Son dönemlerde MQA terimini sık sık duyuyor olmalısınız. Özellikle de Tidal kullanıcısı iseniz. Tidal MQA ses kalitesi sunmak, abonelerin stüdyoda kaydedildiği gibi müzik dinlemelerini sağlar şeklinde sıkı bir reklam kampanyası ile meraklıların ilgisini cezbetmeye çalışıyor. Perki nedir bu MQA formatı…
Geliştiricilerinin bakış açısından, MQA veya Master Quality Authenticated, hiyerarşik bir yöntemdir ve kayıt, arşivleme, arşiv kurtarma ve yüksek kaliteli sesin verimli dağıtımı için geliştirilmiştir. Bob Stuart ve Peter Craven tarafından tasarlanan MQA bir devrim yaratabilecek mi hep birlikte göreceğiz. İlk önce MQA’nın geliştiricilerinin açıkladığı teknik detaylara gireceğiz arkasından da konunun bir özetini yapmaya çalışacağız. Arzu ederseniz yazının direkt olarak sonuç kısmına atlayabilirsiniz.
İşin tekniğine girer isek, Yüksek Çözünürlük’ün analog alanda zamansal ince yapı ve modülasyon gürültüsü konuların dijital alanda tam karşılığı olmadığını düşünün. Dijital ses örnekleme hızına veya bit derinliğine göre tanımlanabilmektedir yani sayılar ve sayılar… Bir diğer önemli konu ise, dijital seste daha yüksek çözünürlük arayan son eğilimlerin tam anlamı ile yapılandırılmamış ve bilimsel olmayan bir yaklaşımlar içerdiği; sorunların çözülmesinden ziyade sorunların göz ardı edildiğidir. Son kullanıcı yani müzik dinleyicileri için bu durum veri hızında aşırı artışlar ve gitgide artan dosya boyutları ile karşılaşmaya sebep olmaktadır.
MQA formatının ortaya çıkmasındaki düşünce, müzikal sinyallerin istatistiklerini örnekleme teorisindeki modern yöntemlerle birleştirerek ve insan sinirbilimi ile ilgili kavrayışlarda, analog müziği dijital ve geri analoga daha etkili bir şekilde dönüştürebileceğimizdir. Kilit nokta, bu öngörülerin mevcut ekipmanlara dayandırılmasını sağlamaktır, böylece dağıtım dosyalarının mevcut ekipmanlarda kullanılmasını sağlarken aynı zamanda işleme konusundaki kilit sorunların üstesinden gelme potansiyelindeki ödünleri kabul etmemek de mümkündür (A / D ve D / A) veya gelecekte yenilik yapmak. Farklı bir kavramsal referans çerçevesine sahip olduğu için, MQA “sadece bir codec veya format”tan ziyade bir felsefedir.
Günümüzde yaygın olarak, artan örnekleme oranı veya bit derinliği olan “hi-res” dijital sesin, gelişmiş ses kalitesi sağladığı kabul edildi. Ancak bu durum kodlama verimliliğini büyük ölçüde düşürmüştür. 24 bit / 88.2 kHz bir kayıt, 16 bit / 44.1 kHz alternatifin veri hızının üç katını gerektirir ve örnekleme oranı tekrar 176.4 kHz’e yani iki katına çıkarıldıktan sonra bu oran iki katına çıkar. Ki bu oran DXD formatının standart kabul edilen oranıdır. Ses kalitesindeki iyileşme memnuniyetle karşılanırken, veri hızları ve depolama kapasitesi üzerinde orantısız bir etkisi vardır. Basit bir şekilde artan örnekleme hızı aynı zamanda neden 44.1 kHz ve 48 kHz örnekleme oranlarının öznel kısıtlamalar getirdiğinin neden olduğu konusunda kafa yormamaktadır. Bunun yerine, örnekleme oranı çözünürlük için bir araç haline gelmiştir.
Son zamanlarda yapılan işitme araştırmaları, anti-alias ve rekonstrüksiyon filtrelerinin zaman etki alanı performansının – özellikle de dik dijital lineer faz filtrelerin – ses kalitesinin gözle görülür şekilde bozulmasından sorumlu olduğu konusunda uzun süredir devam eden görüşe destek vermektedir. Son zamanlarda, dijital seste kullanılan düşük geçişli filtrelerin duyulabilirliğine ilişkin doğrudan kanıtlar yayınlanmıştır. En azından 1946’dan beri, geleneksel sinyal analizindeki doğal Fourier zaman frekansı belirsizliğinin insan dinleyicileri ve önemli bir marj tarafından “duyulabildiği” bilinmektedir.
Bu bulgular, insanın duyma kabiliyetlerinin evrimsel şartlarla, özellikle sesleri mümkün olan en kısa sürede “potansiyel olarak tehdit edici” veya “tehdit edici olmayan” olarak tanımlanması gereği ile belirlediğini göstermiştir. İşitme duyumuz tehlikeyi algıladığımız birincil anlamdır ve algılama hızı ve yön ve menzilin hızlı tahmini esastır. Aynı zamanda, doğrudan sesi kısa gecikmeli veya yakın mesafeli yansımalardan ayırma yeteneği de vardır – bu da doğal olarak kaynağın frekansından veya bant genişliğinden bağımsız olan kısa zaman aralıklarının çözümünü gerektirir.
Doğal ses manzaraları, yankılanma, hayvan seslendirmeleri ve konuşma anlayışımız, şimdiye kadar ses sistemi tasarımında yeterince hesaba katılmamış olan ayarlanabilir zaman / frekans dengelerini gerektirir.
Bunların hepsi, insan işitsel sisteminin zaman-alanı keskinliğinin frekans-alan keskinliğinden daha önemli olabileceğini ve zaman-frekans belirsizliğinin neden bir FFT analizörününkinden daha üstün olduğunu açıklar. Nedensel sinyaller bu başarıya ulaşmamızın anahtarıdır; eğer doğal sinyal dalga biçimleri zaman tersine çevrilmişse, Fourier analizinin zaman-frekans belirsizliğinden daha iyi performans gösteremiyoruz. Karışık değil mi, aslında tüm bunlar Fourier analizi temelleri ile alakalı. Karmaşık bir sinyali frekans eksenine yaymak için yapılan değişim işleminin hızlı biçimde hesaplanmasını sağlayan bir algoritma düşünün. Fourier’e göre bütün karmaşık sinyaller belirli frekans, genlik ve fazdaki sinuslerin toplamdır. FFT Fast Fourier Transform, bu bahsi geçen hesaplama algoritması oluyor.
Olağanüstü zaman alanlı duyma keskinliğimiz, müzik algısı ile alakasız olsaydı, gerçekten garip olurdu. Aslında, bunun böyle olmadığına dair ikna edici kanıtlar var: zaman-frekans belirsizliğini çözme konusunda ustalığı kanıtlanmış deneysel konular, müzisyen olma, zaman-alanı keskinliğinin bir müzisyen olma süreciyle güçlendirildiğini öne süren müzisyenler. Bu nedenle, ses sistemi performansının geleneksel frekans-etki alanı görüşü temel olarak müzik algımızla çelişmektedir. Bu nedenle, sistem zaman alanı performansını çok daha yakından hesaba katan, yüksek kalitede ses kodlama ve donanım özellikleri ve tasarımına yeni bir yaklaşım bu nedenle gecikmiş durumdadır.İşte bu açığı kapatacak format olarak MQA ortaya çıkartılmıştır..
Peki çok güzel ama pratikte MQA ne vaad ediyor. En açık anlatımla ALAC, FLAC, WAV, AIFF gibi kayıpsız formatların ses kalitesini sağlarken müzik dosyalarını %20’lere kadar sıkıştırabilen bir format MQA. Yani aynı ses kalitesini alırken, daha az yer kaplayan bir müzik dosyanız oluyor. Stream etmek daha kolay ve teorik olarak bilgisayar teknolojisi tarafından yeni bir donanım istemiyor. En azından şimdilik.
Peki bu yeni format taraftar bulabilecek mi, evet bulabilecek gibi gözüküyor. Universal, Warner Bros ve Sony Music daha ilk dönemden beri bu formatı destekleyeceklerini duyurdular. Tidal hem masaüstünde hemde mobil edisyonlarında MQA desteğine sahip. Audirvana ve Roon gibi popüler müzik çalar yazılımları da MQA desteğine sahip. Hifi cihazlar tarafında ise tahmin edebileceğiniz üzere Median ciddi bir destek veriyor bu formata ki bu gayet doğal, ortaya çıkmasında Meridian’ın parmağı olduğunu biliyoruz. Ancak tüketici elektroniği üreten firmalar bile gitgide MQA formatına daha fazla destek veriyorlar.
Hakan bey, MQA temel olarak “kısmi kayıplı” bir codec. Sunuluş şekli itibarıyla büyük markaların zaten elimizde olan müziğe bir daha sahip çıkmalarına sebep olabilecek bir pazarlama şeklini gösteriyor. Makalede adı geçen müzik üreticilerinin bu codec’i desteklemesine şaşırmamak gerekir. Bir parça, meraklıların müziği daha kaliteli dinleyebilmek beklentisini kullarak ticari kazanç motivasyonu var gibi duruyor.
Bana da öyle geliyor açıkçası….
Aynen katılıyorum.