Ortofon SPU A95 Bölüm 2

A95’i üçüncü dinlemem, başlangıçta hiç de ikna olmadığım, ama denedikten sonra hayran olduğum ve hayran olmaya devam ettiğim bir sistemle oldu: Ypsilon MC20 step-up transformer ve VPS-100 fono amplifikatör. Bu olağanüstü ikilinin hikâyesini daha sonra yazacağım, ancak şimdilik şunu söyleyeyim: Hassas direnç ayarları, farklı kazanç olanakları filan, hepsi boşmuş. Ypsilon’un Türkiye distribütörü Ozan Turan, markanın efsane ismi Demetris Backlavas ile SPU kartuşların empedans ayarları üzerine çeşitli görüşmeler yaptı ve Baklavas ısrarla 26 db kazanç sağlayan MC20 step-up transformer’ın hem SPU A95 hem de ZYX Omega ile şahane çalacağı konusundaki ısrarından vazgeçmedi. MC20 sinyal seviyesini 20 kat artırıyor ve 47K ohm giriş empedansı bulunan MM fono katına (ki VPS-100 oluyor bu da) bağlandığında 140 ohm seviyesinde bir dirence denk geliyor. Yani Whest’in 100 ohm’luk direncinin de üzerinde bir dirençle karşılaşıyor SPU’dan gelen sinyal, ama 20 kat artıyor. Analog dünyasının bitmeyen münazaralarından biriyle daha karşı karşıyayız. Pasif yükseltici transformatörlerdeki (step-up transformer yerine kullanıyorum) hesaplamaların mantığı, aktif elektronik devrelerin mantığından farklı. Aktif MC fono ampliler, farklı dirençlerle farklı kazançları eşleştirmek (dolayısıyla inisiyatifi biraz da dinleyiciye bırakmak) yoluyla çalışırken, pasif yükseltici transformatör-MM fono amplifikatör ikililerinde daha ziyade kazanç esaslı bir mantık güdülüyor. Pasif transformatörün yaptığı şey, kartuştan gelen sinyal seviyesini harici bir akım kullanmadan belirli bir seviyeye yükseltmek. Kanımca işin doğrusu ise şu: Elinizde marjinal değerlerde bir kartuş varsa, özel pasif transformatör tasarlatmak. Örneğin Demetris Baklavas bu tür kartuşlar için özel transformatörler tasarlayıp üretiyor. Tabii bu noktada sargı çekirdeğinin çapı ve malzemesi büyük önem kazanıyor. Bendeki SPU için gerek olmadığını ve aynı transformatörle ZYX Omega’yı da rahatlıkla kullanabileceğime ikna etti beni. Konuyla ilgilenenler için alternatif bir isim de ABD’den Dave Slagle (Intact Audio).

Evet, SPU A95’in gerçek hikâyesi şimdi başlıyor:

A95, başlangıçta da söylediğim gibi sağlam ve gövdeli bir sese sahip. Ancak etkileyici mikrodinamiklerle zenginleşmiş bir ses dinliyorsunuz. Vokallerdeki hakimiyeti harika, insan sesleri heykel gibi dikiliyor karşınızda. Tabii Ypsilon’larla dinlemeye başladığımda, o mülayim sunum gitti, yerini dinamik bir sunuma bıraktı. Ancak bu dinamizm insanın üstüne atlayan bir dinamizm değil. Heyecanınızdan bir şey kaybetmeden saatlerce ve saatlerce dinleyebilirsiniz. Sahnenin ölçeği doğru, arka planda hiçbir şey gözden kaçmıyor. Baslar büyük ve sağlam, tizler kristal gibi. Ama her şeyden önemlisi, SPU’nun enstrümanların gerçek tınılarına olan sadakati.

