Uzak bir yerde bir köpek havlıyor. Bir saatin tıklamasını duyuyorum. Birkaç blok ötede bir polis sireni bağırıyor. Ben tavana bakıyorum. Tavan vantilatörüm yavaşça kendi çapında dönüyor. Tozlu gibi…
Neler oluyor? Londra’da dairemde sırtüstü yatmış, gerçeklere uyanıyorum. Aslında, hayatımda yeni bir gerçek olduğunu fark ediyorum. Kabul edip beraber yaşamam gereken bir gerçek, çünkü az önce 2 metrelik bir Lookab Optirius güç kablosunu sistemimde denedim ve her zamanki kablolarım – 10 kat daha pahalı olan- Sosna Kobala Elation‘larla kıyasladım!
Sonuçlar sırtüstü yatıp hayatı baştan değerlendirmeme sebep oldu. Açılış çok mu dramatik oldu? Başa dönelim…
Birkaç ay önce, Türkiye’den anonim bir paket kapıma geldi. Muhteşem editörümüz Hakan’dan bir hediye. Kutuda 2 metrelik bir güç kablosu. Tanrım, dedim, bir tane dahamı? Bir saniye bu Türkiye’de üretilmiş. Ne kadar iyi olabilir ki diye düşündüm…
Kabloyu o an bir kenara koydum, Venedik’e bir orkestrayı kaydetmek için organize olmakla meşguldüm ve hemen hemen unutmuştum. Karım, Françoise, kutuyu bulup “epey oldu, hiç değilse dinlemeyecek misin?” dedi. Boş bir öğlenden sonram vardım ve meraklanmıştım.
Sistemimdeki tüm kablolar hoparlör, dengeli interconnectler ve 4 güç kablosu olmak üzere Sosna Kobala Elation ile bağlı. CD çalar, amplifikatör ve pre-ampım İsviçre malı Soulution ve hoparlörlerimde İsveç malı yeni Marten Momentolar.
Yeni bir ekipmanı denerken her zaman kullanmayı sevdiğim favori bir CD’ye uzandım. Hepimizin yeni bir cihazı denerken kullandığı favori CD’leri vardır ya. Söz konusu parça Fim Audio Reference IV test CDsindeki (SACD 029) Pachelbel’den “Canon in D” idi. Bu bence normalde yaylı çalgılarla çalınan muhteşem bir parça, ve vurmalı çalgılar için çok doğal ve geniş bir akustikte yeniden düzenlendi.
Parçayı çalmaya başladım, yaklaşık bir dakika sonra pre-ampli güç kablolarını değiştirdim. Yalnız dikkat edin: bir ekipmanın çok üstün olduğunu vurgulayan bir değerlendiriciden her zaman şüphe duymalısınız. Sadece kelimeler kullanarak ekipmanlar arasındaki farkı anlatmak epey zor ve sinir bozucu olabilir. O öğlenden sonra dinleme odamda olup değişiklikleri duyabilmenizi çok isterdim!
İnce farklar bireysel olarak oldukça küçükler, ama genel etki bütün bu küçük farkların toplamının çok üstündeydi. Lookab Optirius kablolar sisteme takılıyken, ses alanı biraz daha derin ve biraz daha genişti. Enstrümanların etrafında daha fazla hava ve alan vardı. Müzisyenlerin zamanlaması bile daha iyiydi. Geçişler biraz daha etkindi ama çok zorlamıyordu.
Amerikan malı kablolarda gayet başarılı ancak Türk kablolar net ve dürüst bir şekilde daha başarılıydı.
Kabloların üretimleri muhteşem. Yıllardır sayısız kablo denedim, bazıları binlerce dolar değerinde, birçoğu bir grup çocuk tarafından, isteksizce bir okul projesi için yapılmış gibiydi.
Kablonun birkaç eğlenceli fotoğrafını çekmekle beraber Lookab’ın websitesinden de birkaç görsel ekledim, siteyi de ziyaret etmeyi ihmal etmemenizi öneririm.
Ve şimdi, daha öncede söylediğim gibi bu kısa hikayenin sonu fiyatla bitiyor. Evet, biliyorum karşılığını aldığımız sürece kaliteli ve iyi ekipman ve kablolara para veririz, ancak bir sistemde ortalama 6 – 7 güç kablosu olduğunu düşününce rakam çok kolay büyüyebiliyor. Kablonun mutlaka Sosna Kobala kadar pahalı olduğunu düşünmüştüm ancak gerçekten ne kadar olduğunu öğrendiğimde sok geçirdim.
Sitedeki fiyat listesine göre 2 metrelik bir kablonun fiyatı 300 Euronun altındaydı. Hatta bütçesi daha dar olan arkadaşlarımızın ilgilenebileceği, ve gerçekten iyi olduğuna inandığım, biraz daha ucuz başka bir modelleri bile (Prinilius) vardı.
Hiçbir tereddütüm olmadan, firmayla temasa geçip Soulution sistemimi baştan kablolamak için bir set almaya karar verdim. Hi-Fi kablo kargaşası içerisinde elimdekilerden daha iyi ve kesinlikle iyi bir alım olduklarını düşünüyorum.
For English Version Press Here
Mike Valentine
Çeviri: Adriano Pennetti
Bir yorum ekleyin