaz” olarak çevireceğimiz bu terim zaman içerisinde halk arasında taş plak haline gelmiştir.

Üretimin ilk yıllarında plak çapı 7 inç (yaklaşık 17.5 cm) olarak yapılmaktaydı. 1910 yılında itibaren yeni karışımların ortaya çıkması ile daha geniş çaplı plaklar yapılmaya başlandı. İlk ortaya çıkan 10 inçlik (yaklaşık 25.4 cm) plaklar ortaya çıktı. Bu plaklar sadece üç dakikalık (o dönemde standartlaşmamış 78 devir hızında) kayıt içerdiklerinden özellikle klasik müzik kayıtlarında yetersiz kaldıklarından 12 inçlik (yaklaşık 30.5 cm) plaklar ortaya çıktı. Bu plaklar ise her yüzünde yaklaşık 5 dakikalık (o dönemde standartlaşmamış 78 devir hızında) kayıt içeriyorlardı. Bu dönemde ortada bir karışıklık vardı. Bazı plak şirketleri daha geniş çaplı plaklar ürettiler ancak pikaplarda kullanılan kollar bu plakları okuyamadığından yaygınlaşmadılar. 20. yüzyılın başında 8 inçlik plaklar standartlaşmıştı. Hemen ardından plak şirketleri hızlarla oynamaya başladılar. Daha hızlı okuma daha az kayıt süresi, daha yavaş okuma ise daha uzun kayıt zamanı sağlıyordu. Ancak plak üretiminde kullanılan malzemeler ve üretim aşamasında kullanılan makineler yüzünden gürültü oranı çok yüksekti ve hız yavaşladıkça dayanılmaz hale geliyordu. Sonunda dönemin en büyük plak şirketi Victor firması 10 inç boyutundaki plağı 78 devir hızında çalmayı standartlaştırdı. Sonuçta 3 dakikalık kayıt süresi teknoloji standardı haline geldi. Victor firması ayrıca 12 inçlik plaklarda üretmeye başladı. 20. yüzyılın başından 45 devirlik plakların ortaya çıkmasına kadar geçen zaman içerisinde 78 devir hızı standartlaştı. 1950 yılına kadar süren bu durum 1954’de tüm plak şirketlerinin (aslında büyüklerin demeliyiz çünkü bazı küçük şirketler 1960’lara kadar farklı devir arayışlarını sürdürdüler) tam anlamıyla 45 devir standardına geçmesi ile 78 devir dönemi kapandı. Tabii bu dönemin çok kısa bir süre sonrasında 33 devir standardı da ortaya çıkmıştı. 1950 döneminde plak malzemesi de değişti tabii ki, artık plastik malzeme kullanılmaya başlanmıştı.

Kafanız karıştı değil mi? Biraz daha fazlasına ne dersiniz.

Tüm bu dönem (1950 öncesi taş plaklar dönemi) boyunca ses standardı da yoktu. Bazı plaklar çok daha yüksek çalarken bazıları ise çok düşük ses seviyesine sahiptiler. Bu durum Recording Industry Association of America (RIAA) tarafından kabul edilen standartlar öncesine rastlıyordu. Her plak firmasının hatta üretimden üretime müthiş farklılıklar olmasının sebebi buydu.

Tabii bu karmaşada yeterli değildi. 1925 yılına kadar üretilen plaklarda kullanılan devir 78,26 idi. Bunun sebebi o yıllarda üretilen senkron motorların devri 3.600 idi ve bu devri 46:1 oranında küçülterek (miller, tekerlekler -flying whell- vs o dönemde belt drive tahrik sistemi daha yoktu) 78,26 devir elde ediliyordu. Daha sonraki dönemlerde motor devri 3.000’e düştü. Bu kez 38,5:1 oranında devir düşürülmeye başlandı ve ortaya 77,92 hızı çıktı. Yeni standart devirde 77,92 olmuştu.

İkinci Bölüme Geçmek için Tıklayınız

Tags: