Audio Consulting firması hifi piyasasında sıra dışı ve oldukça pahalı ürünleri ile tanınıyor. Geçtiğimiz bayram sırasında, bazı ürünlerini de kullandığım firmayı ve sahibini ziyaret etme fırsatı yakaladım. Audio Consulting aslında bir şahıs firması ve sahibi olan Serge Schmidlin her şeyi İsviçre’de yeşillikler içerisinde yer alan villasında tasarlıyor. Doğal olarak bir ofis olarak beklediğim ziyareti de evine gerçekleştirmiş oldum:)
Serge, oldukça cana yakın ve sıcakkanlı birisi. Asıl mesleği kimyagerlik,ayrıca akademik olarak doktorasını da tamamlamış. Uzun süre kendi mesleği ile ilgili bir alanda çalıştıktan sonra, hifi’ye olan ilgisi onu kendi firmasını kurmaya yöneltmiş.
Zaman içinde kendi beklentisinden de hızlı şekilde büyümüş ve tanınır hale gelmiş. Şimdi ise hi-fi üzerine kendi ürünlerini tasarlıyor ve üretiyor. Bilindiği gibi oldukça egzotik ürünleri var. Tamamen butik diyebileceğimiz bir anlayışla çalışıyor ve genelde sipariş üzerine üretiyor. Audio Consulting firmasının ilginç bir üretim felsefesi var.
Prensip olarak tüm ürünlerinde olabildiğince doğal bazlı parçaları ve kendi üretimlerini tercih ediyor. Örneğin cihazların kutuları CNC tezgahında işlenmiş MDF üzeri boya veya ahşap kaplama, gümüş kabloları kendi verdiği özelliklerde üniversitede hazırlanıyor, yaptığı kablolar üzerinde sadece pamuk kılıf var, cihazlarında sinyal yolu üzerinde kapasitör yerine trafo kullanmayı tercih ediyor, tüm trafolar kendi özel üretimi vs. gibi ve bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Yaklaşık 8 senedir de cep telefonu kullanmadığını da belirtirsem sanırım Serge’in doğal olan şeyleri kullanma konusundaki hassasiyeti daha iyi anlaşılacaktır:)
Ziyaret günü sabah erkenden yola çıkıp Audio Consulting’in bulunduğu yer olan Lozan yakınlarındaki Commugny kasabasına vardığımda vakit öğlen olmuştu bile.
Serge ile buluşup güzel bir yemek ve bol muhabbettin ardından sıcak bir kahve eşliğinde dinleme odasına çıktığımızda karşımda, hala üzerinde bazı çalışmalar yaptığı referans sistemi duruyordu. Dinleme odası çatı arasında ve herhangi bir akustik düzenleme yapılmamış. Çatı arası olduğundan dolayı tavan ahşap kaplama ve eğimli. Nispeten böyle bir sistem için de ufak bir oda olduğunu belirteyim.
Test sisteminin bileşenlerinden kısaca bahsedecek olursam, hoparlörler son tasarladığı Rubanoid isimli olanlar ve şimdiye dek görmediğim bir yapıdalar. Yaklaşık 103db hassasiyete sahip olan hoparlörün, el yapımı özel bir kağıttan silindir şeklinde ünit’leri var. Dış çerçeve ahşap kaplama ve cila yerine el ile sürülen özel bir yağ ile parlatılmış. Ahşabın dokusu bu şekilde çok daha doğal görünüyor. Her bir hoparlörde toplam 4 adet yarım silindir şeklinde ünit var. Bu ünit’lerde papirüs kağıdına benzer el yapımı çok özel bir kağıt kullanılıyor. Zaten yakından bakınca ünit’lerde kullanılan kağıdın homojen bir yapıda olmadığını görüyorsunuz. Hoparlörün hemen yan tarafında birkaç adet büyük kapasitörün olduğu pasif filitre devresi yer alıyor. Hoparlörün bağlı olduğu güç yükselteci ise Serge’in yeni tasarladığı mono yapıda bir ürün. Hala üzerinde çalıştığını ve henüz tam olarak bitirmediğini belirterek, zaman zaman farklı bazı şeyler denediğini söyledi.
Bununla birlikte ön yükselteç katı da her zamanki gibi gene kendi ürünü olan Silver Rock trafolu pasif ön yükselteç. Bu arada belirtmem gerekirse Serge, elektriği sistemdeki en önemli problemlerden biri olarak görüyor. Henüz akü/pil beslemeye geçmeden önce bir süre ürünlerinde kendi tasarladığı özel güç ve izolasyon trafolarını kullanmış, zamanında elektriği süzmek için aşağı katta kullandığı trafoları gösterdiğinde bayağı şaşırdım, bir duvar dolusu trafo raflarda öylece duruyordu. Şu anda ise yaptığı tüm ürünler tamamen pil veya akü besleme ile çalışıyor. Bu şekilde elektrikten kaynaklanan pek çok olumsuzluğu elimine ettiğini belirtiyor. Sistemin kalbinde ise kaynak olarak ilginç şekilde ipod duruyor.
Dijital olarak kritik tüm dinletileri sadece ipod’a kaydedilmiş şarkılarla yapıyor. Özel tasarladığı bir düzenek ile ipod beslemesini ayırmış ve kapasitör ile yapmış. Kendi ürün gamında da daha sadeleştirilmiş bir ipod kaynak bir ara bulunuyordu. Böyle bir kaynaktan çıkan ses ise oldukça şaşırtıcı ve etkileyici diyebilirim…
Dinletiye ipod da Audio Consulting in tasarladığı bazı ekipmanlarla kaydedilmiş özel bir parça ile başladık. Bu esnada ilk fark ettiğim şey detaylar ve sahnedeki derinlik hissi oldu. Sesler oldukça akıcıydı ve hoparlörler ortadan kaybolmuştu. Sahne çok gerçekçiydi ve oldukça dinamik bir ses sunumu vardı. Buna rağmen orta bant bana bir parça sert gibi gelse de, genel olarak sistem gayet dengeli bir şekilde çalıyordu. Bunlara ek olarak oldukça ferah ve zorlanmadan çalan bir sistem olduğu belli oluyordu, neredeyse her tür ayrıntı rahatlıkla duyulabiliyordu.
Bu noktada şunu belirtmemde fayda var; burada duyduğum sesi başka sistemlerle karşılaştırma yapmak çok doğru değil ve her sistemi kendi içerisinde değerlendirmek daha doğru geliyor bana. Yine de söylemek gerekirse etkileyici olduğu ve bir süre oturduğum yerde nefesimi tutarak dinlememi sağladığını kabul etmem lazım.. Bunda hoparlörlerin etkisi şüphesiz çok fazla. Rubanoid ismindeki hoparlörler gerçekten alışılageldik bir yapıda değiller.
Serge hoparlörleri ile ilgili ayrıntıları anlatırken ünlü usta Jean Hiraga’nın da kendisini ziyarete geldiğini ve hoparlörleri hakkında çok faydalı tavsiyelerde bulunduğunu söyledi. Sanırım yakında hifi fuarı için birlikte bir oda kiralayarak ürünlerini fuarda sergileyecekler. Rubanoid hoparlörlerin arka tarafında yerde sağ ve sol kanal için 2 adet bas ünitleri duruyor. Seçtiğimiz bir parçayı bas ünitli ve ünitsiz olarak dinledik. Tek başına hoparlör çalarken altlarda oluşan eksiklik hissi, bas ünitinin devreye girmesi ile kayboluyor ve büyük bir hacim hissediyorsunuz. Ancak henüz tasarım aşaması bitmemiş olduğundan bazı değişikliklerin nihai üründe olabileceğini de bilmekte fayda var.
Bu arada size Serge in yaptığı ve beni oldukça şaşırtan bir deneyden bahsetmek istiyorum. Dinleti odasına ilk girdiğimiz sırada tüm cep telefonlarını kapamamızı özellikle rica etti. Cep telefonu ve benzeri aygıtların yaydığı elektromanyetik radyasyonun sistemler ve özellikle hava üzerinde oldukça büyük etkisi olduğunu belirterek birazdan bunla ilgili bir test yapacağımızı söyledi. İlk dinletileri gerçekleştirdikten sonra ortamdaki EMI/RFI dalgalarının yarattığı etkiyi göstermek için teste başladık. Önce ipod üzerinden bir referans parça seçti ve onu dinledik, sonra tüm camları ve kapıları açtı içeri dışarıdan temiz (aslında EMI dalgaları ile pislenmiş!) hava geldi. Birkaç dakika sonra tekrar kapılar ve pencereler kapatılıp aynı parçayı dinledik. İnanılmaz biçimde sahne derinliği azalmış ve son derece rahatsız edici bir ses çıkmıştı ortaya. Bu duruma oldukça şaşırdığımı ifade etmeliyim. Ben nasıl olur da böyle bir sonuç olabileceğini düşünürken, Serge’de odasına özel olarak yaptırdığı bir cihazı çalıştırdı. Tıp alanında kullanılan ve oldukça pahalı olduğunu belirttiği bu cihaz, anladığım kadarı ile ortamdaki elektromanyetik radyasyonu yok ediyor. Fiyatından dolayı pek nihai tüketicinin evine girmesi mümkün olmasa da, yaptığı iş gerçekten çok ilginç.
2-3 dakika sonra ilk seçtiğimiz referans parçayı tekrar dinledik. Tekrardan şaşırarak sahnenin derinliğinin geldiğini, sistemdeki rahatsız edici sesin gidip, çok daha müzikal ve akıcı bir ses geldiğine şahit oldum. Sanırım sistemler üzerinde bambaşka bir nokta bu. Şimdiye dek pek düşünmediğimiz belkide düşünüp önem vermediğimiz ama bir o kadar da etkili olabilecek bir durum… Dinleti sonrasında yaptığımız sohbet esnasında bu konu ile ilgili tekrar konuştuk. Sonuçta herkes böyle özel bir sistemi evinde kuramaz, daha uygun bazı çözümler olup olamayacağı konusunda fikir alışverişinde bulunduk. EMI/RFI dalgalarını geçirmeyen boya ve duvar kağıtları hakkında topraklama problemleri olabileceğini ve bu yüzden tercih etmediğini öğrendim. Belki de bizim için dinleti mekanlarına en azından cep telefonu sokmamak bir farklılık yaratabilir:) Sonuçta oldukça şaşırtıcı ve etkileyici bir deneydi benim açımdan.
Sistemin analog kaynak kısmı ise baştan yenilenmeye girdiği için dinleme imkanım olamadı ancak bir daha ki sefer için söz aldım:). Pikap katında da Serge tamamen akü/pil besleme kullanıyor ve pikap motorunun ve dolayısı ile ses performansının da önemli ölçüde arttığını söylüyor bu şekilde. Yeni pikap ön yükseltecini lambalı düşündüğü için bir süre daha üzerinde çalışması gerektiğini belirtti ve yeni bir ahşap kol tasarımından bahsetti. Evindeki çalışma atölyesini gezerken prototipini inceleme fırsatı buldum. Henüz geliştirme aşamasında olduğunu için ricası üzerine resimlerini şu an saklı tutuyorum, ayrıntılar için sanırım bir süre daha beklemek gerekecek. Bu arada kafa içinde artık Koetsu yerine ZYX kullanıyormuş.
Performansının çok iyi olduğunu ve şu aralar tercih ettiğini belirtti. Kol iç kablolaması ve
kafaya bağlantı noktasında da bir iki özel açıklamada bulundu. Kafanın pin’lerini kol iç kablolamasına bağlayan ara bağlantıları saf altından yapmış, performansı müthiş etkiledi diyor, üstelik ZYX’in giriş seviyesi kafası ile bile kayda değer bir farklılık oluşmuş. Kol iç kablolamasınında modifikasyon yapacaklar için ilginç bir alternatif olabilir diye düşünüyorum.
Serge kendi ürettiği gümüş kablolar konusunda özellikle Cryo teknolojisinin gelişmesi ile yeni bir Cryo gümüş kablo ürettiğini de sohbetimiz sırasında söyledi. Performansı eski Cryo kablodan çok daha iyi ancak fiyatı da doğal olarak daha yukarıda olacakmış. Ne diyelim artık alabilene şimdiden hayırlı olsun. Bu arada bir mücevher paketi gibi hazırladığı son ara kablosunda ise RCA uçları Eichmann üzerindeki plastik kılıf çıkartılarak ahşaptan yapılmış. Performansı bilemiyorum ama fiyatı bir o kadar yukarıda:)
Ziyaret sırasında son ürettiği tamamen pil beslemeli SET ampliyi maalesef dinleme imkanım olmadı. Çok pahalı olduğu için henüz kendisine yapamamış, satın alan müşterisi de o an için yurt dışında olduğundan dinletiye gidemedik. Artık bir daha ki sefere diye ümit ediyorum.
Sonuçta Audio Consulting tamamen butik üretim yapan bir firma. Kullandığı malzemelerden tasarım kriterlerine dek farklı bir bakış açısı var. Serge ile tanışmak ve ağzından Audio Consulting ile ilgili bilgileri almak benim için oldukça hoş ve değişik bir deneyim oldu…
Burak Uzun
Bir yorum ekleyin