Burn in süreci bir gerçek ve bununla ilgili detaylara girerek canınızı sıkmak istemiyorum ama şu notu düşmekte fayda var. 120-180 saat gibi kablo önemli miktarda fazlalıklarını atıyor ve dinlenebilecek bir konuma geliyor ama tizlerin çiğliğini üzerinden atması, basların içinin dolması ve hacim kazanması için 400 saatin üzerine çıkmanız lazım. Ben ise incelemeyi 550 saatin ardında yazıyorum.
Derin ve Etkileyici Sahne
İlk albüm olarak Pink Floyd’un Endless River‘ını seçiyorum. Grubun en vasat albümlerinden biri olsa da o ruhani yapısını ve derinliğini koruyor. Ne de olsa Pink Floyd. Üstelik bilmeyenler için bir hatırlatma; içinde Türkçe isimli bir şarkı da var: Anısına… Albümden ilk nota duyulduğunda sahne insanı etkisi altına alıyor. Notalar odanın içinde uçuşuyor, sahne sadece sizi içine almakla kalmıyor adeta dört bir yanınızı sarıyor. Klavyenin hoparlörler arasındaki geçişi ve efektler arasında sizi bulunduğunuz ortamdan soyutlamayı başarıyor. Ve Anısına (ki bence albümün en iyi şarkılarından biri) şarkısıyla işin içine saksafon ve klarnet (tanıdık tınılar) eklenince o coşkuyu ve enerjiyi size geçirmeyi başarıyor. Kablolar sistemin hızına uyak uydurabildiği gibi baslardaki gövde tizlerdeki başarım takdire şayan.
Piyanonun bas notaları öyle cılız değil, gerçekten elle tutulur ve gövdeli. Enstrümanların sesleri doğal ve detaylı. “On Noodle Street”in açılışında gümlemeyle irkiliyor, klavyelerle derinliklere dalıyor, her enstrümanın sesini tane tane duyuyorsunuz. “Night Light” (farklı bir Run Like Hell şarkısı olarak düşünebilirsiniz) şarkısıyla tempo tutmaya başlıyor. “Autumn’68″deki kilise orgu ve Gilmour’un gitar tınılarıyla geçmiş ile günümüz arasında kısa bir yolculuğa çıkıyorsunuz. İnanın, bütün bu aktardıklarım yaşadığım duyguların sadece küçük bir kısmı. Zira bu albümü hiç bu kadar beğenerek dinlememiştim.
Canlı Bir Sunum ve Sıkı Baslar
İkinci albüm olarak Stacey Kent’in “Tenderly” albümünü seçiyorum. Kontrbas partisyonuyla açılan “On Trust Your Heart” şarkısında bas notalar güçlü ve sıkı. Baslarda uzama, sarkma, diğer notaların üzerine binme gibi bir durum yok. Kent’in vokali ve saksafonla birlikte ortam bir caz bara dönüyor. Stacey Kent’in sesi lezzetli ve ruhunuza işleyecek cinsten yumuşacık ve elle tutulur. Bakır sazlar ve vokaldeki başarıma kesinlikle tanık olmalısınız. Sizi sadece sweet spot’a (en iyi dinleme noktası) oturtmuyor, müziği oradaymışçasına, konserdeymişçesine dinlemenizi sağlıyor.
Yani bir o kadar üç boyutlu ve detaylı bir sahne söz konusu. Burada gümüşün kattığı canlığın etkisini de hissediyorsunuz. “The Very Thought Of You”da ise saksafonda notalara basılırken müzik aletinden çıkan sesler bile size kadar ulaşmayı başarıyor.
Zamanlama ve Üst Frekanslardaki Başarım
Son bir albümle yavaştan sonuç kısmına geçelim… 80’lerden oldukça sevdiğim bir gruptur Level 42. Solisti ve bas gitaristi Mark King’in hayat verdiği grup, 80’lerin sonlarına kadar etkisini hissettirmişti. King’in bas gitardaki slap tekniğiyle ön plana çıkan grup, caz-funk, dans rock, new wave ve synth pop tazındaki şarkılarıyla o yıllarda gündemi hayli meşgul etmişlerdi. Dijital olarak remaster edilmiş ve en iyi şarkılarının toplandığı Definitive Collection’ın ilk CD’sini koyup dinlemeye başlıyorum. CD’yi dinlemeye başladığımda dikkat çeken bir unsuru not olarak düşeyim. Aslında bu diğer albümlerde de gözlemlediğim bir olgu.
Signal Projects Lynx ile müzik dinlediğinizde volüm biraz artıyor. Nispeten alt frekanslara (41 Hz) inen, metrekare olarak sınırlı bir odada bir bookshelf (Dynaudio Special 40) ile müzik dinlediğinizde bunu fark etmemeniz mümkün değil. Daha önce Gryphon Atilla ile 21-22’lerde doyurucu ses alırken, Lynx ile aynı ses şiddetini 16-17’lerde yakalayabiliyorsunuz. Bu durum durduğunuz, baktığınız yer ile alakalı olarak farklı yorumlayacağınız bir konu ve bunun yorumunu size bırakıyorum. Albüme geri dönecek olursak, özellikle “Wings Of Love”ın finalinde üst frekansların çözünürlüğü gerçekten dikkat çekici.
King’in slap gitar tekniğindeki tüm hünerlerini sergilediği groove caz tarzındaki “Turn it On”da, bas notalarına eşlik eden tizler, orta üst frekanslarla homojen bir şekilde kulağınıza geliyor. Ancak asıl dikkat çeken şarkılarda üst üste kaydedilen tüm katmanları birbirine karışmadan tane tane duyabilmeniz. Lynx ile müziğin ritmine ayak uydurabiliyor, koşan bas notalarındaki en ufak tonal değişikliği salisesi salisesine duyabiliyorsunuz. “Are You Hearing”de bas gitara eşlik eden ride cymbal’ler (bateri setini karşınıza aldığınızda sağınızda duran büyük zil) müziğe keyif ve lezzet katıyor. Çünkü birçok kablo üst uç (top end) frekansları eksiksiz iletme noktasında her zaman bu kadar başarılı değildir.
Sonuç
Doğrusunu söylemek gerekirse uzun zamandır hem alt hem üst frekanslarda bu kadar başarılı bir kabloya rastlamamıştım. Üstelik bunu orta frekansları da olabildiğince doğal bir biçimde vererek, detaylardaki herhangi bir nüansı atlamadan yapıyor. Müzikal, canlı, detaylı, hızlı ve tonalite olarak biraz sıcak tarafta… Fakat asıl öne çıktığı konu yarattığı sahne… Lynx ile öyle geniş, derin ve büyük bir sahne ortaya çıkıyor ki müzik dinlerken gerçek anlamda keyif alıyorsunuz. Burn in sürecinden farklı olarak sistemin sinerjisini açığa çıkaran, hatta daha yukarı taşıyan bir kablo Lynx. Özellikle de dinlediğiniz şarkıdaki duyguyu ve enerjiyi size taşırken yakaladığı başarıya şapka çıkarılır. Zira yapım aşamasında her saniyesinin müzikle dolu olduğu her halinden belli oluyor. Hararetle tavsiye ederim, özellikle de kule tipi hoparlörler için…
Yazı: Yaşar Burak Meriç
Fotoğraflar: Ege Burak Meriç
Signal Projects Lynx Hoparlör ve Ara Bağlantı Kabloları
Lütfen ayrıntılı özellikler ve teknik makaleler için Türkiye mümessilinin veya üreticisinin web sitesini ziyaret ediniz.
Fiyat: 1.947 Euro 10.354,15 TL (2m fiyatı) ve 1.109 Euro 5.897,66 (1m fiyatı) Fiyatlar sırasıyla Lynx Hoparlör ve Ara Bağlantı modellerinin fiyatlarıdır. Temmuz 2018 itibarı ile KDV dahil şekildedir. / Online satın almak için tıklayınız
Temsilci: Can Hifi / www.canhifi.com
Bir yorum ekleyin