Isamu Ikeda, 1929 yılında Japonya’nın baş kenti Tokyo’da dünyaya geldi. Genç yaşlarından itibaren pikap kolları, kartuş ve iğneler üzerinde çalıştı. Doğum tarihi sebebi ile pikaplar konusundaki bir çok değişikliğe hatta geçiş dönemine şahit oldu. 1964 yılında deneyimlerini kendi firmasında değerlendirmek istediğine karar verdi ve Fidelity Research firmasını kurdu. Bu firma ilk olarak Japonya’da meraklıların ilgisini çekti arkasında da tüm dünyada tanındı. Özellikle 1970’lerin sonlarında ürettikleri FR-7 ve FR-64s kodlu ürünler firmaya uluslararası tanınırlık getirdi. Firma bu dönemlerde Japon kraliyet ailesi gibi şöhretli müşterilere hizmet veriyordu. 1980’lere gelindiğinde analog adım adım yeni teknoloji CD’ler karşısında gerilemeye başladı. Eskilerin bir çok önemli firması gibi Fidelity Research’te bu rekabetin sonuçlarına dayanamadı ve 1985 yılında kapandı.
Isamu Ikeda Fidelty Research’ten edindiği bilgileri ve deneyimleri göz önüne alarak Ikeda Sound Laboratories firmasını kurdu. Artık Fidelity Research döneminde olduğu gibi yüksek maliyetli seri üretim teknolojilerini kullanamayacağını biliyordu. Pazar küçülmüş ve geçmişin büyük analog firmalarının seri üretim yapacağı adetlerde satış yapma şansı ortadan kalkmıştı. Ikeda, tasarımlarını bizzat kendisinin yaptığı, kendisinin ürettiği ve kendisinin kontrol ettiği daha küçük bir yapıda ilerlemeye karar verdi. Bu süreç Ikeda’yı yeni ürünler ve teknolojiler bulmaktan alıkoymadı.
Fidelity Research deneyimlerinden hareketle müthiş bir kol olan Ikeda Sound Labs IT-407 modelini üretti. Bu kolun hem eski versiyonu hemde yeni versiyonlarını gözlerimle görmüş bir insanım. Özellikle daha eski versiyonu ile bayağı vakit geçirdiğimi de söylemem gerekli. Kendisine özgü bir zerafeti olan bu harika kol, ses performansı açısında da insanın başını döndürecek kadar iyidir. Ancak bugün sizlere bu koldan değil, Ikeda üretimi bir iğneden bahsedeceğim; Ikeda Soundlab 9TT modelinden.
Dünyada da çok fazla incelemesini bulamayacağınız çok özel ve egzotik bir iğne 9TT. İğne elime ulaştığında içimi bir heyecan kapladı. Oldukça pahalı bir iğneyi test etmek insanın sinirlerini geren bir şey. En küçük bir kaza sonucunda geri dönüş kesinlikle yok. Aslına bakarsanız Stereo Mecmuası gibi oldukça kısıtlı imkanlara sahip bir sitenin kalkışmaması gereken işler, doğruyu konuşalım. Ancak bir yandan da bir analog sevdalısı olarak bu iğneyi sistemime takmayı çok istiyordum ve tüm cesaretimi ve dikkatimi toplayıp 9TT’nin paketini açtım. Bu konuda deneyimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
9TT’nin naylon paketini açınca karşınıza ağaç bir kutu çıkıyor. Üzerinde bir işlem yapılmamış ve ambalajı açınca mis gibi ağaç kokusu karşılıyor. Ambalajın içerisinde minik bir kullanım kılavuzu geliyor. Hemen kılavuza bir göz atıp kutuyu açıyorum. 9TT tüm zerafeti ile karşımda. Elime bile almaktan korkacağım bir mücevher gibi. Ikeda iğneye güzel bir plastik koruma kabı eklemiş olduğundan hemen elime alıyor ve incelemeye başlıyorum iğneyi.
İğne oldukça ağır yapıda. Alüminyum bir gövdeye sahip. Alt bölüm bronz ile altın rengi karışımı. Oldukça büyük bir hacimde. Bu bölümün üzerine yine alüminyumdan özel bir kapak kapatılmış. Gövdenin birleşim noktaları pürüzsüz ve bu kadar küçük bir yapı için inanılmaz özen gösterildiği belli. Tam Japon işi dersem abartmış olmam. İğne bir yandan çok gösterişli bir yandan da üzerinde hiçbir abartı yok. Fotoğraflarda görebileceğiniz gibi kendisine özgü farklı bir yapısı var 9TT’nin. Uç kısmı oldukça yuvarlak yapıda. İlk bakışta Ikeda’nın kendi kolları ile tam uyumlu olduğu fark ediliyor. Ancak bu iğneyi illaki Ikeda bir kolda kullanacaksınız diye bir kısıtlama yok. Tek kısıtlama bu iğneyi adam akıllı bir kolda kullanmanız gerektiği. Günümüzün üst sınıf kollarından herhangi bir tanesi ile gayet kolaylıkla bu iğneyi kullanabilirsiniz. Ben SME Series V kullanacağım incelememde.
İğnenin cantilever kısmına baktığınızda geleneksel yapıdan bayağı bir farklı olduğunu hemen fark edebilmek mümkün. Ben sanırım farklı bir teknoloji kullanıyor diyerek internette araştırmaya koyulduğumda Ikeda’nın cantilever yapısını değiştirerek hem bu bölümün ağırlığının azaltılması hemde daha iyi bir ses elde edilmesi için bir çok çalışma yaptığını gördüm. Bu bölümün ağırlığının azaltılması daha ilk adımda iğne ve bobinler arasındaki ilişkinin daha engelsiz şekilde olmasını sağlıyor. Ağırlık azaldıkça buradaki boru kısmı daha özgürce hareket edebiliyor ve bu bize gerçek hayatta daha detaylı ses özellikle de üst frekanslar olarak geri dönüyor. Tasarımcı iğnenin bağlı olduğu borunun manyetik bobinlere ulaşımını sağlarken yeni nesil neodiyum mıknatıslar ve düşük empedanslı bobinler kullanmış. Buradaki en temel amaç yine tasarımcı tarafından natürel bir ses elde etmek seklide belirtilmiş. Tabii bu bahsettiğim şeyler iğnenin hareketli bölümleri için geçerli. Yoksa iğnenin ağırlığı yaklaşık olarak 10 gram civarlarında. Gövde iğne, bobin ve cantilever kısmını sanki bir zırh gibi koruyor.
Özellikle üst sınıf iğnelerde bu ayarlar çok ama çok önemlidir. Bu iğneler sisteminizin izin verdiği kadar ayrıntıyı detayı size ulaştırabilirler. Yani benim sistemimden daha iyi bir sisteme sahipseniz muhtemelen benim duyduğumdan çok daha iyisini duyacaksınız. Tüm ayarları yaptıktan sonra sistemimi en iyi haline getirmeye başladım. Özel günler için sakladığım tüpler özenle saklandıkları çekmeceden çıktı. 1940’ların RCA’larının sistemde yarattıkları farka inanamazsınız. Bundan bir kaç sene önce 2A3 Tüp Rolling Coşkusu diye bir yazı yazmıştım. O günden bugüne tüp koleksiyonum bayağı bir arttı. Elimdeki tüm rektifiyerler ve pre-katı tüpleri elimdeki en kaliteli olanları ile değiştirildi. Hoparlör kablolarımı sistemin uzun zamandır demirbaşı olan Gryphon PSC’ler ile değiştirdim. Hoparlörde bazı ayarlamalar yaptım, kablolama elden geçirildi ve daha fazlası. Neredeyse 1 saatlik bir çalışmanın ardından sistemimin analog bölümü Ikeda 9TT’den süzülecek sesler için hazırdı. Gryphon Exorcist ile sistemimi demanyetize ettim ve bir saat boyunca farklı plaklar ile denemeler yaptım. Bu sürecin ardından Cardas Sweep Record kullanarak ayarlarımı son kez bir kontrol ettim ve iğneyi de demanyetize edip Henry Cow – In Praise of Learning plağını pikabıma koydum ve feleğim şaştı.
Bir yorum ekleyin