André Marie Bernard Charlin 1903 Paris doğumludur. 13 yaşında yetenekli bir flüt öğrencisiyken babası vefat eder ve dayısı Edmond Ragonot küçük André’nin eğitimi ile yakından ilgilenir. (Edmond Ragonot halen günümüzde kullanılan bazı motor tasarımlarının yaratıcısı olan çok yetenekli ve yaratıcı bir elektrik mühendisidir) Yeğeninin, önce bir radyo alıcısı yapmasına yardımcı olur ve 1. Dünya savaşı sona erince fazlalık lambalarla «upgrade» etmesini sağlar. Barış yılları Fransa’ya caz müziği ile beraber dans modasını getirir. Ancak caz müziği konusunda deneyimli orkestra azlığı yüzünden sıkça başvurulan yöntem radyo yayınlarının tekrarlarıydı. Radyoların ses çıkış seviyesini kulaklık volümünden dans salonu volümüne çıkarmak ciddi beceri istiyordu. Bu doğrultuda emek harcayan André Charlin ilk receiver’ının son lehimlerini yaptığında 17 yaşlarında olmasına karşın dans ve caz konularında ustalaşmıştı bile.
Bu ilk radyolu ampli Charlin için uzun bir teknolojik geliştirme ve icatlar zincirinin ilk halkasıydı. 200’ün üzerinde buluşu resmi olarak onaylanmış ve patent hakları verilmiştir. Bu patentleri derinlemesine analiz ettiğimiz ve uygulama yöntemlerini irdelediğimizde bu icatların Rice & Kellogg, Klar & Vogt veya Black’inkilerinden daha önce (bazen birkaç sene önce) bulunduklarını görüyoruz. Dolayısıyla ortaklaşa da olsa, Hi-Fi tarihinin temel taşlarını oluşturan birçok teknik buluşun babalık hakkını Charlin’e teslim etmemiz doğru olur kanısındayız.
Günümüzün güç standartlarına bakıldığında ilkel sayılabilecek bu receiver içindeki askeri standardındaki telgraf lambaları sayesinde 1 Watt efektif güç üretebiliyordu. Ancak kısa sürede daha iyi hoparlör sürücülerine gereksinim olduğu kesinleşti. 1922’de, yani Amerika’da Rice ve Kellogg’a verilen patentten tam 2 yıl önce Charlin Fransa’da dairesel membranlı elektrodinamik hoparlörün patentini alır. Bu Fransız patent daha sonra Rice & Kellogg patenti ile de ilgilenen Compagnie Thomson tarafından satın alınır.
1926’da, askerlik görevini bitirdikten sonra Charlin 2 yeni patent daha alır. Birincisi push-pull sistemiyle çalışan elektrostatik bir hoparlör, ikincisi ise değişken manyetik direnç ile çalışan bir pick-up sistemi. Aynı yıl evlenen Charlin radyo ve hoparlör imal edebilme gayesiyle ilk işyerini açar. Eşine olan sevgisi yüzünden de aktif olarak devam etmeyi düşündüğü müzisyenlik kariyerine bir son verip daha “ciddi” görünümlü imalat işine yönelir. Zaman darlığı yüzünden de yaklaşık 5 yıl önce kurmuş olduğu izci grubundan da ayrılmak zorunda kalır. İlk hoparlörü Bélphégor’u hazırlar: Elektrostatik tiz sürücülü ve horn tipi orta ses sürücülüdür. Bası konusunda bilgiye rastlayamadık ama muhtemelen daha sonraki hoparlörleri gibi labirent tipinde olma olasılığı yüksektir.
1927’de bir yandan pick-up konseptlerini geliştirirken bir yandan de amplifikatörlerin frekans eğrisini negatif geri besleme kullanarak iyileştirmeye yönelik çalışmaları ve hoparlörleri aktif olarak kontrol edip besleme üzerine yine patentler alır.
1930’da aldığı bir patenti ayrıştırılmış ses sinyallerini hoparlörlere gönderimde filtre devrelerini kullanma ile ilgili, diğeri ise derin basları ve özellikle akustik kontrabas seslerini verebilecek bir kabinin yapımında kullanılacak bir labirentle ilgili. (Şimdilerde halen kullanılan transmission line veya bazı horn sistemlerinin ilk adımları olarak görülebilir) Bu bas labirenti ve ESL tiz sürücüsünün gelişmiş versiyonlarını Charlin 1970’lerde bile üretmeye devam ettiği ve adını «Colonnes» Kolon verdiği hoparlörlerinde kullanır. Yeri açılmışken de bu kolonlardan biraz söz edelim: Temelde 4 modeli vardır: 110, 120, 160 ve 190. Bu model numaraları aynı zamanda kolonların yüksekliğini de cm olarak belirler. 1970 yılından sonra 120’nin yerine 122’yi üretir. Tüm kolon hoparlörlerinde tiz ve orta ses sürücüleri aynı olup aynı hacmi kaplarlar. 2 adet elektrostatik sürücü 3.000’den 20.000 Hz’e kadar olan aralığı üstlenir. 300 ve 3.000 Hz aralığını elektrodinamik tek bir sürücü kaplar. Bas hoparlörün bulunduğu silindiri uzatarak da bas frekansının genişliğini ayarlar: 110 modeli 40 Hz’e kadar inmekte olup diğer modellerin alt frekans sınırları şöyledir: 122 – 32 Hz, 160 – 16 Hz ve nihayet 190 – 10 Hz!
Aynı yıllarda ev içi kullanımı için imal edilen audio röprodüksiyonunda yeterince ilerleme kaydedilmemesinden şikayetçi olan Charlin ilgisini sinemaya çevirir. Sinema alanındaki ses ile ilgili gelişmeleri daha ilgi çekici ve daha kaliteli olarak nitelendirir. 1930’da 33 devirli plakları kullanarak geri çalma senkronizasyonu sağlayan ekipman üretir. Hemen ardından 1931’de filmler “konuşmaya başladıklarında” ses kalitelerinden şikayetçi olur ve yeni ve daha kaliteli kayıt tekniklileri üzerine sayısız çalışmalar yapar. 1933’te, savaş öncesinin en önemli filmlerinin ses kayıtlarının yapıldığı stüdyoları hazırlar. Back Street “Arka Sokak” senkronize edilmiş ilk filmidir. Savaş öncesi filmlerinin en büyük bütçeli olanı, Abel Gance’ın Napolyon filmi için de temellerini 1934’te attığı kayıt ve geri çalma konseptlerini kullanarak stereo olarak kaydedilmiş bir ses bantı hazırlar. Bu eser stereo tarihinin kilometre taşlarındandır.
Charlin kayıt cihazlarını 3 kamyon üzerinde şehirden şehire, film setinden film setine taşımakla kalmamış, “The Secrets of the Red Sea” filmi için Cibuti çölüne kadar götürmüştür. Sürekli aradığı kaliteyi her bulduğunda daha da ileriye götürebilmek için hiç bir masraftan kaçınmayan Charlin aynı zamanda cihazlarını basitleştirip ufaltmayı da bilmiş ve Pathé şirketinin Fransa’da çok popüler olan basit Rural modeli için de uyarlamıştır. Tabii sinema için olan ses kayıtları ile yetinmeyip görüntü tekniklerine de bulaşır. 1935’te patentini aldığı “Cyclope” 35mm’lik filmlerin gösterimi için ciddi ilerlemeler sağlamıştır. 1938’da tamamladığı “Actua Color” ise renkli projeksiyon teknolojisinde ödül alacak seviyededir. 10 yıl içerisinde Fransa içi ve dışında 1000’den fazla sinemada kullanılır. Savaş yaklaştıkça bazı buluşları savaş sanayisinde de uygulanır. Örneğin avcı uçaklarında bulunan makinalı tüfeklerin ateş açma kontrol mekanizmalarında. Ancak André Charlin yaşamı boyunca çalışmalarının bu safhasından söz etmektense savaş yıllarında elektrik ve yakıt yokluğu yüzünden yolları aydınlatılmayan vatandaşlarının bisikletleri için ve yanında çalışan 40 kadar işçiye az da olsa bir gelir sağlayabilmek için gerçekleştirdiği dinamo imalat çalışmalarından söz etmeyi yeğlemiştir. Savaş sonrası hemen sinema sitemlerine geri döner.
Ancak bu arada Charlin’in müzik ve akustiğe olan tutkusu tüm artmaya devam etmiştir. 1949’da CBS’in başarısı sonucu ses sistemlerine geri dönüş yapar. Bu başarıyı şöyle özetleyebiliriz. Almanların icat edip geliştirdikleri manyetik bantlara kayıt teknolojisi ile Amerika’da filiz veren mikro yivlere aktarma ile basım teknolojileri çok başarılı bir pazarlama stratejisi ile birleştiğinde, bildiğimiz LP ev ses sistemlerinde adeta bir devrim yaratır. Ancak Amerikan şirketlerin LP basımı için istedikleri lisans ve telif şartları savaştan yeni çıkmış “fakir” Avrupa için oldukça ağırdı. Charlin’in de ödeyebilecek hiç bir gücü olmadığından iş başa kalmıştı. Kendi dizayn ve proseslerini geliştirerek Thomson şirketi ile ortaklaşa çalışmalar gerçekleştirir ve kısa sürede DCF ve Ducretet şirketlerinin mühendisi olarak işe başlar.
İşte meşhur yapay kayıt başını “dummy recording head”ini ve kendine has stereofonik kayıt tekniklerini 1954’te burada gerçekleştirir. 1958’de muhtemelen ilk ve belki de en iyilerinden sayılan uyumlu “compatible” stereo LP’lerini yayınlamaya başlar. Üstüne bir de 16 devirlik plağı da icat eder. Ancak bu ürünü kısa ömürlü olacaktır. 16 devir, Charlin’in kendi kayıtları ile çok tatminkar ses vermekle kalmayıp Fransız tiyatrosunun klasik oyunlarını kayıt etmek için yeterli süreyi de tanıyordu. Ancak Fransız hükümeti okulları için plakçalar siparişi verdiğinde bu 16 deviri şartnameye koymayı “unutur” ve üretilen cihazlar bu devri desteklemez… Kısa bir süre sonra da Thomson kayıt çalışmalarına son verir. Ancak Charlin yılmaz, tüm çalışmalarına aynı anda büyük bir hızla devam eder. Amplifikatörleri konusunda pek fazla bilgiye rastlayamadık ancak hem lambalı hem tranzistörlü ürünleri olduğunu biliyoruz. 60’lı yıllarda ürettiği lambalılardan bazıları:
-2 x 9 Watt’lık ECL 82’li push pull güç amplifikatörü ve preamplisi
-2 x 20 Watt’lık EL 34’lü push pull güç amplifikatörü
-2 x 40 Watt’lık EL 34’lü push pull güç amplifikatörü
André Charlin için sıkça dahi sıfatı kullanılmıştır. Ancak teknik ve müzikal mükemmeliyetçilik konusunda onunla aynı fikirleri paylaşmıyorsanız fırtınaları koparabilir. Piyanist Lily Kraus Charlin hakkında: “uzun boyu ve Jupiter heykeli gibi duruşu onunla pazarlığı veya herhangi bir konuda asgari müştereklerde buluşma olanağınızı tamamen ortadan kaldırıyor” Hangi konu olursa olsun, haklı olduğunu bildiği konuları sonuna kadar savunur istediklerini elde edebilmek için her yola da başvurur…
1 haftayı aşan bir süredir Paris’teki St. Eustache kilisesinin yanında duran ve en iyi kayıt neticelerini almak için kilise kubbesinin tam altında mikrofonlu yapay kafayı havada asılı tutan en uzun merdivenli yangın söndürme kamyonunu geri isteyen Paris İtfaiye Müdürlüğünü oyalamak için başvurmadığı “dümen” yoktur…
Başka bir dahi olan Michel Garcin ile kısa süreli bir ortaklıkları olur ve bu beraberlikten Erato plak şirketi doğar. Birlikte muhteşem kayıtlar gerçekleştirirler. Örnek olarak daha sonra Eurovision’un marşı olarak seçilen Charpentier’nin Te Deum’unu sayabiliriz. Ancak bu iki kuvvetli kişiliğin birlikteliğinin uzun sürmemesi kaçınılmazdı. 1962’de Charlin kendi plak şirketini ve Champs Elysées kayıt merkezini kurar. Yardımcısı ve sanat direktörlüğünü yapan Carl de Nys ile son derece uyumlu çalışmalar sonucu müthiş kayıtlara imza atacaklardır. Bundan sonraki on yıl için tüm Avrupa’yı dolaşıp sayısız müzikal hazineyi açığa çıkarır. Yayınladıkları eserler ise neredeyse her sene Fransa’da “Grand Prix du Disque” ödülüne layik görülür.
1970 yılında ilk plakçalar kolunu piyasaya sürer. Çok kısıtlı miktarlarda üretilen bu kolun yapımı 1978 yılına dek sürer ve 4 değişik modifikasyona uğrar. Charlin bu kolları bizzat kendi yapar ve çok sevdiği Thorens plakçalarlarına monte eder. Kullandığı modeller TD134, TD124 ve TD 125’tir. Maddi durumu kısıtlı olanlar için ise sayıca az da olsa Lenco’nun L75 modeline de monte etmiştir. 1974 yılında İngiliz Decca şirketinin bu kolun kopyasını imal edip pazarlamaya kalkıştığı ancak Charlin’in almış olduğu sayısız patent karşısında geri adım atmış olduğu söylenmektedir. Bu yazıda kolun çok fazla teknik detayına girmeyi uygun görmemekle beraber bitkaç özelliklerinden söz etmenin yararlı olacağını düşünüyoruz:
1.BR1’den BR4’e kadar 4 sürümü olan bu kol elektromanyetik yapıda bir uni-pivottur.
2.Plakçalardan tamamiyle ayrı olan ve 24 Volt ile çalışan bir besleme devresi vardır.
3.Bu besleme devresi kolun hareketlerini, ucundaki iğneye uygulanacak olan (plak çalarken bile ayarlanabilen) ağırlık basıncını ve plak bitiminde kolun kalkıp anti-skating yardımı ile geri gelmesini kontrol ve kumanda eder.
4.Armtube aralarında gresli silikon bulunan ve içiçe girmiş iki silindirden oluşur.
5.Pivot kısmının ortalanması ve kolun yukarıya doğru çekilip sürtünmenin azaltılması yakut üzerine oturtulmuş mıknatıslar tarafından sağlan-maktadır.
André Charlin bir mucittir. Bu, sadece kendi “Laboratoire”ında ürettiği audio ürünleri veya kendi değimiyle “bizzat yaptığım kayıtlarda bulunan dünyanın en güzel seslerini tekrardan canlandırabilecek kapasiteye sahip hoparlörleri olan “Colonnes”ları ürettiği için değil, neredeyse ilgilendiği her konuda sayısız icatları olduğu içindir. Denizi çok sever ve yelken onun için ciddi bir tutkudur. Seri üretime uygun olan ilk 30’ polyester yelkenli teknelerin birinin dizaynı onundur. Günü için çok ilerici sayılabilecek navigasyon cihazları imal edip patentler. Otomatik yelken sarma aparatlarının dizaynları ile ilgilenir. Tüm bu patentleri, buluşları, kayıtları, dizaynları ile haklı olarak gururlansa da genelde insanlığa ve yanındakilere duyduğu aşırı güvene dayanarak kendini mali alanda hiç bir zaman “sağlama alma” gereksinimini duymaz. Muhasebesini tutanlara ve yanında çalışanlara son derecede güvenir.
Son girişimini başkaları emekliliğe başladıkları yaşta gerçekleştirir ama sonu da oldukça vahim olur. Kendini, 12 yıl boyunca gerçekleştirmiş olduğu 100ü aşkın kaydın, prodüksiyonun, eserin tüm hakları gasp edilmiş durumda bulur. Şirketinin kontrolü tamamiyle başkalarının eline geçmiştir. Neredeyse tüm hayatını adadığı çalışmalarına devam edemeyecek durumdadır. Yediği darbe son derece ağırdır. Sağlığı bozulur. Tüm aletleri, cihazları başkalarının ellerine geçmiştir. Ancak pes etmez ve uzun bir uğraş sonunda kayıtlarının yayın haklarını geri almaya muvaffak olur. Ve bu işi dostlarına emanet edip onların devam etmelerini rica eder. Sağlığında ise işlerin tekrar canlandıklarını görür. CD’yi büyük bir umutla bekler ve ondan çok şey beklediğini her daim tekrar eder. Ancak kısa bir süre sonra da 1983’te vefat eder.
B.Manusso
Kaynak ve resim alıntıları: www.svalander.se
Bir yorum ekleyin