Stereo Mecmuası’nda ilk kez bir Accustic Arts markalı bir cihazı konuk ediyoruz. Daha önce firmanın bazı ürünlerini dinleme fırsatım (Sevgili Tarık Koral’a selam) olmuştu. Oldukça etkileyici bir izlenim bırakmıştı bende marka. Sonrasında pek denk gelmedim Accustic Arts ürünleri ile. Geçtiğimiz günlerde Mavi Hifi firmasının sahibi Demir Bey ile sohbet ederken Accustic Arts firmasının temsiliğini aldıklarını söyleyince Stereo Mecmuası için bir inceleme yapmayı çok arzu edeceğimi söyledim. Ertesi gün kapı çaldığında kargo görevlisinin elinde kocaman bir kutu vardı. Pek istemeyerek işe doğru yola koyuldum.
Accustic Arts, 1997 yılında Almanya’da kurulmuş bir şirket. 5 yıllık bir gelişim sürecinin ardından ilk ürünlerini meraklılara sunan firma bu gelişim süreci boyunca firma dışından geliştiriciler ve odyofillerle görüş alışverişi yapmış. Alman firmanın hifi ürünleri haricinde asıl iş konusu profesyonel kayıt konusu. Asıl işleri bu olunca kendi kayıt stüdyoları, kendi ölçüm tesisleri olan firma ilk önce kendi stüdyoları için monitörler üretmiş. Ardından hifi pazarına yönelik ürünler bahsettiğim geliştirme çalışmalarının ardından pazara sunulmuş. Firmanın ismi ACCUrate (doğru, kesin) ve acouSTIC (Akustik) kelimelerinden türetilmiş.
İşten geldiğimde koca kutuyu açtığımda karşımda ışıl ışıl parlayan bir cihaz vardı. Test edeceğimiz cihazın kodu POWER ES. Firmanın ürün yelpazesindeki en basit seri olan Power serisinin entegre amplifikatörü.
Vakit kaybetmeden sistemime bağladım amplifikatörü. Daha ilk dakikadan ne oluyoruz yahu dedim kendi kendime. Biliyorsunuz Türkiye’de hifi meraklılarında gelenekselleşmiş bakış açıları var. İskandinav ürünü şöyle çalar, Fransız ürünü böyledir, Alman malı ürünler böyledir diye. Yıllar ilerledikçe daha fazla cihazı dinledikçe bu ön yargıların hepsi yıkılıp gidiyor. Her markayı hatta her cihazı kendi içinde ele alıp değerlendirmek lazım; tüm ön yargılardan ve sabit fikirlerden kurtulmuş halde.
Kutuyu açınca çok şık bir cihaz çıktı içerisinden. Oldukça kalın tıraşlanmış alüminyum bir önyüz plaketi daha ilk bakışta dikkat çekiyor. Cihazın tam ortasına firmanın logosu eklenmiş. Cihazın her iki yanında birer düğme bulunuyor. Bu şık düğmeler neredeyse ayna parlaklığında. Sol taraftaki düğme kaynak seçicisi, sağ taraftaki ise ses kontrolünü sağlıyor. Logonun hemen altında 3 adet ışık var. Bunlar uzaktan kumanda sinyallerini algıladığında size geri bildirin yapan bir ışık, hemen yanında yani ortada cihazın çalıştığını gösteren mavi bir ışık ve onun yanında sağ tarafta koruma devresinin devrede olduğunu gösteren kırmızı renkli bir ışık bulunuyor. Çok sade bir tasarım. Işıkların renkleri oldukça pastel tonlarda ve çok dikkat çekici şekilde yanmıyor. Özellikle loş ortamlarda gözünüzü almaması için böyle bir seçim yapıldığı belli. Önemli bir ayrıntı. Alman tasarımcılar abartıdan uzak çok sade ama bir o kadar şık bir önyüz tasarlamışlar. Fotoğraflar veya firmanın web sitesindeki görüntülerden daha şık gözüktüğünü belirtmeliyim.
Cihazın arkasında sol taraftan başlayarak ilk önce güç kablosu girişi ve açma kapama düğmesi bulunuyor. Bunların hemen yanında bir set hoparlör için çıkışlar bulunuyor. Bunun hemen yanında cihazın topraklama vidası bulunuyor. Bu topraklama farklı seçeneklerle cihazları kendi aralarında topraklamak için kullanılması için eklenmiş. Bildiğiniz gibi bazı üreticiler ve meraklılar cihazları kendi aralarında topraklamanın bazı ilginç sonuçlar ortaya çıkartabildiğini söylüyorlar. İsterseniz sizde evde kendi cihazlarınız ile bu tarz denemeler yapabilirsiniz. Bunların yanında Surround Bypass girişi var. Bu çok kısaca bahsetmek gerekirse hem stereo hemde ev sineması sistemleri kullanan meraklıların hayatlarını kolaylaştıracak bir giriş. Bunların hemen yanında toplam 4 adet kaynak girişi yer alıyor. Bu girişlerden bir tanesi eğer isterseniz opsiyonel olarak sunulan pikap katına dönüştürülebiliyor. Benim denediğim POWER ES standart versiyonu olduğundan pikap girişi yoktu. Bunların hemen sağ tarafından ise pikaplama için sunulan ayrı topraklama vidası buluyor. Gerek hoparlör gerekse de kaynak girişlerinde kullanılan konektörler her haliyle birinci sınıf olduklarını hemen belli ediyorlar.
Amplifikatörün arkasında yeterli sayıda giriş olmasına rağmen herhangi bir çıkışa yer verilmemiş. Bugünlerde bu çıkışlara pek ihtiyaç duyulmuyor olsa da, benim gibi hale kasetçalarlar ve manyetik bant kaydediciler ile haşır neşir olanlar için bir eksiklik olarak sayılabilir. Hoparlör çıkışlarında da benimki gibi standart dışı “garip” yengeç (spade) konektörler kullanılan kablolarda sök tak yaparken biraz zorlanmak mümkün. Ancak üreticiler artık standart spade uçlar kullandıkları için bu pek sorun olmayacaktır.
POWER ES’nin kutusundan çok ayrıntılı bir kullanım kılavuzu, firmanın diğer ürünleri ile alakalı broşürler ve bir uzaktan kumanda geliyor. Uzaktan kumanda sadece cihazın sesini açıp kapatmaya yarıyor. Cihazın tasarıma uygun şekilde yapılmış küçük ve şık bir kumanda.
Tüm bağlantıları yapıp CD çalarıma Cuma akşamının ilk CD’sini taktığımda çok şaşırdım. Ida Sand’ın Meet Me Around Midnight albümü. Sand’ın ilk albümü olan Meet Me Around Midnight’ı ilk kez dinlediğimde şarkıcıyı zenci zannetmiştim ancak plak kapağına bakınca bu güzel bayanın kuzeyli olduğunu anlamam kısa sürmüştü. ACT’ın başarılı kayıtlarına güzel bir örnek olacak albüm tam anlamı ile vokal caz severler için biçilmiş kaftan. Albümde özellikle Morris bestesi Higher Ground müthiş yorumlanmış. Aynı şekilde Lennox klasiği Here Comes To Rain Again aynı şekilde. Şarkının kendi bestesi Brutal Truth’da ayrıca keyifli. Albümdeki düzenlemeler şarkıcının ses tonuna göre yapılmış. Arka planda şarkının sesini ön plana getirecek şekilde sakin sakin çalıyor diğer müzisyenler. Bu arada Ida Sand kendi albümüne sesi dışında, piyanosu ile de renk katmaya çalışmış. Albüm Mr Pianoman şarkısı ile başlıyor. Bu yine oldukça yakınen bildiğimiz bir parça. Vokal resmen kadife gibi, sahne çok çok etkileyici. Amplifikatörün o ana kadar ne özellikleri ne de yapısına dair herhangi bir şey okumamıştım. Bu tonların standart bir amplifikatörden çıkmayacağı daha ilk dakikadan belliydi.
Hemen tabletimi açıp amplifikatöre baktım ve bu sıcaklığın sebebi belli oldu, eski dostumuz MOS-FET devreleri.
Son dönemlerde Stereo Mecmuası incelemelerinde denk geldiğim ikinci MOS-FET yapılı amplifikatör. Geçenlerde kısaca bu devreleri sizlere tanıtmıştım bir küçük alıntı ile devam edelim. MOS-FET , “Metal Oxide Semiconductor Field Effect Transistor” yani Metal Oksit Yarıiletkenli Alan Etkili Transistör tanımının kısaltılmasıdır. İlk kez Julius Edgar Lilienfeld tarafından 1925 yılında ortaya atılmıştır. Teknolojinin gelişmesiyle farklı sektörlerde karşımıza çıkan efektif çalışması ile ünlü bir transistör türevidir. 1970′lerde özellikle büyük Japon üreticilerin başarılı MOS-FET tasarımları ile hifi dünyasında yayılmış ve günümüzde de bir çok firma tarafından tercih edilmektedir. MOS-FET transistörler kullanan bir çok amplifikatör dinamik sunumları ile dikkat çekerken bunun karşılığında fazla ısınmaları ile tanınırlar. Tabii ki her MOS-FET ampliyi aynı şekilde tanımlamak mümkün olmasa da, ben yazdıklarımın tersi ile neredeyse hiç karşılaşmadım.
Accustic Arts, amplifikatörlerinin çıkışlarına kanal başı ikişer adet MOS-FET devresi kullanmışlar. Bu devreleri daha doğrusu transistörleri desteklemek için özel bir güç kaynağı geliştirmişler ve sağ ve sol kanal ayrı şekilde besleniyor. Ayrıca amplifikatörün pre katı ile güç katı tamamen ayrı şekilde besleniyor. Tasarımcılar kapasitörlere özel önem göstermişler. Bunun yanında ısınmayı önlemek üzere şasiyi alüminyum yapmalarının yanında amplifikatörün içerisinde özel tasarlanmış pasif soğutucular kullanarak ısınma sorununu çözmüşler. Gerçekten de uzun saatler süren dinlemelerde bile amplifikatör tehlikeli sıcaklıklara ulaşmaktan çok uzaktı. Alman tasarımcılar tahmin edebileceğiniz üzere bununla kalmayıp, amplifikatöre koruma devreleri yerleştirmiş. Bu devreler ampliyi açtığınız andan itibaren aktif hale geliyor ve elektrik akışı düzene girdikten, kapasitörler dolduktan sonra amplifikatörü gerçek anlamda müzik dinlemeye hazır hale getiriyorlar. Tüm bu söylediklerim saniyeler içerisinde oluyor.
Amplifikatörün optimal performansına ulaşması benim denemelerime göre yarım saat ile bir saat arasında sürüyor. Bir saatin sonrasında alacağınız keyif katlanarak artıyor.
Bir yorum ekleyin