Yıllar önce her yıl sıklıkla gittiğim Finlandiya’da en büyük meraklarımdan birisi yerel audio üreticilerini ziyaret etmekti. Kolay ulaşım ve üretim merkezlerinin genellikle çok rahat yerleşim birimlerinde olması keyifli anlar yaşamama neden olmuştu. İlk temasım Gradient ile olmuştu. Daha sonra ünlü monitor imalatcısı Genelec fabrikasını ziyaret etmiştim. Bunu kendi ülkesinde önemli bir yere sahip olan aslen parke üreticisi audio meraklısı Olavi Rasanenn ticari adı ile OR’u ziyaretim takip etti. Finlandiya’daki ziyaretlerimin son zamanlarında yerleşmiş bulunduğum Kuopio’ya gelen Amphion benim Finlandiya’da geçirdiğim sürelerde uluslararası başarılara imza atılması için bir firmanın neler yaptığını, nasıl çalıştığını veya nasıl çalışılması gerektiğini göstermeleri açısından çok yararlı oldu.
Bu ülkelerde biraz kalırsanız tüm İskandinavların özgün kendilerini beğenmişliklerine hemen şahit olursunuz. Finlileri biraz ayrı yerde tutmak istiyorum. Onlar üretimde ulusalcıdırlar. Fin malı kullanmaya özen gösterirler ama doğruya ve kaliteye derin saygıları vardır
Finlandiya’da audio merkezlerinde her tür ürünü bulabilirsiniz ama saygıyla yaklaştıkları ürün saysının çok az olduğunu da detaylı konuşmalar sonucunda rahatlıkla anlarsınız.
Benim hiç tanımadığım ATC ile tanışmam bu ülkede olmuştur; Fin Audio düşkünleri için adete putlaştırılmış bir yere sahip olan ATC üstelik Genelec gibi aktif monitörün büyük bir üreticisinin olduğu ülkede bu saygınlığı edinmişti
Bir audio merkezi ziyaretimde pasif dinletilerin sonucunda tatmin olmakta zorlandığımı anlayan tanıtım görevlisi tüm sistemleri kapatıp bana dönerek, aslında hi-fi’de artık bıkkınlık yaşamaya başlanıldığı anda kurtuluşun aktif hoparlörlerde olduğunu ve bu konuda bana önereceği tek ismin ATC olduğunu söylemesi beni şaşırtmıştı. Aktif hoparlörler karşı bu yaklaşım ve bilmediğim bir isim “ATC” bende şaşkınlığa yol açmıştı
Beni diğer bir odaya alan yetkili metal ayaklar üzerinde çeyiz sandığını andıran ve aslında kozmetik anlamda da çirkin olan klasik tip SCM 50’nin önünde beni oturttu ve kapıları kapattı. Şu an adını bile hatırlamadığım bir lambalı prea-mplifikator (sanırım Conrad Johnson) ve XLR çıkışlara sahip bir Denon CD çalar ile beni baş başa bıraktı ve “az sonra geliyorum” diyerek dışarı cıktı.
Uzun süre cihazlara ve özellikle ATC’ye bakakaldım. Sıkıntılara son verecek ve uzun uğraşılarım varsa ve yorulmuşsam dertlerimin biteceği sistem bu muydu? Vallahi güldüm, birazdan arkadaşımız elinde 4-5 CD ile içeri girdi. 2 caz 3 klasik CD’si vardı elinde. Bana “arkana yaslan ve uçmaya hazırlan” dedi ilk CD’yi Denon CD çalara koydu, Mahler 2 senfoniydi (Bernstain -Viyana Filarmoni )
Size samimiyetle söyleyebilirim ki eserin ilk notalarında yerime mıhlandım. ATC’nin audio hayatıma tecavüzünün ilk anlarıydı. Karmaşık fikirler içerisinde o hoparlör ellerini uzattı ve kafamın içindeki çok şeyi derleyip toparlayıp yerine oturttu. O çirkin kutudan çıkan ses inanılmazdı. Bütün bölümü dinledim. Eleştiri yapmak arzusu ile dinledim. Çok açık bir sesti; biraz sert, üst düzey bir monitor sesiydi ama yalnız ve yalnız Mahler vardı. Herşey çeki düzen içerisindeydi. Ne dağılan, ne inleyen, ne zorlanan bir ses yoktu disiplin içerisine alınan notalar bana sanki alana dağılmış askerlerin içtima için toplanıp tekmil vermesini anımsattı.