Üç albümden söz edeceğim özellikle. Bunlardan ilki, Beethoven’ın Triple Concerto’su. EMI uzun uğraşlar sonucu 4 efsane ismi bir araya getirmiş bu kayıtta. Efsane şef Herbert von Karajan yönetimindeki Berlin Flarmoni Orkestrası; David Oistrakh (keman), Sviatoslav Richter (piyano), Mstislav Rostropovich (çello) gibi üç efsane isme eşlik ediyor. Tahmin edileceği üzere olağanüstü, hatta tarihi denecek bir performans, yine olağanüstü bir kayıt ve baskı kalitesiyle sunuluyor. Plağın kalıbı EMI’nin orijinal analog master teyp kaydından Abbey Road Stüdyoları’nda alınmış, 180 g odyofil kalitesinde vinile basılmış. Takdire şayan gerçeklikte bir sahne, stüdyonun derinlerindeki tınılara uzanan beklemediğim bir şeffaflık, kontrabasların insanın içine işleyen alt oktavları ve Ypsilon ile yerini bulan kreşendolar… Ama hepsinden önemlisi, her zaman ve hiç şaşmadan derli toplu bir sunum. Bu kartuşun hakkını verebilmek için gerçekten çok iyi bir step-up ve çok iyi bir fono katı kullanmak lazım.

İkinci albüm Von Freeman’ın The Great Divide’ı. Freeman; ismiyle müsemma, gerçek anlamda özgür bir müzisyendi. Para ve şöhretle hiç ilgisi olmadı, müziğinin beğenilip beğenilmeyeceğini hiç umursamadan çaldı saksafonunu. Kabul görmüş, hakim caz anlayışının hep dışında kaldı. Kulağa ilk anda yadırgatıcı, hatta hastalıklı gelen; detonasyonun sınırlarında dolaşan; karmaşık bir şekilde aşındırılmış notalarla oluşturulmuş pasajları müziğin içine ustalıkla yerleştirdiği, alışılmadık şekilde dokunaklı ve yoğun dışavurumcu bir üslubu vardı. Şikago’nun caz ikonlarından tenor saksafonist Fred Anderson; “Onun sound’unu tanımanız için tek bir notasını duymanız yeterlidir.” demişti. Von Freeman’ın sound’u hakkında bu kadar çok kelam etmemin belirli bir nedeni var aslında. Birçok odyo cihazı üzerinden dinlendiğinde “müzikal” sözcüğüyle tanımlanması hayli zor olan Freeman tınısındaki o yadırgatıcı ama zarif dokunaklılığı ortaya koymakta A95 müthiş bir iş başarıyor, sizi Freeman tınısının ruhuyla buluşturuyor. Tabii hâlâ bu tınıyı sevmeme hakkına sahipsiniz.

Üçüncü albüm Cat Stevens’ın Catch Bull at Four’u. Bu albümden söz etmemin nedeni öncekilerden çok farklı. Albümü 1984’te ikinci el almıştım ve dış kabı bile yoktu. Zaman içinde çok yıprandı, öyle ki hassas bir iğneyi üzerine indirmeye cesaret dahi edemiyordum. Ayrıca plak biraz eğrilip bükülmüştü, mikro kesimli iğnelerin, kartuş tabanı plağa sürtmeden okuması mümkün görünmüyordu. SPU 95A’nın sert dirseği, iri ve eliptik kesimli iğnesi yıllardır rafta duran plağı yeniden dinlemek için iyi bir fırsatmış gibi göründü gözüme ve tereddüt etmeden diski platoya yerleştirdim. Aman Tanrım! SPU takır takır çalıyor, hem de ne çalmak; her notanın, her tınının hesabını vererek, atlamadan, zıplamadan büyük bir özgüven ve kararlılıkla. O’caritas’ı dinlemeyeli çok olmuş. SPU A95’in erkek sesleri üzerindeki otoritesi gerçekten etkileyici. Yerimde oturamadım, ayağa kalkıp dinledim coşkulu vokalleri.

Adı aldatmasın, SPU A95 hiç de sanıldığı kadar nostaljik sesli bir kartuş değil. Geçmişle olan tek ilişkisi, görmüş geçirmiş bir eda ile çalması. Yani stereonun geçmişini inkâr etmeden, o günlerin tadını hatırlatarak çalıyor. Öte yandan, modern kartuşlardaki dinamik kontrastları abartmadan, kontrollü bir şekilde ortaya koyuyor. Sahnesi büyük, zaten genel olarak cüsseli bir sunumu var. Detay seviyesi harika. Baslar sağlam, tizler pırıl pırıl. Klasik bir inceleme yazısından beklenebileceği üzere, fiyatının çok üzerinde işler başaran bir kartuş demek mümkün tabii; ama böyle bir sonuca varmayı, SPU A95 özelinde anlamsız buluyorum. Bu tür özel ürünler hakkında karşılaştırmalı değerlendirmelerden uzak durmalı insan. A95 özel bir kartuş ve konunun fiyat-kalite ilşkisiyle ya da benzer fiyatlardaki başka kartuşlar karşısındaki performansıyla filan hiç ilgisi yok.

Öte yandan; okuyucunun zihninde daha belirgin bir ses dünyası oluşturabilmek adına, yakışıklı bir benzetme yapmaya çalıştım SPU A95’in sesi üzerine, tam bulamadığımı düşünüyordum ki araya Münih High End girdi, yazının son birkaç satırını dönüşe bırakarak Münih’e gittim. İkinci, hatta üçüncü kez ziyaret ettiğim birkaç odadan birinde aradığımı buldum. Silbatone amlifikatörkerin sürdüğü, 1933 yapımı Western Electric hoparlörlerden duyduğum müzik tam da böyle bir şeydi. Modern sistemler çok daha detaylı, çok daha atraksiyonlu çalıyor belki, ama Silbatone-Western Electric odasında duyduğum ses bana şunu söyletti: “Bana bir kadeh single malt viski ve bir puro verin, ben buradan hiçbir yere ayrılmıyorum.” Tüm odyofil terimlerin anlamını yitirdiği, sadece müzikle dolu bir ortamdı kısacası. Aslına bakarsanız, bütün bu tanımlamalar boş laf. SPU A95, müzik çalıyor, tüm duygularıyla, tüm ruhuyla müzik. Beş yüz SPU A95 sahibinden biri olmak ayrıcalığı ise bambaşka bir duygu.

Yukarıdaki satırlardan anlaşılacağı üzere, haddim olmayarak Art Dudley’den çok daha heyecanlıyım SPU A95’in müzikal performansı hakkında ve Dudley’in konuyu vardırmaktan son anda vazgeçtiği şakayı, kendi sözcüklerimle yapmakta da sakınca görmüyorum: 95. yaşını böyle dimdik kutlamak her baba yiğidin harcı değil. Tebrikler SPU, daha nice yıllara!

Ahmet KİP

Not: Ortofon SPU A95 incelemesinde göz atılan albümleri “buraya tıklayarak” Spotify üzerinden dinleyebilirsiniz.

Ortofon SPU A95
Output voltage at 1000 Hz, 5cm/sec. 0.3 mV Channel balance at 1 kHz 1 dB Channel separation at 1 kHz 23 dB Channel separation at 15 kHz 15 dB Frequency range at – 3dB 20-30.000 Hz Frequency response 20-20.000 Hz ± 2 dB Tracking ability at 315Hz at recommended tracking force *) 70 µm Compliance, dynamic, lateral 9 µm/mN Stylus type Nude Elliptical Stylus tip radius r/R 8/18 µm Tracking force range 2.5-3.5 g (25-35 mN) Tracking force, recommended 3.0 g (30 mN) Tracking angle 20° Internal impedance, DC resistance 2 Ohm Recommended load impedance 10 – 50 Ohm
Fiyat: özel / sınırlı sayıda üretim
Temsilci: Forum Audio / www.forumaudio.com

İlk Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız

Tags: