İlk denemelerime CD çaları kullanarak başlıyorum. Sistemimdeki standart kablolar ile CD çalarımı H80’nin analog girişine bağladım. Aynı anda Transparent Cable High Performance Toslink kablo kullanarak optik ve Transparent Cable High Performance 75- Ohm kablo kullanarak koaksiyel girişleri kullandım. Farklı CD’leri deneyerek Hegel H80’nin analog ve dijital girişleri arasında testler sonucunda H80’nin dahili DAC’ının çok daha başarılı bir sonuç verdiğini gördüm. Bu noktada şöyle bir sonuca varabilirim. Eğer sisteminizde orta veya orta/üst segment bir CD çalar yok ise analog bağlantı ile hiç uğraşmadan Hegel H80’nin dahili DAC’ını kullanın. Koaksiyel ve dijital girişler arasında ise bir tercih yapmak gerekirse ben oy hakkımı uzak ara koaksiyel giriş için kullanırım. Bu sök tak testleri sonrasında CD çalarımı transport olarak kullanıp dijital analog çevrim görevini H80’nin DAC’ına verdim ve DAC’ın koaksiyel girişini kullandım.
Mack Avenue’den yayınlanmış Christian McBride, The Good Feeling CD’si ile başlayalım. 1972 doğumlu caz basçısı Christian McBride’ın büyük orkestrası ile kaydettiği The Good Feeling okuyucularımızdan cazın altın dönemindeki büyük orkestraları sevenlerin hoşuna gidecek bir albüm. Christian McBride babası Lee Smith, ve amcası Howard Cooper gibi bas çalmaya merak salmış. Yazılan çizilenlere göre Philadelphia sahnesinde oldukça tanına iki eski müzisyen Christian McBride müzik hayatında da önemli birer figürdür. The Good Feeling albümü Christian McBride Big Band’in ilk albümü. 2012 yılında bu albüm ile Grammy ödülünü En iyi Geniş Caz Topluluğu dalında alıyor. Christian McBride bu albümde ilk kez böylesine geniş bir topluluk deneyimi içerisine giriyor lider olarak. Yazılan çizilenlere göre albümle alakalı ilk fikirler Wynton Marsalis & The Jazz At Lincoln Center Orchestra konserinde oluşmaya başlıyor. Arkasından insan hakları ile alakalı 4 tema yazıyor ve bu temaları Rosa Parks, Malcolm X, Muhammad Ali ve Martin Luther King’e adıyor. Albüm tam anlamı ile büyük orkestra cazının özelliklerine sahip. Zaman zaman swing zaman zaman blues ve ballad’lara kadar geniş bir yelpazede seçimler yapılmış.
Albüm büyük orkestra müziğinin altın çağına göz kırpıyor. Kayıt gayet başarılı. Albümün açılış parçası “Shake N’ Blake” ile hemen sizi sarıp sarmalıyor. Öncelikle bas çözünürlüğüne dikkat eden okuyucularımız muhtemelen hemen kulaklarını bu noktaya kabartacaktır. Elde edilen çözünürlük son derece başarılı. Sadece baslarda değil her frekans aralığında. Katman katman bir detay seviyesi var. Hangi enstrümana odaklanırsanız odaklanın duyduklarınızdan mutlu oluyorsunuz. Ancak bence en önemli nokta tüm bu çözünürlüğün müzikal sunumun bir parçası olması. Siz herhangi bir enstrümana odaklanmak istediğinizde detay seviyesini kolaylıkla duyabilişyorsunuz. Detayları bir kenara bırakıp genel sunuma odaklandığınızda ortaya çıkan tablo da çok keyifli. Sahne son derece başarılı. Hangi noktaya bakarsanız bakın başarılı bir tablo ortaya çıkıyor. Bu tabloda DAC’ın etkisini anlamak için analog bağlantıya geri dönmek yeterli. CD çalarımın analog çıkışında detay seviyesi bir miktar kayboluyor ve basların etkisi zayıflıyor. Bu duruma kulak kabarttıktan sonra hemen DAC’a dönmek istiyorum.
Vanessa Perez’in Tlarc firmasından yayınlanan “Chopin: The Complete Preludes” albümüne bir bakış atalım. Venezuela-Amerikalı piyanist Vanessa Perez, bir çok müzik otoritesine göre çok dikkat çekici bir isim ve kayda bakılınca daha ilk notalarda bu durum fark ediliyor. Venezuela’da müzik eğitimini tamamlayan ve özellikle devlet desteği ile artan iyi müzisyenlerden bir tanesi olan Vanessa Perez ilk olarak şef Gustavo Dudamel ve piyanist Gabriela Montero tarafından keşfedilmiş. Her ikisi de çalma tarzını dikkat çekici bulup onunla çalışmaya başlamışlar. Şef Zubin Mehta’da özellikle duyguları iyi ifade edebildiğini ve tarzının ve tekniğinin başarılı olduğunu belirterek kendisi ile ilgilenmeye başlıyor. Tüm bu sürecin ardından 2012 baharında Telarc firması bu albümü kaydediyor. Albümün isminden tahmin edebileceğiniz üzere albüm tamamen Chopin Prelude’lerine ayrılmış. Albümü CD çalarınıza koyduğunuzda ilk dikkatinizi çekecek şey piyano kaydının başarısı olacaktır. Benim son dönemlerde elime geçen en başarılı klasik piyano kayıtlarından birisi olduğunu söyleyebilirim. Özellikle yüksek oktavlarda durumu hemen tespit edeceğinize eminim. Başarılı kayıt, başarılı bir performans ile birleşince sistemlerimizi sonuna kadar zorlayacak bir albüm çıkmış. Müzikal manada çok olumlu eleştiriler alan albüm, kaydı ile pırıl pırıl parlıyor.
Bu noktada Hegel’in amplisi ve DAC’ı beraber harika bir iş çıkartıyor değerli okuyucum. Benim daha önce dinlediğim Hegel amplifikatörlerin çok ötesinde bir sunum söz konusu. Sahneyi ve detayı bir kenara bırakıyorum. Piyano tonları çok çok başarılı. Orta frekanslar sıcacık. Örneğin 22. numaralı prelüde bir bakış atabiliriz. Bu kısacık esere bakmak bile bir fikir verebilir. Piyanonun solundan ortasına kısa sürecek bu macera esnasında basılan her nota, tokmağın vurduğu her tel duyuluyor. Kayıt son derece başarılı, Hegel’de dinleme odamda başarılı ile sunuyor bu kısacık eseri!
Şimdi USB girişini kullanarak bilgisayar sistemimi Hegel H80’e bağlıyorum. Medya çalar program olarak Foobar, USB kablo olarak Transparent Cable Performance USB kabloyu tercih ettim. Hem CD’si hemde bu CD’den elde ettiğim 24Bit FLAC ve WAV dosyalarını deniyorum. Bu kez sert bir şeylerden örnek vereyim size. Black Sabbath diskografisinin 19. albümü olan “13″ topluluğun ilk solisti Ozzy Osbourne’un uzun yıllar sonra yeniden toplulukta söylediği ilk stüdyo albümü. Son olarak 1978 yılında yayınlanan Never Say Die! albümünde birlikteydi Osbourne ve Black Sabbath. Benzer bir durum Geezer Butler içinde geçerli. Butler en son 1994 yılında yayınlanan Cross Purposes albümünde Black Sabbath kadrosundaydı. Meraklılar için bir çok toplulukta olduğu gibi Black Sabbath gideni geleni bol bir topluluktur ve belirli bir süreden sonra takip etmek zorlaşır. Tabii ki bu albümde de eksik yok değil.. Normal koşullarda albümde olması gereken davulcu Bill Ward ancak yazılan çizilenlere göre kontrat sorunlarından dolayı Ward topluluğa katılamıyor. Onun yerine kayıtlarda Brad Wilk ismini görüyoruz session müzisyen olarak. Merakların Rage Against the Machine ve Audioslave topluluklarından tanıyacakları Wilk bence albüme enerji getirmiş. Açıkçası sırıtmadığı gibi olumlu etkisi de var. Tabii ki gönül Bill Ward’ı isterdi ama yapacak bir şey yok.