İlk yarım saatten sonra diğer CD’lere geçtik caz, pop, barok kısa sure içerisinde aktı gitti. Kesinlikle kalkmak istemediğim yerden ayıp olur düşüncesi ile kalktım. Fiyatını sordum, ”yanda galeride Toyota Corolla var aşağı yukarı aynı fiyat” dedi. Dertler bitti derken yeni başlamıştı. Sıkıntıların başladığını kendisine söyledim. Güldü dışarı çıktım ve eve geldikten sonra Türkiye dönüşü o sırada ortak olduğum Sigma Elektronik’te ATC düşüncelerimi bir şekilde açıkladım yazışmalar sonucunda da hoparlör Türkiye’ye ilk kez geldi.
ATC; firmanın ses felsefesini anlayan ve aynı düşünce içerisinde olanlar için aslında bir aşktır. Bu aşkta gerek bende gerek ortağımda başlayan bir tutku haline dönüşmüştü. Sanırım hala da devam ediyor
ATC 1974 yılında kuruldu ATC Loudspeaker Technology Limited, “Acoustic Transducer Company”nin baş harflerinde oluşur. İngiltere’de Gloucestershire’da yerleşik olan firma aslında kuruluş öncesi temel ilkeleri ve akustik anlayışlarını bir doktrin şeklinde oluşturdu. Avusturalyaa doğumlu kurucu William Billy Woodman bu temel ilkleri ve imalat ana kurallarını belirledikten sonra firma bu doğrultuda ve ilkelerden hiç taviz vermeden imalata başladı. 1974 yılından beri hızla yükselişe geçen ATC bugün toplam sayısı 1000’i geçen kayıt stüdyolarında, konser salonlarında ve profesyonel ses ve görüntü sistemleri stüdyolarında aranılan ve vazgeçilmeyen bir marka haline dönüştü. Web sayfalarında yer alan görkemli firmalar ve çok ünlü isimler firmanın en büyük referansı olarak sunulmaya başlandı. İmalat ilkeleri doğrultusunda profesyonel tüketiciye hizmet vermeyi ilke edinen ATC kısa sure sonra profesyonel monitörlerinin evlere de girdiğini görünce bu konuyu da hızla gündeme getirerek ev tipi hoparlörler yapmaya başladı. Özellikle son yıllarda aktif hoparlörleri ile isim yapan firma, pasif hoparlörleri de geliştirerek evlere de sıkça girmeye başlayıp odyofillerin de kalplerini fethetti
ATC gerek ev tipi gerek profesyonel hoparlör imalatındaki ana ilkelerini aslında bu konuda temel ilkeler sayılabilecek doktrinler şeklinde yayınlamıştır. İyi bir hoparlör yapımına giden 9 ana başlık şöyledir:
1. Magnitude Response (Yükseltim Cevabı)
2. Phase Response (Faz Cevabı)
3. Time Domain Anomalies – (Zaman Alanı Anormalileri)
4. Dispersion and Directivity (Dağılım ve Doğrusallık)
5. Harmonic Distortion (Harmonik Bozulma)
6. Amplitude Intermodulation Distortion (Genlik Intermodülasyon Bozulması)
7. Hysteresis Distortion (Histeresiz Bozulma)
8. Dynamic Range (Dinamik Aralık)
9. Motional Impedance (Devinimsel Empedans)
Kendi web sayfalarında da açıklamalarını bulacağınız hoparlör imalatında başarıya ya da başarısılzığa götüren 9 ana başlık detayları aslında oldukça karmaşık teknik açıklamalardan ama bir o kadar da çok basit temel ilkelerden oluşur. Bu ana başlıklar ATC’nin aslında temel felsefesini de yansıtır
ATC tasarım ve uygulamadaki bu temel kriterlerin çok da yerine getirildiği inancını taşımamaktadır. Bu nedenle aslında bazen basit bazen de zor çözülebilecek sorunların çözülmeden imalata kalkışılmasının halledilen sorunların yanında halledilmeyen parametreler silsilesi içerisinde tüketiciyi sürekli arayışa ittiği fikrini savunmaktadır.
ATC problemleri çözmek için önce tüm sürücüler üzerindeki dezavantajları ortadan kaldırmaya yönelik bir geliştirme program uygulamış. Kutuda başarıya ulaşılsa bile sürücüden kaynaklanan problemler üzerinde durularak öncelikle bu sıkıntıların ortadan kaldırılması için çalışmaları sürücü teknolojisi üzerinde yoğunlaştırmıştı.
Münih Fuarında ATC Almanya bayisinin söylemleri belki de ATC’nin felsefesi için en güzel ifade şekli olmuştur
“Tüketici almalı ve sonra hoparlör ve müzikle baş başa kalmalı”
ATC ye göre: bir hoparlörün değerlendirilmesindeki en önemli etkenlerden biri, çeşitli güçler altında ve hatta empedans değişimleri altında hoparlörün taşıdığı temel frekans bantlarındaki değişiminin minimize olması gerektiğidir. Bunu elde etmek imkansız değildir. Bu nedenle sürücü tasarımlarında bu özellik mutlak gerekmektedir
Daha geniş ve dengeli ses alanlarına sahip olabilmek için hoparlörde bazı özel dengelere dikkat etmek gerekir; örneğin Q faktörün içerisinde değerlendirilen değişimlerin minimize edilmesi -sürücüdeki akustik bozulmaların ‘2ms nin altına cekilmesi (ki bu bozulmalar 2ms altında duyulmamaktadır)
Sürücülerdeki önemli sorunlardan biri olan ısıya bağlı karakter değişimleri de minimum indirilmelidir
Sürücü müzik çeşitleri karşısındaki tepkimelerinde dengeli olmalı bir quartet de verdiği teknik değer ve kaliteyi pop ve rock, caz ve opera türlerinde de sunabilmelidir verebilmelidir, bu sebeple bir sürücünün imalatında olması gereken teknik kalite taviz verilmeden ve ekonomik davranma adına göz ardı edilmemelidir
Sürücüler üst düzey eşleşme ile hoparlör kutusuna taşınmalı. Kutu, amplifikatör ve her tür pasif komponent tam eşleşmelidir (ATC kutu eşleşmelerindeki ki maksimum tolerans 0.5 db’dir )
Bir yüksek performanslı hoparlör, yüksek Q’ya veya ertelenmiş rezonanslara sahip olmamalıdır. Ayrıca yansımaların ve kırılmaların neden olduğu aynı sinyalin farklı yönlerden gelmesini en aza indirgemelidir çünkü bu durum, ses detaylarını gizlemekle kalmaz, stereo yapıyı bozar. Şüphesiz ki, manyetik alan bozuklukları, dinleyiciyi en fazla zorlayan ve yoran bir bozukluktur. Dikkatlice yapılmış sürücü ünitesi ve geçiş tasarımı, alçak Q, geniş bant rezonansı ve düzensizliği içermeyen teknik kalite içerir. Öte yandan, bozulmuş diyafram ve kötü tasarlanmış geçiş filtrelerinde yer alan yüksek Q ve geciktirilmiş rezonans, kolaylıkla düzeltilemez. Aslında başarılı tek çözüm, esnek gücü azaltılmış diyafram yapısı tasarlamaktır.
Bir yorum ekleyin