Tercihlerim fiyat kalite çerçevesinde Focal Aria ve Chorus serisi, Sonos Feber Venere 2.5 / 3.5 serisi, Dali Mentor serisi ve Tannoy XF6 / XF8 serisini oluyor. Bu markaları incelemeye başlıyor ve yakın takibe alıyorum. İşte burada en büyük referans sevgili Hakan Cezayirli’nın Mecmuada yaptığı incelemeler oluyor. Dali dışında hepsinin de seslerini dinliyorum ama Focal bende öyle bir etki yaratmış ki sonunda Chorus 836V de karar kılıyorum. Tabii en önemli sebebi hoparlörün vokalleri çok detaylı vermesi ve bu detayı düşük seste bile kaybetmemesi, bass reflex kanallarının da önde yer alması. Yani hoparlör ile duvar arasındaki mesafe artık sorun teşkil etmiyor. Kimse de rahatsız olmuyor. Ancak bu hoparlörler ile bu kez yeni bir HI-FI / HI-END yolculuğu başlıyor.
SİSTEMİN ANA BİLEŞENİ : CAYIN AT55P INTEGRATED VACUUM TUBE AMPLIFIER
Eskiden kullanılan lambalı cihazların seslerinin çok farklı ve doğal olduğu konusu hep merak ettiğim bir konu. Bu sebeple Extreme Audio’da Focal dinlemelerini Marantz, Vincent, Sythesis, Cayin gibi hem solid state, hem hybrid, hem de lambalı anfiler kullanarak mukayeseli yapmış olmak, bana bu anfiler daha doğrusu sistemler arasındaki ses farkını çok net olarak gösterdi. Ve bu testlerde anladım ki lambalı cihazlar için söylenenler söylenti değil. Kulağım aslında lambalı sistemlere çok daha yatkın. Lambalı anfileri dinledikten sonra kendi adıma evdeki Pioneer bana biraz sert ve keskin gelmeye başladı. Yani o sıcaklık yok. Aklım lambalılarda. Bu kez bütçeye uygun bir lambalı arayışı başlıyor. Merak bünyeyi sardı bir kez. Avrupa yapımı üst segment markalarda fiyatlar yüksek. Bir ara Pathos Classic 3000 MK2 ve Unison Reseach Simply Italy gibi modeller ile ilgileniyorum ancak kapasiteleri Focal’leri hakkını vererek sürmeye yeterli değil. Hybrid sistemler biraz daha makul fakat benim için güç katında lamba önemli. Sesi sıcaklaştıran ve doğallaştıran lambalar bunlar. Orta segment olarak Cayin’in fiyat kalite dengesi, sahip olduğu özelliklere göre makul, üstelik “Phono” girişi de var. Güç katında “KT88” lamba kullanıyor. “Manuel Bias” ayarı istiyor. Gerekirse bias ayarını yaparak “EL34” lamba takılabiliyor. “Point to Point” yani el işçiliği ile uçuca lehimleme tekniği kullanılmış. “Ultralinear/Triode” mode seçeneği var. Tüm bağlantı portları “24 karat altın kaplama”. Daha birçok güzel özelliği var. Dinlemelerde sesin sıcaklığı beni sarıyor. Tek kararsızlığım EL34 lambaların “KT88” den daha sıcak ve doğal ses verdiği söylemi ama ben her iki lambayı kullanan cihazları da denediğim için şimdilik “KT88” de karar kılıyorum çünkü Cayin bu lambalar ile Focal’leri çok rahat sürebiliyor ve detay veriyor. Tek sorun cihaz için 3 ay beklemem gerekecek çünkü teşhir dışında cihaz yok. Ne yapalım, bekleriz artık.
Dört aya yakın bir zaman sonra anfiye kavuşuyorum. Ambalajın içinden çıkan beyaz eldivenleri giyerek özenle bağlantılarını yapıyorum. Sistemi açıyorum ama ses önce o kadar karaktersiz geliyor ki, sanki daha önce dinlediğim cihazla hiç alakası yokmuş gibi. Tabii cihazı doğru dürüst ısıtmadan, heyecanla dinlemeye geçtiğim için ses perdelenmiş gibi geliyor. Aslında sadece ısınması da yetmez, çünkü bir süre cihazın pişmesi (Burn-in) de gerekecek. Hoparlörler 4 aydır pişiyor ama bakalım bu cihaz kaç ayda pişip, kendi karakteristik ses rengini bulacak ? Bu cihazlarda ses rengi piştikten sonra bile sabahtan akşama çok farklılıklar gösterebiliyor.
KAYNAK : CAYIN CD-50T VACUUM TUBE HYBRID CD&HDCD PLAYER
Bu arada yeni basım plaklar iyice yaygınlaştı ama fiyatlar hiç değişmedi, aksine giderek daha da yükseliyor. Arşivimde mevcut bin küsur CD eskisi kadar dinlenmiyor. Ne de olsa artık her albüm plak olarak da basılıyor. Prensip olarak “reissue” plak pek almıyorum, sadece numaralı özel koleksiyon veya box set olanlara itibar ediyorum ama sevdiğim grup veya sanatçıların yeni albümlerinin plak baskılarına da kayıtsız kalamıyorum. Fakat canım eski CD’leri dinlemek istediğinde analog ses/digital ses farkı kulağımı rahatsız ediyor. Önceki anfide bas-tiz kontrolü ile biraz sesi yumuşatabilirken şimdi CD’nin kaydı ne ise ses de öyle. Bazı CD’ler dinlenebilir gibi değil. Ultralinear modundan, Triode moduna çevirince ses biraz derinleşiyor ama bana göre sahne detayı gidiyor. Sistemin ana bileşenini yükseltince kaynak da yeterli gelmiyor anlaşılan. Ne yapmalı da eldeki CD leri kurtarmalı? Araştırma geliştirme faaliyetleri tekrar başlıyor. Biraz araştırdığımda Cayin, Vincent, Pathos, Magnat vb. gibi markaların hybrid CD çalar modelleri olduğunu öğreniyorum. Yani çıkış pre-katında kullanılan lamba sesi az da olsa sıcaklaştırıyor ve plak kadar olmasa da yakın bir ses veriyor. İyi bir kablolama yapıldığında ses daha oturuyor. Cayin yine daha makul bir fiyat sunuyor. Eh markaya alıştım ve sevdim zaten. Üstelik bir de HDCD yani yüksek çözünürlükte kaydedilen CD’leri de okuma özelliği var. Bu özellikte kaydedilmiş bir CD koyduğunuzda cihazda yeşil bir led yanıyor. Tabii bende böyle özellikte bir CD yok ama olsun belki ileride olur.
Uzun araştırmalardan sonra cihazı sisteme dahil ederek CD bağlantısı için ideal “Ecosse Reference” RCA kablolama yaparak CD’leri kurtarıyorum. Sıra cihazı pişirmekte olduğu için dinlemeler plaklardan ziyade eski CD’lere kayıyor. Derken bir de ne göreyim, zamanın birinde Frankfurt’tan aldığım bir Supertramp CD’sinde (Somethings Never Change) cihazdaki yeşil ışık yanıyor. Şaşırıp kalıyorum ama mukayese ettiğimde sesin gerçekten daha detaylı bir sahnesi olduğunu görüyorum. Vay canına ! Acaba başka böyle CD var mıdır arşivimde acaba ? Bir merak alıyor beni ama bin küsur CD’yi tek tek dinleyemem sırf bunun için. Zamanla dinledikçe başka CD lerde de nadiren aynı şey oluyor.
YARDIMCI BİLEŞENLER : CREEK AUDIO OBH-15 MK2 PHONO PRE-AMPLIFIER & OBH-21 MK2 HI-END HEADPHONE AMPLIFIER & SENNHEISER HD600 HI-END KULAKLIK
Hoparlörler her ne kadar komşuyu rahatsız etmeyen türden olsa da bazen geç vakitte, hatta hafta sonları gece yarısından sonra tüm konsantrasyonumu vererek müzik dinlemek benim en sevdiğim ritüellerimden birisi. Cumartesi geceleri 24:00 den sonra Van Morrison, Leonard Cohen gibi sanatçıları dinlemeyi seviyorum. Ama sesin kısıklığı bana yetmiyor. Özellikle vokaldeki iniş çıkışları, nefes alışları duyma isteğim beni sahnesi geniş, vokali pürüzsüz bir kulaklık kullanmaya yöneltiyor. Ayrıca plak eleştirileri yaparken kaydı bir kez de referans bir kulaklık ile dinlemek gerekiyor. Mevcut kulaklıklarım bu özellikte değil. Anfide normal olarak kulaklık çıkışı yok, hatta hiçbir şekilde OUT çıkışı yok. Peki ne yapmalı ? Bir kulaklık anfisi edinmeli. İyi de anfide bir çıkış olmadığına göre kulaklık anfisini nasıl bağlayacağım ? Kulaklık anfisi pikap ile anfi arasında yeralmalı ancak pikabı direk kulaklık anfisine de bağlayamam çünkü kulaklık anfilerinde genellikle “phono” katı yok. Olanlar ise, mesela “FURUTECH ADL GT40” hem Türkiye’de yok, hem de inanılmaz pahalı. Ne de olsa safkan Japon. Aslında bu cihaz, phono katı olması, girişte MM/MC seçeneği sunması ve Japon yapımı olması sebebiyle tam da benim işimi görecek cihaz ama bunu yurtdışından getirtmem zor. Bu durumda bizde satışı olan mevcut cihazlar arasından bir seçim yapmam daha makul olacak. Pikap ile Kulaklık anfisi arasına iyi bir “Phono Anfisi” gerekiyor. Böylece sinyal pikaptan önce Phono Anfisine, oradan Kulaklık Anfisine gidecek ve Kulaklık Anfisi çıkışından
Ana bileşen Cayin’e dönecek. Ama bu durumda lambalının phono girişi kullanılmayacak. İyi olur mu bilmiyorum. Böyle bir düzeneği denemeden bilmek mümkün değil. Peki ama nasıl deneyeceğim. Sonu olamayan araştırmalar yine başlıyor.
Durum ve şartlar şu şekilde :
▪ Phono Anfinin mutlaka MM/MC seçeneği olmalı çünkü MC iğneleri de merak ediyorum. İleride MC iğneye geçebilirim. Ayrıca mutlaka pikap çıkışını destekleyecek kazanç ayarları olmalı.
▪ Kulaklık anfisinde loop out gerekiyor çünkü kapalı olduğunda sesi kesmeyerek kayıpsız iletsin.
Şartlar ağır. Epey marka model ve fiyat sorduktan sonra Sigma Ses beni öyle bir marka ile tanıştırıyor ki, artık alternatiflere bakmaya gerek kalmıyor: CREEK AUDIO. Bu marka da safkan İngiliz. Sadece denemek gerekiyor. Sigma Ses Ankara’da, hatta bizim yıllarca oturduğumuz Tunalı Hilmi’deki evimizin bir üst sokağı olan Güniz sokakta. Asım bey ile uzun telefon görüşmelerimiz oluyor. Mecmua’dan sevgili Hakan’ın kulağını çınlatıyoruz sürekli. Olur mu, olmaz mı derken sevgili Asım bey bana denemem için iki cihazı da göndermeyi teklif ediyor. Heyecan dorukta, Cihazlar geliyor, özenle kuruyorum. Ara bağlantılar için “Rega Couple Phono” kabloları kullanıyorum. Elimdeki kulaklıklar bu cihazlar için pek referans olabilecek seviyede değil ama yine de ses benim için iyi. İyi bir kulaklık ile daha da iyi olacağı belli. Ses iki cihaz üzerinden dolaşarak anfiye geliyor. Acaba kayıp var mı diye pikabı Creek’den çıkartarak direk lambalının phono girişine bağlıyorum. sonra çıkartıp tekrar Creek phono’ya bağlıyorum. Bunları o kadar seri olarak yapıyorum ki, sesi mukayese edebileyim ama her değişimden önce cihazları kapatıp, bağladıktan sonra açmak gerektiğinden biraz vakit kaybı oluyor. Kablolama kaybı asgariye indiriyor. Sonuçta ses kaybı olsa bile mukayeselerde benim bunu duymadığıma karar veriyorum. Bu da benim için yeterli. Denemeler artık sistemin bu şekilde yürüyeceğini gösteriyor. Sırada iyi bir referans kulaklık var. Bunu çok araştırmaya gerek yok. Daha önce denediğim “SENNHEISER HD600” bu konuda benim tüm taleplerimi ne eksik, ne fazla karşılıyor. Bütçe tamamen delindiği için taksite bağlıyorum.
SUMIKO BLUE POINT NO:2 MC CARTIDGE
MM/MC iğne farkı uzun zamandır merak ettiğim bir konu. İyi bir sistemde adam akıllı bir denemem olmadı. Mevcut Technics 1210’un iğnesi uzun zamandır kullandığım, iddiasız ama benim kulağıma uygun ses veren “Rega Carbon MM” Curve ile Eliptik arasında Konik diyebileceğim bir iğne olduğu için yumuşak ve detaylı ses veren bir iğne. Artık değiştirme zamanı geldiği için hali hazırda MC seçeneğim de olduğu için bir denesem mi acaba diye kendi kendime beyin fırtınası yapıyorum. Pikap “Direct Drive” ve bu iğneler de çok hassas olduğu için motor sesi ve titreşimi sesi bozar mı acaba ? MC iğne fiyatları zaten yüksek. Yıllardır kullandığım Rega’dan memnun olduğum için Rega ile mi devam edip, Rega’nın MC serisine mi bakmalıyım yoksa bu işin duayeni olan Japonlardan bir iğneye mi ? Karar veremiyorum. Hakan’ın tecrübesine ve fikrine ihtiyacım var, benim için çok önemli. Telefonlaşıp sohbet ediyor ve beyin fırtınası yapıyoruz. Shelter’ı hiç tereddütsüz iyi bir tercih olarak öneriyor. Sumiko bütçeye uygun, Kuzma epey aşıyor. Yine aynı noktadayım, denemeden, sesi duymadan karar vermek istemiyorum. Shelter’ı Hakan önerdiği için dinlememe gerek yok. Rega ve Sumiko’yu yıllardır iyi bildiğim Timpani getiriyor. Adnan bey çok titiz bir insan. Kendinin beğenmediği hiç bir ürünü satmıyor. Telefon ile görüşüyoruz. Bir süre sonra pikabımı, Creek’leri ve referans plaklarımı alarak Timpani’nin yolunu tutuyorum. İğneleri tek tek Technics’e takarak dinleme seanları başlıyor. Önce Rega MM Bias, sonra Rega MC ve derken Sumiko Blue Point MC’da karar kılıyorum. Hepsi güzel ama nedense Sumiko bana fiyat kalite dengesi olarak daha iyi geliyor. Timpani dönüşünde trafikte geçirdiğim 3 saat, içimdeki meraktan dolayı, bir an eve gidip sesi duymak istiyorum çünkü, acayip eziyetli geliyor. Eve gelip, cihazları bağlayıp ısınmasını beklerken sabredip bir keyif kahvesi hazırlıyorum kendime. Unutmadan söyleyeyim, Sumiko Blue Point No:2 High Output bir iğne olduğu için ideal ses için, bağlantının Phono Anfinin MM girişinen yapılarak kazancın 50 dB seviyesine yükseltimesi gerekiyor. Ses nasıl mı ? Eskilerin deyimi ile; şahtı şahbaz oldu.
YENİ BİR KAYNAK : PROJECT RPM3 CARBON MANUAL TURNTABLE
Şimdi diyeceksiniz ki madem Technics Sumiko ile birlikte şahbaz oldu peki Project RPM3 niye ? Bu soruya cevabım şöyle: Bu sistem için artık gövdeye temas etmeyen bir motora sahip Belt Drive pikap şart. Eh, zaten otoritelerde “Direct Drive” pikapları “Audiophile” sistemler için uygun bulmuyorlar ya. Öyleyse sistemi bir adım da ben yükselteyim ve Project’in Fiber Carbon koluna Sumiko’yu monte ettirip, Project’in üzerindeki “Ortofon 2M Silver MM” iğneyi de Technics’de kullanayım. Böylece ben duymuyor olsam bile Technics’in “hum” gürültüsünü de asgariye indirmiş olurum. Hem de anfinin phono girişini de kullanmış olurum. Böylece her üç kaynağı da kullanmış olur ve aynı plağı hem MM, hem MC ve varsa CD’si ile üçlü mukayese edebilirim.
Project deyince buyurun Extreme Audio’ya. Bir kaç telefon görüşmesinden sonra yanıma Sumiko iğneyi de alarak soluğu Extreme’in Ataşehirdeki yeni yerinde alıyorum. Maslak’daki Showroom bambaşka bir dünya idi benim için ama burası da çok fazla aydınlık olması dışında güzel olmuş. Orhan bey ve Şaban bey ile sohbet ediyoruz. Konu aradığım cihaza gelince Şaban bey her zamanki hoş sohbeti ile en uygun çözümü öneriyor. Üç gün sonra pikap iğnesi değişmiş olarak eve teslim ediliyor ve tüm ayarları yapılarak sisteme bağlanıyor. Artık jazz ve vokal albümleri Project RPM3’de, Rock ve Blues albümleri de Technics 1210’da dinleniyor.
EK KAYNAK : PROJECT STREAMBOX DS NET & INTERNET RADIO
Bu nedir diye soranlara cevabım biraz ironik. Artık plak alacak bütçe olmadığı için sisteme son bir ilave. Müziği Tidal Hi-Fi üzerinden 24 bit çözünürlükteki FLAC (Free Lossless Audio Codec) dosyalarından olabildiğince kayıpsız dinleme imkanı sunuyor. Bu cihazı da kendi karakteristiğine uygun Audioquest kablo ile anfiye bağlıyor ve artık rahat bir nefes alıyorum. Cihaz, Ipad’inize yüklediğiniz ve Project tarafından yazılmış bir arayüz programı ile çalışıyor. Eleştirilerde CD den dahi iyi ses verdiği söyleniyor ama ben pek emin değilim. Zaten digital teknolojiden de pek anlamadığım için aslında bu tür cihazlara uzak duruyorum. Ne de olsa analog bir hayatımız var. Plaklarım bana yetiyor ve cihazı sadece yeni çıkan albümler için merakımı gidermek için kullanıyorum.
EN ÖNEMLİ FAKTÖR : “WIFE ACCEPTANCE FACTOR”
Evet sevgili dostlar, işte benim GRUNDIG makaralı teyp ile başlayan ve yukarıda bileşenlerini anlatmaya çalıştığım yarım asırlık Hi-Fi otobiyografim bu şekilde. Bu yazıda bahsi geçen tüm eski cihazları halen çalışır durumda muhafaza ediyorum. JBL hoparlörler beni neredeyse ses hızına yükselten bir kırılma noktası oldu Sanmayın ki bu hoparlörlerden sonra aldığım cihazlar hemen öyle ard arda ve kolayca alındı. Tam tersi yarım asıra yayılan bir süreç bu. Babamdan gelen genetik miras ile en doğal sesi arayış çabamın hikayesi bu aslında. İyi ses görecelidir ama doğal ses kişiye, kulağa göre değişmez. Çalındığı, söylendiği, kaydedildiği gibidir. Bir sistem iyi ses verir veya vermez tartışılır ama doğala en yakın sesi verebiliyorsa sizin için yeterlidir. Yukarıda anlattığım sistem benim için şu an yeterli. Dolayısıyla plak ve kayıt eleştirilerimi de içim rahat olarak yapabiliyorum. Ne yalan söyleyeyim, öyle kayıtlar var ki gerçekten yerlerde sürünüyor ve plağı ikinci kez dinlemek dahi istemiyorum. Kulak reddediyor. Ama öyle kayıtlar var ki, içinde diğer sistemlerde duymadığınız ne sesler barındırıyor. Duydukça şaşırıyorsunuz.
Doğal sese ulaşma çabası bizim gibi “Odyofil” ler için hiç bitmez. Bütçe yettiği sürece daha üst segment cihazlar merak uyandırır. Teknoloji geliştikçe, yeni özellikler sunan cihazlar sahneyi daha genişletir. Adeta bir “Never Ending Story” durumu. Ama herşey bir yana önemli olan araştırıp, okuyarak ve mümkünse dinleyerek bütçeniz dahilinde doğala en yakın ses veren bir sistem kurmak. Bir de tabii “Eş Kabul Faktörü” nü unutmamak gerekir. Ben şanslıyım ki sevgili eşim bu konuda bana hep destek oldu ve oluyor. Sevgili oğlum da 11 yaşında olmasına rağmen ses ile ilgili yapıcı eleştirileri ile katkıda bulunuyor. Hep birlikte bu sistemin keyfini çıkartıyoruz.
Ne mutlu bana, bize ve bizim gibi olanlara.
Bana bu mirası devreden rahmetli babama ve nihai sistemin kurulması aşamasında her konuda destek ve katkısını esirgemeyen sevgili Hakan Cezayirli’ye teşekkürlerimle.
Müzik ve sevgiyle kalın.
Tamer TEKELİOĞLU
İSTANBUL, 2018
Bir yorum ekleyin