“End of the Beginning” şarkısı başlar başlamaz sert gitar tonları ve davul hemen dikkat çekiyor. Sanki 15 dakika önce klasik piyano dinlerken romantik sunum yapan ampli gitmiş yerine bir canavar gelmiş. Kanal başı 75W güç, pazarda bulunan hoparlörlerin tamamını sürebilecek bir güç ancak benim hoparlörlerimin yapısı dolayısıyla bu gücün çok azını kullanabiliyorum. En önemli nokta sesi kıstığınızda ortalıktan uçup giden bas performansı, hemen her ses seviyesinde kendini hissettiriyor. Bir diğer önemli nokta albümün kaydında kafanıza çarpan ziller olması gerektiği gibi kafanıza çarpıyor. Hatlarda gereksiz yuvarlamalar yok. Farklı bir kayıt koyduğunuzda zillerin çok derinden duyulması gerekiyorsa, o şekilde duyuluyor. Hegel H80 amplifikatör ve DAC birlikte uyum içerisinde bir sunum gösteriyor. USB giriş son derece başarılı bir tablo çiziyor bana sorarsanız. İkilinin uyumu son derece başarılı.
Analog girişleri test etmeye devam ediyorum. CD çalarımı dijital girişleri kullanarak kullanmaya başlayınca pikabımı bağlamaya karar verdim H80’e. Muzaffer Günal imzalı özel yapım pikap katımı ve Denon DL-013 iğnemi kullanacağım. Plak olarak Speakers COrner’dan yayınlanan Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong ikilisinden Porgy and Bess plağını mercek altına almak istiyorum. Albüm 1957 yılında yayınlanıyor. Başarılı bir ikili oluşturan Louis Armstrong ve Ella Fitzgerald operadan seçilen bölümlerin caz edisyonlarını seslendirmiş ve albüm Verve plak firması tarafından yayınlandığında ortalık birbirine girmişti. Yazılan çizilenlere göre caz müziği tarihinin en başarılı vokal caz Porgy and Bess yorumudur. Albümün aranjörü Russell Garcia, bir sene önce operanın caz adaptasyonu daha doğrusu vokal caz adaptasyonunu da yapmış hatta 1956 kaydında aranjör olarak çalışmıştı. Albümün başarısının temelindeki isim aslında Russell Garcia’dır dersek yanlış olmaz. Albümde temel yapı vokallerde ve trompette Louis Armstrong, vokallerde Ella Fitzgerald, piyanoda Paul Smith ve davulda Alvin Stoller üzerine kurulu. Ancak koro ve opera uyarlama bölümleri için çok ciddi bir orkestrada kurulmuş ve Ella Fitzgerald & Louis Armstrong ikilisine eşlik ediyor. Ella Fitzgerald’ın vokal partisyonları dinlemeye değer, zaten aklınız uçacak diyeyim ben size. Bu albümün elimde üç farklı baskısı var ve defalarca dinledim.
Caz marşı “Summertime”ı mercek altına alalım. İlk önce yaylılar arkasından Louis Armstrong’un trompeti duyulmaya başlanıyor. Bu anlarda arkada orkestra usul usul çalmaya devam ediyor ve vokal öncesi alt yapıyı hazırlıyor. Kısa bir süre ardından Ella Fitzgerald’ın vokalleri geliyor. Arka planda hem oluşturulan orkestra çalıyor ve bas ön plana çıkmadan ritm veriyor. Louis Armstrong’un vokalleri ile şarkı bir dönüşüm yaşıyor. Tüm bu anlarda plağın muhteşem kaydının etkisi ile hoparlörler kaybolmuş durumda ortalıktan, detay seviyesi üst sınıf ancak sunuma bir bütün olarak baktığınızda tek kelime ile etkileyici bir tablo ortaya çıkıyor.
İlk sayfada ilginç bir performansı olduğunu söylemiştim H80’nin! Bunun yazmamın sebebi şu; daha önce herhangi bir Hegel ampli mi dinlediniz veya şu sıralar bir Hegel ampli mi kullanıyorsunuz. Duyduğunuz her şeyi unutun çünkü H80 bambaşka bir performansa sahip. İyi kaynak, iyi medya kombinasyonunda ortaya çıkan tablo, çok başarılı. Senelerdir lambalı ampli kullanan bir insan olarak hatta 2A3 gibi son derece şahsına münhasır karakterde bir lamba kullanan bir insan olarak müzikal sunumu çok beğendiğimi yazmalıyım. Hegel H80 kuzu postuna bürünmüş bir kurt gibi. Klasik müzik veya büyük orkestra cazı dinlerken ne kadar güzel çalıyor dediğiniz ampli, sert bir albüm koyduğunuzda bir anda karakter değiştirip hırçınlaşıyor. Arkasından bir caz triosu dinlemeye başladığınızda bir anda sakinleşiyor! Kötü kayıtlı bir albüm dinliyorsanız, kayıt kötü diyorsunuz. İyi kayıtlı bir albümde ise keyfiniz hemen yerine geliyor. Hoparlörlere yaslanan bir plak dinlediğinizde ortalıkta sahnenin “s”si yok iken, tam aksi bir albüm dinlediğinizde odanızın içerisinde enstrümanlar uçuşuyor. Benim iyi bir cihazda olmasını istediğim özellikler!
Hegel H80 ile üç haftayı geçen birlikteliğim sırasında gerçekten keyifli vakit geçirdim. Herhalde bu ampliyi kullansam uzun seneler arkama dönüp bakmazdım ki bunu tüm samimiyetim ile söylüyorum. Yalnız arkanıza dönüp bakmamak için analog bağlantıları kullanacaksanız iyi bir kaynak cihaz kullanmanızı şiddetle tavsiye ederim. Dijital tarafta ise masrafınız biraz daha az olacak, çünkü Hegel H80’in DAC’ı vasat bir kaynağı dinlenebilir hemde oldukça dinlenebilir(!) hale getirecek performansa sahip. Güzel bir hoparlör ve kablolar ile sisteminizi tamamlayıp keyfinize bakabilirsiniz. Bu arada kablo konusuna bütçenizin el verdiği ölçüde önem vermenizi şiddetle tavsiye ederim. H80’e daha iyi ekipman bağladığınız zaman, performans çarpanı gerçekten artıyor. Hegel H80’in hiç mi eksiği yok. Evet var, pikap katı yok, kumandası çok albenili değil, kulaklık girişi yok. Ancak ampliyi açıp albümlerinizi peşpeşe dinlemeye başladığınızda tüm bu eksiklikler unutulup gidiyor. Yazdığım gibi Hegel amplifikatör kullanıyorsanız duyduklarınızı unutun! Markaya karşı ön yargılarınız varsa her şeyi unutun. H80 bambaşka bir ampli ve hifi dünyasında sahiplerine bambaşka kapılar açma potansiyeline sahip. Bu fiyat aralığında yani 1.000 ila 2.000 Euro seviyelerinde, alışveriş listelerinizin en üst sıralarına yazmanızı rahatlıkla tavsiye edebilirim.
Hegel H80
Dijital girişler: 2 koaksiyal, 2 optik ve 1 USB Analog girişler: 2 RCA unbalanced ve 1 XLR Balanced Çıkış gücü: 75+75W @ 8 ohm Frekans aralığı: 5 Hz – 100.000 Hz Sinyal/gürültü oranı: 100dB’den fazla Distorsiyon: 0.01%’den az @ 50W 8 Ohms 1kHz Damping Faktör: 1000’den fazla Ebatlar/ağırlık: 10cm x 43cm x 34.5cm (YxExD), 12kg
Fiyat: 1.595 Euro + KDV
Temsilci: Timpani / www.timpani.com.tr
Bir yorum ekleyin