Monitor Audio firmasının üst seviye kule tipi hoparlörü PL300 MK II modelini inceliyoruz bu yazımızda. Geçtiğimiz seneler içerisinde İngiliz üretici alttan üste tüm hoparlör modellerini yenilemişti. Daha makul fiyat etiketine sahip raf tip Silver 100 modelini yakın zamanda incelemiş ve üreticinin yeni serilerdeki dokunuşlarının kafamızdaki Monitor Audio imajını değiştirebilecek kadar iddialı olduğundan bahsetmiştik. Bakalım üst serilerde durum nasıl.
Öncelikle Monitor Audio Platinum PL300 II’nin önünüze geldiğinde hemen her ayrıntıya bakarak üst sınıf bir hoparlör ile karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. 1111.7 x 432.4 x 517.83 mm boyutlarındaki hoparlörlerin her biri yaklaşık 54kg ağırlığa sahip. Tek başınıza bırakın taşımayı hoparlörleri yerleştirmek bile çok zor. Benim gibi tek başınıza cebelleşmeyin mutlaka yardım alın. Hoparlöre dışarıdan baktığınız zaman 4 adet sürücü dikkat çekiyor. 2 adet 8″ RDT II alt frekans sürücünün yanında 1 adet 4″ RDT II mid sürücü ve 1 adet MPD üst frekans sürücü hemen dikkat çekiyor. İngiliz üretici geliştirdiği sürücü teknolojilerinin en yeni versiyonlarını bu üst sınıf hoparlörlerde kullanmış.
MPD yani micro pleated diaphragm teknolojisi tiz sürücüler için geliştirilmiş bir teknoloji. Katlanmış mikro diyaframlar olarak Türkçeleştirebileceğimiz ribbon yapılı tiz sürücüler uzun saatler ısınmadan ve performansları azalmadan çalışabilecek şekilde tasarlanmışlar. RDT ise bal peteği şeklinde tasarlanarak mukavemeti arttırılmış buna karşılık son derece hafif sürücüler tasarlanmasına olanak veren bir teknoloji. Sürücülere yakından baktığınızda yapılarının oldukça farklı olduğunu görebiliyorsunuz. Sürücülerin korunması için özel metal parçalar tasarlanmış. Şahsen ben denemelerimde bu koruma kapakçıklarının sese olumsuz bir etkisini görmediğim için kullanmaya devam ettim. Arzu edilirse çıkartılabiliyor tabii ki. Ancak bu şekilde benim daha çok hoşuma gitti görüntü…
Hoparlör tasarımı deyince aklınıza ilk gelen zanaatkarlar kimlerdir? Muhtemelen İtalyanlardır, en azından benim o şekilde. Monitor Audio, Platinum serisinde en az İtalyanlar kadar başarılı bir iş çıkartmışlar ve detaylara verilen önem, birinci sınıf. Hoparlörün 3 farklı kaplama seçeneği var, siyah, kırmızıya çalan tonu ile gül ağacı ve abanoz ağacı kaplama. Tüm 3 seçenekte de gerçek ağaç kaplamalar kullanılıyor ve piyano lake cila ile meraklılara sunuluyor hoparlörler. Boya ve cila, kusursuz. Ahşap işçiliği de.
Hoparlörün ön paneli ise deri ile kaplanmış. Bu deriler Andrew Muirhead ismindeki deri konusunda tanınmış bir üretici tarafından hazırlanmış ve elle uygulanmış. Kalite, detaylara verilen özen, her şey birinci sınıf. Birleşim noktaları, geçişler çok detaylı bakmama rağmen en ufak bir hata bulamadım. Bu tarz tasarımlar insana gerçekten keyif veriyor.
Hoparlörün arka bölümünde iki adet bas refleks portu bulunuyor. Üreticinin HiVe II teknolojisi ile donattığı bu port’lar basıncın kontrollü şekilde kabin içerisinde dolanımı ve enerjinin dışarı atılmasından sorumlular. Hoparlörün en altında ise 2 çift giriş bulunuyor. Bu girişler arasında kullanılan jumper kablolarına bile büyük özen gösterildiği belli. Bu kocaman hoparlörleri arzu ederseniz bi-wiring veya bi-ampling yani iki set ampli ile sürebilirsiniz. Diğer bir ilginç konu ise hoparlörün mid yani orta frekans sürücüsü mühürlenmiş şekilde ayrı ve özerk bir bölüme yerleştirilmiş. Titreşimleri azaltıcı malzemelerden, özel tasarımlara kadar uzun bir liste var hoparlörlerin görmediğimiz bölümlerinde kullanılan. Hoparlörün terazilenmesi ve titreşim kontrolü için tasarlanan spike uçlar bile katman katman tasarlanmış. Basit birer çividen çok daha fazlası…
Hoparlörün teknik özelliklerine de bakalım. Yazdığım gibi 3 yollu 4 sürücülü hoparlörün frekans yanıtı 28 Hz ila 100 kHz aralığında. Hassasiyet 90 dB, maksimum SPL 117.8 dBA. Nominal empedans 4 ohm olarak verilmiş. Güç ihtiyacı fabrika tarafından 100 ila 300 W olarak verilmiş. Bu rakamlara baktığımızda hoparlörün çalışmak için biraz güce ihtiyacı olduğunu anlayabiliyoruz. Düşük hassasiyet dolayısıyla yüksek damping faktörü olan biraz kaslı bir amplifikasyon gerekeceğini tahmin etmek güç değil.
Ben denemelerimde her zamanki sistemimi kullanmak yerine çift Exposure stereo güç amplisi kombinasyonu, Audionet DNA I , Hegel Röst gibi farklı amplifikatörler kullandım. Kaynak tarafında pikap tarafında Michell Gyrodek, SME V kombinasyonuna kafa olarak incelemesini ilerleyen günlerde okuyacağınız benim çok sevdiğim Shelter 501’in en güncel versiyonunu taktım. Kablolama tarafında standart kablolarımın yanında bu test için özel olarak gelen ve yine önümüzdeki günlerde incelemesini okuyabileceğiniz Atlas Cables Ascent 2.0 modelini de kullandım. Sevgili Erkan Tezcan Beyin Korman kablo kaldıraçlarından elektrik sistemine kadar hemen her alanda hoparlöre uygun bir alt yapı oluşturmaya çalıştım. Hatta Monitor Audio’nun mümessilli Art Of Sound tarafından bu test için gönderilen Audionet DNA I, amplifikatörü haftalar boyu çalıştırarak teste hazırladım. Bu tarz testler hem yorucu hemde çok uğraştırıcı oluyor.Sebepleri birazdan…
Bir yorum ekleyin