Yıllardır elime gecen cihazların analizlerini yaparken vidasından kullanılan diğer parçalara kadar değerlendirmelerimi acımasızca yaklaşımlar içerisinde kaleme almışımdır. Yıllar geçtikçe , özellikle dünya ekonomisi üretimde kavram değişikliklerine gittikçe bu acımasızlığım zirveye ulaştı . ”İyi niyetimi tamamen kaybediyorum galiba” diye kendime kızmaya başladım.
Üretim teknikleri, maliyet hesapları. Satış teknikleri, tüketici isteklerinin alt detayları oluşturduğu üretim düşüncesi benim anlayışımın tamamen dışında bir kavram haline dönüştü. Bir şey imal ediyorsanız gerekenler olmalı. Bunlar yerine getirildiğinde de ortaya dehşete düşüren fiyatlar çıkmamalı.
Ama ne yazık ki piyasa giderek bu anlayışa bürünüyor Biraz iyi niyet gösterirsek şu sonuç çıkıyor; “Bir fabrika üretim yapacak, teknoloji geliştirecek, yaşamını sürdürecek yeni yatırımlara yönelecek ve üretimlerinden iyi ses çıkacak”. Bu bir gerçek . Tüketici açısından bir gerçek. Üretici açısından ise gerçek şu; “Üretim yapılacak, çok satılacak, üretim maliyetlerini düşürülecek ve fiyat kalite dengesinde maksimum sonuca ulaşılacak”
Bu düşünce aslında tüketici mantığı ile tamamen zıtlık yaratmıyor ama önemli bir noktada kopma gerçekleştiriyor, tüketici az para verip üst kalite isterken firmalar o kaliteyi almak için çok para vereceksin diyor. Haksızlık burada..
Üst düzey bir kaliteye ulaşmak için giriş seviyesi bir ürünün üzerine talep edilen para ,giriş seviyesi ile top modelin arasındaki maliyet farkının çok çok üzerinde. Bence haksızlık burada.
Kriz ekonomisinde tüketici artık eskisi gibi değil. Son Münih fuarı göstermiştir ki artık firmalar giriş seviyesi cihaz üretiminden ciddi uzaklaşmaya başladılar. Zira üretici için bir kutuyu oluşturup veya bir kabini oluşturup içine bir devre yerleştirmek veya 2-3 tane sürücü koymakve “giriş seviyesi” adı altında satmaya çalışmak yerine düzenlenmiş bir kozmetik ile kalitesi artırılmış bir iç yapı eşliğinde çok yüksek bedeller talep etmek daha karlı.
Efendim konumuz Paradigm.
Paradigm, bir Kanadalı şirket , 1982 yılında Jerry Vander Marel ve Scott Bagby tarafından Toronto, Ontario kuruldu. 1999 yılında tüm üretim için Paradigm, Mississauga’ya taşındı Anthem Elektronik ile birleşti. Tasarımlarını özellikle ev sineması üzerine geliştirmeye başladılar. Geniş bir yelpaze sunmasına rağmen Audiophile hoparlörlerine fazla yönelmeyen firma bu arada teknoloji geliştirip üreten bir yapıya kavuştu. Münih high End fuarında dinlemede cihazları yoktu yalnız Reference serileri sergileniyordu. Reference serileri bile seri üretimin kaliteli bir örneğiydi.
Türkiye distribütörü yolda başına bir şeyler gelecek korkusu ile küçük serilerinden birini Monitör V6’yı bana gönderdi. Bu arada yolda başına bir şey gelirse de benden tazmin garantisini alarak elbette. Hoparlör gelmeden biraz araştırma yaptım ama yeni bir seri olduğu için hakkında fazla bir yazı göremedim genelde eski monitörler daha revaçta görünüyordu. Mini Monitör V6 müşteriden gelen talepler üzerine geliştirilen az distorsiyon yüksek güç ve kolay sürüm mantığı üzerinden tasarlanmış. Dış estetik konusu için WAF faktör ön plana alınmış..
Klasik bir tasarım. Farklı olan ahşabın üzerine yerleştirilen plastik blok, tüm sürücüleri üzerinde bulunduruyor. Sürücüler bu plastiğe Nikel kaplama çelik vidalarla ile tutturulmuş. Bu vidalar daha sonra ön panelin mıknatısları için tutucu alanlar oluşturmuş. Paradigm pazarlama Müdürü Mark Aling ürünle ilgili düşüncelerinde yeni baştan bir şeyler tasarlamak yerine mevcut sistemlerin geliştirilmesinden söz etmiş ve eklemiş, “Bizim amacımız ürünün değerini artıracak değişimler, yepyeni bir yapı peşinden koşmuyoruz” Paradigm Mini Monitor V6 kutusundan cıkınca diğerlerinden farklı görünen bir yapıya sahip değil. Tipik bir seri üretim hoparlörü, sunta üzeri vinil kaplı tipik bir refleks hoparlör. Ön panelde ön parça üzerine monte edilmiş bir bas hoparlör ve ve aynı plastik parça üzerine vidalanan bir tiz sürücü. İçerde ise yalnız bas hoparlörün arkasında yan duvarları da içine alan bir sönümlenme parçası. Hoparlörün refleks deliği arkada yer alıyor, plastik yerine sertleştirilmiş kağıt kullanılmış, ön ve arka parçalarında ise plastik kullanılmış.
Değerli distribütör dostum hoparlörü acilen geri istediği için uzun testlere alamadım. Bir lambalı bir de SS amplifikatör ile deneme yapabildim. İlk denemeyi Xindak mühendislerinin cok iddialı oldukları XA6800E ile yaptım. Kablo olarak Van Den Hull “Bridge” ve interconnect olarak ise Chord kullandım. Ayak olarak çok beğendim Epos’larım devreye girdi.
Test CD’lerim; Mozart: Cosi Fan Tutte (Colin Davis –Covent Garden Philips 446 246-2) ve Brandford Marsalis “ Creation” Sony SK 89251) kayıtlarıydı. Firmanın geliştirdiği M-ICP Minimum-Mass Injection- Molded Co Polymer Polypropylene Bass-Mid sürücü inanılmaz bir bas kalitesine sahip. Midlerde aynı başarının olduğunu söylemek biraz zor .Aslında bu sürücünün başarısızlığından ziyade filtre ve ve tercih edilen amplifikatörlerin kalitesine bağlı bir gerçek de olabilir. Polypropylen benzeri konlar her zaman yüksek bas performansına sahip oldukları bilinir ama frekans eğrisi yükseldikçe problemleri de beraberinde getiren bu ağır kon teknolojisi son yıllarda yeni materyaller ve Polyproplen konlara uygulanan hybrid teknolojilerle çözülmeye çalışıldı. Paradigm teknolojileri bu yeni kon tasarımında çok başarılı, güç ve verimlilik başarılarını da yakalamalarına rağmen ya filtre uygulamasından ya da bizim test ettiğimiz cihazların yapısından ötürü yalnızca orta frekanslarda zaman zaman soru işaretleri yarattı. Tiz sürücülerde ise yine firmanın geliştirdiği H-PTD™ dome tekniği uygulanmış.
Patentleri firmaya ait olan bu iki sürücünün hiç şüphe yok ki; Türkiye’deki şansı satış fiyatına ve rakipleri ile olan kalite yarışına bağlı. V6’nın 598 USD fiyatı (KDV Dahil) açık söylemek gerekirse fiyat kalite performansında ürünü ilk sıralara taşıyor. Giriş seviyesi hoparlörler içerisinde Türkiye’de kendisi ile yarışabilecek kabinler Wharfadele ve Heco’nun aynı sınıf hoparlörleri olabilir.
Bir yorum ekleyin