SME Model 10 Bölüm 2

ACT firmasındna yayınlanan Lars Danielsson – Liberetto plağına bakalım ilk olarak. Bu albüm ülkemizde de çok çok sevildi. Albümde Lars Danielsson’a eşlik eden müzisyenler şu şekilde; Tigran / piyano ve vokal. John Parricelli gitar. Arve Henriksen trompet. Magnus Öström davul ve perküsyon. Lars Danielsson’un farklı albümlerini bilen dostlarımız, onun tarzının çok abartıya kaçmadan derli toplu ancak müzikal manada soloların ve güzel pasajların eksik olmadığını biliyorlardır. Liberetto tam anlamı ile öyle bir albüm. Albümdeki “Hov arek sarer djan” şarkısında bize çok yakın melodilerin yorumlandığına şahit olacaksınız. Ancak bu geleneksel ezgi o kadar iyi düzenlenmiş ki, yerel ezgiler bir anda bambaşka bir dünyaya ait hale gelmişler. Albümde bu güzel tonların ve notaların ardı arkası kesilmiyor. Güzel gerçekten güzel. Albümle alakalı bir “ufak” ikilem var. Plak edisyonu ile CD arasında şarkı sayısı ve dizilimi konusunda farklılıklar var. Bir yandan CD’yi mi alsam yoksa plağı mı alsam diye düşünenler vardır. Ben olsam plağı alırım diyerek bir ışık tutayım. ACT’ın yayınladığı en başarılı plaklar listesinde hiç düşünmeden en yukarıya yazacağım albüm gerek detay seviyesi hemde kaydın dinleme odanızda oluşturduğu sahne açısından çok çok başarılı. Tonlar son derece başarılı. Bir kaç şarkıdan vazgeçerek plağının edinilmesini şiddetle tavsiye ederim…

Bu albümün bir çok okuyucumuzda farklı formatlarda olduğunu biliyorum. Albüme ismini veren “Liberetto” şarkısına bir bakalım. Şarkının açılışında piyano ve basın bir melodi loop’una girdiğini görüyoruz. Bu bölümde baslar yumruk gibi böğrünüze inmeli. Hemen ardından ziller usul usul devreye giriyor. Zillerin detayı müthiş ve sistemimde her zamankinden daha belirgin. Şarkının 2. dakikasına doğru ilerlerken ritmlerin hacmi artıyor ve basın derinden solosu hemen ardından Tigran’ın piyano pasajı geliyor. Sahne müthiş geniş, zaten hem dijital kopyalarda hemde plakta bu dikkatinizi çekmiştir. Ancak benim dinleme odamda eskiye göre daha derin bir hacim var. Sunum çok keyifli. Sadece pikabı daha doğrusu pikap şasisini değiştirerek böylesine bir farklılık elde etmek bu konuda yazıp çizdiklerim ne kadar doğru olduğunu bana gösteriyor. Evet her zaman yazdığım gibi kol ve iğne kadar analog sistemlerimizin nihai seslerinde pikaplarımızın şasileri de büyük öneme sahip.

Chuck Berry – St. Louis to Liverpool Speakers Corner Plağına bir bakış atalım. St. Louis to Liverpool, Chuck Berry’den müthiş bir rock’n’roll albümü. 1964 yılında Chess Records tarafından yayınlanan albüm Speakers Corner tarafından plak formatında yeniden yayınlandı. 1963 yılında Berry neredeyse 2 yıl süren hapis cezasını çekip serbest kalıyor. Hapishane’deyken aralarında “Beach Boys”un da bulunduğu beyaz gruplar onun şarkılarından fazlasıyla etkilenip (aslında daha ileri gidilebilir) listelerde başarı kazanmışlar. Hatta 1960’larda ortaya çıkan İngiliz blues akımı da Berry’i bu müziğin bir nevi babası olduğunu göstermek için bu plağın hazırlığına başlanır. Chess Records, albümü yayınlayınca hem Amerika hemde İngiltere’de önemli başarı kazanır. “No Particular Place to Go;” “You Never Can Tell;” “Promised Land” albümde bence en çok öne çıkan şarkılar. Albüm çıktığı dönem ve albümün yapısı itibarıyla çok önemli. Türü sevenlerin arşivlerinde bulunması gereken bir albüm. Speakers Corner albümün plak baskısında bence müthiş bir iş yapmış. Hatta daha önce yayınlanmış MoFi’nin altın diskinden bile daha başarılı. Plak baskısı çok başarılı ve şarkılar birbiri ardına akıp gidiyor. “I left my home in Norfolk Virginia, California on my mind” diye başlayan marş niteliğindeki “Promised Land” şarkısında gitar tonları ve enerji patlaması müthiş!

Karanlık Akım Yeni Klasik Müzik tarzına bir bakış atmak istiyorum. Bu pek kolay dinlenebilir bir tarz değil. Ancak meraklılar için yeni bir vizyon açabilir. Elend – The Umbersun / Au Tréfonds des Ténèbres için yapılan 10. yıl özel baskısı plağa bir bakalım. Elend topluluğunun 1998 yılı albümünün, grubun plak şirketini değiştirmesinin ardından albümün tekrar piyasaya sürülmesine karar verilmişti. Yeni baskı Sony/BMG grubuna bağlı plak şirketinin de gücüyle yeniden düzenlenmiş. Deneysel, klasik ve opera tarzlarının birleşimi ile ortaya çıkan eser gerçekten övgüye değer. Fransız grubun, Les Ténèbres du Dehors ve Leçons de Ténèbres albümlerinin karanlık ama daha sert yapısından daha klasik müziğe yaklaşmaya başlamasının arkasından çıkan Weeping Nights albümü ile Elend’in daha geniş kitleler tarafından kabul edilmesi bu albüm ile olmuştu. Zaten ilerleyen dönemlerde grubun mainstream bir şirket ile anlaşması bunu gösteriyor. Karanlık sözlerle bezenmiş, ciddi bir koro tarafından seslendirilen, ciddi müzisyenlerin çaldığı süper bir albüm. Albüm biraz kaotik. Bir yandan klasik orkestra bir yandan koro, bir yandan ardı arkası kesilmeyen org, zaman zaman karanlık sözler fısıldayan brutal vokal ile sistemi zorlayan bir plak. Her ne kadar kaotik bir yapı var gibi gözükse de plağın enstrüman ayrımı son derece başarılı. Sahne çok başarılı, en karmaşık pasajların altından rahatlıkla çıkıyor sistem. Sahne müthiş, ancak detaylar göz kamaştırıcı ve odak o noktada.

Hazır elime böyle bir pikap geçmişken farklı tarzlarda plaklar dinlemeye devam ediyorum. Hifi sisteminde Black Metal dinlenir mi dinlenmez mi sorusunun cevabını Burzum topluluğunun Fallen albümü ile arıyorum. Gençlik yıllarımda ciddi şekilde Burzum dinleyicisiydim. Hala arada sırada çıkartır dinlerim topluluğun albümlerini. Evet gelelim Fallen’a. Albümün kaydı sadece 2 haftada yapılmış. Tüm enstrümanları kendisi çalmış. Albümde çok ilginç ekipmanlar kullanmış ve bu durum sayesinde sound müthiş. Basına verilen ve albümde paylaşılan listeye göre 1960′lardan kalma VOX AC50 amplifikatör, 1970′lerden kalma davul seti, meşhur lambalı Neumann M149 mikrofonlar gibi tür için son derece alışılmışın dışında bir ekipman kullanmış. Albümdeki tarzı Burzum açısından tarif etmek çok çok zor. Belus’un devamı gibi desem değil, “Det Som Engang Var” tarzına yakın desem yine olmayacak. En iyisi şöyle söyleyeyim Filosofem albümdeki o hepimizin çok sevdiği karanlık atmosferi alın buna eski tarz Black Metal sound’unu ekleyin albüm işte böyle bir şey. Sözler ise şimdiye kadar ki tüm Burzum albümlerinden çok daha iyi. Sözler kişisel ancak Vikernes’in uzun yıllardır peşini bırakmadığı mitoloji ile iç içe. Albümde bir diğer sürpriz Vikernes’in klasik vokal tarzını bırakıp normal sesiyle şarkı söylemesi. Albümdeki favori şarkım olan “Jeg Faller”de kirli gitar tonları ve hatta çift kick davul performansı harika. Sistemin toplamına harcadığım para albüme harcanmış paradan fazladır tahminimce ve kendi sistemim şartlarında durumdan mutluyum. SME Model 10, sistemimde daha önce kenarı yuvarlatılmış tonları olması gereken noktaya getiriyor. Daha köşeli bir performans elde etmemi sağlıyor.

Freak Out! albümüne bakalım ki, bu albüme bayılırım. Amerikalı topluluk Mothers of Invention’ın ilk albümü. 1966 yılında yayınlanan albümün en önemli özelliklerinden bir tanesi rock tarihinin ilk konsept albümlerindne bir tanesi olması. Tabii ki bunda Frank Zappa’nın etkisi yadsınamayacak bir gerçek. Bu albüm ayrıca erken dönem ilk çift plaklık albümlerden bir tanesi. Mothers of Invention ilk kurulduğunda ilk dönemlerde rhythm and blues şarkıları özellikle de cover’ları çalıyorlardı. Zappa işin içerisine müdahil olunca cover’lardan özgün şarkılara doğru bir geçiş olur. Ancak Freak Out! içerisinde bol bol rhythm and blues esintileri vardır. Ancak blues kökenli rock öğeleri orkestralar yapılar da dikkat çeker. Albüm yayınladığı dönemlerde AMerika’da pek başarılı olmaz ancak Avrupa’da çok büyük ilgi görür. Amerika’da albümün anlaşılabilmesi için 1970′li yılların ortalarına kadar vakit geçmesi gerekir. Ancak albüm anlaşılır anlaşılmaz kült olarak nitelendirilir. Eh geç olsun güç olmasın. Mothers of Invention – Freak Out! albümünden bahsetmemin sebebi yakın zaman ülkemizde plak formatında yayınlanmış olması. Meraklılar bilecektir Zappa plağı edinmek pek kolay iş değildir ve bunun için bol kan ve gözyaşı dökmek gerekir. Geçtiğimiz senelerde tüm Zappa diskografisi CD formatında yenilenmiş olarak hemde makul fiyatlara satılmıştı. Şimdi plaklar basılmaya başlandı. Zappa.com’dan alınan bilgilere göre zaman içerisinde -ki 5 sene lafı geçiyor- tüm Zappa albümleri plak formatında meraklılar ile buluşacak. Baskı kalitesi hem kayıt hemde içerik açısından mükemmel. İşin güzel tarafı albüm ülkemizde yurt dışı ile kıyaslandığında süper makul fiyatlardan satılıyor. Alınız aldırınız!!!!

Sistemin performansına bir bakış atmak için çok sevdiğim “Hungry Freaks, Daddy” şarkısına bakmak yeterli. Daha şarkının başında kirli gitar tonlarına ve perküsyonlara bakmak yeterli. Hemen arkasından malum “Mr. america, walk on by your schools that do not teach” sözleri gelirken arka planda ortalık birbirine girmiş durumda. Bu arada plak kaydı daha doğrusu remaster çalışması harika. Şarkının başlarındaki soloyıu hatırlarsınız. Gitar sololarda alıştığımız gibi çok ön planda değildir ancak ortada bir solo vardır. Gitarın tonları harika ve notaları tane tane takip edebiliyorsunuz. Detay yerli yerinde, tonlar harika insan daha ne ister ki! SME V plak üzerindeki izleri sömürürken, platformunda hakkını verelim, harika iş çıkartıyor!

SME Model 10, 4.000 Sterlin + KDV’lik bir fiyat etiketine sahip. Tabii ki masraf bununla kalmıyor. Eğer SME Model 309 gibi giriş seviyesi (tabii ki SME şartlarında) bir kol kullanacaksanız maliyete 1.400 Sterlin + KDV eklemeniz gerekiyor. Eğer benim gibi SME V kullanacaksanız eklemeniz gereken tutar iki katından daha fazlaya 3.125 Sterlin + KDV’ye çıkıyor. Ben testlerimde belirli bir süre sonrasında 4.800 Dolar + KDV’lik Soundsmith  Sussurro modelini kullandım. Şöyle bir toplayıp çarptığınızda olayın ciddiyetini anlıyorsunuz. Ancak çok ama çok uzun seneler kullanacağınız harika bir pikap satın alıyorsunuz. Yapım kalitesi on üzerinden on, donanım on üzerinden on.  Detay, ton, sahne müziğe dair ne arıyorsanız SME Model 10 ve Series V kombinasyonu onu size veriyor. Bir çoğumuz için kabul etmek gerekir ki, deli bir maliyet ama üst uç sınıf pikaplar dünyasında ucuz sayılabilecek bir bedel. SME Model 10 harika bir pikap, üst modelleri nasıldır düşünmek bile istemiyorum. Eğer bu tarz bir pikap almak gibi bir planınız var ise alışveriş listenizin en üst sıralarına SME’yi ekleyin.  Bütçenizi oluştururken iğne konusuna özel önem vermenizi tavsiye ederim. Eğer imkanınız olursa SME kombinasyonunu daha egzotik iğneler ile tamamlarsanız çok keyifli vakit geçireceğinizi söyleyebilirim….

SME 10 Pikap
The Model 10 weighs more than 15kg (33lb) but is only Ø304mm, thus meeting all the requirements of high density construction on which freedom from colouration depends. The turntable is supported on three large polymer isolators within adjustable feet allowing quick and easy levelling. A cruciform sub-chassis carried on three polymer loaded towers. A novel design which affords impressive isolation without float. Fully machined extensionally damped platter, diamond turned top surface with a fine scroll finish for optimal record interface.
Fiyat: 4.000 Sterlin + KDV (Kol hariç) 
Temsilci: Audio AVM / www.audioavm.com 

İlk Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız

Tags: ,