Furutech ADL GT 40 Bölüm 2

Dinletiyle ilgili tecrübelerimi paylaşmadan önce DAC için bilgisayarda herhangi bir özel ayarlama yapmadığımı söyleyeyim. Zira bu konudaki bir takım trick’lerle ses kalitesini artırmak elinizde. Bu konu için Stereo Mecmuası’nı takip etmeniz yeterli.

Teste başlamadan önce DAC’ın pişmesi için GT40’a, 400 saat verdiğimi söylemeliyim. Zira Hi-Fi cihazlar içerisinde içinde pişmesi en uzun sürenler DAC’lar. Bu iş için onlara 400 ila 800 saat tanımanız gerekiyor.


GT 40 için ilk seçtiğim şarkı bir perdesiz gitar üstadı olan ve geçtiğimiz günlerde ülkemize de gelen Andy Timmons’ın en beğendiğim parçalarından biri, “Its Getting Better”. Herkes “Groove or die” dese de bu şarkıdaki caz motifleri ve anlık patlamalar her zaman ilgimi çekmiştir. İlk dikkatimi çeken şey “boomy” türünden güçlü baslar oluyor. Eski hoparlörüm Jm Lab Cobalt 815’in baslarını çok andırıyor. Hani şu insanların göğüs çeperlerinde hissettiği yayvan ve şişman baslar. Baslardaki bu yoğunluk kimi zaman orta sesleri perdeliyor. Tizler üst uçta biraz parlak. Bu durum 800 saat sonra farklı olabilir. Özellikle de şarkıdaki ani çıkışlarda GT40 beni şaşırtmayı başarıyor. Timing’i giriş seviyesindeki bir cihaz için gayet iyi. Ardından sıra Jamiroquai’ye geliyor. Nam-ı değer Jamiryo (bakınız, internet!). Gerçi bu adamın ismini yazmak da zor ayrı mesele. Virtual Insanity’de bas gitarlardaki patlamalar bir kez daha dikkatimi çekiyor. Bu arada arkadaki müzikal yapı da keyifle dinlenebiliyor. Diana Krall “S Wonderfull”da kontrabas’ın tellerinin çıkardığı sesleri hissedebiliyorsunuz. Ancak mikro detaylar kulağa biraz üstü örtülü geliyor.

Son dönemde keşfettiğim bir blues gitaristi olan Albert Cummings’in 2000 yılında Swamp Yankee grubuyla birlikte çıkardığı “The Long way” albümündeki “Lonely Bed” şarkısında gitarlar olanca sıcaklığıyla kulağınıza ulaşıyor. Bu şarkıda tizler biraz daha kendini buluyor. Orta seslerdeki tül perde etkisinin daha az olduğunu söyleyebilirim. Eagles’ın 24 bit 192kHz’lik Hotel California albümündeki “Pretty Maids All In A Row” şarkısında detaylar daha iyi duyuluyor. Enstrümanlardaki hacim ve derinlik dikkat çekici bir hal alıyor. Vokaller yumuşak bir şekilde kulağınıza geliyor.

Özetle Furutech ADL GT 40, her ne kadar ülkemizde 890 dolara satılsa da (KDV’ydi, ÖTV’ydi derken) giriş seviyesi için göz ardı edilecek bir ürün değil. Özellikle de sahip olduğu işlevsellik açısından. Zira bu fiyat aralığında hem pre amfi, hem kulaklık amfisi, hem phono katı hem de DAC bulmak öyle kolay bir şey değil. Ayrıca aynı kutuda bu kadar fazla özelliğin ses kalitesi için handikap teşkil ettiğini de düşünürsek Furutech ADL GT 40’ın standardın üstünde bir ses kalitesi yakalamayı başardığını söyleyebilirim. GT 40, kullanıcı dostu yapısı, sunduğu zengin seçenekleri, sıcak sesi ve güçlü baslarıyla özellikle de bütçesi kısıtlı olan kullanıcılar için iyi bir alternatif teşkil edebilir.

Yazı: Burak Meriç
Fotoğraf: Necati Ufuk Başkır

İlk Sayfaya Geçmek İçin Tıklayınız

Tags: