İlk olarak rock müzik denemeleri ile başlıyorum. Denemelerimde üç adet farklı stereo güç amplisi kullanmaya kara verdim. Senelerdir ana sistemimde bulunan rahmetli J.C.Verdier imzalı Triode Spirit SET ampli ile denemelerimde aslına bakarsanız bir noktaya kadar hoparlörü sürebilmeyi başardım. Ancak belirli bir noktadan sonra hoparlörler güç istiyoruz diye bağırmaya başlıyorlar. Özellikle de alt frekanslar açısından baktığınızda. Belki biraz daha kuvvetli bir SET ampli ile daha iyi sonuçlar alabilirsiniz. Bunun üzerine hızlı şekilde Luxman MQ60 stereo güç amplisine geçtim. Çıkış katında 50CA10 gibi son derece nadide bir lamba kullanan ampli, kanal başı 30W güç üretebiliyor ve bu güç Goldnote A6-XL’leri layıkı ile sürebilmek için gayet yeterli bir değer. Solide State tarafında ise bunun neredeyse iki katı gücünde bir amplifikatör kullanıyorum ve kesinlikle hoparlörleri layıkı ile sürebilmeyi başarıyorum. Aslına bakarsanız gayet ortalama bir ampli ile Goldnote A6-XL gayet iyi sonuçlar alabilirsiniz ancak gerek kaynak gerekse de ampli tarafında kullandığınız ekipmanın kalitesi yükseldikçe A6-XL’lerin kapasitesini daha rahatlıkla görebiliyorsunuz.
Eski A6 modellerine göre alt frekans performansının misli ile artmış olması hoparlörü meraklıların gözünde değerli kılacaktır. Her ne kadar boyut olarak çok iddialı veya büyük olmasa da, A6-XL alt frekans konusunda geçmişteki tüm Goldnote hoparlörlerden uzak ara önde. Bu durum alt frekansların şiddetinden ziyade, yumruk gibi olması ve çözünürlüğü anlamında önem kazanıyor.
Bunun yanında hoparlörün üst frekanslarında firmanın geleneksel açık çalan anlayışı devam ediyor. Denge çok iyi tutturulmuş. Söz gelimi Santana’nın yeni Santana IV gibi incelikli ve bolca farklı enstrümanlara yer verilmiş albümlerde detay seviyesi gayet göz doldururken aynı zamanda rock müzik dinleyicilerinin alt frekanslar konusundaki beklentileri tam anlamı ile karşılanabiliyor. Daha sert tarzlara geçişler yaptığınızda bile bu durum aynı şekilde devam ediyor. Başlı başına bir olay olan Batushka’nın Litourgiya albümünde gitar tonları, kirli ve distorsiyonlu bir basmış gibi ayarlanmış olduğundan karşımıza çıkan manzara için etkileyici demekten başka yapabilecek bir şey yok. Bu tarz bir sistemi bahsi geçen müziği dinlemek için kurmak pek mantıklı gözükmese de, canınız istediğinde farklı tatlar almak için, en uçlarda gezinen albümleri dinlemek istediğinizde hoparlörler bu duruma çok kolaylıkla tepki verebiliyorlar.
Caz müziğe doğru geçtiğimiz zaman yine detay seviyesi ve çözünürlük anlamında etkileyici bir performans söz konusu. Sahne konusunda da meraklıların beklentilerinin fazlasıyla karşılanacağına eminim. İlk olarak daha deneysel albümlerle denemelerime başlıyorum. Keskinlik ve özellikle üst frekanslardaki açıklık ilk baktığım konular. Örneğin konstruKt topluluğunun “Live At Tarcento Jazz” albümünde ortalık kasıp kavrulurken elde ettiğim mikro detay düzeyi beni fazlasıyla mutlu etti. Özellikle üst frekanslarda enstrümanların sınırlarını zorlayan performanslar odanızın içerisinde yankılanıyor. Bu belki herkese hitap eden bir müzik tarzı değil ancak bir yandan da daha alışıldık müzik enstrümanlarının farklı kompozisyonlar içerisinde nasıl bambaşka dünyalardan sesler çıkartabildiği konusunda algı açıcı bir deneyim.
Buradan büyük orkestraların altın dönemlerine doğru ilerlediğimizde yine detay ve sahne konusunda etkileyici bir tablo ile karşı karşıyayız. Müthiş bir plak baskısı olan The Syd Lawrence Orchestra plağında enstrüman ayrıntılarından davullara kadar son derece etkileyici bir sunum söz konusu. Ben özellikle üflemelilere odaklanıyorum ve karşımdaki tablo oldukça etkileyici. 1940’lara doğru müzik yolculuğumuza devam ettiğimizde detaylar konusundaki iddialı sunum devam ediyor. Bu tarz plaklarda aslında dikkat edebileceğiniz çok şey var. Ayrıntılara gömülmek veya müziğin keyfini çıkartmak sizin elinizde.
Arzu ederseniz arka planda genelde davul ve kontrbas ile oluşturulan melodi hatlarına odaklanabilir, üflemelileri dinleyebilirsiniz. Basie veya Duke orkestralarında hiç beklenmedik noktalarda bir anda müziği bambaşka bir tarafa sürükleyen piyano bölümlerini ve müzik tarihine geçmiş soloları duyabilirsiniz. Tabii ki kayıttan kayda değişmek koşulu ile tüm bu saydığım noktalara teker teker odaklanabileceğiniz gibi müziği bir bütün olarak ele alıp sahneye veya hacme bakabilirsiniz. Her iki senaryoda da Goldnote A6-XL kullanıcısını mutlu edecektir.
Vokal ağırlıklı müzik tarzlarına gelirsek, farklı albümleri dinleme fırsatım oldu. Bu noktada benim gibi eski A6’ların zarif sunumunu sevenler açısından biraz daha farklı bir tablo ortaya çıkıyor. Yeni hoparlörlerin farklı bir seviyeye gelen alt frekans performansı, orta frekansların alt bölümlerinde belirli bir değişime sebep olmuş diyebilirim özetle. Ortaya çıkan tablo mid’lerin eski modeller kadar baskın olmadığı noktasında. Bu tabii ki kişisel beğeni ile alakalı. Açık konuşmak gerekirse bir çok kişinin bu yeni sesi daha çok beğeneceğine eminim.
Burada biraz ayrıntıya girmek gerekirse ben uzun zamandır hoparlör seçimlerimde ben genelde orta frekansı son derece ön planda ve hatta çoğu zaman alt frekansları daha az önemseyen modelleri tercih ettim. Müzik dinlemek konusunda tek bir doğru olmadığı için bu bir beğeni meselesi diyebiliriz. Eski A6 bir noktada bu akıma daha yakın bir hoparlör idi.
Goldnote A6-XL modelinde büyük ölçüde bir dengeleme yapılmış. Hoparlörün hemen her frekans bandında başarılı bir performans göstermesi ve dolayısıyla belirli bir frekans bandının ön plana çıkmaması için farklı bir tasarıma gidilmiş. Vokal ağırlıklı müzik dinlerken bu durumu rahatlıkla tespit edebilmek mümkün. Bu dengeleme oldukça kararında yapılmış derken biraz açayım. Ne hoparlör bir subwoofer gibi alt frekans dominant, ne de orta frekansları laboratuvar sesi gibi. Ortaya konulan denge özellikle ampli seçiminde yapılacak iyi bir tercih ile dinleyicisini çok mutlu edecektir. Hoparlörün 20 ila 30W civarında lambalı amplilerle de çok rahatlıkla sürülebileceğini görünce vokal ağırlıklı tarzlarda daha da sıcak bir sunum isteyenler bu tarafa doğru yönlenebilirler.
Goldnote A6-XL’in gerçekten çok etkileyici hale geldiği bir diğer tarz klasik müzik. Artan alt frekans çözünürlüğü hoparlörün açık sunumu ve sahnesi ile birleşince klasik müzik dinleyicilerini boyutundan beklenmeyecek bir performans bekliyor. Deutsche Grammophon tarafından yayınlanan Herbert von Karajan – Bruckner: Symphony No. 7‘ye bir bakış atalım. Albümle alakalı bilgiler Müzik sayfalarımızda mevcut. Ancak gözden kaçmıştır diyerek ilginç notları eklemek isterim…
Eserin üzerinde bazı kara bulutlarda dolaşır. Bunlardan en önemlisi III Reich döneminde esere verilen önem ve yapılan övgülerdir. Adolf Hitler’in bizzat verdiği emirle Bruckner’in büstü Regensburg Walhalla tapınağına eklenmiştir. Burası Almanya’nın önemli isimlerinin anılması ve unutulmamasını sağlamak belki de onurlandırmak için yapılmış bir binadır. Adagio bölümü Hitler’in önemli toplantılardan sonra rahatlatılması için kullanılmış hatta 1943 yılındaki Stalingrad bozgununun Alman devlet radyosundan duyurulması sırasında yine aynı bölüm kullanılmıştır. 1945 yılında Bahriye mareşali ve daha sonra Alman devletinin başına geçecek olan Karl Dönitz tarafından bizzat yapılan ve Hitler’in öldüğünü Alman ulusuna haber veren tarihi konuşma sırasında da yine aynı bölüm kullanılmış….
Eser özellikle ikinci hareketi açısından melodilerin havalarda uçuştuğu bir yandan oldukça karmaşık ancak bir o kadar keyifli bir bütünlüğe sahip. Dinlemeyen okuyucularımızın kulak kabartmasını tavsiye ederim. Detay seviyesi ve sahne beklentileri karşılayacak ve geçecek şekilde başarılı. Eserin ilk hareketindeki özellikle çıkışları müthiş bir sunumla dinleyiciye ulaştırabiliyor Goldnote A6-XL .
Farklı eserlerde de benzer bir durum sözkonusu. Sahnesinden, çözünürlüğüne, detay seviyesinden tonlarına kadar bir çok alanda beklentiler tam anlamı ile karşılanıyor.
Goldnote A6-XL bir önceki modele göre gerek fiziksel gerekse de ses anlamında geniş kitlelerin beğenisini kazanabilecek bir hoparlör olmuş. Hoparlörün göreceli olarak kolay sürülebilmesi ve konumlandırma konusunda en biçimsiz yerleşimlerde bile çıtayı belirli bir noktanın üzerinde tutabilmesi ile dikkat çekiyor. Gerek lambalı gerekse de solid state amplilerle kolaylıkla sürebileceğiniz hoparlörler güç anlamında “aç” değiller. Ancak böyle bir hoparlörü giriş seviyesindeki ekipmanla kullanmak yerine orta seviyelerde ekipman ile kullanmanızı ve özellikle ampli tarafında biraz seçici olmanızı tavsiye edebilirim. Hoparlöre bağladığınız ekipman özellikle de amplinin performansı arttıkça sistemin bir bütün olarak performansı artıyor ve A6-XL bu duruma kolaylıkla tepki verebiliyor. Yerleşim konusunda hemen her konumda hatta biçimsiz yerlerde bile başarılı bir sunum gösteren hoparlörü biraz uğraşma ve deneme ile çok daha iyi çalar hale getirebilmeniz mümkün. Bunu her hoparlör için genellemek mümkün. Ben en optimale yakın performansı yan duvarlardan yaklaşık birer metre açıklık ve çok hafif içe doğru açı ile elde ettim.
Gelelim işin maddi boyutuna. Ağustos 2016 itibarı ile Goldnote Türkiye mümessili Fil Elektronik hoparlörler için özel bir tanıtım fiyatı uyguluyor. 3.950 Euro olarak belirlenen bu fiyat daha sonraki dönemde standart fiyat olarak 5.500 Euro’ya yükselecek. Goldnote gerek ülkemizde gerekse de dünyada hoparlörleri ile ön planda olan bir marka değil. Benzer fiyatlara oldukça “ünlü” muadilleri olduğunu söylemek gerekir. Ancak işin ses boyuna bir bakış attığımızda başarılı bir paket ortaya çıkmış ve şu an ülkemizde uygulanan fiyatın karşılığını alabilirsiniz demek lazım. Ancak tanıtım dönemi sonrası fiyatı göz önüne alırsak o noktada oldukça büyük bir rekabetin içerisine gireceğini söylersek yanlış olmaz. Bu öyle bir hoparlör ki, dinlediğiniz zaman severseniz ve bütçenizi zorlamıyorsa evinize koyup uzun süre keyifle müzik dinlersiniz. Denk geldiğinde kulak kabartılması gereken bir tasarım olmuş.
Goldnote A6-XL
Frequency response: 40-20000Hz ±3dB Sensitivity: 90dB SPL 2,83Vs/1m Tweeter: 1” soft elliptical dome driver Midwoofer: two per 5” treated paper cone driver Symmetrical subwoofer: 6” carbon fiber/paper driver with specially treated membrane and suspension Suggested power amplifier: 30-150W Max power handling: 150W RMS Impedance: 6ohm nominal Crossover: 150Hz at 12dB/Octave – 350Hz at 12dB/Octave – 3000Hz at 12dB/Octave
Fiyat: 3.950 Euro (KDV Dahil) Ağustos 2016 itibarı ile
Temsilci: Fil Elektronik / www.filelektronik.com
Bir yorum ekleyin