Birinci Bölüme Ulaşmak İçin Tıklayınız
Bu kabloları üretince elimde test için toplam 2 set kablo oldu. İlk set kablolar tamamen sıfırdan üretildiler. Bu kabloları bir hafta dinledim ve arkasından Blue Horizon Proburn ile pişme sürecine tuttum. Böylelikle ilk iddianın bana göre doğruluğunu test edebilme imkanım olacaktı. İkinci iddiayı ise eski kablolarımı Blue Horizon Proburn ile tekrar pişme sürecine alıp test edecektim. Aynı şekilde hoparlör kablolarını da bu şekilde test etme olanağım olacaktı. Nereyse 2 hafta boyunca kablo tak çıkar, pişir dene gibi oldukça sıkıntılı zaman geçirdim. Sanırım bir çok odyofil için aynı durum söz konusudur. Kablo sökmek takmak gerçek bir eziyet. Gördüğünüz gibi okuyucularımız için hiç bir fedakarlıktan kaçınmıyoruz…
Test sonuçlarından önce sizlere üründen de biraz bahsedeyim. Blue Horizon Proburn son yıllarda bayanlar arasında moda olan metal makyaj çantalarına benziyor birazcık. Oldukça kalın alüminyum bir çerçeve üretilmiş. Ürün oldukça hafif ve bir karış uzunluğunda. Üst bölümü akrilikten üretilmiş ve bu sayede devre levhasını (PCB) görebiliyorsunuz. Cihazın açık olduğunu gösteren ışık mavi renkte ve devre levhasının üzerindeki ışık yandığında pleksi üzerindeki güç açık uyarısı bölümüne yansıyor. Bu oldukça şık bir tasarım. Çok hoşuma gitti doğrusu. Gözünde canlandırmakta zorlanan okuyucularımız daha önce incelediğimiz ASR Emitter amplifikatörü gözlerinin önüne getirebilirler. Blue Horizon Proburn’de bir çift ara bağlantı kablosu, bir çift hoparlör kablosu ve tek bir adet XLR kabloyu bağlayabileceğiniz giriş ve çıkışlar var. Ürünle birlikte bir adaptör geliyor ve elektrik ihtiyacı buradan karşılanıyor. Adaptörün bu tasarıma tam anlamıyla tezat olduğunu yazmadan geçemeyeceğim. Bildiğiniz siyah, küçük bir adaptör. Ürün ve adaptörü 48 saat çalışsa bile çok ısınmıyor bunu da eklemeliyim bir not olarak. Ürünün hem siyah hemde gümüş rengi mevcut. Resimlerden görülebileceği gibi benim elime ulaşan ürün gümüş renkteydi.
Asıl konumuz olan sıfır kablonun pişme sürecinin hızlandırılması konusunda Keith Martin’in iddiaları büyük ölçüde doğruluk payına sahip. Sıfırdan test için hazırladığım kabloları sistemime taktığım zaman yüzümdeki gülümseme büyük ölçüde kaybolup gitti. Bir çok kişinin başına gelmiş olduğundan emin olduğum bir durum. Tam bir gün boyunca sistemimi bu kablolarla dinledim. Hemen ardından aynı kabloları 24 saat civarında Proburn ile pişirdim. Kabloları sistemime taktığımda ilginç bir şekilde sistemin eskisine oldukça yakın çaldığını hayretler içerisinde gözlemledim. Gümüş kabloların pişme süresinin uzunluğunu göz önüne alarak tekrar Proburn’e bağladım. Yaklaşık 24 saat daha (yani toplamda 48 saat) işlemden geçirdiğimde sonuç daha da iyiydi. Sıfır kablonun pişme sürecinin hızlandırılması konusunda Keith Martin’in ürünü sınıfı kesinlikle geçti. Buna pek inanmamıştım ama karşıma çıkan durum yadsınabilir değildi. Eski kablolarımı yerine taktım ancak WBT uçlar performansa olumlu etki yaptığı için eski kablolarımın yenilerine göre daha kötü performans göstereceği açıktı. Ancak sonucun oldukça benzer olması dikkatimi çekti.
Bunun üzerine kendi ara bağlantı kablolarımı sökerek bu defa bunları Proburn ile işleme tabii tuttum. Bu kabloların neredeyse 3 senedir bende olduğunu ve neredeyse her gün kullanıldıklarını ekleyeyim. Asıl ilginç durum burada ortaya çıktı. Özelikle baslar konusunda toparlama hissi hemen fark ediliyor. Sistemde genel bir rahatlama hissini kolaylıkla algılayabiliyorsunuz. Blue Horizon Proburn hissedilir derece de etkili. Hoparlör kablolarımı da söküp (Gryphon PSC Ref ve zaman zaman kullandığım Cardas Twinlink) Proburn ile işlemden (aslında buna tekrar koşullandırmak demek lazım) geçirdim. Sistemde daha fazla detay artışı ve sahnenin daha da açılması dikkatimi çekti. Bunun üzerine bir de Gryphon Exorcist ile sistem demanyetizasyonu yapınca etki katlanarak büyüdü. Sizde eğer daha ekonomik bir çözüm isterseniz IsoTek Full System Enhancer CD kullanabilirsiniz. Bir küçük satır not daha eklemek isterim. IsoTek Full System Enhancer CD‘yi orijinal şekilde kullanmak ile bir CD yazıcı da kopyalayıp kullanmak arasında ciddi şekilde fark var. Açıkçası IsoTek Full System Enhancer CD‘den gerçekten performans almak istiyorsanız orijinalini alınız. Zaten çok pahalı bir ürün değil. Neyse… IsoTek Full System Enhancer CD ve Gryphon Exorcist bakış açısı ve özellikleri açısından Blue Horizon Proburn’ün yerini tutabilecek ürünler değiller. Proburn sadece kablolara odaklı bir ürün, Exorcist sistem demanyetizasyonuna odaklı, Enhancer CD ise genel sistem performans artışı sağlamak konusuna odaklanmış ürünler. Blue Horizon Proburn kablolarda ciddi bir etki sağlıyor. Buna hiç şüphem yok; daha iyi sahne, daha detaylı tizler, daha dengeli baslar. Blue Horizon Proburn kesinlikle bir etkiye sahip ancak etkiyi elde etmek için “bence” çok pahalı. Bu arada fiyat bilgisini de vereyim, Blue Horizon Proburn’ün İngiltere satış fiyatı 700 Sterlin civarlarında.
Bir konuyu da araya sıkıştırayım ürünle ilgili son sözlerimi yazmadan önce. Blue Horizon firmasının ülkemizde temsilcisi yok. Ancak firma Proburn ortaya çıktığında tüm dünyadaki önemli hifi basın kuruluşları ve bazı olası distribütörlerine ürün örnekleri gönderdi. Muhtemelen kısa bir süre sonra önemli tüm hifi dergilerinde bu ürünle ilgili ilk yorumları okuyacaksınız. Bu hifi dergileri içerisinde Türkiye’den de Stereo Mecmuası var!
Gelelim son sözlere. Blue Horizon Proburn giriş seviyesinde sistemleri olan meraklılar için kesinlikle çok pahalı bir ürün. Üst sınıf sistemlere sahip odyofiller için belki fiyat etiketi çok büyük bir sorun teşkil etmeyecektir ancak kullanım sıklığını (6-7 ayda bir) göz önüne alırsak Blue Horizon Proburn, bir odyofil arkadaşlar grubu tarafından ortak alınabilecek bir ürün. Sayı ne kadar artarsa, kişi başına maliyet düşeceğinden ürünün bireysel fiyat performans oranı artacaktır. Ürünün çok ciddi şekilde işe yaradığı ve iddialı söylemlerini başarı ile kanıtladığı için ürünü rahatlıkla tavsiye edebiliyorum.
Ürünün bir diğer ciddi kullanım alanı bence hifi firmaları olabilir. Özellikle demolarında kullandıkları kabloları müşterilerine “daha yeni açtık piştikçe daha iyi olacaktır” diye anlatmak zorunluluğundan 48 saat içerisinde kurtulabilme şansları var. bu durum satışlarına da olumlu yansıyabilir diye düşünüyorum. Ayrıca çeşitli kablo üretimi yapan ve bunları satan DIY meraklıları açısından da ürün ilginç bir seçenek.
Son kullanım alanı ise ülkemizde hiç görülmeyen ancak yurt dışında sıklıkla gördüğümüz kablo pişirme servisleri olabilir. Bunun mantığı şu şekilde işliyor; yeni bir kablo aldınız, bu kabloyu servis sağlayıcısına gönderiyorsunuz. Bu firma (veya kişiler) iş yoğunluklarına göre size kablonuzun kaç gün sonra elinize ulaşacağını önceden bildiriyorlar. 24 ila 48 saat sonra bu tarz özel cihazlarında kablonuzu pişirip size geri gönderiyorlar. Sizde bu işlem karşılığı belli bir miktar para ödüyorsunuz. Hifi alanında ilginç bir hizmet sektörü kolu. Belki gelecekte ülkemizde de benzer örneklerini görürüz.
Hakan
Birinci Bölüme Ulaşmak İçin Tıklayınız
Bir yorum ekleyin