McIntosh MA5200 Bölüm 3

Gerry Mulligan ve Chet Baker – Carnegie Hall Concert plağına hemen bir bakış atalım. Speakers Corner’dan basılan bu albüm müthiş bir kayda sahip. İki çok önemli isim ve Amerika’nın batı yakasındaki en önemli konser mekanı Carnegie Hall. Konser dolayısıyla salon tıklım tıklım. İğne atsanız düşecek yer yok. İkili belki on senelerdir beraber çalmamış. Dedikodu bol, birbirlerine rakip olmalarından tutun, Baker’ın absürd düzensizlikteki hayatına kadar! Konser öncesi bayağı dedikodu oluyor. Eski kurt müzisyenlerin, yeni müzisyenlerle uyumundan, performanslarına kadar her şey merak ediliyor. Sonunda beklenen oluyo ve konserde “Bernie’s Tune”, “My Funny Valentine” ve “Line For Lyons” gibi klasiklerin yanında “Song For Strayhorn” ve “Song For An Unfinished Woman” gibi yeni şarkılar arkası arkasına çalınıyor ve sonunda ortalık birbirine giriyor. Konser ayakta alkışlanıp, günlerce gazetelerde yazılan çizilen bir olay haline geliyor.

Konserin açılış parçası “Line For Lyons”a bir bakış atalım. Gerry Mulligan ile Chet Baker ikilisinin birlikte başlangıcını yaptığı şarkı hemen ardından Ron Carter’ın bas ve Harvey Mason’ın davulundan süzülen notlar ile zenginleşmeye başlıyor. Tam bu anda detay seviyesi inanılmaz noktalarda. Michell Gyrodeck, Denon DL103, SuT ve McIntosh MA5200’ün pikap katından oluşan analog katı yüksek bir dinamizm ile sunuyor albümü. Her solodan sonra salon çıkılırken John Scofield’in gitarından süzülen notlar kaplıyor odayı. Arka bölümde zil detayı gözden kaçmıyor. Bu plakta ziller kulağınıza kulağınıza çınlar, durum daha farklı değil. Hemen ardından Dave Samuels’in vibrafonundan süzülen tınılar kaplıyor odayı. Ziller ne kadar hırçınsa vibrafondan süzülen notalar o kadar huzur dolu. 2 plaklık albüm akıp gidiyor bir anda.

Aklıma, Mothers of Invention  Freak Out! plağı geliyor. Nereden geliyorsa! Albümün açılış şarkısı “Hungry Freaks, Daddy”e bayılırım. Resmen ilk dakikadan itibaren karışıklığın ama müthiş keyifli bir karışıklığın içerisine dalarsınız. Gitar tonları müthiş keyifli. Detay seviyesi aynı şekilde. İnsanın eli ses kontrol düğmesine gidiyor, ses açıldıkça açılmaya başlıyor. Baslar yumruk gibi midenize inmeye başlıyor. Ancak ortalıkta bir gümbürtü yok, midenize inen bir yumruk var sadece. Tüm bunlar olurken gitar tonları sololar ve en önemlisi şarkının alt yapısını oluşturan enstrümanların önünde değil. Universal tarafından yapılan re-master çalışması sonunda yayınlanan Zappa plakları insanın aklınız başından alıyor. Gerçekten çok başarılılar ve benim sistemim hiç olmadığı şekilde çalıyor.

Böyle bir performans söz konusu olunca rock tarihinin derinliklerine doğru inmemek olmaz. Şöyle keyifle, Baba O’Riley’lar, “Whole Lotta Love”lar, “Highway Star”lar havalarda uçuşmaya başlıyor. Bu kadar plağı bu kadar uzun zamandır böyle keyifle dinlediğimi hatırlamıyorum. İyi plak kayıtlarında durum hep aynı, detay yerli yerinde, tonlar müthiş ancak o bas performansı yok mu işte o tarifsiz! Hani forumlarımızda arada yazıp çiziyoruz ya, raflarınızdaki albümleri teker teker dinleyip yeniden keşfetmek diye, onu yaşıyorum gerçekten.

Büyük orkestra müziğinde de durum farklı değil. Prokofiev: Romeo And Juliet New York Philharmonic -Dimitri Mitropoulos Speakers Corner baskısına bir bakış atalım. Bu kayıtta ön plana çıkan isim Dimitri Mitropoulos. 1896 yılında doğan ve 1960 yılında vefat eden Yunanlı şef, piyanist ve besteci. Hem ülkesinde hemde dünyada 20. yüzyılın önemli şeflerinden bir tanesi olarak anılır. 1936 yılında Amerika’da yükselen müzik kariyeri Boston Senfoni Orkestrası ile başlar arkasından 1937 ila 1949 yılları arasında Minneapolis Senfoni Orkestrasının başına geçer. 50′li yılların başında New York Filarmoniye gelişi büyük bir olaydır.Meşhur Leopold Stokowski’nin yardımcılığı üstlenir. Columbia Records için bazı önemli kayıtlara imza atar. Ancak onu önemli kılan New York Filarmoninin repertuvarında yaptığı genişleme hareketidir ki, özellikle Gustav Mahler eserleri konusunda orkestranın zaman içerisinde uzmanlaşmasında rolü büyüktür. Nitekim 1960′larda Filarmoninin Mahler’in 5. Senfonisi kaydında kendisi kayda davet edilir ve orkestranın başında bulunur. Bu plak yayınlanırken oldukça kapsamlı bilgiler yazılmış İlginç olması sebebi ile kısa bir çeviriyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Dimitri Mitropoulos, dönemin kayıt endüstrisinin favori şeflerinden bir tanesi değildi. Repertuvarı dönemin çok ötesinde hatta bazılarına göre çok modern idi. Bu durum plak şirketleri açısından büyük bir risk oluşturuyordu. Böylesine kayıtların satması zordu ve ticari potansiyeli pek azdı. Ancak bir yandan da Mitropoulos, karizmatik Leonard Bernstein’ın yerini birinci şef olarak alması dikkatleri üzerine çekmişti. Dinleyici onu sevmişti ve şef kendisini büyük bir müzikal mücadelenin içerisinde bulmuştu.

Bu yeniden baskı muhteşem, “Dance of the Knights”ı dinleyelim. Çok bilindik eserin yüksek bölümleri evde bambaşka tınlıyor. Eser son derece karanlık bir yapıdadır belki bu yüzden pek severim, başlangıcı ne kadar değişiktir, yaylıların ve Prokofiev’in imzası sayılan üflemelilerin oluşturduğu yapı ve ikinci bölüm ise tam tersi bir durum flütler ve sakinlik, arkasından karanlık ilk bölümün geriş dönüşü. McIntosh MA5200’un performansına bayıldım. Benim sistemimle öyle bir kombinasyon oluştu ki, detay seviyesi, çözünürlük, sahne müthiş. Her frekans bandında ayrı bir detay seviyesinden bahsetmek mümkün. Bayıldım!

McIntosh MA5200 denemelerime uzun zaman keyifle devam ettim. Firmanın bir çok ürününü dinledim ama insanın kendi evinde yaptığı dinletiler farklı oluyor biliyorsunuz. McIntosh nasıl çalar deyince hepimizin söyleyecek bir şeyleri vardır, benim de vardı. Ancak McIntosh MA5200 kafamdaki McIntosh imajını silip attığı gibi bazı yönlerden performansına da hayran oldum dersem yanlış bir şey söylememiş olurum. Muhtemelen dinleyenler bana hak vereceklerdir…

Gelelim son sözlere. McIntosh MA5200 çok marifetli bir entegre amplifikatör. Yapım kalitesi, tasarım gerçekten çok etkileyici. Asıl güç düğmesine basıp mavi vu-metreler çalıştığında insan karşısına gelen bu manzaraya bayılıyor. Tabii ki fiyat etiketi tüm okuyucularımızın ulaşabileceği bir fiyat etiketi değil ancak bir yandan da çok uçuk değil. 5.600 Euro’luk fiyat etiketinin karşılığını bence kesinlikle karşılıyor. Bu seviyelerde bir alışveriş yapacaksanız McIntosh MA5200 kesinlikle kulak kabartmayı hak eden bir ürün. Haftalar süren müzik dinleme seanslarında gerçekten çok keyifli zaman geçirdim. DAC katı bekletilerimin oldukça üstünde başarılı çıktı. Sistemime çok güzel şekilde uyum sağladı ve en önemlisi tahminlerimin aksine çok beğendiğim tonlar duydum. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse zaman zaman Amerikan sound’u şöyle, İngiliz sound’u böyle diye ahkam kestiğimiz oluyor. McIntosh MA5200 bu ezberleri bozabilecek bir ampli. Uygun bir hoparlör ile kombine edip sisteminizdeki kablolara biraz(cık) özen gösterdiğinizde MA5200 bir yıldız gibi parlamaya başlıyor. Anlaşılan her meraklının McIntosh sesine bir kulak vermesi gerekiyor. Seversiniz veya sevmezsiniz o konu ayrı, ama dinlemekte fayda var. Bir bakarsınız sizin de ezberiniz bozulabilir. Bu satırlarla ayrılmanın zor olacağı bir ürünü, paketleyip geri gönderme zamanı geldi :(

McIntosh MA5200
Analogue inputs: 1x MM phono, 4x RCA single-ended line inputs, 1x XLR balanced inputs Analogue outputs: pre-power loop IR, RS232 power control and four multiroom data ports Digital inputs: S/PDIF coaxial and optical, USB Power Output: 100 watts per channel, both channels operating Output Load Impedance: 8 ohms THD: 0.005% maximum with both channels operating from 250 milliwatts to rated power, 20Hz to 20,000Hz IMD: 0.005% maximum Damping factor: greater than 200
Fiyat: 5.600 Euro 
Temsilci: Extreme Audio / www.extreme-audio.com

İlk Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız