La Platine Verdier

“Ben, La Platine Verdier’imin korsanlarının birçoğunun, manyetik sistemle bir problemler yaşamakta olduğunu fark ettim.

Genellikle birbirini iten manyetik itici kuvveti yeterli değildir, ya özel bir mil ile onu tamamlamak gerekir yada aks üzerinde farklı bir diğer tip “samarium kobalt” mıknatısı kullanmak. Bu durum, müşterilerin bir kısmının canını oldukça sıkıyor, bir süre sonra sahip olduklarının aslında bir kopya yada kötü geliştirilmiş, sorunlu bir ürün olduğunu anlıyorlar.

Bu duruma çare olmak için, ben, korsanlarıma manyetik devreleri nasıl inşa etmeleri gerektiğini anlatacağım. Problem, onların, yüksek karbon oranlı standart çelik kullanmasından kaynaklanmaktadır.

Manyetik açıdan bakarsanız, metalin, zayıf bir “Coercitive alanı” vardır ve bu alan aslında çok önemlidir çünkü, mıknatıslar tarafından oluşturulan manyetik alanın etkisini zayıflatır. Bu durumun çözümü, uygun kalitede manyetik bir alaşımını kullanmaya dayanır, örneğin ARMCO TELAR-57. Parçanın işlenmesi bittiğinde, vakum altında çift fırınlama ile son karbon kalıntılarının yokedilmesi gerekir.

Ve en sonunda bitirmek için, manyetik alanı boyayabilirsin yada yüzeye “incage bichromatage” işlemi ile yaldızlarla parlayan güzel bir görüntü verilebilir. Yalnız bu işlem oldukça pahalıdır ama demir parçacıklarını kullanmaktan da çok daha karışıktır. Artık özürünüz yok,

Korsanlarım, iyi şanslar…

Jean-Constant Verdier”

Evet Jean-Constant Verdier pikaplarını tanıttığı sayfalarında bundan 20 yıl önce geliştirdiği manyetik itim sistemini taklit ederek kullanan tasarımcılara böyle sesleniyor, kendine özgü alaycı tavrı ile. Gelmiş geçmiş en etkileyici pikap tasarımcılarından bir tanesi olan Verdier, uzun yıllar boyunca bu pikabı ortaya çıkartmak için çalıştı. Bundan neredeyse 20 yıl önce de, pikabını ortaya çıkardı, La Platine Verdier. Aradan geçen seneler boyunca pikap üzerinde sadece bir adet kapsamlı değişiklik yaptı. Eskisinde ana gövde granit iken, yenilerinde farklı bir materyal kullanılıyor. Buradaki ana amaç sesle ilgili değil, bu boyuttaki bir granitin işlenmesinin zorluğu. Tabii ki, ücretine katlanırsanız granit versiyonu da halen üretilebiliyor. Ama Verdier’in mantığı her zaman aynıdır, sese etkisi yok ise neden daha fazla para veresiniz.

Peki bu pikabı, bu kadar özel kılan nedir. İlk önce platodan (platter) başlamalıyım sanırım. 16 kg’lik, 6mm genişliğinde ve yaklaşık 20 kg ağırlığındaki bu alışılmışın dışındaki plato, neredeyse havada asılı duruyor. Tamamen manyetik itme prensiplerine sahip, 2 adet dev mıknatıslandırılmış metal plaka, birbirini iterek üzerinde bulunan 20 kiloluk dev platoyu havada tutuyor. Sadece bir özel mil platonun konumunu sabitliyor bunun haricinde herhangi bir temas sözkonusu değil. Kulağa inanılmaz geliyor değil mi?

Yukarıdaki resimde sarı bölümlere, özellikle de altta bulunana dikkatlice bakarsanız, içerisinde bir siyah bölge göreceksiniz. İşte bu devasa bir manyetiklendirilmiş alan yani bir mıknatıs, bunun tam karşısında da, benzer bir mıknatıs daha var. Bu iki mıknatıslanmış alan hiç durmadan birbirlerini itiyorlar ve yukarıdaki sarı alanın üzerine oturtulmuş 20 kilogramlık devasa kütleyi havada asılı hale getiriyor. Bu manyetik etkiden oluşan alan oldukça ilginç neredeyse tüm elinizi devasa kütlenin arasına rahatça sokabiliyosunuz. Bu tasarımın geliştirilmesinde önemli sebepler var. En önde geleni titreşim ve sürtünmenin tamamen yokedilmesi. Bu ilginç yapı sayesinde çok sessiz ve göreceli daha kuvvetsiz bir motor ile istenilen hıza çok rahatlıkla ulaşılabiliyor. Manyetik yapının oluşturulması amacı ile Verdier çok uzun zaman çalışmış. Bugün mıknatıs prensipli denilen bir çok pikabın tersine, La Platine manyetiklerinde kendisinin açıklamadığı bir sürü gizli formül yatıyor. Samatarium kobaltından, özel boyama tekniklerine kadar bilinmeyen bir çok uygulama. Verdier’in aslında mühendis olmasının bu pikabın ortaya çıkmasında önemli bir etken olduğunu hatırlatmamda fayda var.

Pikabın kendine özgü diğer bir özelliği ise, rulman (bearing) ve mil (spindle) kısmında gözünüze çarpıyor. Bu devasa kütlenin şasi ile tek bağlantısı olan mil standart bir pikap milinden oldukça farklı yapıda. Ayrıntıları açıklanmayan bu mil aslında bir fabrika gibi çalışıyor. Oldukça komplike yapının içerisinde prinç, çelik, kaucuk gibi farklı bileşenler var. Buradaki amaç milin içerisindeki hidrolik yağın yardımı ile devasa platonun dönüşünü sağlamak. Bunun için herhangi bir motor kullanılmıyor ki, hidrolik prensibi ile çalışan bir çok pikabın motor sistemleri hem oldukça büyük hemde gürültülüdür. Bu yüzden evinize konulacağı zaman dinleme odanızdan uzağa yerleştirilmesi gerekir. Aslında Verdier, böyle bir pikap daha yapmış, adını da Magnum koymuş. Yukarıda anlattığım devasa hidrolik motor ünitesi bu pikapta var. Bu pikabın üretim amacı belki de son noktayı koymak olabilir. (Bu deyimi ortaya çıkaran Altuğ Abiye selamlar) Verdier bu yüzden La Platine pikabında bambaşka bir çözüm üretmiş. Motor platoyu çevirmeye başladığı anda mil içerisine yerleştirilmiş mekanizma yağlanma işlemine başlıyor. Böylelikle motor hem yağlama işlemini, hemde platoyu döndürme görevini yaptığından ekstra bir motor daha kullanmak gerekmiyor. Pikabın ilk çalışması motor çalıştırıldıktan sonra parmağınızla platoya dokunmanızla başlıyor. Tek yapmanız arada sırada yağı kontrol etmek. Pikabın bir diğer ilginç özelliği ise, 3 adet yapısı bilinmeyen özel ayak ve motor-mil kombinasyonun ilişkisi ile ortaya çıkan bir suspansiyon etkisi. Tam anlamıyla klasik bir suspansiyon sistemi değil, havanın ve yapısı tam bilinmeyen sasinin oluşturduğu bir durum. Şasi, içi oyulmuş “metacrylic” yapı olarak tanımlanmış. Nasıl oluşturulduğu kesinlikle açıklanmasa da, hem okuduklarımdan, hem incelemelerimden anlayabildiğim kadarı ile bu sayede havanın ve yerçekiminin görülmez bir yastık olarak bir şekilde kullanıldığı ortaya çıkıyor. İnşallah kendisiyle tanışınca, kendisine sorup öğreneceğim…

Gelelim pikabın motoruna, yukarıda gördüğünüz şey bir motor. Bir çok pikabın gösterişli motorlarına nazire yaparcasına ilk ürettiği La Platine Vintage’deki motor kasasını hiç değiştirmeden senelerdir kullanıyor. Motor 33 ve 45 turların yanısıra 78 turu da desteklemekte. Oldukça hassas bir şekilde devir ayarı yapılabilse bile, Verdier kesinlikle elektronik bir komponent kullanmamış. Bu arada yukarıda bahsettiğim plato, mıknatıs ve diğer faktörlerin etkisi ile yukarıdaki resimde gördüğünüz gibi standart bir ip ile bu ufacık motor koskoca platoyu rahatlıkla döndürebiliyor. Hassas ayarlanabilir motorda, isterseniz, devri stroboskop yada özel cihazlar kullanarak ayarlamanız mümkün. Gerçek analog-severlere yönelik bir oyuncak bu sonuçta. Çoğu kişi web sitelerindeki fotografları görüp, ne modası geçmiş şey diyerek burun kıvırıyordur eminim, hele bu kadar güzel pikaplar varken ortalıkta. Muhtemelen benim şu an kullandığım pikap, üretilmiş en güzel pikaplardan birisi olsa da, biri bir gün benim pikabıma karşı La Platine verip değiştirelim dese, inanın bir saniye durmam. La Platine ile vakit geçirince, onunla oynayınca, hayran oluyorsunuz, karşısındaki misafirliğinizin sonu asla gelmesin istiyorsunuz.

Neyse devam etmeliyim sanırım, motor aslında bir nevi akü beslemesine sahip, elektrik direkt olarak motoru çalıştırmıyor, öncelikle bir akümülatör sistemine ulaşıp depodan besleme gibi bir durum sözkonusu. Benim dinlediğim, incelediğim ve kurcaladığım pikapta, Verdier üretimi olmayıp ama kendi sitesine koyacak kadar kendi ürünü saydığı ilginç bir stroboskop vardı, hazır yeri gelmişken ondan da bahsedeyim. Verdier, pikabına seneler boyu herhangi bir record clamp yada puck üretmemiş, büyük ihtimal gerekliliğine inanmamışlığından. Bir Fransız firması olan “Lys-Electronique” ilginç bir record clamp yapınca, kendi web sitesinden bu ürünü desteklemeye başlamış. Oldukça ilginç bir ürün bu. İsmi, Gyrascope. Aslında çift işlevli garip bir ürün. Öncelikli kullanım alanı, record clamp. Özel çelik ve metaldan üretilmiş inanılmaz görünen bir record clamp. Fakat ürünü tersine çevirip koyduğunuzda modeline göre mavi yada farklı renkte ışıklar yanıp sönmeye başlıyor. İstediğiniz devri ayarlayıp, pikap motorunuzu optimize etmeye yarayan bir stroboskop. Standart stroboskop kullanmanın çeşitli dezavantajları vardır, analog-severlerin yakından tanıdığı. üzerinde plak yokken ve iğne plağa değmiyorken yapılan ayar ile plak ve iğne kullanımdayken yapılan ayar arasında ciddi bir fark oluşabilir. Bunu ortadan kaldıran ilginç tasarıma sahip bir ürün, Gyrascope.

Hemen soranlar olacaktır, bu güzel pikabın kolu nedir diye. Verdier, kendi deyimi ile pikap yapmakta uzmanlaşmayı seçmiş bir tasarım atölyesi, kol konusunda değil. Eğer istese, çok ilginç kollar üretebilecek iken, onlar her zaman diğer kol üreticilerinin kollarını kullanmayı tercih ediyor. Pikap standart hali ile 2 adet özel kol yuvası (arm plate) ile beraber geliyor. Ama isterseniz, üçüncüyü hatta dördüncüyü takabilmeniz de mümkün. Özel bir ağaçtan tasarlanan bu kol yuvaları her yöne hareket edebilir şekilde tasarlandığından hemen her türlü kolu takabilmek mümkün. Delikler SME standartına göre hazırlanmış, isterseniz farklı standartlarda hazırlanmış delikleri olan kol yuvalarını da alabilmeniz mümkün. Ama belli bir seviye üzeri kolların tamamı SME standartına göre hazırlanmıştır.

Benim sizlere tanıttığım pikapta 3 kol kullanılmıştı. Bunlardan birincisi SME firmasının efsanevi kolu 3012. Bir çoğunuz bunu modası geçmiş bir kol olarak tanımlayabilir ama internetteki La Platine fotograflarına bakarsanız neredeyse tamamında SME 3012 kol görürsünüz. Bunun sebebi, biraz nostalji birazda geçmişe ve ustalara saygıdan kaynaklanıyor sanırım. Düşünsenize, her şeyi başlatan kollardan en önemlisidir SME 30xx modelleri. şu anki kısıtlı imkanlarıma rağmen, ben bile bir adet SME 3009 satın aldım ki, bu tamamen psikolojik faktörlerin ön planda olduğu bir durumdu. Geçmişe, analogun geçmişine saygı. Diğer kollar ise, ünlü İskandinav üretici Morch ve Japon üretici Ikeda’nın kolları idi. Şimdi geldik yazının en zor kısmına. Ses nasıl diye soracaksınız sanırım. Bu kadar yazıdan sonra, ses için bir şeyler yazabilmek gerçekten mümkün değil. Karşınızda yaşayan efsanelerden bir tanesi varken bir şeyler söyleyebilmek gerçekten imkansız. Bu pikap, sayısı oldukça az diğer firmaların elde üretilmiş özel pikapları gibi, tüm analog dünyasının ulaşmaya çabaladığı bir yerde duruyor benim gözümde. Sesini dinlemeyi bırakın, onu görmek, dokunmak bile inanılmaz bir duygu. Sahip olmak nasıl bir şeydir inanın hiçbir fikrim yok. O analog çağının asla batmayacak güneşlerinden bir tanesi, tıpkı Thorens Reference, Nothingham Analogue Anna Log, Garrard 301, Dual reference, SME 3009 ve adını sayamadığım diğerleri gibi.

Umarım bu kısa yazımda, uzun zamandır hayranı olduğum La Platine’e, neden hayran olduğumu sizlere anlatabilmişimdir. Bu yazıyı yazmak ve resimleri çekmek benim için ayrıca çok önemliydi. Kendi çapında pikaplar yapmaya, pikapları tamir ederek onların yaşamasına yardımcı olan, kollarla uğraşmaktan keyif alan ama her şeyden önce plak dinlemeyi seven birisi olarak geçmişin ve günümüzün büyük üstadlarına saygımı göstermek adına yazdığım bir yazı oldu. Bu yazımla beraber umarım, daha önceki yazılarımda olduğu bu yazımında Fransızca çevirisini kendisine göndererek, Monsieur Verdier’e duyduğum saygıyı bir kez daha göstermiş olurum.

Bu yazı bir dizinin başlangıcı olacak diye umuyorum. Bundan sonra, yavaş yavaş, etkilendiğim bir şeyler öğrendiğim analog üstadlarını sizlere tanıtacağım “ustalara saygı” bölümünün yazılarını yazmaya başlayacağım. Umarım keyif ile okursunuz.

Hakan Cezayirli