Linn Akurate Digital Stream Player : Giriş

Linn Akurate Digital Stream Player Giriş

Dikkatli okuyucularımız dergimizin çekirdek kadrosunun hayli meraklı birer analogçu olduğunu muhtemelen farketmişlerdir. Bu durum özellikle benim gibi yaşı daha genç ve bilişim sektörü ile daha haşır neşir kişilerin, yeni teknolojilere karşı önyargısız bakabilmesi için engel değil. Bu ay “Serbest Kürsü” bölümümüzde yakın gelecekte bizi bekleyen gelişmelere ve olayın gelişimine bir bakış atmıştık. Bu yazının hazırlandığı sıralarda Linn firmasının önemli bir ilke imza attığı ve orta sınıf fiyat klasmanında piyasaya sürdüğü Akurate isimli dijital stream çalıcısının Timpani tarafından ülkemize getirtildiğini haber almamızla beraber bu konuda ayrıntılı bir incelemenin dergimizde yayınlanması için gerekli çalışmaları yaparak, birazdan okuyacağınız inceleme yazısını sizler için hazırladık. Eminim ki, büyük bir keyifle okuyacaksınız.

İncelememizi okumaya başlamadan önce sizlere bazı konularda bilgi vermek isterim. Bugün geldiğimiz konumda, odyofillerin daha fazla çözünürlük isteklerini karşılayabilecek ve kaynak sınıflandırmasında “dijital” klasmanına girecek medya konusunda ciddi bir çıkmaz yaşanmakta. CD’nin ortaya çıkışında belli yetersizliklerin -ki bunun başında 16 bit sorunu bulunmakta- zaman içerisinde yenilenen ihtiyaçlara cevap verememesi, alternatif yeni medyaların ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu medyalar içerisinde en önemlisi SACD idi.
Aslında SACD’nin bir çok açıdan CD’den üstün olduğu aşikardı. SACD ile birlikte ortaya atılan DSD teknolojisinin klasik PCM teknolojisine göre bir çok avantajı vardı. Teorik olarak çözünürlük sorunu sonunda ortadan kalkmıştı.
CD teknolojisinde sıklıkla bahsedilen 16 bit 44.1 Khz sampling kısaca nedir bunu da açıklamak gerekiyor sanırım. Basit bir anlatımla bir CD üzerine yaklaşık maksimum 80dk kayıt yapılabilir. Alacağı maksimum veri miktarı ise yaklaşık 703mb seviyesindedir. Bu konuda CD üretiminin en başlarında “Red Book” standartında belirlenen prensipler, bu veri miktarı aşılmadan tüketicinin ihtiyaçlarını karşılacak performansın alınması amacını güdüyordu. Kısaca bahsetmek gerekirse, insan kulağı 20hz ila 20khz aralığındaki sesleri duyabilir. Nyquist–Shannon sampling teorimine göre, en büyük frekans bileşeni olan bir sinyalin, bu en büyük frekansın iki katından büyük frekanslı bir sinyalle zamanda ayrık (discrete) örneklenerek herhangi bir veri kaybı olmaksızın korunabileceğini işaret eder. Bu teoreme göre bahsettiğim formülasyondaki örnekleme oranı 44.1 Khz olarak bulunur. Nasıl karmaşık değil mi?
Kafanızı daha fazla karıştırmadan kısaca bir örnek vermeye çalışayım, 16 bit kayıt teknolojisinde standart 44.1khz kaydedilecek 3 dakikalık bir şarkı yaklaşık 30mb yer tutar. Nyquist–Shannon teoreminde işaret edilen
44.1khz sampling yerine sıklıkla kullanılan 48 khz sampling kullanıldığında aynı şarkı yaklaşık 34mb yer tutar hale gelir. Sampling yani örnekleme oranının artması hem çözünürlüğü hemde verinin kapladığı alanı arttırır. Buraya kadar fazla bir sorunumuz yok, 24bit 96khz çözünürlüğe geldiğimizde aynı şarkı 100mb yer tutar hale gelir.
Burada da sorun yok diye düşünüyor olabilirsiniz. Sonuçta kabaca bir matematik hesabıyla 800mb içerisine 24 bit kaydedilmiş 8 adet şarkı kaydedebiliyoruz. Bunu yapmak teorik olarak mümkün olsa da, CD’nin piyasayı domine ettiği uzun yıllar boyunca tüm elektronik bileşenler 16bit teknolojisine göre üretilmişti. Dolayısıyla 24bit kaydettiğiniz bir kaydı satabilmek için 16bit’e geri düşürmeniz gerekiyordu. Dolayısıyla bu 16bit bir sorun olarak her halükarda karşınıza çıkmaktaydı.

SACD ortaya çıktığında teorik anlamda sorunların bir kısmı ortadan kalkacak gözü ile bakılıyordu. Aslında kabaca SACD’nin getirdiği en önemli yenilik 44.1khz olan örnekleme oranının 2.8224mhz’e yükseltilmesi idi. Tabii bu işin matematik yönü, bunun birde ticari yönü vardı. Uzun seneler Sony ve Philips’n başını çektiği konsorsiyum, CD gelirleri sayesinde inanılmaz büyük maddi kazançlar sağlamıştı. Pazardan gelen talepleri karşılamak, yeni bir format ile elde edilebilecek karlar, hemde CD lisansının sonuna yaklaşması ile patent gelirlerinin ortadan kalkacak olması yeni bir aktörün ortaya çıkacağının işaretlerini veriyordu. Sony-Philips konsorsiyumunun dışında kalan üreticiler, SACD’nin karşısına acil olarak bir rakip çıkartmakta gecikmediler, Panasonic öncülüğünde DVD-Audio ismi verilen bir format kısa zamanda SACD’nin karşısına dikildi. Özellikle geçmiş dönemlerde video formatları savaşlarında tecrübe kazanan Sony, kendi formatını destekleyici yatırımlar yapmıştı. Dev müzik firmalarına sahip olması ve kendi dışındaki bazı büyük firmaların da SACD’yi desteklemesi bu format savaşından SACD’yi galip çıkarttı.
İşin kötü tarafı, bu galibiyet müzik piyasası açısından oldukça kötü bir dönemde alınmıştı. Pazarın yeni aktörleri rakip firmalardan değil, internet ve bilişim
dünyasından geliyordu. Sıkıştırılmış ve sıkıştırılmamış dijital ortamlar. Sony pazarın olumsuzluklarından dolayı müzik piya-sasından kar beklentisini erteleyip SACD’den desteğini çektiğini açıkladı. Zaten CD gibi hızlı bir ticari gelişme yaşanmamış ve müzikten gelen karlılık yokolmak üzereydi. Aynı çekingenliği Blu Ray Audio içinde göstermesi ile hem satışları arttıracak, hemde talepleri karşılayacak format arayışının sonunu getirmişti. En azından bir süre için…
İşte tam bu durumda bilgisayar ve hifi dünyasını ortak bir payda da buluşturan yepyeni bir kaynak ortaya çıktı. Talepleri karşılamak konusunda teknik sorun yoktu, gelişmeye inanılmaz derece de açıktı ve artık hayatlarımızın vazgeçilmezi internet’i kullanarak sınırsız kolaylıklar sağlaya-biliyordu. Yani dijital audio’nun geleceği, digital stream player ya da music server’ları olarak adlandırılan bu yeni jenerasyon kaynakların gibi gözüküyordu ve tabii ki üst düzey ilk örnekler ortaya çıkmaya başladı.

Eminim ki, bu durumu çeşitli matematiksel denklemler ile yadsımaya çalışanlar, bu yeni cihazların performanslarını yetersiz bulanlar ve beğenmeyenler olacaktır. Ama ön yargılarınızdan kurtulduğunuzda müzik endüstrisinin yakın geleceğinin bu fikir çevresinde oluşmaya başladığını farkedecek, gelişimin hızına şaşıracaksınız. İşte bu yeni jenerasyon hifi cihazların ülkemize ithal edilen ilk örneği olan Akurate DS incelemesinde ve derginin sonundaki Serbest Kürsü bölümünde yakın geleceğe dair bir projeksiyon ortaya koymaya çalışıyoruz.
CD belki bir on yıl daha, bir çoğumuz için vazgeçilmez olacaktır, ortadan kaybol-mayacaktır ama bu süre içerisinde oluşacak yeni gelişmelerin ilk adımlarını bu sayımızda hem kendimiz hemde sizler için yorumlamaya çalıştık. Umarım yazılarımız ve Akurate DS incelemememiz sizlerinde bu yeni gelişmeler konusunda bir miktar bilgilenmenize, genel olarak çok merak ettiğinizi düşündüğümüz ses performansına ve yakın gelecekte karşımıza çıkacak yeniliklerle ilgili meraklarınızı bir ölçüde tatmin eder.

incelememizi okumak için tıklayınız

Hakan Cezayirli
Stereo Mecmuası Sayı 5

Tags: