Cihazı bir hafta boyunca çalıştırdım ve arkasından dinlemeye başladım. Her dinleti öncesinde lambaların ve cihazın kendisine gelebilmesi için 1 saat çalıştırdım. Tespitlerime göre bu süre yaklaşık 20 ila 30 dakika arası sürüyor olsa da, bir saat sonra ses bence çok keyifli bir hale geliyor. Daha önce kendi sistemim dahil olmak üzere bayağı fazla 6L6 dinleme fırsatım olmuştu. Bakalım Leben CS-600’de neler duyacağım.
Camel topluluğunun Moonmadness albümü ile başlayalım. Özellikle 1970′lerde yayınlanan Camel, Mirage, The Snow Goose ve Moonmadness albümleri sizler için bir anlam ifade ediyor ve heyecanlandırıyorsa doğru yazıyı okuyorsunuz demektir. Camel, İngiliz progressif rock topluluklarından ülkemizde de en çok sevilenlerinden bir tanesi. 1971 yılında Andrew Latimer tarafından kurulan topluluk ilk dört albümü bazı yazarlara göre göre ise ilkini pas geçip üç albüm ile her rock severin arşivinde yer alması gereken topluluklardandır. Hatta listeyi arttırayım biraz 1980′lere kadar olan tüm albümleri almakta fayda var. 90′lar ve 2000′ler ise bana göre pek gerekli değil. Rain Dances, Breathless ve I Can See Your House from Here albümleri başarılı kadro değişiklikleri ile çok güzel kotarılmış albümler ancak benim açımdan ilk dörtlünün yeri ayrı. Albümdeki müzisyenler şu şekilde. Andrew Latimer; gitar, flüt, “Another Night” ve “Air Born” şarkılarında vokaller. Peter Bardens; klavye “Spirit of the Water” şarkısında vokaller. Doug Ferguson bas, ve “Song Within a Song” şarkısında vokaller. Andy Ward; davul, perküsyon ve “Aristillus” şarkısında vokaller.
Albümün baskısı gerçekten çok acayip. Eski Moonmadness baskılarına sahip okuyucularımız var ise, aradaki fark muazzam. Yazılan çizilene göre Abbey Road stüdyosunda bulunan analog teypler elden geçirilerek bu plak baskına hazırlanılmış. Ortaya da son derece derin bir sahnesi olan özellikle mikro detaylara odaklanabileceğiniz bir baskı çıkmış. 180gr’lık plak olması gerektiği gibi kaliteli bir gatefold kapak içerisine yerleştirilmiş. Edinmeyen varsa edinsin!
Açılış parçası “Aristillus”ta re-master edilmiş plakta detay seviyesinin yanında heyecanlı baslar hemen dikkat çekiyor. Bu kısa açılışın hemen ardından şenlik “Song Within a Song” ile başlıyor. Kötü baskılarda pek ortalıkta gözükmeyen ziller vesaire bu baskıda harika. Michell Gyrodeck, SME ve Denon kombinasyonunu farklı pikap katları ile deniyorum. Açıkçası pre-katı olan bir pikap katı kullanmak yerine klasik ama iyi bir pikap katı kullanıp CS-600’ün giriş katını layığı ile kullanmak çok daha mantıklı bir karar olacaktır. “6L6″nın karakteri sebebi ile zaten gitar tonları müthiş. Detay seviyesi, sahne insanı mutlu edecek türden. Benim eski JBL monitörlerle harika uyum sağlamış durumda CS-600 ancak ben yine de rahat durmayıp daha zor sürülür hoparlörler ile de mesai yaptım.
Leben ürünlerini ülkemizde BBC monitörlerin yeni yorumlarını kullanıp mutlu olan okuyucularımız olduğunu bildiğimden bir LS3/5a ile de denemeler yaptım. Bu nereden çıktı derseniz yakında bir yazı yayınlayacağım merak etmeyin. Üretilen 30W güç ile bu ufak ama zorlu monitörler orta büyüklükteki dinleme odamı başarı ile kapladılar. Bas birazcık az geldiğinde hemen ufak bir ayar ve kaldığımız yerden devam. Normal de BBC LS3/5a bas konusunda sıkıntılıdır. Ama benim eski JBL’lere dönüş yapınca seyredin alt frekanslarda coşkuyu. Keyifle albümler albümleri kovalayabilir. Dur aklımdayken bir Zappa dinleyeyim, bir de Hendrix!
Sistem bakalım vokallerde nasıl bir tablo sergileyecek deyip alışılmışın dışında bir albüm seçtim. Ann Peebles’ın 1974 tarihli I Can’t Stand the Rain albümünü. Ann Peebles, 1947 yılında doğmuş bir müzisyen. Afrika kökenli Amerikalı şarkıcı kendi şarkılarını yazıp söylemesiyle ve özellikle Memphis soul tarzındaki albümleri ile tanınır. 1970′lerde Hi Records şirketi için yaptığı plaklar soul müzik tarihi açısından önemlidir. Özellikle iki şarkısı çok mühimdir; “I Can’t Stand the Rain” ve “I’m Gonna Tear Your Playhouse Down” Bu iki şarkıyı eşi Don Bryant ve radyo yayıncısı Bernie Miller ile yapmıştır. Bu şarkılar çok popüler olmuş ve sonraki yıllarda Eruption ve Paul Young gibi isimler tarafından yeniden yorumlanmıştır.“I Can’t Stand The Rain” şarkısı eminim ki duysanız hatırlayacağınız bir şarkıdır. Soul, aslında Memphis soul tarzı olarak nitelendirebileceğimiz albüm Ann Peebles’ın kendine özgü ses rengi ve zamanının popüler müziğinin çok iyi icra edilmiş bir edisyonu olarak nitelendirilebilir. Bu arada hemen bir not bu şarkıyı hatırlamak için hafızasını zorlayanlar eminim ki Tina Turner edisyonunu hatırlayacaklardır. Bana sorarsanız Ann Peebles daha eğlenceli daha keyifli. Albüm bir Pure Pleasure baskısı. Kevin Gray tarafından yapılan remaster çalışması çok başarılı. 180Gr plak formatında basılan albüm döneminin pop müzik örneği sayılabilir ancak içerisinde ne arasanız var bonus olarak da Ann Peebles’n farklı sesi ve vokal tekniği.
Albümde arka planda blues ve R&GB etkisinde sağlam bas, gitar ve davul melodi hatları var. Şarkıdan şarkıya değişmekle beraber üflemeliler de ön plana çıkıyor. Leben CS-600 sıcaklık tam lambalı bir ampliden bekleyeceğimiz gibi. Lambalılar bas konusunda zayıf diyenlerin lafını ağzına tıkayacak bir performans özellikle dikkat çekici. Özellikle hoparlörünüzü dikkatli seçerseniz bu tarz ön yargılara hiç bakmadan evinizde keyifle müzik dinleyebilirsiniz.
Jordi Savall- La Folia 1490-1701. Katalan müzisyen Jordi Savall’ın kendi plak şirketi Alia Vox için kaydettiği bir albüm. Folia, Ortaçağın sonlarına doğru Portekiz’de ortaya çıkan ve İberik yarımadasında gitgide popüler hale geldikten sonra İspanya’ya da sıçramış, halk arasında popüler olmuş bir dans ve dolayısıyla müzik tarzı. Tabii sonraki 2 yüzyıl boyunca insanın içini titreten ve etkileyici basitlikteki müzik tarzı tüm Avrupa’ya yayılır ve Corelli, Marais gibi büyük müzisyenler bile Folia tarzına uygun besteler yaparlar. Zaten bu albümde bu bestecilerin Folia’larından örneklerde var. Jordi Savall, 1490-1701 yılları arasına dayanan halk şarkılarını ele almış ve tekrar yorumlamış. Alia Vox’un her zaman olduğu gibi kayıtlarına söylenebilecek kötü bir şey yok. Albümü SACD formatında dinliyorum.
Bir süredir elim rafımda bulunan “çok” onlarca Jordi Savall albümüne pek gitmiyordu doğrusu. Son dönemlerde Alia Vox’tan yayınlanan albümler nedense hep aynı gibi gelmeye başladı bana. Muhtemelen son dönemlerde en zevk aldığım albümlerden bir tanesi Orient-Occident II “Hommage à la Syrie” oldu. Hadi “La Folia”yı bir kenara bırakalım Orient-Occident II’den bahseyim sizlere. Bu albümün yazısını daha yazmadım ama bir kaç satır etmeden geçmeyeyim. Albümde hem Türk hemde Suriyeli müzisyenler Savall ve dostlarına katılmış ve Suriye’ye bu saygı albümüne imza atmışlar. Atmosfer çok acayip albümde. Detay seviyesi, sahne muazzam. açılış parçası “Aḥla Zahra”da vokallerde Oumeima Khalil kalbimize hançeri saplıyor. Arka tarafta ise olan biteni anlatmak pek mümkün değil. Ortadoğu müziği ile alakası olmayan dostlarımız ne bu göbek havası mı diyebilirler ancak biraz dikkat etmeye başlayınca albümün her saniyesi oya gibi işlenmiş. Kanunlar ve vurmalılar sanki karşınızda çalıyor. Lambalının tadı tabii ki bambaşka! Cihazın arka planı o kadar sessiz ki! Tonlar, dokular ipek gibi. Çok güzel çok….
Leben CS-600 ile deneyimlerimde çok mutlu mesut vakit geçirdim. Daha önce kullandığım/ dinlediğim bir çok 6L6 lambalı ampliye göre tabii ki farklılıklar vardı ve Leben açık ara üstün bir performans gösterdi. Buradaki sihirli parça “çıkış trafoları” ancak belli ki tasarım konusunda çok uğraşılmış, birinci sınıf elektronik bileşenler ile çok ilginç bir lamba kombinasyonu kurulmuş özellikle de pre-katında. Tasarım kozmetik olarak muhteşem. Benim son yıllarda gördüğüm en güzel tasarımlardan bir tanesi. Bence ne önemli konu şu, Leben CS-600 üst sınıf performansını bir lambalı olarak sunuyor. Günümüzde lambalı olup, solid-state gibi çalan bir çok amplinin aksine karakterli bir sesi var. Olmasını istediğimiz türden bir ses! Övgüleri kısa kesip bir de fiyat performans oranına bakalım. Mavi Hifi’ın yeni açtığı e-mağazasındaki bilgiye göre 5.700 Euro karşılığı Aralık 2014 itibarı ile KDV Dahil 15.723TL’lik fiyat bana sorarsanız gayet normal. Bu seviyelerde işçiliğe, yapım kalitesi ve iç donanıma sahip bir ürün için hele ki performansına bakarak normal olduğunu söyleyebilirim. Evet ucuz değil, ama, bulunduğu sınıf için bana sorarsanız normal. Sisteminizi rahatlıkla Leben CS-600 çevresinde kurabilirsiniz. Güzel bir hoparlör ile eşleyip, imkanlar ölçüsünde iyi bir kaynak ve kablolar ile harika bir sistem kurabilirsiniz. Siz bu yazıyı okurken hemen her inceleme de olduğu gibi CS-600’ün temsilcisine doğru yola çıkması gerekiyor ki, ayrılacağıma gerçekten üzgünüm :(
Leben CS-600
Tüp Ekipmanı: (4) 6l6gc (5881) Sovtek, (El34/6ca7 – Option)(4) 6cs7(1) 6cj3 – ÇIKIŞ Gücü: 32w X 2 (6L6GC) At 1khz.28w X 2 (EL34) At 1khz. – FREKANS Tepkisi: 10hz – 100khz. (-0.1dB) – Distorsiyon: 0.7%(10w) – GİRİŞ Hassasiyeti: 900mv At 20w – ÇIKIŞ Empedansı : 4/6/8/16 Ohms (Selectable) – AĞIRLIK: 22.5 Kg – EBATLAR: 450 (G) X 360 (D) X 142 (H) Mm –
Fiyat: 5.700 Euro KDV Dahil 15.723TL Aralık 2014 itibarı ile / online satın almak için tıklayın
Temsilci: Mavi Hifi / www.mavihifi.com
Not: Benim gibi lamba manyaklarına özel not :) CS-600 benim amplifikatörüm olsa -ki olmasını gerçekten isterdim- lambalara da harcayacağım tahminen 2.000 Dolar civarında bir tutar ile çok uzun zaman geçirirdim. Düzgün şekilde eşlenmiş 1950’lerden dörtlü bir set Mullard tahminen 1.000 ila 1.500 Dolar arası bazen biraz daha fazlası tutabiliyor. 6CS7 tarafından 1950’lerin Amerikan tüplerinin en kaliteli örnekleri olan “black plate”ler ise fazla pahalı değil. 100 Dolar civarına harika örnekler alabilirsiniz ki 150 Dolar civarına tüplerin kendi içindeki triod’larının da eşlendiği perfect match’ler bulabilir. Dört tanesi için çok iyi fiyat! 6CJ3 ise sudan ucuz bir lamba, 10 Dolar civarındaki fiyatları ile koleksiyon yapardım. Lamba manyaklığı ayrı bir şey…
Bir yorum ekleyin