Linn Akurate Digital Stream Player : İnceleme

Linn Akurate Digital Stream Player : Giriş okumak için tıklayınız

Linn Akurate DS: Geleceğin İzleri

Bir kaç ay önce Linn firmasının bilgisayar ortamından dinlenilen müziklerden odyofil bir performans elde edebilmesini sağlayan bir DAC (aslında buna DAC demek ne kadar doğrudur) ünitesi geliştirdiğini, bu cihaza da “Akurate DS” adını verdiğini duymuştum. Hatta CES fuarında test edildiğini ve çok başarılı bulunduğununda söylentileri arkadaş sohbetlerimize konu olmuştu. Acaba bir hifi firması bu yada buna benzer music server’larını ülkemize getirir mi diye düşünürken, ilk adım Timpani Audio’dan geldi. Bir kaç şanslı kişi tarafından izlenen kısa bir dinleti sonunda, Akurate DS’in başarılı bir performansı olduğu haberleri, kısa sürede çeşitli hifi forumlarından ve dijital paylaşım ortamlarından etrafa yayıldı. İlk yorumlar arasında: CD’den FLAC (Free Lossless Audio) formatında bilgisayara kopyalanan müzikleri Akurate DS’le dinlediğinizde, kendisinden daha pahalı olan Akurate CDP’den daha iyi çaldığı şeklindeki söylemlerini de duyunca, bu cihaz hakkındaki merakım giderek artmıştı. Sonuç olarak dijital kaynakta açılan bu yeni yol kaçınılmaz bir sonucun başlangıcıydı. Fakat pek çoğumuz gibi bende bu teknolojinin CD okuyucuları yakalayabilmesi için daha çok yol kat etmesi gerektiğini düşünüyor çok fazlada bir yenilik beklemiyordum.

Linn Akurate gerçekten çok ama çok zarif tasarlanmış bir ürün.

Peki bu cihazı ne zaman dinleyebilecektik? Timpani Audio ile yaptığım telefon trafiği sonucunda, cihazın ancak 2008 Mart ayı sonu gibi ülkemize getirilebileceği öğrenmiş, beklemeye başlamıştım ama bu bekleyişim hiçte uzun sürmeyecekti.
20-21 Mart 2008 Timpani Audio’nun on üçüncü etkinliği kapsamında; Türkiye’de bir ilk gerçekleştirilecek, Linn Akurate DS Linn’in kendi yetkilileri tarafından iki gün üst üste yapılacak dinletilerle tanıtılacaktı. Bu iddialı sunum merakımı iyice arttırmış, ilk günkü dinleti için Timpani Audio’nun yolunu tutmamı sağlamıştı. Akşam 16.58 gibi Timpani’ye giriş yaptığımda; içerideki tanıdık yüzlere gülümsüyor, mekanda bulunan beş sandalyeden birine kurulup, üç kişiden oluşan ilk grubun arasında yerimi alıyordum.

Linn Akurate CD okuyucu

Öncelikle dinletinin yapıldığı sistemden bahsetmek gerekirse; tamamiyle Linn’in Akurate serisinden oluşan bir sistemdi demek sanırım en doğrusu olacak. Linn Akurate 212 hoparlör, Linn Akurate CD okuyucu, Linn Akurate pre-ampli ve 200 watt’lık Linn Akurate 2200 modeli power takımı. Tabii ki bu sistemi destekleyen Ecosse kombinas-yonundan oluşmuş hoparlör ve ara kablolarını da unutmamak lazım. Bilgisayar destekli sistem için ise; herhangi bir teknoloji mağazasından alınmış basit bir dizüstü bilgisayarı ve bağlantı için hiç bir özelliği olmayan ethernet kabloları kullanılmıştı. Bunun dışında isteğe bağlı olarak; kablosuz uzaktan kumanda etmeye yarayan, dokunmatik ekranlı Nokia’nın N8oo.1 modeli bir cihazı sunucunun elinde duruyordu. “Bu cihaz tamamen kullanım kolaylığı için tercih edilebilen bir cihaz. Bunun yerine bilgisayarı da yanımıza alarak sistemimizi kontrol etmemizde mümkün!”

Dinletide kullanılan bilgisayarın ethernet kablosunun sıradan yapısı ve yaklaşık beş metre olması; bu tür kullanımlara da uygun olduğunun bir göstergesi. Başka bir gösterge ise; bu kablonun, sistem performansına olumsuz bir etkisinin olmadığı… Ki bu da benim gibi kabloların önemine inanan biri için oldukça ilginç bir durum! Bu noktada PC kullanmak tek tercih değil tabii ki! Ethernet girişiyle bağlanabilen yüksek kapasiteli NAS “Network Attached Storage” bir hard disk’te kullanılabilir.
Tabi ki bu da çok daha fazla sayıda kayıpsız müzik depolayabilmek demek. Timpani’nin tercih ettiği diz üstü bilgisayar ve Akurate DS arasındaki bağlantı ise bir ethernet kablo ve bir modem/rooter ile sağlanmış.
Sistemin son parçası ise dinletimizin ana teması… Linn Akurate DS.
Dinleti Timpani’nin birinci katında, daha önce bir çok kez dinlediğim; Gallo Ref. 3.1 ve Linn’in Akurate CD+pre-power kombinas-yonunun kurulu olduğu bölümde yapıldı. Sisteme az çok aşinaydım fakat Linn Akurate 212 hoparlöri ve Akurate DS’i ilk defa dinleyecektim. Dinleti odasına bakarsak; açıkçası sayın Adnan Arduman çok önemli bir karar almış ve dinletiyi beşerli gruplar halinde çok da kalabalık olmadan yapabilmek için odayı hazırlatmış. Gerçi ilerleyen saatlerde yapılan 2. ve 3. demolarda gruplarda beş kişinin üzerine taşmalar olduysa da az kişi ile yapılan dinletiler bence daha verimli oldu.
AÇILIŞ:

İlk olarak, Linn yetkilisi Sn. Graeme Urquhart tarafından uzun bir tanıtım konuşması yapıldı. Bu tanıtımda: bilgisayardan müzik indirmenin kolaylığından, Akurate DS ile kullanılabilen; FLAC, Wav, MP3 ve high definition hatta stüdyo master kayıtların performanslarından bahsedildi. CD’lerin FLAC olarak bilgisayarınıza kopyalamak için gerekli yazılımı ücretsiz olarak internetten indirilebileceğinden, böylece 60 dakikalık bir CD’nin 5 dk. gibi bir sürede hard disk’inize kayıt edilebileceği gösterilip, CDP-DS ve CD’den kopyalama “tercihen FLAC” ve Stüdyo Master 24bit 88.2kHz 1,053.1MB kayıt arasındaki performans farklılıkları anlatıldı.

Linn web sitesinden sipariş formu görüntüsü, CD'nin yanısıra Studio Master, CD Quality ve MP3 şeçenekleri de mevcut.

Bunun dışında Linn Records’un tüm arşivindeki Stüdyo Master’larını internet sitesinde satışa sunduğundan ve diğer firmalarında bunu yapma hazırlıklarında olduklarından uzun uzun bahsedildi. Hatta bir çok firmanın oldukça zengin high definition arşivlerini şu anda çok uygun fiyatlarla internetten satışa çıkarttıklarına da dikkat çekildi.
Tanıtımın bu giriş bölümü bile, teknolojinin bu yöne ne kadar hızlı bir şekilde kaydığını ve dijital kaynak konusunda daha pek çok şeyin ne kadar çabuk değişeceğinin sinyallerini veriyordu.

DİNLETİ

İlk olarak dinletide CD’den hard diske atılan kayıt ile Linn’in Studio Master kayıtlarının karşılaştırılması yapıldı. Buradaki karşılaştırmanın galibini herkes az çok tahmin ediyordu zaten. Çünkü bu iki farklı formattaki kayıttan, boyut ve çözünürlük farkı ile elbetteki Studio Master kayıtları uzak ara galip çıkmalıydı. Nitekim öylede oldu! Rakamsal olarak verilere baktığımızda biri 24 bit – 96 kHz diğeri ise 16 bit – 44,1 kHz yani işin matematiği zaten sonucu ortaya çıkarıyordu.

Artık yavaş yavaş alışmamız gereken bir görüntü. Klasik hifi giriş çıkış terminallerinin yanında bilgisayar dünyasından port edilmiş giriş ve çıkışlar

 

Linn’in kendi web sitesinden indirilen, normal ve Studio Master kayıtların karşılaştırmasında özellikle: piano ve vokalde inanılmaz bir fark oluştu. Üst frekansların asılı kalma sürelerinin yanısıra, harmonik zenginlik, air etkisi ve effortless yani eforsuz çalma hissi arttı. Alt frekanslarda daha kontürlü ve kontrolü, mid’ler daha üç boyutlu ve detaylıydı. Özellikle klasik müzikteki performansı oldukça dengeli ve renklen-dirmeden uzak, dinamik bir sunum sergiliyordu.
Zaten karşılaştırmanın ilk saniyelerinde dikkati çeken; ses birden fokuslanıyor ve kimilerinin “live like” dediği “burada çalıyorluk” hissini artıyordu. Ortaya çıkan fark öyle az bir oranda da değil, gerçekten de insanın kanını kaynatacak, virüslerini tüm vücudunuza yayacak seviyedeydi. Enstrüman ayrışımı ve imajlamalardaki iyileşme ise gerçekten üst seviye bir kaynaktan beklediğiniz herşeyi veriyor. Gerçekten çok çok çok hemde çok temiz bir ses… Burada tabii şu çok önemli: fark’ın tanımı nedir? Kısaca vokalin sesi güzelleşiyor ve müzikte kullanılan enstrümanların kaliteleri artıyor demek sanırım en doğrusu olacak.
Bunların dışında benim en çok dikkatimi çeken ise bu detay artışı ve kontüre rağmen sesin daha analog bir yapıya bürünmesi oldu yani digital kaynaklarda yerdiğimiz özelliklerin her biri teker teker kaybolmuştu. İçimden pikapla da karşılaştırabilsek keşke! demedim desem yalan olur.
Dinletinin bu bölümünün sonunda katılımcıların flash disk’ler ile getirdiği ve benimde kayıtlarını çok beğendiğim 1960 yılları master tape’lerinden kaydedilmiş Stravinsky 24bit/96kHz FLAC ve Shoenberg-Deutsche Grammophon 16bit/44.1kHz FLAC gibi birkaç klasik eser dinledik. Özellikle oluşan sahnenin derinliği ve sahnenin katmanların belirginliği gerçekten çok etkileyiciydi. Sonuç olarak dinletinin bu ilk kısmı sonucunu tahmin ettiğim ama beni beklediğimden fazla etkileyen bir kısım olmuştu. Dinletinin ikinci bölümü ise benim asıl merak ettiğim sorunun cevabını verecekti. CD’den aktarılan FLAC kayıt ile CD okuyucuda çalan CD arasındaki farklar neler olabilirdi?

Hardisk’e kaydedilen bir verinin sonuçta bir kopya olduğunu ve seste kayıplar olması gerektiğini düşünenlerden biriydim. Bunun dışında bilgisayarın sürücü kaliteleri de benim için, göreceli bir performans ortaya koyuyordu. Bağlantılardaki sıradan kablolar, orjinal medyadan kopyalanan veri “orjinalinin yerini ne kadar tutabilir?” derken dinletiyi suyunun suyundan yapacağız gibi düşünceler kafamda uçuşmaya başlamıştı. Üstelik Akurate CD okuyucunun, Akurate DS’den 1000 Euro daha pahalı olduğunu düşününce! Yani nasıl daha iyi çalışabilir? Sorularından kendimi arındırmaya çalışarak dinletiye başladım.
CD okuyucu ve DS karşılaştırmasını 2-3 kayıtla yaptık ama bana sonucu en iyi gösteren evimde bolca dinlediğim “Burt Bacharath ve Roland İshley” yorumu olan “Look of Love” şarkısı oldu. Tabularım yıkılmış, beklentilerim boşa çıkmıştı. Çünkü ben CD okuyucunun yinede DS karşısında başa baş mücadele edebileceğini düşünüyordum. DS’den sürülen, CD’den kaydedilmiş kayıpsız formatlardaki parçalar, Akurate CD okuyucudan her yönden daha iyi çalıyordu. Aralarındaki farklar ise bir önceki dinletiye benzer sonuçlardı. Ses temizlenmiş, fokusu artmış, analog sese daha çok yaklaşılmıştı ama en çok dikkati çeken yine sesteki dağınıklığın kaybolması ve müziğin üstündeki baskının azalmasıyla daha ferah ve rahat bir sese ulaşılmasıydı.
Yine alt frekanslardaki dağınıklık belli bir oranda toparlanıp kontürlenmiş, üst frekanstaki ziller yumuşacık odaya yayılmıştı. Vokaldeki imaj artışı ve noktasal ses konumlaması da hayret uyandırıcı bir durum almıştı işin aslı daha önce hiç bir sistemde Roland’ı bu kadar noktasal bir şekilde dinlememiştim. Kıssadan hisse hard disk’e CD’den FLAC olarak kaydedilmiş bir parça, Akurate DS ile kendinden 1000 Euro pahalı aynı sınıf bir CD okuyucudan daha güzel çalmıştı.
Durum benim için giderek vahimleşiyordu. Sonuç olarak Linn’in Akurate CD okuyucu, hiçte yabana atılmayacak bir performansa sahipti ve Linn’in en başarılı CD okuyucusu olarak gösteriliyordu. Karşılaştırılan modelinin giriş seviyesi basit bir CD okuyucu olamaması sonucu daha kritik bir duruma getiriyordu. CD dinlerken sesteki dağılma falan gibi yorumlar yaptıysam da aslında CD okuyucudan ilk dinlediğinizde dağılmayı zaten hissetmiyorsunuz. DS ile karşılaştırınca işin rengi değişiyor ve altlar dağılıyormuş, üstler hemen sönümleniyormuş, fokusu azalıyormuş diyordum yani daha iyisini dinleyene kadar Linn’in Akurate CD okuyucusu da gerçekten çok iyi bir ürün. Gelelim bu teknoloji CD’leri ve CD okuyucuları yok ediyor mu sorusuna. Bu sorunun cevabı benim için hala hayır! Çünkü her medyanın internetten indirilemeyeceğini düşünürseniz hala CD’ye ihtiyaç duyuyorsunuz. Bunun dışında her CD’nizi hard disk’e atmayacağınız için bu geçiş süresinde yine CD okuyucuya ihtiyaç duyacaksınız. Üstelik müzik server’ı aldınız diyelim sırf bunun için kullanacağınız bir bilgisayara ihtiyaç duyacaksınız bu da acaba neden bir DAC gibi üretilmedi sorularının ortaya çıkmasına neden oluyordu. Bu ve buna benzer “DS den sürülen, cd’den kaydedilmiş kayıpsız parçalar, Akurate cdp’dan daha iyi çalmasını sağlayan nedir?” soruları Mr. Graeme Urquhart sorduk ama kendisinin ARGE bölümünden değilde daha çok pazarlama ile ilgili bir bölümden gelmesi nedeniyle açıkçası çok tatmin edici cevaplar alamadık.
Mr. Graeme Urquhart’ın Linn politikası hakkındaki en net yorumu CD’lerin yavaş yavaş ortadan kalkacağını düşündükleri için firma önceliklerini bilgisayarla uyumlu cihazlara verdiklerini söylemesiydi. Linn’in kendi yazılımı hakkındaki sorulara da DS’in başka yazılımlarla da kullanılabileceği sadece bu iş için kolaylık olsun diye Linn’in bu yazılım oluşturduğunu öğrendik. GUI (Graphical User Interface) isimli yazılımı bilgisayarınıza yüklediğiniz albümlere daha kolay bir şekilde erişmenizi ve gerekli bazı kontrolleri yapmanızı sağlıyor. Böylece Linn artık yüzlerce CD’yi bilgisayar yardımıyla artık yerimizden kalkmadan dinleyebi-leceğimiz bir şekilde elimizin altına bırakıveriyor. Ne kadar antipatik baksam da “malesef tabulu bir insanım” bu harika bir özellik ve kullanımı da çok kolay.
Gecenin ilerleyen saatlerinde yapılan son dinletiye de katılıp aldığım sonuçları teyid etme imkanım oldu. Dinleti sonrası Adnan beyle Stereophile’da Linn’in Klimax yorumlarına baktık. “Stereophile dergisinin Mart 2008 sayısına Linn’in Klimax modeli kapak oldu ve dergiden uzun ve övgü dolu bir yorumu da var” Sinyal grafiklerinin düzgünlüğü ve distorsiyonlarını başka modellerin grafikleriyle karşılaştırdık. Gerçekten tertemiz bir sinyal bundan Stereophile’den Mr. Atkinson’da o kadar etkilenmiş ki grafiklerin altına kısaca “wow!” yorumunu iliştirmeden edememiş. Tabi bu durumda, akla başka sorularda takılmıyor değil! Mesela Akurate DS böyle çalıyorsa, Klimax acaba nasıl çalıyordur gibi… Aralarındaki farkı Mr. Graeme Urquhart’a sorduğumuzda oldukça kısa ve net bir cevap aldık

Performans!

Gecenin sonunda aklıma takılan bazı noktaları yeniden değerlendirmek için bu mekana döneceğimi bilerek evimin yolunu tuttum. On gün sonra Timpani’ye yeniden döndüğümde ise hoparlör set-up’ının istediğim gibi duvardan uzaklaştırılmış olarak konumlandırılmıştı. Böylelikle sahne üzerindeki bazı değerlendirmeleri daha net yapabilecektim. Ayrıca Linn pre-power kombinasyonu tınısına aşina olduğum Gallo Ref 3.1 hoparlörler ile sürülmüştü. Buda performansını çok iyi bildiğim bir ürünle kombine edildiğinden DS hakkında daha net fikirler edinmeme yardımcı olacaktı.
İlk olarak tekrar “Burt Bacharath ve Roland İshley-Here I Am” CD’sinden Look of Love parçasını dinledim. Sonuç bir önceki dinleti ile aynıydı ama sahnesel farklılıklarda artık ortaya çıkmıştı. Akurate CD’den CD’yi dinledikten sonra CD’den FLAC olarak hard disk’e atılan aynı parçayı DS’den dinleyince vokalistin boyunun ve sahnenin yükseldiğini hissedebiliyorsunuz. Ek olarak derinlik ve imajlamalardaki rahatlıkta kendini daha çok gösteriyor. Ardından “Handel: La Resurrezione-Aria: Disserratovi, O Porte d’Averno” yu CD ve DS karşılaştırması yaparak dinledik. Dinamik aralığı oldukça geniş içinde bol bol kreşendolar bulunan muazzam bir kayıt
Şunu bu noktada söylemek isterim, DS klasik müzikte farkını daha iyi ortaya koyuyor. Geniş, büyük dizilimleri daha iyi algılanan tane tane karışmayan dengeli bir sahne. Sesteki temizlenme o kadar artıyor ki sesi daha fazla açma isteği duyuyorsunuz. Halbuki CD okuyucudan gelen ses dağıldığından ve üstlere doğru keskinleştiğinden dolayı bende hep sesi kısma isteği oluşturuyordu. Bu arada sayın Adnan Arduman ve Sayın Haluk Özümerzifon’un yardımıyla; CDP ve DS arasındaki ses çıkış gücünü Desibel ölçer ile karşılaştırma olanağımız oldu ve DS’in CDP’dan yaklaşık “1 Db” daha yüksek ses ürettiğini görmüş olduk. Bunu da kendi değerlendirmenizi yaparken göz önünde bulundurmanızda fayda var.
Brian Bromberg’tende bir iki parçada dinledikten sonra son olarak; “Barb Jungr-Just Like a Woman (Hymn To Nina Simone)” den “Black İs The Colour” ve “Keeper Of The Flame” i dinleyerek, Linn’in aynı sitesinden indirilmiş 16 bit – 44,1 kHz’lik normal kaydıyla 24 bit – 96 kHz’lik Studio Master kayıtlarını karşılaştırdık. Studio Master kayıtların gerçekten bariz üstünlüğü ile sonuçlanan bu dinletide daha önceki dinletide edindiğim; kullanılan enstrümanların kalitesinin artması ve orta seslerin daha üç boyutlu ve detaylı çaldığının fark edilmesi dışında, ilginçtir kaydı yapan kişinin tercihleri ve mesela mikrofonu nereye koymuş, çift sesi nereye konumlandırmış gibi yorumları da kafanızda yapmaya başlıyorsunuz. Bununla beraber sahnede oluşan kayıdın yapıldığı oda hissinin ve air etkisininde artmasıyla oluşan sunum pek öyle kolayca vazgeçileceğiniz bir tad da değil! İlerleyen saatlerde arka arkaya dinlenen Studio Master kayıtlardan sonra; digital’in geleceği Akurate DS’in içinden geçip tüm odayı sarıp sarmalıyor.
20 Mart 2008 dinletisinde, Mr. Graeme Urquhart’a sorduğumuz bir soruyu mail yoluyla Linn Mühendislik Birimi Başkanı Mr. Gilad Tiefenbrun’a iletmiş.
Sorumuz: DS den sürülen, Flac parçaların aynı klasmandaki Akurate CD okuyucudan CD’sini dinlediğimizde neden DS kadar başarılı bir performans alamıyoruz? Cevabı noktasına virgülüne dokunmadan Mr. Gilad Tiefenbrun ağzınan direk verip yorumunu size bırakıyorum.

Cevap:
Sayın Bayım,

Greame Urquhart benden, bir CD’yi gerçek zamanlı olarak çalmakla, bir network üzerinden aynı müziği çaldırmanın arasındaki kalite farkları konusunda bir soruyu yanıtlamamı rica etti. İlk olarak, bir diski bir cihaz içinde döndürdüğünüz zaman, bu döndürme hareketi sonucunda dinletide performans düşüklüğüne sebebiyet verecek hassasiyette olan ses sinyali, elbette ki gürültüye, vibrasyona ve eletro-manyetik parazitlere maruz kalacaktır. Bir network üzerinden okunan bir data ise, ki DS ses sinyalini cihazın içinde daha iyi koruyan ve tamamen hareketsiz parçalardan oluşan Solid State yapıdadır, daha düşük gürültü seviyesi içerir ve herhangi bir müzik çalıcısından daha fazla bir açıklık – berraklık sağlar.
İkinci olarak, standart bir ethernet çalışma ağı -TCP/IP- hard diskin oluşturduğu gürültüden uzak bir ortam sağlar. Bu, DS’deki tüm datanın sağlıklı bir şekilde ulaşmasının garantili bir yoludur. Bu durumu bir web sayfasını veya bir “word” dokümanını indirmek gibi- orada da tüm data aslına uygun güvenlikte bir şekilde taşınmaktadır- düşünebiliriz. Şimdi DS gelen datayı akılıca tampon belleğine alıp, bir CD sisteminin yapabildiğinden çok öteye, oldukça hassas bir clocking ile o datayı tampon bellekten taşır. Hassas clocking, jitterin dijital den analoğa çevrilmesi esnasında minimize edilmesini ve bunun sonucunda da müzikal olarak aslına (doğasına) en sadık ( doğru) şekilde dinlenilmesini sağlar.

Dijital teknolojinin en büyük dertlerinden bir tanesi, Jitter'dır Stressed Eye grafiği (wiki)

Üçüncüsü, bir cihaza CD yerleştirip onu çalmak yerine onun RIP’lenmesi audiofil açıdan ve yaşam tarzı bakımından bazı avantajlara da sahiptir; bedava, açık kaynak kodlu yazılımlarla yapılan RIP işleminde, örneğin EAC ( Exact Audio Copy),veriler her bir bit’e karşılık aynı bit olarak eksiksizce aktarılır. Aynı zamanda FLAC formatında RIP’leyebilirsiniz ki bu format da açık kaynak kodlu, çözünürlükten bağımsız bir müzik formatıdır . Bu size şarkılarınızı Artist, Albüm, Tür, Albüm Kapağı vs. gibi çeşitli etiketlemeler yapabilme olanağı gibi standart işlemleri sunmakla beraber, müziğinizi kataloglamak, organize etmek ve yönetmek yanında albümlerinize göz atmaya ve albümlerinizi dinleyebileceğiniz zengin grafik arayüzlü bir kullanıcı esnekliği de sağlar.”
Mühendislik Birimi Başkanı
Gilad Tiefenbrun
Linn Products Ltd
Aslında cevap oldukça mantıklı clock devrelerinin jitter zamanlama sorunlarında ne kadar başarılı bir yol katettiğini yeni nesil CD okuyucularda da görüyorduk ama bu durum hard disk’e CD’den FLAC olarak indirdiğimiz parçaların CD okuyuculardan daha iyi çalma nedenini çok net açıklamıyor. Bunun dışında daha öncede dediğim gibi zaten hard disk’e CD’yi aktarırken bilgisayardaki sürücüleri kullanıyoruz. Azda olsa benzer sorunlarla karşılaşması gerekir diye düşünmeden edemiyorum. Neyse zaten zaman içinde bunlarında cevaplarını net olarak alabileceğimiz bir süreç içine girdik. Zamanla herşey dahada netleşecek.

SONUÇ

Hepimizin bildiği gibi stüdyo da yapılan dijital kayıtlar 24 bit olarak yapılmakta ama bu kayıtlar CD teknolojisinin şu andaki yetersizliği nedeniyle 16 bit’e indirilecek şekilde kırpılarak piyasaya sürülüyorlar. Bizim evlerimizdeki kullandığımız dijital kayıtlarda, işte bu kayıplara uğramış medyalar. Odyofil beklentiler gereği daha iyi bir kayıt seçeneği elde etmek adına; Audio pazarına sükseli bir giriş yapması beklenen Sony’nin Blu Ray teknolojisininde bu pazara uzun bir süre girmeyeceğinin sinyallerini verdiği şu sıralarda, yüksek çözünürlüklü kayıtları odyofil kalitesinde dinlemenin şu an için tek yolu bu tip digital server’lar.
Studio master kayıtlara ulaşmaksa ne çok pahalı ne de zor bulunan birşey. Linn’in kendi web sayfasında bir albümü yaklaşık 24 Euro’ya bağlantı hızınıza göre 1-1.5 saat gibi bir sürede indirebiliyorsunuz. Bu rakamlar sistem yaygınlaşınca ve Linn’e rakipler çıktıkça tabi ki düşecektir. Bununla beraber zaten hali hazırda bir çok internet sitesinde high definition kayıtlarda oldukça uygun fiyattan satılmakta.
Dinletiye dönersek; benim için ezberlerin bozulduğu, odyofilliğin geleceğinin gösterildiği bir sunum oldu. Her ne kadar kaynak cihaz ve CD dinleme kültürümüzü tamamı ile değiştirecek bir ürün olmasından dolayı biraz keyfim kaçsa da, bu tür cihazları dijital kaynakta daha iyiye ulaşma adına atılmış çok önemli bir adım olarak görüyorum. Linn Akurate DS; bu teknolojiye peşin hükümle bakıp, başarısını bir türlü kabul edemeyen bir çok kişiye odyofilliğin geleceğini gösteren bir cihaz. Bu yüzden de yerilmeye ve açıklarının bulunmasına çalışıldı/çalışılacaktır da. Bunları da göz önünde bulundurduğumuzda; Timpani Audio’nun riskleri göze alıp, taşın altına elini koyarak bu tip cihazları ülkemize getirmesi de bence gerçekten takdir edilmesi gereken bir durumdur.
Sonuç olarak Linn Akurate DS benim için: görülmesi, dinlenmesi, tadılması ve fark edilmesi gereken, geleceğin izlerinde yürüyen bir cihazdır. Odyofil gerçekliğin sınırlarında dolaşırken; teknolojinin geliştiğini kabul edebilmek, referanslara takılı kalmamak, açık fikirli olarak, tabularından sıyrılabilmektir. Aslına sadakatı kırpılmadan, kayıpsız, sıkıştırılmadan kayıt edildiği ortamdaki haliyle dinleyebilmektir. Artık hi-end de pahalı olan, ağır olan veya kalın olan iyidir! diyememek, en ironik, en kaba cinaslı tabiriyle: geçen gün Studio Master bir parça dinledim yamuldum! diyebilmektir. Hahahaha!!!

Linn Akurate Digital Stream Player : Giriş okumak için tıklayınız

Toygan Eren
Stereo Mecmuası Sayı 5


Tags: