Ben Ortofon’un hem azimuth ayarlı LH-10000’ini, hem de kolla standart gelen LH-2000’ini yukarıda sözünü ettiğim her iki kafayla da kullandım, Omega X dışında (ki onda da çok ufak olmak kaydıyla) azimuth ayarına gerek duymadım. Kol düzgün monte edilmişse, kafa diske kemik gibi paralel duruyor. Ayrıca Ortofon’un bazı MC iğnelerinin kendileri üzerinden azimut ayarı yapmak da mümkün.
Gelelim asıl konumuza.
TD 550’yi, az önce de belirttiğim üzere Ortofon Cadenza Bronze ve ZYX Omega X ile dinledim. Her şeyin başında şunu söylemeleyim: Salonun her yanını saran, çok heybetli, ama bir o kadar da zarif detaylarla işlenmiş bir müzik duydum hep. Analitik perspektiften incelenmesi çok zor bir pikap bu. Hakkında çok bilmiş laflar etmektense oturup zevkle dinlenecek bir cihaz. Ama merakları tatmin adına mecburen birkaç kelime yazacağım.
Şeffaflık ve sahne müthiş. Enstrumanlar karanlık bir sessizliğin içinden çıkıp geliyor sanki. Bas performansı gerçekten etkileyici. Süspansiyonlu pikaplarla ilgili genel kanının aksine, baslarda en ufak bir gümbürdeme ya da şişme yok, tüm alt frekanslar kontrol altında. Kullandığınız kafanın performansı aynen yansıyor. Ortofon Cadenza Bronze’un derin, ama biraz yumuşak bas performansı ile ZYX Omega X’in şaşırtıcı derecede ayrıntılı, en düşük frekanslarda bile asla bulanmayan, müthiş artiküle performansı arasındaki fark o kadar belirgin ki TD 550’de (ZYX Omega bu alanda hayranlık verici bir performans sergiliyor). Kafa neye müsaade ediyorsa onu duyuyorsunuz sonuçta. Orta sesler, özellikle de vokaller çok sahici, doygun ve hep yerli yerinde. Cadenza Bronze’un derli toplu sunumuna karşı Omega X’in müthiş detaylı, dantel gibi işlenmiş sahnesinde duyduklarımdan etkilenmedim desem yalan olur. Hoparlörlerinizi doğru ayarladıysanız (milimetrelerden söz ediyorum burada) vokalin ya da enstrumanların, siz nereye giderseniz gidin, sahnede hep aynı yerde durduğuna, sizinle birlikte bir hoparlörden diğerine hareket etmediğine tanıklık etmeniz etkileyici. (Yazı boyunca plak referansı vermeme niyetindeydim, ama dinlemeye doyamadığım için Melody Gardot’nun The Absence albümünden kısaca söz edeceğim. Lemanja’daki geri vokaller sağa ve sola doğru öyle uçsuz bucaksız uzanıyor ki, özellikle şarkının sonuna doğru içim ürperdi. Se Voce Me Ama’da Gardot’un Heitor Pereira ile yaptığı düeti dinlerken koltuğa çakılıp kaldım. İnsan sesleri bu kadar mı sahici, bu kadar mı etkileyici olur. Pereira’nın sesindeki sahiciliği özellikle önemsiyorum, zira kadın sesi etrafında cazibe yaratmak yoluyla odyofil tuzağı kuran türden bir cihazla uğraşmadığımı bilmek heyecanlandırdı beni. Ne yalan söyleyeyim, kadın vokal dinlemeyi çok severim, hatta müptelasıyım, ama bir odyo cihazının namusunu erkek sesiyle sınamayı daha doğru buluyorum.) Heykelsi bir boyut var orta seslerde. Genellikle gergi çarklı sürümlü (idler wheel drive) pikaplalara atfedilen bu özellik, TD 550’de kendine has bir zerafetle sergileniyor (bu zerafetten neyi kastettiğimi birazdan açıklayacağım).
Aynı albümlerin CD ve plak versiyonlarını karşılaştırmalı dinledim. Oppo 95’in sergilediği sahneyle TD 550’nin, özellikle de ZYX Omega X ile sergilediği sahne arasında, doğal olarak çok etkileyici bir fark var. Oppo 95’i referans almak doğru değil tabii ama, fiyatının çok üstünde işler başaran bir cihazdır, bunu da unutmamak lazım. Stereophile’ın değerlendirmesini ciddiye alırsanız A sınıfı bir cihazdır örneğin. Sahnesi, müzikalitesi filan da fiyatının çok üstündedir. Burada sözünü etmeye çalıştığım fark, sesin inaşasıyla ilgili. İlki dinlediğiniz, ikincisi içinde dolaşabildiğiniz bir ses. Hep sahneyle ilgili konuşuyorum belki ama, TD 550 öyle bir sahne inşa ediyor ki, kayıtsız kalmak mümkün değil.
Şimdi şu zerafet konusuna açıklık getireyim.
Schelling’in mimariyle ilgili felsefe tarihine malolmuş bir tanımı var. Schelling der ki: “Mimari donmuş ve değişmez müziktir.” Şimdi Schelling’in müzikle mimari arasında kurduğu ilşkiyi tersine çevirip bir değerlendirme yapmam gerekirse, TD 550 vasıtasıyla duyduğum müzik için şöyle bir benzetme yapacağım: Ayasofya misali kaya gibi sağlam ve tahakküm edici değil de, daha ziyade Süleymaniye Camisi gibi heybetli, ama abartısız ve hiçbiri diğerinin önüne çıkmayan detaylarla bezenmiş. Birincisi hayranlıkla seyretmeye zorlar insanı, ikincisi davet eder sizi, adeta içine doğru çeker. İşte TD 550 böyle plak üzerine plak dinlerken sizi müziğin içine doğru çeken, enstrümanların tınıları arasında gezintiye çıkaran, müzikle aranızda güçlü duygusal bağlar kurmanıza vesile olan bir pikap.
Test sırasında dinlediğim albümlerden, bir istisna dışında, bahsetmedim hiç; bu yazının konteksi içinde nedense gerek duymadım. Pikaptan ziyade kafaların performansını esas alarak konuştuğumun da farkındayım. Zaten kanımca da öyle olması gerekiyor. Farklı kollarla denememiş olsam da TD 550’nin bir pikabın üzerine düşen; müziğin her tınısını, her frekansını ve hepsinden önemlisi yaşattığı tüm duyguları aktarma görevini, her saniyesinin hakkını vererek yerine getirdiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Hatta daha ileri gidip analog meraklılarına, tam da burada durmalarını ve geri kalan heveslerini TD 550 üzerinde deneyecekleri farklı kol ya da kafalarla tatmin etmelerini salık verebilirim. Art Dudley’in Stereophile’daki değerlendirmelerini, restore edilmiş, ama sonuç itibariyle Nuh Nebi’den kalma diyebileceğimiz bir TD 124 ile yaptığı göz önünde bulundurulursa, hiç de abes bir tavsiye olmaz bu. Naçizane kanım, TD 550 işte bu kadar iyi ve yıllara meydan okuyacak potansiyele sahip bir pikap. Tabii Continuum Audio Labs Caliburn, Rockport Technologies Sirius III, TechDAS Air Force One ve adını burada sayamadığım benzeri afsanevi pikapları tenzih ederek konuşmak zorundayım. Hiçbirini dinleme şansım olmadı, açıkçası pek merak da etmedim. Her şeyin başında, bir odyo cihazına böyle paralar ödeme fikrine bir türlü gönlüm razı olmuyor. Dahası; sınırları nereye kadar zorlayacağız sorusunu sorup duruyorum kendime. Okumuş olanlar hatırlayacaktır; Michael Fremer, Stereophile’da yayımlanan Continuum Audio Labs Caliburn değerlendirmesinin sonunda (muhtemel latife olsun diye) karısının, dinlediği ses karşısında kendini tutamayıp, “Aman Tanrım! Seksten daha iyi” dediğini yazmıştı.Bir pikabın böyle bir cümle kurduracak gücü varsa, hiç dinlememeyi tercih ederim. Bırakalım seks seks olarak kalsın, müzik de müzik olarak.
Thorens TD 550, işte tam da burada son derece mantıklı bir sınır çiziyor insanın zihninde. Derli toplu, kullanması çok kolay (TA-210 gibi aşırı uzun kollara dikkat), dört dörtlük bir yüksek sınıf pikap arayan müzikseverler için (evet altını çizerek söylüyorum, odyofiller için değil, müzikseverler için) mutlaka dinlenmesi gereken bir ürün. Nostaljik yakışıklılığı da cabası…
Ahmet Kip
Thorens TD 550
Plak okuyucu. çift askılı esnek alt kasalı gövde, kayış sürümlü, elektronik düzeltimli AC motor, elektronik değişimli 33/45 devir seçimi, 300mm – 6,2 kg alüminyum tabla, tamamen elle yönetim, 22 kg
Fiyat: 6.200 Euro + KDV’dan başlayan fiyatlar (Farklı kol ve kaplama seçenekleri fiyat opsiyonları için tıklayınız)
Temsilci: Sigma Ses / www.sigmases.com
İlk Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız
kaleminize sağlık.güzel bir yazı olmuş.teşekkürler.