Denon DL103 vs DL103R

 

Denon firmasının analog-severlere bundan neredeyse 40 yıl öncesinde hediye ettiği bir üründür DL-103 iğne. O günden bugüne kesintisiz şekilde üretimi süren iğnenin seneler içerisinde çok sayıda varyasyonu üretildi. Bu varyasyonlardan en sevilen ve sıklıkla kullanılanı ise hiç şüphe yok ki DL-103R’dir. 1960’larda ortaya çıkan Denon DL-103 ailesinin en uzun zamandır üretilen üyesi standart 103, ilk üretildiği dönemlerde o dönemin “süper-star” kolu SME 3009 ile birbirleri ile ayrılmaz bir ikili haline gelmiştir. Her ne kadar işin matematiksel ve teorik boyutuna girip, DL-103’ün yapısal ve teknik özelliklerini göz önüne aldığınızda, aslında ağır kollarla daha doğrusu yeterli “Compliance Unit” değerini verebilecek kollarla daha uyumlu çalışacağı sonucuna varabiliriz. Zaten DL-103’ün analog-severler tarafından tekrar kutularından çıkartılmasının sebebi, uygun yapıdaki kolların yoğun olarak kullanılmaya başlamasıdır. Her odyofilin beyninin bir köşesinde yer eden, deneme dürtüsü unutulmuş ürünlerin kutularından çıkartmaya ve tekrar “trend” haline getirmeye yeterli oluyor çoğu zaman. Tabii eklemek gerekir, keşke her yeni “trend” DL-103 kadar ucuz olsa.

DL-103 aslında standart yapıdaki bir MC iğne. Şimdiki çağdaşlarına göre, oldukça büyük yapısı kısa headshellerle kullanımını biraz zorlasa da, ağırlık anlamında ortalama değerlere sahip. Göreceli düşük çıkış gücü, beraber kullanılacağı, fono pre-amplifikatörünün dikkatli seçilmesini gerektiriyor. Tabii bu değer DL-103R için biraz daha yüksek olsa da, önemli bir faktör olan çıkış empedansına da dikkat çekmek isterim. DL-103R, yapısal anlamda standart versiyonun kardeşi olarak tanımlanabilir. İki iğneyi birbirinden fiziksel anlamda ayıran en önemli özellikler DL-103R modelinde altın sarısı işaretleme ve yazılar. Teknik anlamda ise, en büyük fark cantilevel’in 6N değerindeki bakır kablolar ile kaplanmış olması. Bu özellik, iğnenin çıkış değerlerinin farklılaşması sağlamış. Bu ufak teknik değişiklik ve dokunuş sessel anlamda, önemli farklılıklara da sebep oluyor.

Her iki iğneyi birbiri ardına aynı pikap ve kol kombinasyonu ile geniş bir müzik yelpazesinde deneyerek testi gerçekleştirdim. SME Series V, Denon DL ailesi için teknik uyum anlamında harika bir platform. Bunun yanısıra oldukça kapsamlı ince ayar seçenekleri sunması, her iki iğneninde performansının göreceli olarak sonuna kadar kullanılmasını sağlıyor. İlk dinletimi sistemimde zaten kullandığım klasik DL-103 ile gerçekleştirdim. Öncelikle beni bu iğnede en çok etkileyen şey, kesinlikle kontrollü bas performansı. Özellikle davul sololar yada hızlı kick vuruşlarında, genel bas performansı olması gerektiği gibi, dolgun ve derinden. Genel anlamda tonal denge söz konusu. Sahne oluşumu ve ses katmanları gayet akıcı.

DL-103R’yi ise tıpkı klasik kardeşi gibi aynı plaklarla dinlemekle teste başladım. Önceki dinleti de aldığım notları ve iyi bildiğim bölümleri birbiri ardına dinlediğimde ortaya çıkan en önemli farklılık tizlerin genişlemesi ve rahatlaması. Sahnenin oluşumunda da, farklılıklar oluşuyor. Sahne, klasik DL-103’e göre biraz daha önde. Genel anlamda tizlerde gözlemlediğim detay artışı, mid ve baslarda o kadar belirgin değil. Hatta bas performansı klasik 103’te bir adım önde. Genel anlamda 103R’nin daha dengeli olduğunu da söylemem gerekir. Özellikle büyük orkestral eserlerde ister jazz isterse de, klasik olsun, 103R’nin performans açısından bir kaç adım önde olduğu bir gerçek. Ama küçük yapılarda, fark biraz azalıyor. Olay Rock müzik ve modern türevlerine geldiği zaman ise, bas performansı ile klasik 103 bana daha keyifli anlar yaşattı. Şimdi sizlerle dinleti notlarımı paylaşmak istiyorum,

Handel–Messiah (London Philharmonic Choir and Orchestra- Frederic Jackson) ARC-1966 Handel’in bu görkemli eserinde Barok müziğin kendine has altyapısını oluşturan harpsikord pasajlarında DL-103R çok daha iyi performans gösterdi.

Genel anlamda sessel anlamda oldukça karmaşık bir eser olan Messiah Oratorio’sunda , gerek keman, gerekse harpsikord yüksek oktavlara çıktığında ve buna vokal eklendiğinde, hem sahne hemde ayrıntı olarak 103R oldukça üstün iken klasik 103 biraz gölgede kaldı. Özellikle koro ve eserin son bölümdeki soprano pasajlarında fark daha da açıldı. Aynı düşüncelerimi Vivaldi’ni Dört Mevsimini (Erato STU-70-380 Gravure Universelle) dinledikten sonra tekrar söyleyebilirim. Yine aynı şekilde, yaylıların reprodüksiyonu R versiyonunda bir adım ileride.

Bach-The Majesty of the Lüneberg Organ (Professor Michael Schneider) Golden Classics Bach’ın organ için yazdığı Toccata ve Fugue’lerini içeren bu kayıt sistemin organın geniş frekans aralığına cevabını test etmek içinde ideal. Bu kayıtta klasik 103 insanı bambaşka dünyalara dünyalarda gezdirecek kadar iyi performans gösterdi. DL-103R’de benzer bir perfomansı ancak kolu biraz yükseltince elde edebildim. Bu fiyattaki bir iğnenin bu performansı inanılacak gibi değil.

Kate Bush-Aerial EMI 2005. Bu hoş sesli bayanın mükemmele yakın bir prodüksiyon ürünü albümünün ilk parçası olan “King Of the Mountain” kaydın arkasında gizli bir çok sessel efekte sahip bir parça. Özellikle şarkının belli bölümlerinde gizlenmiş rüzgar sesi, DL-103R ile çok daha detaylı ve uzun şekilde duyulabiliyor. Yine bu albüm genelinde sahne efekti, DL103R ile daha başarılı. 103 oldukça kapsamlı bir dizi ince ayarla “R” versiyonuna yaklaşsa da, aynı ince ayarları “R” modeline uyguladığınızda, ilerleme çok daha belirgin.

Edith Piaf – En Public Pathe Records C162-11.025/7. Piaf’ın 5 farklı konserinden 5 farklı yılda canlı kaydedilmiş bu plak seti, benim sıklıkla ve büyük keyifle dinlediğim bir albüm. İyi müzisyenlerin konser performanslarının, albümlerindeki performanslarında daha iyi olabileceğini kanıtlayan bir albüm. Bu albümde, özellikle şarkı araları hatta şarkılar sırasında salondan gelen kimi ses ve istemdışı müdahalelerin duyulması mümkün. Özellikle bir seyircinin bağırışı ilgimi çekti. Klasik modelde, belli belirsiz bağrış, “R” versiyonunda şarkı ismine dönüştü. Aynı şeyi duyabilmek için klasik modelde kapsamlı bir ayarlama yapmam gerekti ama genel tonalite anlamında dengesizlikler yaşandığından ayarları geri aldım. “R” modeli yine bir adım önde. Yine önemli bir Fransız şarkıcı olan Yves Montand’ın
Le Paris de Yves (CBS Records 72.207) albümde ise, genel anlamda bir eşitlik söz konusu idi. Daha minimal bir müzik yapısına sahip bu albüm, müzikal detay ve geniş orkestra olmaksızın kaydedilmiş bir albüm. Sahne anlamında “R” biraz ileride ama bunun haricinde genel bir denge sözkonusu. Benzer bir durum Brel seçkilerinin toplandığı 1988 Barclay (BA 272816 833-1) kaydında da oluşuyor. Her iki iğne, genel anlamda benzer karaktere sahip bir performans gösterirken, belirleyici noktalarda genel bir eşitlik söz konusu.

Tom Waits- Blood Money Anti Records 2002 (LC02576-398) Oldukça ilginç bir albüm ve birbirinde farklı 2 performans. Genel anlamda detay ve sahne oluşumunda DL103R öndeyken, albümün ve müzisyenin hırçınlığına klasik model daha iyi cevap veriyor. Kişiye göre değişir bir seçenek olsa da, bu tarz müzikte dinginlik yerine biraz hırçın tarz benim daha çok hoşuma gittiğinden dolayı benim şahsi görüşüm klasik modelin önde olduğu. Ama kişisel beğenilerin ön plana çıkacağı bir kayıt.

Horace Silver Quintet–Song for My Father Bluenote Records 1997 (ST-46548) İlk şarkıdan itibaren DL-103R hünerini göstermeye başlıyor. Calcutta Cutie şarkısında piyano, davul ve üflemeliler gerçekten harika. Performans göz kamaştırıyor. Klasik model biraz geride. Hemen ardından Duke Ellington Take The “A” Train, Rockin’ in Rhythm (Sagittarius Records 1984 A-8619) gibi klasikler salonun içerisinde uçuşurken ısınmış “R” harikalar yaratıyor. Muhtemelen Jazz severlerin çok hoşuna gidecek bir performans. Aynı sıcaklık Sony Rollins’in Way Out West (Contemporary Records S7530) albümünde devam ediyor, trio’nun müthiş melodileri plağın sonuna kadar dinlememe yolaçıyor. Harika bir performans.

Bad Religion-Recipe For Hate Epitaph Records (86420-1) Modern punk’ın önemli temsilcisi Bad Religion’ın mükemmel albümündeki hırçınlığı en iyi yansıtan iğne, klasik. Özellikle, Kerosene, Struck a Nerve gibi klasikler birbiri ardına akarken, “R” modelinin çizdiği genel topluluk hissi, bana gerçekçi gelmedi. Özellikle Modern Day Catastrophist gibi oldukça hızlı şarkılarda, kulaklar biraz hırçınlık arıyor. Kötü çocuklara klasik daha uygun. Müziğin genel anlamda belli frekans aralığında kalması klasik model için bir avantaj. Aynı gözlemlerimi Black Sabbath’ın 1970 yılı albümü Paranoid’de (Warner Records 1970 WS1887) de geçerli. Paranoid, War Pigs, Iron Man gibi klasiklerin hepsinde herşey olması gerektiği, mükemmel bir albüm, mükemmel bir performans. Son olarak hemen hiçbir Hi-Fi incelemesinde rastlayamayacağınız ama benim arada sırada dinlediğim, metal müziğin çok uçlarında yeralan Burzum-Aske (Misanthrophhy Records 1994 Back On Black re-issue) albümde ise, “R” neredeyse kayboluyor. Sanırım 103R kakafoniden pek hoşlanmıyor. :)

Şimdi gelelim, ufak dokunuşlarla elde edebileceğimiz performans artışlarına. Öncelikle kolun biraz yukarıya kaldırılarak elde edilen performansı artışı DL-103R’nin bas performansı açısından oldukça belirgin. Bunun yanısıra sahne oluşumu açısından da, iyileşmeler elde edilebiliyor. Bas performansının DL-103R açısından yükselmesi, genel tonal denge anlamında herhangi bir olumsuzluğa yol açmaması önemli bir not. Tizler ve midler standart ayarlarda olduğu gibi oldukça detaylı ve sıcak iken, bas performansında elde edilen ilerleme gayet doyurucu. Cantilevel üzerinde yapılmış geliştirme ile sağlanan daha esnek yapı, önerilen açılardan çok daha fazlasında güvenli oynama sağlıyor. DL-103’te ise, aynı işlem, bas performansında 103R kadar bariz bir iyileştirme yapmasa da, diğer frekanslarda oluşan olumlu değişimlerle birlikte iğnenin genel karakterinde genel bir gelişim sağlıyor. Yalnız bu işlemler sırasında, ince ayara DL-103R iğnenin çok daha etkin karşılık vermesi önemli bir ayrıntı olabilir. Bu noktada tizlerin ilerleme sağlayabilmek için, klasik DL-103’te tracking force ile oynamak gerekli. Kendi zevkinize uygun tadı, belirtilen aralığın birazcık daha dışarısında arayabilirsiniz.

Her şeyin ötesinde bu iki klasik iğne, hem uygun fiyatları, hemde seçim esnasında dinlediğiniz müzik türüne uygunluğu anlamında alış-veriş listelerinizin olmazsa olmazı olabilecek ürünler. Özellikle klasik DL-103 bence uygun fiyatı ve rock müzikseverler için doyurucu performansı ile tam bir “best buy” Diğer türlerde bazen hırçın bazende “R” modeline göre daha detaysız çalma durumunun altını çizmeliyim. Her iki iğne de gerçek performansını uygun teknik altyapıyı sağlayabilecek “ağır” kollarla gösterebiliyor. SME V ile birliktelik sonucu ortaya çıkan sinerji ile elimde bulunan ve kısa bir dinleti yaptığım diğer kolların hiçbiriyle oluşamadı. 3.000 dolarlık bir kol ve 200 dolarlık bir iğne. Tezat ama performans şaşırtıcı aynı durum “R” modeli içinde geçerli. Bir nokta önemli, bu iki iğne, binlerce dolarlık rakipleri ile başa baş performans gösteremeyebilir ama yedek iğneniz için bir bütçeniz var ise, yada arada çıkartıp oynayacağınız ekonomik bir oyuncak arıyorsanız kesinlikle doğru seçenek.

DL103 ve DL103R
Üretici: Denon Japonya
Türkiye Dağıtıcısı: Ertekin
Satış fiyatları: DL-103, 137 Euro. DL-103R 310 Euro. (satış fiyatları yurtdışı internet mağaza fiyatlarıdır)
Teknik Özellikler
Denon DL-103R
Çıkış: 0.25 mV
Çıkış empedansı: 14 ohms
Stylus: 16.5 Micron round tip
Sarım: copper (6N)
Frekans aralığı: 20 Hz to 45 kHz
Tracking force: 2.3~2.7g
Compliance 5 x 10-6 cm/dyne
Ağırlık: 8.5g
Denon DL-103
Çıkış: 0.3 mV
Çıkış empedansı: 40 ohms
Stylus: 16.5 Micron round tip
Frekans aralığ: 20 Hz to 45 kHz
Tracking force: 2.3~2.7g
Compliance 5 x 10-6 cm/dyne
Ağırlık: 8.5g
Test Ekipmanı
Pikap: Michell Gyrodec M.III SME Series V, Kybélé M.2 pkap, SME 3009 ve Series III
Ampli: J.C.Verdier Triode Spirit 2A3, Exposure Model VIII, A.S.L. T1(mod), A.S.L. Phono, Ortofon T-20 Step-up Transformer (mod), Head Audio Questar phono
Hoparlör: ProAc Tablette Reference Signature, Triangle Cométe Esw
Diğer: DIY ara bağlantı kabloları, Isotek Orion filtre, Isotek Elite ve Supreme elektrik kabloları

Yaşar ve Hakan

Tags: