Hi-Fi’nin Ufak Bir Tarihçesi Bölüm 5

Dördüncü Bölüme Ulaşmak İçin Tıklayınız

 

Hifi’nin Ufak bir tarihçesi yazı dizimiz hemen hemen Stereo Mecmuası’nın ilk sayısından beri devam etmekte. Geçmiş bölümleri dergimizin eski sayılarında ve/veya web sitemizde bulabilirsiniz.

Lynn Olson’un yazılarından aslına olabildiğince sadık kalmaya çalışarak tercüme edilmiştir. Kendisine buradan bir kez daha teşekkürlerimizle –Thank you Lynn-

-Nereden geliyorum?
-Nereye gidiyorum?
-Ben kimim?

Antik çağdan kalma olan bu sorular hala bizi terk etmiş değiller. Ufak değişikliklerle bu soruları müziksever, odyofil, hobici veya usta mühendis’in ilgisini çekecek şekle dönüştürülebilir.

-Ses röprodüksiyon (sesi tekrar canlandırma) sanatı nereden geliyor?
-Bu sanat nereye gidiyor?
-Ben bu sanattan neler bekliyorum?

Küllerden Tekrar Doğmak 1970 – 1980

Asyalı üreticilerin hegemonyası altında altmışlı yılların sonuna yaklaşılırken, beklenmedik bir yerde, bir ışık hüzmesi belirdi: J. Gordon Holt’un daktilo ile yazılmış Stereophile adındaki dergisi. O yıllarda Stereophile bugünkü bol renkli ve parlak halinden çok farlı idi. Her kapağında grenli siyah-beyaz bir fotograf, yazılarda JGH’nin gizlemediği mizah anlayışı, esprili çizgi romanları ve alışılagelmişin dışındaki fotoğraflarıyla tam anlamı ile “farklı” bir dergiydi.

Tamamıyla reklamsız yayınlanan bu dergi, içinde JansZen 130 elektrostatik tiz sürücüsünün ses kalitesi üzerinde ciddi tartışmalar, Paoli Mark III, KLH Nines ve Fulton FMI-80 hakkında makaleler ve Minneapolis’te yeni kurulan Audio Research isminde ufak şirket hakkında yazı bulabileceğiniz tek kaynaktı. Bu “farklı” bir şeydi… farklı değerler öne sürüyordu. Piyasada ise, çok aramanız koşuluyla, bu dergide sözü edilen ve zor bulunan bu cihazları ücra bir köşede dükkan açmış bir satıcıda rastlamanız da mümkün olabiliyordu. High-End’in ilk kurulduğu bu yıllarda imajın, stilin, modanın hiç mi hiç bir önemi yoktu.

Dynaco ST-70-C2 modifikasyonu

 Dizayner jeanlerin, içerikten çok görüntünün, ve pazarlamanın her şeyden üstün olduğu zamanlar için bir on yıl daha, Ronald Reagan’ın başa gelmesini beklemek gerekecekti. Unutmayın, bu yıllar biraz karanlık ve savaş yorgunu Nixon/Ford yıllarıydı. Genel politik aktivite oldukça yoğundu. Söz ettiğimiz yıllar Kent State cinayetleri yıllarıydı, savaş karşıtı yürüyüşleri her büyük kentte milyonları topluyordu, Vietnam savaşı ile ilgili gizli belgelerin Pentagon tarafından açığa kavuşturulduğu, FBI’ın casusluk yaptırdığının açıklandığı ve nihayetinde Watergate skandalının patlak verdiği yıllardı.

Bu karışık yıllarda J. Gordon Holt önemli bir rol üstlendi. Öldü gözü ile bakılan Amerikan audio endüstrisi içerisinde dikkate değer alınabilecek ufak tefek şeyleri açığa çıkarmaya başladı. Ülke çapına yayılmış küçük atölyelerde ilginç yeni ürünler imal ediliyordu: lambalı elektronikler, elektrostatik hoparlörler, direct-to-disc kayıtlar vb.
Bu cihazları üretenler Stereophile’in sayfalarında yer aldılar, ürünleri test edildi, beğenildi/beğenilmedi ve piyasa büyümeye başladı. Daha merkezi konumdaki dükkanlar bu cihazları bulundurmaya ve satmaya başladılar. Yeni atılımlar yapan yeni şirketler kuruldu. Ve birkaç yıl içinde kurulan veya küllerinden yeniden doğan bu endüstriye bir isim bulundu: High End. (Hayır bu High End ismini Harry Pearson yaratmadı. Yeri gelmişken bu yanlışı da düzeltelim, zira Harry Pearson dergisine başlamadan çok önce High End ismi genel ve yaygın olarak kullanılıyordu.)

1973 yılında Audionics firmasına katılmamla 70li yıllarda gerçekleştirilen, ve hoparlör dizayn tekniklerini derinden etkileyen değişikliklere en ön sıradan tanık olabildim. Bunlardan en önemlisi, 1963’te yayınlanmış olmasına rağmen çabukça unutulan ve tekrardan keşfedilen Neville Thiele’in çok değerli çalışmalarıdır. Thiele Avustralya’nın renkli TV’si için çalışan bir mühendisti ve hem açık hem kapalı kasa hoparlörleri ikincil ve dördüncül geçiş filtrelerini derinlemesine analiz etmişti.

Kes-yapıştır-dene yakınlaşmaları, yanlış varsayımlarla dolu son derece karmaşık teorik matematikler ve M-türev filtreler yerlerini son derece düzeyli olan Butterworth ve Chebychev fitreleme fonksiyonlarına bıraktılar. Thiele’in çalışmaları bununla yetinmeyip sürücülerin, Fs, (rezonans frekansı) Qt, (damping) ve Vas (itaat) gibi temel özelliklerini hesaplamak için uygulanabilir kesin metodlar da veriyordu. Bir osiloskop, bir voltmetre, bir frekans sayacı, bir test kutusu ve basit bir hesap makinasının yardımıyla artık kapalı kutu veya portlu hoparlör dizayn etmek mümkün olmakla beraber, bitmiş ürün üzerinde yapılan teslerin neticeleriyle taslak neredeyse bire bir örtüşüyordu. Bu ciddi atılım 40 yıllık bir dene-yanıl metodunun sonunu müjdeliyordu.

Thiele çalışmalarını ufak ve az tanınmış Avustralyalı bir dergide yayınlamış olması, bu çalışma ve teorilerin genel kabul görmesi için neredeyse 10 yılın kaybedilmesi işin en acı yönünü tekil etmektedir. Bu yeniden keşfi ise Audio Engineering Society’den (AES) Robert Ashley’e ve Richard Small’a borçluyuz. Thiele’nin çalışmalarının geniş bir özetini çıkarmakla kalmayıp Richard Small’un doktora tezinde daha da ileriye gittiler. (Günümüzün yakın plan “near field” hoparlör ölçme metodlarını belirlediler) Tüm bu çalışmalar 1973-74 senelerinde AES Journal’da yayınlandı ve hoparlör dizayn dünyasında fırtına gibi esti. Thiele-Small metodlarının kapalı kasa olsun, portlu olsun, pasif radyatörlü olsun tüm hoparlörlerin dizaynı, prototiplemesi, ve ölçümlemesi için dünyaca kabul gören tek metot olarak algılanması an bile sürmedi. Small sistemi o denli güçlü bir şekilde basitleştirdi ki hoparlörlerden düzgün bir bas verisi almak için bir hesap makinesiyle (slide-rule artık yerini bilimsel hesap makinelerine bırakıyordu) bir takım nomogram yeterli oluyordu. 1980’lerin başlarında bilgisayarlar ve kullanımları kişisel olarak atış göstermeye başlayınca hoparlör dizaynı için hazırlanan tüm yazılımlar Thiele-Small denklemlerini içermeye başladı.

KEF firmasının ürettiği, T27 ve B110A kullanan BBC LS3/5A hoparlör

Bu arada İngiltere’de KEF’te çalışan Laurie Fincham Thiele ve Small’ın başlattıkları analitik tekniklerini çok daha karmaşık olan crossover dizaynlarına uygulamaya çalışıyordu. Zamanının en iyi HP mini bilgisayarını kullanarak işe soyundu. FFT tekniklerini kullanarak sürücülerin akustik ölçümlerini gerçekleştirdi. Thiele-Small’dan yararlanarak empedans karakteristiklerini ölçtü ve nihayetinde istenilen crossover filtresinin prototip hedeflerini de belirleyerek bilgisayara crossover’ı oluşturacak tüm parçaların optimum değerlerini hesaplattırdı. Neticede varılmak istenen hoparlör frekans eğrisine ulaşmak için bilgisayar binlerce varyasyonu gözden geçirip en uygun olanını seçer.

Transmission line prensibini kullanan üreticiler dışında herkes hoparlörlerin temel dizayn için Thiele-Small tekniklerini kullandı. Crossover çalışmalarının da bilgisayar yardımıyla yapılabilmesi için bir 10 sene daha beklemek gerekiyordu. Nedeni de o yıllarda bilgisayar ve programların oldukça pahalı olmalarından ileri geliyordu. Örneğin KEF, satın aldıkları iki parçalı PDP-8 DEC bilgisayarları için 1975 yılında 100.000 dolardan daha fazla bir yatırım yapmıştı.

Bunun üzerine FFT tekniklerini kullanabilmek için inşa etmek zorunda kaldıkları sağır odayı da eklemek gerek. Bu arada FFT yazılım programlarının da yakınlarda bulunan teknik bir kolejden sadece bu iş için kiralanan ve zamanlarının tümünü bu işe harcayan mühendisler tarafından Fortran kullanılarak KEF için baştan yaratıldı. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu yatırımlar Audionics gibi küçük bir firmanın yapabileceği türden yatırımlar değildi. Kaldı ki 1970’lerin önde gelen Amerikan firmaları, bugünlerde de olduğu gibi, karlarını mühendislik yatırımlarına değil pazarlamaya yatırırlardı. 70’li yıllarda hoparlör dizaynındaki ciddi ilerlemelerin hemen hemen hepsi İngiltere’de gerçekleştirildi. 80’ler ve daha sonrasında devreye, mali olarak hükümetleri tarafından desteklenen NRDC programı sayesinde, Kanadalılar da girecektir.

Bilgisayar ve yazılımların fiyatları düşünceye dek crossover için hedef-filtre-fonksiyon programlarını kullanan şirketler hemen hemen Kef, Celestion ve B&W ile sınırlıydı. Ancak günümüzde güçlü ve ucuz sayılabilecek bilgisayarlar ve hazır satın alınabilen hoparlör dizayn programları yardımıyla farenizi crossover optimize fonksiyonuna tıkladığınızda, sürücünüzün elektrik ve akustik verilerini girmeniz, arzu ettiğiniz crossover topolojisini seçmeniz ve bir takım başlangıç verilerini girmeniz yeterli olacaktır. Bilgisayarınız gerisini kendi kendine getirecektir. Yani crossover modelini seçer ve elde edeceğiniz frekans eğrisini hemen grafik üzerinde gösteriverir. Size bu crossover’ı fiziksel olarak kopyasını yapmak ve hoparlörlerinizin son ölçümlerini yapmak kalır. Alacağınız netice bilgisayar verileriyle neredeyse aynı olacaktır. Yine de ne yaptığınızı iyi bilmeli ve hoparlör ölçümlerini son derece dikkatli yapmanız gerekir. Zira bilgisayarınız sizin için herhangi bir düşünce üretmeyecektir. Ancak günümüzün modern teknolojisi en büyük ve en küçük hoparlör firması arasındaki farkları asgariye indirmiştir. Hepimiz aynı yazılımları kullanmaktayız, ve JBL’in bugün kullandığı bilgisayarlar sizin evinizde kullandığınız modelden pek farklı değildir. Aslında indirdiğiniz bu derginin sayfasını size okutan bilgisayarınız KEF’in 70’lerde kullandığı PDP-8’den kat kat daha güçlüdür…

Devamı bir sonraki sayımızda…

Altıncı Bölüme Ulaşmak İçin Tıklayınız