Thorens Mini

Thorens, analog tarihine adını gerçekten altın harflerle yazmış bir firma. 1883 yılında Hermann Thorens tarafından kurulan firma ilk önce müzik kutuları yapmaya başladı. 1903 yılında müzik kutularının ardından Edison fonografları, 1906’da taş plak tabiri ile tanınan Shellac plaklar için gramofonlar üreten firma 1957 yılında ilk efsanevi pikabı olan TD-124’ü üretir. Bu pikap bir efsane haline gelecek ve üstün başarısı ile, yüksek nitelikli HiFi stereo pikap tasarımı ve üretiminde dünya çapında bir firma haline gelmesi yönünde, Thorens’in geleceğini hızla şekillendirecekti. Bu pikabın ardından unutulmayacak bir çok modele imza atan firma 125 yıllık tarihi boyunca çeşitli zorluklar yaşamasına rağmen analog-severlerin kalbinde her zaman farklı bir yere sahiptir. Firma 2002 yılında tekrar İsviçre’ye geri dönmüş ve o dönemden bu yana başarılı ürünlere imza atmayı sürdürmekte. Thorens tarihi ile oldukça geniş kronolojik bir makaleyi Stereo Mecmuası web sitesinde bulabilirsiniz. Benim Thorens ile tanışmam oldukça eskilere dayanıyor. Hep kısa sürelerle birlikte olduğum markalardan bir tanesidir. Kutusundan ilk kez benim çıkartacağım bir Thorens pikabın test amaçlı da olsa evimde bulunmasının beni çok mutlu ettiğini söylemeliyim. 125 yıllık dev bir analog şirketinin en yeni ürünü olan Thorens Mini’yi konuk ettiğimiz yazımıza hoş geldiniz.

Son bir kaç senedir ortalamanın üzerinde pikaplar kullanıyorum. Zaman içerisinde insan güzel olana ve iyiye alışıyor bu bir gerçek. Thorens’in bu yeni modelini şu an sahibi olduğum pikaplarla karşılaştırmam gerçekten bir haksızlık olacaktı. Düşünsenize sadece pikabın ucuna takılı bir iğne bile bu pikaptan neredeyse 4 kat daha pahalı durumda. Gerisini siz düşünün. Bende farklı bir şekilde incelemeye karar verdim. İlk sıfır pikabını alacak veya almış bir kişinin gözünden bu incelemeyi yapmaya karar verdim. Bunu yapmak aslında benim için pek zor olmadı.

Eskiden belki bundan 15 sene belki de daha önce bilemiyorum, pikaplarla ilk tanıştığım günlerde kullandığım pikaplar bir şekilde müzik konsollarından çıkmış ve bugünün şartlarında plak çalmak yerine, plak kazıyan cinsten pikaplardı. Öyle veya böyle bu pikaplarda ilk plak deneyimlerimi yaşadım. Daha sonra biriktirdiğim para ölçüsünde daha iyi pikaplara sahip oldum. Ama her zaman sıfır bir pikap alma hayaliyle yanıp tutuştum. O dönemlerde pikaplar satılıyordu ama ortaokul öğrenci haftalığı ile pikap almak mümkün değildi.

Eh malum ebebeynlere dert anlatmakta mümkün olmuyordu. Bana yeni pikap alsanıza dediğimde, evde zaten var ya şeklinde cevap alıyordum. Zaten o dönemde kaset okuyucular oldukça revaçtaydılar ve benimde çok güzel bir cihazım vardı. Yani ne gerek vardı yeni bir pikaba aslında. Ama iş bisiklete geldiğinde sağolsun babam abartıp, ta İtalya’lardan en absürd bisikleti bulup getirirdi. Pikap gereksiz, bisiklet gerekli bir şeydi. Bugün çocuğum olsa gelip baba bana bisiklet al dese, direkt pikap almayı tercih ederim. Benim gibi bisiklet kullanma olasılığını göz önüne alıp güzel bir pikap alıp evde müzik dinlemesini isterdim herhalde. Benim gibi bisiklet kullanmak derken, boynunuzun altında omunuzda yeralan köprücük kemiği de dahil olmak üzere bisiklet sayesinde bayağı yerimi kırmış olmaktan bahsediyorum.

Zaman içerisinde pikaplar yavaş yavaş ortadan kaybolmaya başladılar. Ortalıklarda gözüken sıfır alınabilecek tek pikap markası en azından o yaşımda bana cazip gelen Technics’in pikaplarıydı. O dönem için acayip fiyatlara satıldığını söyleyebilirim. Zaman içerisinde elden düşme pikapları tamir edip kullanmak sonucunda işin mekaniğini de bir miktar çözebilme şansına sahip oldum. Bundan seneler sonrada ilk sıfır pikabımı aldım. Şimdi ortaokul çağındaki bir çocuğun haftalığı ne kadar bilmiyorum ama giriş seviyesindeki bir pikap eskisi gibi alınamaz ölçülerde değil kesinlikle. Hemde ülkemizde de seçeneklerin olması bir başka avantaj. Okuyucularımız arasında benzer şeyleri yaşamış olanlar olduğuna eminim. Benim bitmek tükenmek çocukluk maceralarım sizleri sıkabilir. Daha 30 sayı çıkartsak yetecek kadar maceram olduğundan artık konuya girsek fena olmayacak sanırım.

Evet ilk sıfır pikabımın kolisini açarken nasıl bir heyecan yaşadığımı dün gibi hatırlıyorum. O dönemlerde ürünün üretim şekli ve tarzı beni pek ilgilendirmiyordu. Zaten dikkat ederseniz Stereo Mecmuasında hep asıl firmalarla ilgili bilgileri sizlerle paylaşıyoruz. Zaman zaman çeşitli firmaların ürünlerinin başka başka alt yükleniciler tarafından üretilip nihai birleşimlerin asıl firmalar tarafından yapıldığına dair bilgiler okuyoruz. Hatta zaman zaman çeşitli platformlarda bu tartışmalar oldukça alevlenebiliyor. Bu noktada bizim Stereo Mecmuası olarak politikamız elimize gelen ürünün performansını kendimizce tartmak ve fikirlerimizi okuyucularımız ile paylaşmak. O vida nereden gelmiş, bu kablo nereden alınmış bizleri pek ilgilendirmiyor. Son kullanıcıya yönelik ürünlerin performansı bizim asıl konumuz kim tarafından nasıl üretildiği değil. Neyse konuya döneyim. Belki farkındasınızdır, şimdiye kadar dergide yazdığım diğer yazılardan çok farklı bir yazı okuyorsunuz şu an. İnanın ilk pikabımı aldığımda yaşadığıma benzer bir heyecanı Thorens’in kutusunu açarken de yaşadım. Koliyi açtığınızda derli toplu bir görüntü sizi karşılıyor. Gayet düzgün şekilde ambalajlanmış parçaları kolayca çıkartabiliyorsunuz. Pikap gövdesi ve akrilik toz kapağı çıkartıldıktan sonra, plato, adaptör ve pikabın kullanma kılavuzu ortaya çıkıyor. Pikabın kullanma kılavuzunu açınca, hoş bir sürpriz sizi bekliyor. Türkçe bir kullanma kılavuzu. Hifi piyasasında çok karşılaşılmayan bir durum. Akıcı bir şekilde kurulum anlatılmış. Ayrıca kullanım notları da var. Bu noktada ilk kez pikap alan birisinin bile yaşayacağı tüm tedirginlik ortadan kalkıyor. Bu noktada Sigma Ses kesinlikle övgüye değer bir iş yapmış.

Pikabın kuruluşu gayet basit. Aslında kullanım kılavuzunu okumaya bile ihtiyaç olmayabilir ama siz siz olun, aldığınız yeni ürünleri kurmadan önce mutlaka kullanım kılavuzlarını okuyun. Bir bakarsınız gözünüzden bir şeyler kaçabilir. Kısaca sizlere kurulumu anlatayım.

Öncelikle tüm pikap kurulumları olduğu gibi, pikabımızı yerleştireceğimiz yerin mümkün olduğunca düz olmasına dikkat ederek pikabımızın gövdesini yerleştiriyoruz. Platoyu çıkartınca, motordan devri aktaracak kayışın kırmızı bandını çıkartıyoruz. Hemen ardından platomuzu yerine takıyoruz ve lastiğimizi platonun üzerindeki delik sayesinde motora takıyoruz. Hemen arkasından paketin içerisinden çıkan keçeyi, platomuzun üzerine yerleştiriyoruz. Kullanmayı arzu ediyorsak, toz kapağını ambalajından çıkartıyoruz. Kutunun içerisinden çıkan 2 adet kelepçeyi pikabın gövdesine takarak, toz kapağımızı bu kelepçeler yardımı ile gövde ile birleştiriyoruz. Pikabın arkasındaki kabloları amplifikatörümüzün veya pikap katımızın uygun girişlerine takıyoruz. Topraklamamızı yine aynı şekilde gerekli yere takıyoruz. Adaptörümüzü prize takıyoruz. Ve işlem tamam, pikap kullanıma hazır. İnanın yazmak kurmaktan daha uzun sürüyor. Tahmini kurulum süresi neredeyse bir kaç dakika.

Dikkat ederseniz, her pikap aldığınızda yapmanız gereken bir işlemi atladım. Kol ayarı. Thorens bu noktada ilginç bir iş yapmış. Kol tamamen ayarlı olarak fabrika çıkışı geliyor. Kolun ağırlık sistemi sabit tasarlanmış, aynı şekilde anti skating mekanizması da. Kısacası yapmanız gereken tek şey pikabınızı düzgün bir yere yerleştirmek. Bu durumun bazı avantaj ve dezavantajları olabilir. Dezavantajı, pikabı kurcalamak isteyen ve değişik ayarlar, iğneler denemek isteyen kullanıcıların saydıklarımı yapma şansı yok. Thorens, meraklı analog-severler için oldukça geniş bir ürün gamı sunuyor. Zaten bu denemeleri yapmak istiyorsanız Thorens Mini size yönelik bir ürün değil.

Pikabın avantajı ise, dezavantaj olarak saydığım işlerle uğraşmak istemeyenleri ilgilendiriyor.

Plaklarınızı dinlemek için hiçbir ayar yapmak zorunda değilsiniz. Ambalajdan çıkartıp bir kaç dakikalık montajı yapmanız yeterli. Thorens, bu üründe bence hedef kitlesini gayet iyi seçmiş. Bana kalırsa ürünün hedef kitlesi, sınırlı bütçeye sahip olan kullanıcılar, ilk pikabını alacak kullanıcılar ve en önemlisi ben ayrıntıyla uğraşmak istemiyorum diyen kullanıcılar. Şöyle bir düşündüğümde aslında oldukça geniş bir portföy. Ürün kozmetik olarak bence çok keyifli. Ambalajından çıkartır çıkartmaz o eski pikapların hissini veriyor. Nostaljik tasarım ile bütünleşmiş yepyeni bir pikap. Standart deck boyutlarından çok daha küçük bir yapısı var. Yaklaşık 36 cm’ye 35cm’lik kareye yakın bir boyut. Standart bir plak kabından bir kaç cm daha büyük sadece. Ürünün gövdesi MDF’den yapılmış ve mat siyah boya ile kaplanmış. Gövdenin sol tarafında 33 ve 45’lik ayar düğmesi bulunuyor.

Thorens tasarımcıları, pikabın kolay kullanımını göz önüne alarak yaygın şekilde motorda mil değişikliği ile devir değişikliği yapma seçeneği yerine bir düğme ile değişim yapma seçeneğini eklemişler. Genelde motor devrini değiştirmek için plato ve üzerindeki keçe gibi malzemelerin kaldırılması gerektiğini düşünürsek, hayatı kolaylaştıran bir ayrıntı. Özellikle pikabın hedef kitlesini göz önüne alırsak. Aynı düğmeyi orta pozisyona getirdiğinizde pikap kapanıyor. Pikabın sağ tarafına ise Thorens amblemi yerleştirilmiş. Gayet derdi toplu bir görüntü. Kolun hemen yanında kolu aşağı yukarı hareket ettiren mekanizma yer alıyor. Bu gayet basit ve etkili bir mekanizma. Ayrıntılara baktığınızda, pikabın alt tarafında bu bölüme ulaşabilmek için yapılmış bir kanalda göze çarpıyor. Olasıl bir arıza durumda hiçbir şeyi söküp takmanıza gerek yok. Sadece platoyu çıkartıp, pikabın altına ulaşmanız yeterli. Bu bölümde tek sevmediğim şey, keşke aşağı ve yukarı konumu işaret eden bir sembol eklenmemiş olması. Allah’ta bu önemli bir eksiklik değil zaten kısa sürede alışıyorsunuz. Muhtemelen ileri ki dönemlerde küçük bir çıkartma ile bu eksiği tamamlarlar. Siyah gövde üzerinde metal rengi bırakılmış platonun kenarı ve kolun tüp kısmı ışıl ışıl parlıyor. Platonun metal kısmının sadece kenar kısımları görülüyor. Thorens kutuya güzel bir keçe eklemeyi unutmamış. Platonun üzerine keçeyi takıyorsunuz. Bu sayede plaklarınızda güven altına alınmış oluyor, sese olumlu etkisi de cabası. Gelelim kol ve iğne kısmına.

Kol aslında geçmişte görmeye alıştığımız kollara çok benziyor. Pivoted yapıda tasarlanmış. Arka ağırlık, pivot koruma kısmı, headshell ve gövde plastikten üretilmiş ve/veya kaplanmış. Sadece tüp kısmı metal rengi bırakılmış. Plastik enjeksiyon kalitesi gayet iyi ve hiç kötü durmuyor. Bağlantı yerleri de dahil olmak üzere istenmeyen herhangi bir girinti çıkıntı mevcut değil. Headshell yine plastikten üretilmiş ve DN251S modeli iğneye ev sahipliği yapıyor. Koldan iğneye uzanan kablo standart ama uçların bağlantısı ve lehimler gayet düzgün ve özenli. Bahsettiğim iğnenin gayet makul fiyatlara ucu alınabiliyor ve bir şekilde kırarsanız kafayı komple değiştirmek yerine uç kısmındaki iğne kısmını değiştirmeniz yeterli oluyor. İğne konusuna ses ile ilgili bölümde tekrar geri geleceğim.

Thorens’in pikapla beraber verdiği adaptör gayet küçük ve ısınmıyor. Pikabı uzun saatle boyunca kullanmama rağmen adaptörün çok ısındığını söyleyemem. Adaptör küçük bir giriş vasıtası ile pikabın gövdesinin arkasına bağlanıyor. Adaptörün giriş kısmı olası ezilmelere karşı ciddi şekilde kuvvetlendirilmiş. Bunu oldukça sevdim, bence önemli bir ayrıntı. Pikabın amplifikatörünüz veya pikap katınızla bağlantısı ise standart tipte kablo ile yapılıyor ve topraklama kablosu ve ucundaki yengeç unutulmamış. Kablo pikabın gövdesinden geliyor yani değiştirme işlemini kolayca yapmak mümkün değil. Kablo yeterli uzunlukta verilmiş, pikabı kurarken bu noktada fazla problem yaşamayacaksınız. Kablo noktasında tenkit edilebilecek tek şey, kablonun standart bir kablo olması olabilir. Kablonun yanı sıra, jack’lar içinde aynı şeyi söylemek mümkün. Bu fiyat seviyesindeki bir pikap için mazur görülebilecek bir durum. Pikabın hedefi gereği, her bileşende en kaliteli malzeme değil, problemsiz çalışmaya yönelik malzeme kullanılması tercih edilmiş. Yeterli uzunlukta, gövdeye sağlam şekilde tutturulmuş bir kablo bağlantıların sorunsuzca yapılması için yeterli görülmüş. Dediğim gibi fiyatın makul seviyede tutulması ve birazdan anlatacağım gibi performans açısından yeterli bir seçim. Son olarak pikapla kullanılan ayakları oldukça sevdim. Standart ayakların ortalarında misket büyüklüğünde yuvarlak bir kısım var. Bu kısım tam emin olmasam da, plastik veya kauçuk tarzı bir maddeden üretilmiş. Titreşimlerin pikaba ulaşmasını önlemek açısından eklendiği belli. Sanırım artık merakla beklenen ses performansı konusuna girmeliyiz.

Öncelikle genel anlamda geniş bir müzik yelpazesinde bir plak seçimi yaptım. Pikabın muhtemel hedef kitlesini düşünerek pop’tan caz’a, rock’tan Türk müziğine kadar bir çok plakla dikkatli dinleme gerçekleştirdim. Zaten daha sonra standart sistemimin bir parçasıymış gibi uzun zaman Thorens Mini’yi kullandım. Pikabı kurar kurmaz Kanada’lı şarkı yazarı ve solist Joni Mitchell’in 1975 tarihli The Hissing of Summer Lawns (Asylum 7E-1051 180gr) albümünü dinlemeye başladım. Sanatçının kariyerinde önemli bir dönüm noktası olan albüm plağın basımıyla da alakalı olarak harika bir ayrıntıya sahip. İçerisinde folk ve jazz etkileri bulunan albüm insana keşke bitmese dedirtecek kadar güzel bir albüm. Sözlerde gerçekten etkileyici. Django Reinhardt şarkıları içeren The Genius Of Django plak setinin 4. plağı (EMI SM 644) ilk adımda dinlediğim diğer bir plak. Zaten eski veya yeni manouche müziğinin her zaman büyük fanı olmuşumdur. Bahsettiğim set sıfır olarak bulunmuyor ama denk gelirseniz kaçırmamanızı öneririm. Mono basılmış bu seri büyük gitaristin neredeyse tüm önemli şarkılarını içermekte. Hemen ardından John Coltrane’in Impulse plak şirketi için kaydettiği ve sizlere geçen sayılarımızda “Bu Ay Neler Dinledik” bölümünde de tanıttığım Africa/Brass (Impulse Stereo AS-6 180gr) albümünü bir çırpıda dinleyiverdim.

Birazda rock müzik dinleyelim diyerek arşivden sevdiğim bir kaç albümü çıkartıyorum. İlk elime gelen Yes grubunun efsanevi Fragile albümü. (AAPP-7211 180gr) Zaten güzel bir albüm olan Fragile, 180gr’lık özel baskısı ile bambaşka bir güzelliğe sahip olmuş. Standart baskı ile aradaki fark gece ile gündüz gibi hatta bir hafta sonraki gündüz gibi. Hazır arşivin o kısmına girmişken bir plak daha bir diğer klasik Gentle Giant-Free Hand albümünü (EMI ST-11428) ve en sonda rock olayının on yıllar içerisinde nasıl evrimleştiğini ve ekstremleştiğine dair bir örnek, Burzum Filosofem (Misanthropy Records 1996 Back On Black 2005 özel baskısı) albümünü dinliyorum. Aslında birbiri ile alakalı sayılabilecek 2 klasik albüm ve ardından çok uç noktalarda gezinen bir albüm. Hemen ardından nereden canım çektiyse Iron Maiden grubunun ilk konsept albümü olan Seventh Son Of A Seventh Son (EMI EMD-1006) plağını platoya yerleştiriyorum.

Bunların arkasından başarılı performans alacağına kesin inandığım Yves Montand’ın kendi adını taşıyan albümünü pikaba (CBS 66206) yerleştiriyorum. Mathilda, Grands Boullevards, La Fete Continue gibi önemli parçalar birbiri ardına odanın içerisinde süzülüyor. Bu gece için muhteşem bir final.

Ertesi gün biraz daha pop tarzına yakın bir kaç plakla güne başlıyoruz. Manu Chao-Proxima Estacio/Esperanza (Virgin-7243 8103211-4) tipik bir sabah kahvaltısı plağı. Enerji dolu ve acayip eğlenceli. Tür olarak hiçbir türe sokmak mümkün olmadığı gibi plak dil açısından da tam bir karmaşa. Boş işlerle uğraşmayıp albümün geneline baktığınızda süper pozitif ve eğlenceli bir albüm. Hemen ardından The Chemical Brothers Push the Button (EMI XDUSTLP7) İngiliz elektronik müzik ikilisinin enerji dolu albümü. 2004 yılı albümü ve aslında pek alakam olmayan bir tarz. Ne hikmetse elinize yapışan plaklar olur ya, işte onlardan bir tanesi. Neden aldığımı neden arada dinlediğimi bilmediğim albümlerden. Ama bir şekilde bazen elime yapışıyor işte. Kısa bir dinleti daha ve artık evden çıkmaya hazırız.

Saatler sonra eve döndüğümde daha önce forumlarımızda yayınlanan habere konu olan Thorens’in Alman Profil şirketiyle birlikte 125 yılı anısına bastığı Staatskapelle Dresten anısına yapılan klasik müzik plağını dinlemekle başlıyorum. Plak Sir Colin Davis yönetiminde Berlioz’un Requiem’inden Lacrymosa Bernard Haitink yönetiminde Bruckner’in 6. senfonisi Giuseppe Sinopoli yönetiminde Richard Strauss’un Death and Transfiguration Kyrill Kondrashin yönetiminde Shostakovich’in 15. senfonisinden pasajları barındırıyor. Kayıt müthiş. Daha sonra normal akşam plaklarıma geri dönüyorum. Günler böyle gelip geçiyor işte. Şimdi gelelim olayın özetine.

Thorens Mini, bana eski pikaplarımı hatırlatırcasına bir performans gösterdi. Hani o nostaljik ses vardır ya zaman zaman aradığımız, evet işte o ses. Bunda firmanın kullandığı iğnenin büyük etkisi var. Genel anlamda çok sıcak, hafif buğulu, naif kendisine özgü bir ses. Çok detaylı değil ama ana noktaları seslendirmede sorunu yok. Minör detaylara baktığınızda tabii ki eksiklikler var ama bu durum ana fikirden yani müziğin genelinden sizleri kopartmıyor. Söz gelimi Fragile’da zile vurulduğunda uzama efekti ana setup kadar belirgin değil. Ama zile vurulduğunu duyuyorsunuz. Demek istediğimi anlatabildim mi? Zaten sorun minör detaylarda başlıyor. Bir anda onu duyayım bunu duyayım derken, binlerce dolar harcamış buluyorsunuz kendinizi.

Seslerin birbiri üzerine binmediği, katman katmanlık hissini yakaladığınız, iğne-kol kombinasyonunun okuyabildiği kadarı ile olabildiğince detaylı bir ses. Zaman zaman çok uç tarzlardaki plaklarda biraz heyecan hissi
istiyorsunuz belki, pikabın genel karakteri yumuşak kalabiliyor ama genel rock örneklerinde gayet efendi şekilde görevini yapıyor küçük pikabımız. Bu efendiliğin en çok yakıştığı müzik tarzı da hiç kuşkusuz küçük formasyonlar. Dediğim gibi 1970’lerde kullandığımız pikapların tadında, o sese ve o sıcaklığa sahip yepyeni bir ürün kullandığınızı hatırlayınca insanı gülümseten bir his bu. Klasik müzik dinleyicileri ve büyük orkestral eserleri sevenler içinde müziğin ana fikrinden kopmadan, karmaşadan uzak bir performans alabileceklerini söyleyebilirim. Ne ziller kulağınızı patlatıyor ne de bas müziği bastırıyor. Büyük ölçüde denge söz konusu. Fiyatına göre gayet başarılı bir ses rengi var. Thorens firması bu segmentteki rekabette bu pikabın misyonunu bence iyi belirlemiş. Kullandıkları iğne ile, hemen her müzik türünde plak dinlediğinizi hatırlatan, dengeli bir ses.

Tüm bu uzun süreli dinletiler sonucunda, ara ara kontrol ettiğim devirde büyük bir sapma olmadı. Çok hassas cihazlarla ölçerek belki farkına varabileceğiniz bir sapma. Kulakla farketmenize imkanı yok. Bu arada uzun süreli dinleti derken, ne anladığınızı bilmiyorum ama bizim evimizde normal bir tatil gününde pikap sabah kahvaltısında açılır ve o gün evde olursak -ki çoğunlukla oluruz- gece yarısı gibi kapanır. Bu küçük pikap bu kadar saat dinletinin sonunda bile gayet kararlı devri ve sessiz motoru ile beni şaşırttı diyebilirim.

Son olarak bu pikabın hedef kitlesinin daha çok ilk pikabını alacak ve/veya ayarlarla dolayısıyla ayrıntılarla boğuşmayı istemeyen okuyucularımız olduğunu belirtmeliyim. Thorens Mini, kutusunda barındırdıkları ile pikap dinlemek isteyen kullanıcılar için eksiksiz bir paket sunuyor ve bunu oldukça uygun bir fiyat etiketi ile başarıyor. Ürünün kutusundan çıkan Türkçe kullanma kılavuzu da, özellikle ilk pikabını kullanacak konuyla daha önceden ilgilenmemiş kullanıcılar açısından bence önemli bir ayrıntı. Bu pikap ile yakından ilgilenecek bir başka kitle ise özellikle açık arttırma sitelerinde ne halde olduğu belli olmayan ürünleri sırf markaları için saçma sapan fiyatlar vererek almaya çalışan kişiler olacaktır. Sonuçta en az o markalar kadar tanınmış, ismini analog tarihine altın harflerle kazımayı başarmış bir firmanın yani Thorens’in ürününü alıyorsunuz. Bunun yanı sıra servis garantisi sağlayan, yedek parça sıkıntısı asla yaşamayacağınız, istediğiniz zaman
iğnesini tedarik edebileceğiniz ve her zaman sorularınıza cevap bulabileceğiniz bir firmadan alıyorsunuz. Bunları ardarda koyduğunuz zaman bahsettiğim şeylerin önemi karşınıza çıkıyor. Thorens Mini, gerek özellikleri ve gerek fiyat etiketine rağmen sundukları ile giriş seviyesi pikap arayanlar için atlanması gereken bir ürün.

Thorens Mini hakkında hazırladığımız videoya ulaşmak için linke tıklayınız.

Thorens Mini
Üretici: Thorens
Türkiye Distribütörü: Sigma Ses
Ürün Fiyatı: 248 Euro

-Elektronik denetimli DC motor
– Hassas kayış sürümlü
– Elektronik seçimli 33 ve 45 devir
– Tamamen elle (manual) yönetim
– Antistatik plato keçesi
– TP 17 hassas kol ve DMS 251S MM kafa
– Wow and Flutter: +/- 0.07 %
– Signal-to-Noise Ratio: 46 dB
– Rumble: 68 dB
– Sıkıştırılmış ahşap yonga gövde
– Boyutlar: 360x350x95 mm Ağırlık: 4.5 kg

Hakancez

Tags: