Matrix X-Sabre DAC

Matrix firmasının X-Sabre DAC cihazını inceleyeceğimiz yazımıza hoşgeldiniz. Bu incelemeye başlamadan önce bundan seneler önce daha ortalıkta 32Bit çözünürlükte DAC’lar yeni boy göstermeye başladığında elime geçen bir örnek üzerinden deneyimlerimi sizlerle paylaşacağım. Arkasından klasik incelememize dönüş yapacağım. Bu yazıyı yazmamın sebebini incelemenin ilerleyen sayfalarında göreceksiniz. Aslında bu hikayeyi bir süre önce Stereo Mecmuası Forumlarında yazmıştım. Buraya da bir özetini eklemek isterim.

——————————————————————

Daha önce 32bit’lik bir kaç DAC ile deneyimim oldu. Bu DAC’lardan en üst modeli özel bir konfigürasyonla ülkemize geldi. Ben bu sample ürünü alıp görüşlerimi aktarmaya başladım. Günümüzde olduğu gibi geçmişte de hifi firmalarının bir çoğunun karmaşık bir DAC’ı üretecek alt yapısı ve teknik bilgisi olmadığından üretici firma, Texas Instruments ile işbirliği yapıp askeri haberleşme sistemlerinde kullanılan özel PCB’ler üzerinde o dönemlerde tüketici pazarına sunulmayan askeri seviye 32 bit DAC yongasetlerini kullanmıştı. Bu arada daha o dönemlerde 64 bit veri işleyebileyen DAC yongasetlerinin olduğunu söylemişlerdi. Bugün bunlar yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Neyse.. yongasetini hifi amacı ile kullanmak için özel bir Linux kerneli derlenmişti muhtemelen farklı amaçlarla kullanılan bir sürümün light edisyonu idi.  İlk sample elime ulaştığında 32 bit desteğini açmak için yazılıma giriştim ve karmaşık sürecin sonunda cihaz pert oldu. Arkasından özel bir board, daha gelişmiş bir işlemci, geliştirici araçları, ROM programlayıcılar, özel paralel port eklentileri gibi bir sürü araç gönderildi. Bu araçların bir kısmını kendim kullandım bir kısmı ise özellikle yongaseti değişikliği gibi göreceli işlemler teknik servis tarafından yapıldı. Yanlış hatırlamıyorsam sample DAC en az iki kere öldü ve diriltildi. Fazlası vardır eksiği yoktur… Tüm bu sürecin ardından elimde 32 bit desteği olan bir DAC olmuştu. O dönem Sabre yongaseti çok yeniydi ve sadece Esoteric firmasının bilmem kaç bin dolarlık bir cihazında boy gösteriyordu…

Hemen denemelere başladım. Düzgün bir deneme yapabilmek medya tedarik etmek gerekiyordu. Internet üzerinden bulamayınca ismini veremeyeceğim bazı firmalardan 24 ve 32 bit stüdyo master kayıtlar geldi. Internetin malum durumu sebebi ile çok sayıda DVD’ye yazılmış halde geldi dosyalar. Hatta bazı albümler ikişer şarkı halinde DVD’lere bölünmüştü diyeyim size… Yalnız 32 bit kayıtlar floating point kayıtlardı. Günümüzde de tam anlamı ile 32 bit kullanılamıyor en azından tüketici pazarında diyelim….

Gerçek stüdyo master kayıtlardaki farklılık kelimelerle anlatılacak gibi değil. Ancak burada hep bahsettiğimiz sıkıntı ortaya çıkıyor. Bizzat plak şirketlerinden verilen bilgiye göre eski kayıtlar için analog bantların orijinallerinin işlenmesi teknik olarak mümkün olsa da zaman ve ticari geri dönüş açısından pek makul değil. Orijinal bant veya lathe’lerin dijital ortama aktarılıp tüm frekans bantlarının neredeyse ekran üzerinde piksel piksel işlenmesi, gürültüden ayrıştırılması çok bir zor işlem. Bunu yapan firmalar tabii ki var, örneğin Acoustic Sounds gibi. Ama karşımıza çıkan nihai fiyatları hepimiz biliyoruz. Yani özellikle eski kayıtlarda stüdyo master kalitesini yakalamak çok meşakkatli bir iş ve büyük firmaların işine gelmiyor. Artı yine söylenen o ki her analog master bant aslında tam anlamı ile master değil. Banttan banda geçişte kayıplar olduğu gibi yılların etkisi faktörü çok önemli.

Söylenenlerden çıkarttığım bir diğer sonuç, aslında bir çok stüdyonun SACD dönemine bile ayak uyduramamışken yüksek çözünürlük olayına ayak uyduramaması. Endüstrinin işine “red book” standartı daha fazla geliyor ve yatırım buna yapılmış durumda. SACD’ye geçiş aşamasında stüdyolarda bir çok düzenleme yapılması gerektiğinden Sony destekli bazı stüdyolar ve diğer büyük stüdyolar hariç altyapı ve ekipman yatırımı yapmayınca ortaya çıkan sonuçlar kimse için tatmin edici olmamıştı. Bugün bir çok SACD de bu durumu tespit etmek mümkün ancak Sony’nin sahip olduğu plak şirketleri veya bazı ilginç plak şirketlerinin (örneğin günümüzde sıkıntılı dönemler yaşayan Harmonia Mundi) yayınladığı SACD’ler bugün bile şapkamızı uçurtacak potansiyele sahip..

Bizim Mike (Valentine) dan bildiğim bir şey var yatırım konusunda. Daha yüksek çözünürlüklü kayıtlarını yapmaya başladığı zaman elindeki mikrofon sistemleri yeterli olmamıştı ve binlerce dolarlık mikrofon yatırımı yapmıştı. Bu tarz yatırım bir çok firmanın işine gelmiyor olabilir. Mike’ın odyofil sample CD‘sinin içeriğinin master kayıtları hi-rez edisyonları gibi özenli çalışmaların sonuçlarının gece ile gündüz gibi farklı olduğunu biliyorum. Gerçek master’dan dönüştürülmüş kayıtlarda da benzer gözlemim var..

Bildiğim bazı bilgilere ve deneyimlerime dayanarak bugün bize 24 bit olarak sunulan dosyaların bir bölümünün daha doğrusu büyük bir bölümünün bir şekilde yapay upsampling veya farklı oynamalar ile elde edildiğini düşünüyorum. Hatta şöyle bir tespitim var , 24 bit iyi örnekler (tabii 32bit’ler de) bizim bolca kullandığımız analoğa yakın çalıyor yakıştırmasına uyuyor. Çözünürlük arttıkça, elde edilen sesin ehlileştiği ve doğallaştığını düşünüyorum. Tabii ki kullanılan ekipmanın büyük önemi var ama sıkıştırılmadan ve belirli frekansların kesiminden kurtulmuş kayıtlar insanı çok mutlu edecek düzeyde ve dijital ile analog arasındaki farkı ortadan kaldırma potansiyeli çok yüksek… Tam tersi durumda ise yüksek çözünürlük “bence” eziyet haline geliyor…

——————————————————————

Matrix Audio 2006 yılında kurulmuş yeni bir firma. Matrix Audio özellikle dijital kaynak alanına odaklanmış ve hifi pazarına yönelik ürünler tasarlayan bir firma. Ürün yelpazeleri çok geniş değil ancak yazıp çizdiklerine bakılırsa üretilen her ürünlerini kontrol edip, ayrıntılarına odaklanan bir üretim anlayışları var. Tabii tüm bunlar kağıt üzerinde yazılan çizilen şeyler. Benim için önemli olan ürünün kalitesi ve nasıl çalacağı. Evet değerli okuyucumuz merakla beklenen Matrix X-Sabre DAC incelemesine hoş geldiniz.

İkinci Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız

Tags: