Woman Acceptance Factor Sayı 7

Bu ay yine yazımı tamamlamak için son dakikaya kaldım. Şekillendirdiğim bir şeyler vardı ama yumurta kapıya dayanınca işleri tamamlamak sanırım biraz bize özgü bir gelenek…

Bu ay ki yazım aslında pikaplar üzerine olacaktı ama ufak bir değişiklik yaptım. Belki bilmiyorsunuzdur ama ben perakende sektöründe çalışıyorum. Her hafta ya da iki haftada bir bağlı bulunduğumuz firmanın mağazalarını ziyaretler ediyoruz. Mağazaların boyutları ekspres tabir edilen mağazalar olduğu için oldukça yaygınlar ve bu sayede İzmir’de bilmediğim pek çok ilçeyi öğreniyorum.

En son ziyaretlerimizden birisinde İzmir’in gelir düzeyi daha düşük semtlerinden birindeki bir mağazaydı. Mağaza ile ilgili ziyaretimizi bitirip birazda abur-cubur alarak mağazadan çıktık. Mağazanın karşısında bir diğer mağazaya bakarak, dış görünüş ile ilgili bir şeyler tartışırken, muhtemelen yaşıtım olan bir kadın 2-3 yaşlarındaki çocuğuyla beraber karşımda durdu. Kadın benden, çocuğu için elimdeki cipsten birazcık verip veremeyeceğini sordu. Bende tabii ki verdim. Bu sahne o günden beri kafamda çakıldı kaldı. Siz şimdi tabii ki bizimle ne ilgisi var diyebilirsiniz ?

Ama ben konuyla ilgili düşünüp durmaya başladım. Bir annenin sokaktaki herhangi birinden çocuğu için bir şeyler isteyecek duruma gelmesinden, sanırım fazla etkilendim. Kendi yaşadıklarımı, çevremdekileri düşünmeye başladım.

Ben bir CD ya da plağı alamadım diye üzülürken, bazen bu benim için dünyanın en önemli sorunu olurken veya bir CD’ye gidip 30YTL verirken, insanlar neler yaşıyor. Gerçek tokat gibi yüzüme çarptı derler ya aynen öyle. Bu çok uzağımızda bir yerde değil.

Biliyorum herkesin standartları, yaşamı, üzüntüleri birbirinden farklı. Bana şu an; sana ne bu parayı sen kazanıyorsun istediğin gibi de harcarsın diyebilirsiniz. Buna da söyleyecek bir şey yok. Ama bizlerin CD’lerde ve plaklarda yaşanıyor zannettiğimiz her şey bir adım ötemizde yaşanıyor aslında. Blues müzikte anlatılan fakirlik, Mississippi deltasında değil, kendi şehirlerimizde yani yanı başımızda yaşanıyor. Tıpkı gözlerden yaşlar getiren dramların sadece filmlerde değil, gerçek hayatta yaşandığını bildiğimiz gibi. İşte bunlar hayatın gerçekleri….

Evet hayat devam ediyor sonuçta. CD’ler ve plaklar dönmeye devam edecekler. Yeni pikaplar, iğneler ve aklıma gelmeyen bir sürü cihazla ilgili yazılar yazacağız hayat devam ettikçe. Bazen bulamadığımız bir albüme üzüleceğiz, bazen sistemimize uyum sağlamayan bir kabloya, bir sürü para verdiğimiz bir hoparlörü yok pahasına satacağız yenisini alınca ve her şey devam edecek. Ama her şey devam ederken, arada sizlerde başınızı kaldırıp çevrenize bakın. Bırakın bir cihaza verdiğiniz parayı, bir CD’ye verdiğiniz paraya muhtaç birileri vardır belki sizlerin çevresinde de. O gün, o hafta, o tek CD’yi almayıp çevrenizde hali vakti yerinde olmayan birisini mutlu edin. İnanın o alamadığınız CD’yi dinlerken oluşan sahne, ayrıntı, detay ve diğer tüm güzel şeyler bile, küçük bir çocuğun karnı doyduğunda yüzünde oluşan gülümsemeden güzel değil.

Ben yazılarımda sizleri hep gülümsetmeye çalışıyorum ama bu sayımızda bunu yapamadım. Bu yazıyı okuyunca bir sonraki sayımıza kadar bu görev sizin artık. Çevrenizdeki birilerini gülümsetmek…

İyisiyle kötüsüyle, doğrusu yanlışı ile her sayı sizlerle bir şeyleri paylaşmaya çalışıyoruz. Mecmua bir aile, birbirini tanımayan bir sürü insandan oluşan bir aile. Sanırım benimde okuduğum bir sürü dergiden farkımız bu. Sayfalarımızın sadece hifi ve müzik dışında, hayatın kendisine de açık olması.

Neyse bir sonraki yazımızda görüşmek üzere diyerek, tüm okuyucularımızın gelecek bayramlarını da şimdiden içtenlikle kutluyorum.

Seçil

Tags: