Debussy, Ravel, Herbert Von Karajan, Berliner Philharmoniker – La Mer, Prelude Á L’Aprés-midi D’Un Faune, Daphnis Et Chloé Herbert von Karajan yönetiminde Berlin Philharmonic Orchestra’nın ilginç bir plağı. Eski bir kayıt ve bulmak çok kolay olmayabiliyor. Plağın en ilginç ve dikkat çekici yönü önemli bir A L’Aprés-midi D’Un Faune yorumunun bulunması. Tam adıyla Prélude à l’après-midi d’un faune senfonik şiir olarak tanımlanan Claude Debussy’nin ilk kez Gustave Dore yönetimindeki orkestrayla 1894 yılında prömiyerini yaptığı bir eserdir. Eser aslında 10 dakika civarında sürer ancak yansımaları çok daha farklı ve büyük olmuştur. Eserin başındaki flüt solosu muhtemelen müzik tarihinin en iyi bilinen pasajlarından bir tanesidir. Bir çok eleştirmen tarafından klasik müzikteki modernizm akımının önemli bir yansıması olarak görülür. Eser kromatik triton notaların kullanılması ile hafızada kalıcı bir şekil almıştır. Müthiş keman tonları kaydın en önemli artısı. Bazı açılardan bu Alman yorumunun eserlerin pastoral yapısından bir miktar uzaklaşıp bir nevi teknik gösterisi olduğunu da söyleyenler mevcuttur. Dönemin Herbert Von Karajan kayıtlarında zaman zaman tartışılan bu konuyu eserlerin yorumu olarak nitelendirilmeli ve kıyas açısından bir köşede bulunmalıdır. Zihin açıcı olacak bir deneyim… Standart DL 103 klasik müzik imkanları kısıtlı bir iğne. Ancak genel ambiyans yerinde. İyi bir pikap platformunun analog sisteme yaptığı katkıyı görmek mümkün.
Şimdi DL 103’ün kolay anlaşacağı bir plak seçeyim. Salisbury, İngiliz rock topluluğu Uriah Heep’in ikinci albümü. Bu albüm muhtemelen tüm Uriah Heep diskografisindeki en eşsiz albüm. Albümün ikinci parçası “The Park” caz dünyasından esintiler dolu. Ayrıca etnik müziğe de hafif hafif göz kırpıyor Yazılan çizilenlere göre eski bir Bolivya şarkısını alıp üzerine oldukça geniş çaplı bir kompozisyon yapılması ile topluluğun kariyerindeki en önemli milat olarak karşımıza çıkıyor. Evet bu tarz işlere imza atan çok topluluk var ancak Uriah Heep’in klasik tarzı ile birleşince ortaya ilginç bir sonuç çıktığını kabul etmek lazım. Albümün en sevilen şarkısı ise muhtemelen “Lady In Black.” Tam anlamı ile akustik bir hard rock baladı sayılabilir. Albümün kapağı ile ismi arasında bir ilişki vardır. Biliyorsunuz kapakta bir tank vardır. Salisbury ise İngiltere’de ordunun tatbikat yaptığı bir düzlüğün ismidir. Plak yayınlandığında açılır kapak ile yayınlamış ve ana kapakta renkli İngiliz Chieftain ana muharebe tankına yer verilmiş, iç kapakta ise siyah beyaz bir ilk Dünya Harbi tankı resmedilmiştir. Daha sonraki baskılarda albüm standart baskı ile satılmıştır. Meraklısına güzel bilgilerden sonra SOTA, Goldenote ve Denon kombinasyonu ışıl ışıl parlıyor. Hem akustik parçalarda hemde sert hard rock’ta çözünürlük müthiş.
Art Blakey and the Jazz Messengers – A Night in Tunisia. A Night in Tunisia Art Blakey and the Jazz Messengers topluluğunun 1960 yılı albümü. Albümün kapağında eleştirmen Barbara J. Gardner tarafından yazılmış bir cümle albümü bize çok müthiş bir şekilde özetliyor. Yapılan tespit özet olarak şu; Bu albüm Blakey’nin genç yaşında farkında olduğu kabiliyeti göstermek arzusunda olduğu performanslarından en önemlilerinden bir tanesidir. Albümde her müzisyen için uzun bir solo bölümü ayrıldığı gibi albümdeki tüm şarkılar topluluktaki genç caz yetenekleri tarafından aranje edilmiştir. Art Blakey modern bebop tarzı davulun öncülerinden hatta yaratıcılarından bir tanesidir. Çok güçlü bir müzisyendir, çalışında blues, funky hard bop esintileri ve hatta ana akım caz tarzları görülebilir. Neredeyse 30 yıl boyunca Art Blakey ve topluluğu The Jazz Messengers hep genç müzisyenlere yer vermiş ve müzik alanında hep birinci sınıfta yer almıştır. A Night In Tunisia, bazı eleştirmenler için caz tarihinin dönem noktalarından bir tanesi. Blakey’nin davul konusundaki dehasını gösteren bir albüm. Ancak asıl dehası davul çalışında değil şarkılarda her müzisyene yer vermesi ve onların maksimum performanslarını gösterebilecekleri düzenlemelerin yapılmasıdır. Ekip zaten göz kamaştırıcı Lee Morgan trompet. Wayne Shorter tenor saksofon. Bobby Timmons piyano. Jymie Merritt bas. Art Blakey tabii ki davul. Bu plağı seçmemdeki asıl sebep plağın biraz yamuk olması. Vakum sistemi bir ölçüde düzelme sağlıyor. Açılış parçası “A Night in Tunisia”da durum hemen belli ediyor kendini. Müthiş bir detay, ayrıntı. Keyifle şarkılar akıp gidiyor.
SOTA Series V NOVA, 4.800 Dolarlık fiyatı ile her bütçeden analog sevdasına hitap etmiyor ne yazık ki. Bu fiyatın üzerine tabii ki bir de kol masrafı var. Ancak bu fiyat karşılığında neredeyse tüm yan aksesuarlarıyla beraber tam bir paket satın aldığınız gibi son derece gelişmiş ve problemden uzak vakum sistemli üst sınıf bir pikap almış oluyorsunuz. NOVA ile geçen günlerde her gün bu şık pikabın büyüsüne biraz daha kapıldığımı söylemeliyim. Şık ahşap şasi ve iyi işçilik zaten bir göz ziyafeti sunarken, iyi bir iğne ve kol için çok “özel” bir platform sunuyor NOVA. Her zaman yazdığım gibi özel bir pikap sistemi kurarken hiçbir zaman pikap şasisinin önemini unutmayın. Kol, iğne ve şasi birlikte pikap sisteminin başarımını oluşturacaklardır. Ve şuna inanın; şasi seçimi çok çok önemlidir. SOTA Series V NOVA üst uç sınıflara doğru yolculukta pikap arayanların alışveriş listesinde bulunması hatta en üst sıralarda bulunması gereken pikaplardan bir tanesi. Gönül rahatlığı ile tavsiye ederim…
SOTA Series V NOVA
Sub şasi sistemli, vakumlu üst sınıf pikap
Temsilci: Audio AVM / www.audioavm.com
Online Satın Almak İçin: Ürün sayfasına ulaşmak için tıklayınız
Fiyat: 4.800 Dolar
Bir yorum ekleyin